Evil: Şüphe diri tutar…
Suzan DEMİR
Bu köşede genellikle popüler dizilerin yeni sezonlarını ya da ilk sezonlarıyla popüler olan dizileri ele aldım genellikle. Bu hafta Türkiye’de bence yeterince ilgi görmeyen bir diziden bahsedeceğim zira artık bitiyor. 2019’da Robert ve Michelle King tarafından yaratılan Evil ilk olarak CBC’de başlayıp daha sonraki sezonlarda Paramount+’a geçerek devam etti. Türkiye’de bir dönem Bein Connect’te yayınlanan dizinin son sezonu için bir platform adı henüz veremiyorum zaten arayan buluyor. Evil, fantastik bir Amerikan dizisi ve bu yıl dördüncü sezonuyla artık ekrana veda ediyor. Hatta dördüncü sezonun iki yıl arayla geldiğini ve 14 bölümden oluşacağını da not düşeyim.
Evil, adli psikolog Kristen Bouchard (Katja Herbers), ilk sezonda Katolik ilahiyat öğrencisi, daha sonra rahip olan David Acosta (Mike Colter) ve teknoloji konularında uzman Ben Shakir’in (Aasif Mandvi), Katolik Kilisesi tarafından doğaüstü olayları araştırmak üzere işe alınmasıyla başlıyor. Dizi bu üçlü üzerinden olayları incelerken aynı zamanda onların kişisel hayatlarıyla yapmaya başladıkları işin ne kadar iç içe girmeye başladığını da konu alıyor.
Hem doğa üstü olayların olduğu ya da öyle sandığımız hem de her şeyin “mantıklı” bir açıklamasının yapıldığı dizi, ilk sezonda ekibin birbiriyle kaynaşması ve üçlü arasında bu kaynaşma sırasındaki çatışmaları ele alıyordu. Hatta bu çatışmalar sonraki sezonlarda karakterlerin daha fazla açılan kişisel hayatlarıyla da devam etti.
Çatışma dinamiğini oluşturan şeyse Kristen ve ailesi Müslüman olan Ben’in şüpheci, ilk sezonda ilahiyat öğrencisi olan David’in ise fazla inançlı olmasıydı. Zaten bu üçlünün bir araya gelmesinin sebebi de Katolik Kilisesi’ne bildirilen ihbarlar: Şeytan musallatı, mucizeler, dünyevi olmayan olaylar... Katolik Kilisesi bir nevi bu olayların gerçekliğini kanıtlamak için maddi dünyanın imkanlarını da kullanıyor. Ben, teknolojik birçok açıklama yaparken Kristen ise şeytanın musallat olduğu ya da benzeri doğaüstü bir olaya tanık olduklarını iddia edenlerin psikolojik süreçlerini izliyor.
Her sezon başka bir olayı inceleyen bu üçlünün hikayesi sonraki sezonlarda Leland Townsend (Michael Emerson) adlı karakterin girmesiyle farklı bir yöne gitmeye başlıyor. Çünkü artık bu tarz doğaüstü olayların bizzat öznesi kendileri oluyor. Leland’ın özellikle Kristen ile uğraşmaya başlamasıyla onun ailesi de dizinin ana bölümlerinden birini oluşturuyor. Tabii en başından şüpheci olan Kristen’in bu şüpheciliği sarsılıyor.
Bu anlamda dizi hemen hemen her karakteri kendi bildikleriyle sınıyor. Kristen, Leland’ın onunla uğraşması sonucunda uzun bir kafa karışıklığı dönemi geçiriyor. David ise rehberi olan inancında sarsılmalar yaşıyor. Dizi en başta bu doğaüstü olaylara daha mantıklı açıklamalar getirirken daha sonraki sezonlarda -hatta buna son sezon da dahil- daha karmaşık bir yöne gidiyor. Bazı olayları açıklamadan bırakıyor, havada kalmasının yarattığı şüpheciliği dizinin ana teması haline getiriyor hatta.
Leland’dan bahsetmişken Michael Emerson’ın ortaya çıkardığı bu sinir bozucu karakterin ne kadar iyi icra edildiğini söylemeden geçmek istemiyorum. Emerson’ı Lost’taki karakterinden bilenler az çok bu karakteri de tahmin edebilir. Özellikle üçüncü sezona tüm sinir bozuculuğunu nakşeden Leland, bu sezonda çok fazla odakta değil en azından yayınlanan bölümlerde. Çünkü Leland, üçüncü sezonun sonunda Kristen’i çileden çıkardıktan sonra dünyaya getirdiği Deccal’in, Kristen’in de ona belirttiği gibi bezini değiştirmekle meşgul.
14 bölüm olacak son sezonun şimdilik 7 bölümü yayınladı. Son sezona kadar şüpheciliğini elden bırakmayan Ben de bu sezonda kendi bildikleriyle sınanıyor. Rahip David ise şimdiye kadar gördüğü ve inançla bağlı olduğu o görüntülerin sağlamasını Katolik Kilisesi’nin üst mertebeleriyle paylaşıyor. Kristen ise tüm inanç sarsılmalarını bir kenara iterek geri döndüğü şüpheciliği içinde kalmaya gayret ediyor.
Aslında Evil, kötülüğün insandan mı yoksa 9 kantonlu cehennemden mi kaynaklı olup olmadığını sorgularken son derece akılcı cevaplar bırakmaya da özen gösteren bir dizi. Her ne kadar dizinin yaratıcıları artık şüpheciliği eğip bükmekten zevk alıyor gibi görünse de bu cevabın şüpheye yer bırakmayacak kadar insandan kaynaklı olduğunu net bir şekilde de anlatıyor.
Bu anlamda hafızamda kalan iki bölümün buna son derece iyi örnek olabileceğini düşünüyorum. Bir tanesi Ruanda katliamı ile bağlantılı olan bir bölüm. Diğer ise bir kargo şirketi çalışanlarının çalışma koşullarından dolayı zombileşmesini anlatan bir bölüm. Bu bölümde doğrudan Amazon depo işçilerinin adı anılıyor ve hatta örgütlenen işçilerin birlik olunca insanlaşmaya başlaması da gösteriliyordu.
Dizi şüpheciliği hem mantığa hem inanca doğru sündürse de tam bir karar vermiş gibi görünmüyor. Son sezonu devam ederken cehenneme açılan bir kapı ya da ortalıkta dolaşan zebanilerin gerçek olup olmayacağını çok umursamıyor gibi durmuyor şimdilik. Daha çok “şüphe diri tutar” hattında ilerliyor.
Suzan Demir kimdir?
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okudu. Hayat TV, ardından Evrensel Gazetesi’nde çalışmaya başladı. Taraf Gazetesi kültür sanat servisinde muhabir ve editör olarak çalıştı. Arka Pencere (www.arkapencere.com) online dergide haftalık sinema eleştirileri kaleme aldı. Ayrıca BİR+BİR Express dergisinde (hem online hem matbu dergide) www.sabirfikir.com ve Kritik 24 (K24) sitelerinde de haber ve yazıları yayınlandı. Yeni E Dergisi’nde kültür, sanat ve sinema röportajları yapıyor. Hala Avrupa'da çeşitli ajanslara politika, ekonomi ve kültür sanat dalında haberler üretiyor. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) ve SİYAD üyesi.