Yeni bir yaşam: Başardığımı farkettiğimde daha da güçlendim

'Hepsini siler giderim. 20 yıldır usanmadan bıkmadan çalıştım ve kendi ayağımın üstünde durdum. Bundan sonra da durmasını bilirim.'

Yeni bir yaşam: Başardığımı farkettiğimde daha da güçlendim

Yağmur KAYA

ARTI GERÇEK- Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.

Kadının özgürlüğü bir toplumun özgürlük düzeyini de belirliyor. Son zamanlarda erkek şiddetine maruz kalan ve kadın cinayetleriyle bir mezarlığa dönüşen Türkiye'de E.Ö’ün 'aile', 'namus' kıskacı altında verdiği mücadeleyi dinleyeceğiz.

Hikâyesi milyonlarca kadınınkiyle çok benzer.

2000 yılında liseyi bitirdikten hemen sonra Batman’dan İstanbul’a ‘bekar hayatı’ yaşayan ağabeylerine bakmak için gelir. Ağabeylerinin ufak tefek gereksinimler için verdiği parayı mutfak alışverişini yapmak üzere kullanır. Hem kendi ihtiyaçlarını karşılamak hem de üniversiteye gidebilmek için dershane parası biriktirmek ister. 18 yaşında tekstil atölyesinde işe başlar. "Evin bütün yükü benim omuzlarımdaydı" diyerek, ilk maaşından itibaren "sıfırdan bir ev dizdim" der. En büyük ağabeyinin evlenmesiyle birlikte evinde bir yabancı olduğunu hisseder, hissettirilir.

Mücadelenin en büyüğünü ailesine karşı veren E.Ö her şeyi ve herkesi karşısına alıp evli olduğu erkekten ayıldığını ve ailesinin hiçbir zaman kendisine destek olmadığını kastederek, ‘ben hep tektim ve bundan sonra da tekim’ diye kimseye ihtiyacı olmadığını vurguluyor. "Arayanın da canı sağ olsun, aramayanın da" diyen E.Ö, kendi evinden kendi kurallarını oluşturarak, kadınların egemen erkeğin doymak bilmez şiddeti ve kaba gücü altında yaşamaya mecbur olmadıklarını ifade ediyor. E.Ö, mücadele etmenin yollarından birinin de kadınların birbirini dinlemesinden ve kadınların birbiriyle buluşmasından geçtiği belirtiyor.

Güvenlik nedenlerinden ötürü ismini saklı tuttuğumuz E.Ö., hikayesini Artı Gerçek’e anlattı:

'BİZ DE SEVEREK EVLENMEDİK' DİYE DİYE ZORLA YÜZÜĞÜ PARMAĞIMA TAKTILAR'

"2000 yılında İstanbul’a geldim. 4 sene abimlerle birlikte yaşadım. Geldikten 3 sene sonra büyük abim evlendi. 4 sene sonra ben nişanlandım. Amcamın oğluydu. 2-3 ay boyunca amcamın oğluna istediler. Akraba evliliğine karşı olduğum için evlenmek istemiyordum. Akraba evliliğine karşı bir korkum vardı. Engelli çocuklar oluyor, anlaşamadığında zor ayrılabiliyorsun. Ailesi çok övdü çocuğu (evli olduğu erkek). ‘iyidir, efendidir’ diye… ‘Biz de severek evlenmedik’ diye diye zorla yüzüğü parmağıma taktılar.

Abim evlendikten sonra ev artık benim evim değilmiş gibi hissettim. Kendime çeyiz almaya başladım. İlk aldığım çeyiz mutfak robotuydu. Yengem hemen abime yetiştirdi. İşte ‘haftalığıyla mutfak robotu almış’ diye. (ağabeyi) Beni çağırdı odaya, dedi ki, ‘ne yaptın haftalığınla’. ‘Bu hafta kendime harcadım’ dedim. ‘Ne gerek vardı. Kapıda dizi dizi görücülerin vardı da mutfak robotun mu yoktu’ dedi. ‘Abi’ dedim, ‘eninde sonunda kendime alacağım. Benim paramla mı geçineceksiniz ömür boyu’ dedim. Beni dövdü o akşam. O akşam köye gitmek istedim. Yengem, abim ‘kal’ diye ısrar edince vaz geçtim gitmekten. Görücüler ısrarla geliyorlardı. Ama o amcamın oğlu için 4 ay boyunca ısrar ettiler. İkna etmeye çalışıyorlardı.

‘Yok’ dediğim halde sürekli evdeydiler. En sonra ailem dedi ki, ‘iyidir, şudur budur’. Öve öve öve kafamı bulandırdılar. ‘Tamam’ dedim. ‘İyiliğimi istiyorlar demek ki’ diye düşündüm. Sonra nişanlılık dönemimiz. Birbirimizi tanımak için dışarı çıkıyoruz. Çok huysuz, ahlaksız, görgüsüz olduğunu anlamaya başladım. Ayrılmak istedim. Her defasında ağlayarak geliyordum eve. Ayağım taşa takıldı, üzüleyeceğine dedi ki, ‘gözün kör mü, önünü göremiyor musun?’. 14 senedir unutamıyorum bu sözünü mesela. Sürekli yüzük atmak istiyorum ailem bırakmıyor. ‘Şimdi böyleyse evlenince kim bilir nasıl biri olur’ diyordum. Şimdi ayrılamıyorsam boşanmak o kadar zorlaşacak ki önümü de görüyorum sanki nişanlıyken. Her seferinde, ‘düzelir, annesini de düzeltirsin’ sürekli bana baskı uygulayarak ‘ayrılamazsın dediler. Nişanlıyken de ayrılamadım, evlendiğimde de yine ayrılamadım."

‘BOŞANMA KARARI ALDIĞIMIZI AİLELERİMİZDEN SAKLADIK’

Boşandığı erkeğin ağabeyinin kahvehanesinden çıkmadığını ve durumu ağabeyine anlattığı zaman, "O benim en iyi müşterim" diye tepki aldığını ifade eden E.Ö, "Oğlumun 2 yaşında engelli olduğunu fark ettim. İşler daha da zorlaştı. Yine katlanan ben oldum. Üzülen ben oldum. İkinci çocuğumda engelli doğdu. En sonunda baktım ki gerçekten olmuyor. Ailemi karşıma alarak ‘artık yeter! ‘Ben ayrılmak istiyorum ve anlaşmalı boşanma davası açtık’ dedim. 2 hafta hem kendi ailemden hem de evli olduğum erkeğin ailesinden sakladık. Çünkü aileler o kadar karışıyordu ki. Düşünsenize aynı evde 7 ay biriyle konuşmadığınızı. Biz 7 ay konuşmadık.

Önce abime söyledim. ‘Abi’ dedim, ‘ben boşanma davası açtım ama bir kadın olarak biraz tedirginim. Ne yapmam gerekiyor?’. Abim, ‘zaten çok bile kaldın. İyi yaptın, ne olursa olsun arkandayım’ dedi. 4 abim var, ama beni anlayan bir tek o abimdi. Hep destek oldu bana. Ailemden kimse görüşmüyor benimle. 12 yıl evli kaldım. Bu, 12 yıl şiddet gördüm demek."

Boşandığı ilk gün eve alınmak istemediğini ve boşandığı erkeğin kendisine şiddet uyguladığını ifade eden E.Ö. şunları söyledi:

"Boşandığımız gün oğlumu yengeme bırakmıştım. Oğlumu alıp eve geldim. O da evdeydi. Beni darp etti. ‘sen hangi yüzle buraya gelebiliyorsun’ dedi. ‘ev benim. Bugün mahkeme oldu, boşandık ama daha hiçbir şey pay edilmedi. Ben bu çocukla nereye gideceğim’ dedim. Karakola şikayet ettim ve uzaklaştırma kararı alındı.

Ailemde kucak açmadı. Direniyorum evimde kalayım diye, O’da evden çıkmam için diretiyor. 2 sene tartışarak, uzaklaştırma kararı alarak geçti. Kendi ortak evimizdi. 2 sene oturdum. Bu evi birlikte almıştık. Para için her şeyi yapar bunlar. En büyük derdi de evi satmaktı. Rahat bırakmıyordu beni. ‘Ya o evden çıkacaksın ya da satacaksın’ diyordu. Benden uzak allah’a yakın olsun. 220 bine sattım. Paranın yarısını ona verdim. Bankadan çıkarken elinde kocaman deste paralarla çıktı. Herkes arkasından alkış çaldı. Yan tarafta bulunan marketten siyah bir poşet alıp içine koydu paraları.

'YANLIŞ OLAN BİR ŞEYİN ÜSTÜNÜ YANLIŞLA KAPATIYORLARDI'

Evli olduğum erkekten kurtuldum derken ailem başladı bu defa. Boşandığımız gün en büyük abim aradı, bana şunu söyledi telefonda: "Sen sadece kocandan değil bütün ailenden boşandın ve teksin artık. Sen bizim için ölüsün’ dedi. O kelimesini hiç unutamıyorum. 3 senedir benimle konuşmuyor. Bir gün olsun arayıp da bir şeye ihtiyacın var mı diye sormadı. Her gün bana şiddet uygulayan erkekten boşanıyorum diye beni reddettiğini söylüyor. Bana destek olmadı ama O’nunla daha çok görüştü abilerim. Sonuçta amcasının oğlu eski eşim.

Ne zaman aileme bir şey anlatsam "boşanırsan bu hayatta artık tek başına kalırsın. Katlanmak zorundasın, bizimde evliliğimiz böyle’ diye sürekli geçiştiriyorlardı. ‘Hangimiz kahveye gitmiyoruz, hangimiz sigara içmiyoruz" sürekli bu. Yanlış olan bir şeyin üstünü sürekli yanlışla kapatıyorlardı. Benim çocuklarım engelli. Benim evimde çalışanım yok, diye diye lal oldum.

Abimin kahvehanesi vardı. ‘400 lira sigara parası vermeye lüksü yok’ diyorum abim diyor ki, ‘ben onu kahvemden nasıl kovayım. Benim en güzel müşterim o" diyor. Çocuğum engelli, hortum almam lazım. Sonda gerekiyor. Kızıma mama veremiyorum. 50 liralık sonda lazım diyorum, abim diyor ki, "yıka tekrar kullan."

Bir hortumla kızım yaşıyordu. Onu bile değiştiremiyordum.

‘HEPSİNİ SİLER GİDERİM’

Şimdi 38 yaşında olan ve 18 yaşından bu yana kendi ayakları üzerinde duran E.Ö, öz gücünün farkına vardığını vurguluyor:

"Çok zorlandım ama sonra dedim ki, ‘ayakta durabiliyorsam bu kadar üzülmeme gerek yok. Hepsini siler giderim. 20 yıldır usanmadan bıkmadan çalıştım ve kendi ayağımın üstünde durdum. Bundan sonra da durmasını bilirim. Oğluma da bakarım’. Bir gün nasıl nasıl olduğumu, ne yiyip ne içtiğimi sormayan insanlar, boşandım diye bana tavır aldı. Öz abilerim, ‘katlan, bir şey olmaz’ diyorlardı. Her gün şiddet görsünler bakalım, yine aynı şeyi söylerler mi acaba? Hala karışıyorlar, hala karışıyorlar. Engelli oğluma kimse sahip çıkmazken maaşını öğrendikten sonra sahip çıkmaya başladılar. Bu ne demek! Bu çocuk sekiz yaşına geldi ne benim ailem ne eski eşimin ailesi bir çorap dahi almadılar.

Şimdi yeni bir evim var. Eşyaları da O’na bıraktım. Sıfırdan kurdum hayatımı. Tekstilde çalışarak, biraz altımın vardı, bekarken biriktirdiğim param vardı. Evimi aldım. Kızım öldükten 20 gün sonra işe başladım. Oğlumu kreşe verdim. 500 TL vererek kreşe kaydettim. Kalan parayla evi geçindiriyordum. Eve bakan benim, çocuğa bakan benim, psikolojik, fiziki şiddet uygulayan, baskı yapan O. Sigarası, kahvesi hiç bitmiyor. 12 sene ben baktım bir çocuğa bakar gibi…"

‘KENDİ AİLEMDEN ZARAR GÖRDÜĞÜM KADAR KİMSENDEN ZARAR GÖRMEDİM’

E.Ö, devletin oğlunun bakım masraflarını karşılamak için verdiği parayı alabilmek için boşandığı erkeğin oğlunu kendisinden aldığını ifade ediyor:

"Ben devletten o raporları çıkartana kadar uğraştım. Devlet oğlumu böyle bir aileye bırakmamam için o parayı veriyor. Anne daha iyi bakar diye devlet o parayı veriyor. Bir buçuk milyar duydular. ‘Ben çocuğuma bakarım, sahip çıkarım’. Çocuğumu aldı. 3 aydır O’nda. ‘oğlumu çok özledim, O’nu görebilir miyim?’ diye mesaj attığımda ‘maaşı getirirsen oğlunu görürsün’ diyor. Ya 3 yıl oldu boşanalı. Bir gün olsun arayıp sormadı oğlunu şimdi baba olduğu aklına geldi! Öyle mi yani?

'KİMSENİN ÜZERİNİZDE MUTLAK GÜÇ OLMASINA İZİN VERMEYİN'

"Abi, baba, koca. Hepsi aynı. Çok şükür çok güçlü bir kadınım. Hiç kimseye de muhtaç değilim. Hiç kimseye de artık hesap vermiyorum. Beni arayanında aramayanında canı sağ olsun! Ailemin hiçbiri aramıyor. Aramasınlar. Yeni bir düzen kurdum. Bana zerre kadar zararı olmayan arkadaşlarım var, ama kendi ailemden zarar gördüğüm kadar hiç kimseden zarar görmedim. Kimse ama kimse şiddete katlanmak zorunda değil. Kimsenin benim üzerimde bir güç oluşturmasına, baskı kurmasına izin vermedim, vermeyeceğim.

Boşanmamız 3 yıl sürdü. Savcılıktan, mahkemelerden çıkmadığım halde, kavga, gürültüye rağmen bu kadar huzurlu bir 3 yıl yaşamadım. Başımı yastığa koyduğum da birine hesap vermiyorum ya da biri ters bir bakış bakmıyor."

‘BİR ERKEKLE AKŞAMA KADAR TEKSTİLDE YARIŞ YAPARAK ÇALIŞABİLİYORSAM VE DAHA ÇOK İŞ ÇIKARABİLİYORSAM BUNUN CİNSİYETLE ALAKASI YOK DEMEK Kİ’

E.Ö, kadınlara şu çağrıda bulunuyor:

"Kadınların üzerine oynanan oyunu kabul etmem, etmiyorum. Bir kadın pes etmemeli. Kendime sık sık ‘çok güçlüsün, çok güçlüsün’ dedim. Benim abilerim niye iş insanı olabiliyor da ben niye olamıyorum. Onlar araba kullanıyor, ben neden kullanamıyorum. Allah bana cinsiyet olarak kadınlık vermiş ama maden ben 20 senedir karnımı doyuruyorsam, çocuğuma bakabiliyorsam, evimi geçindirebiliyorsam, evimi alabiliyor, taksitlerini ödeyebiliyorsa, bir erkekle akşama kadar tekstilde, makinelerde yarış yaparak çalışabiliyorsam ve onlardan daha çok iş çıkarabiliyorsam demek ki bu başarının cinsiyetle alakası yok, güç ve azimle alakası var. Bir erkek elini kolunu sallaya sallaya bir yere gidebiliyor neden bir kadın gidemiyor?

‘HELAL OLSUN MESAJLARI ATIYORLAR’

38 yaşındayım. Bu yaştan sonra bile hiçbir zaman hiçbir şeye geç kalmamış değilim. Bana sık sık o kadar şiddet görmeme rağmen, ‘bir erkek başında bulunsun’ diyorlardı. Şimdi bu lafları söyleyenler ‘helal olsun’ mesajları atıyor. 20 sene hayalimdi ehliyet almak. Bu sene aldım. 20 sene hayal kurdum. Kira parası vereceğime kendime ev alayım. Aldım da. Başardığımı da gittikçe fark ettiğimde daha da güçlendim. Çok şükür başardım. Hiçbir zaman pes etmedim, hiçbir zaman pes etmesin kadınlar. Doğan her yeni gün biraz daha güçlü oluyorum. Düne üzülmeyi bıraktım. Bir söz vardır: "Ardında kalanın derdine yanma.

‘KENDİNE SAYGI GÖSTERDİĞİN ZAMAN BAŞARIYORSUN’

Hiçbir zaman birine bağlı olmamalarını istiyorum. Özellikle bir erkeğe bağlı olmalarını istemiyorum kadınların. Bu baban olsun, bu abim olsun, eşin olsun. ‘Ben onun emri altındayım’ diye bir şey düşünmesinler. Zaten kendine saygı gösterdiğin zaman başarıyorsun. Ve illa evli kalayım O bize ekmek getirsin, karnımızı doyursun diye ben onun her dediğini yapmak zorundayım diye de düşünmesinler. O ekmeği sende kazanabilirsin."

erkek yeni yasam aile Ağabey