Haldun Dormen: Ben de söyleyeyim her şey çok güzel olacak
Tiyatrocu Haldun Dormen, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevine başladıktan sonra Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararıyla mazbatası geri alınan Ekrem İmamoğlu için "Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim. Ama şimdi İmamoğlu ile beraber umudum daha da arttı. Ben de söyleyeyim: Her Şey Çok Güzel Olacak" dedi.
Öznur Oğraş Çolak’ın sorularını yanıtlayan usta oyuncu Haldun Dormen’in Cumhuriyet’te yer alan söyleşisinin bir bölümü şöyle:
"Kibarlık Budalası" yanılmıyorsam yaklaşık 600. kez sahnede. Nedir bu oyunu bu kadar canlı tutan.
Evet çok sevildi ülkemizde, seviliyor da. Ben şaşırıyorum, Moliere’in Fransa’dan başka bir ülkede bu kadar uzun oynanması görülmemiş bir şey. Fransızlar bununla hiç ama hiç ilgilenmediler. Ben ona da şaşırıyorum. Moliere büyük bir deha tabii, zamanında yazdığı oyunlar bugün de geçerli, bütün düşünceleri geçerli. Ben de oyunda ben de zengin olmak isteyen birisini canlandırıyorum, parası var ama başka hiçbir şeyi yok.
Tiyatroda neden hep komedi tercih ediyorsunuz?
Ben insanları mutlu etmekten büyük keyif alıyorum, hem onları mutlu ediyorum, hem kendim seyirci mutlu olunca, mutlu oluyorum. Aslında şu anda çok da severek oynadığım diğer bir oyunumda "Küllerin Arasında" bir dram, eski bir aktörü oynuyorum.
Şu anda bir kitap yazıyorsunuz, Beyoğlu’nu anlatan, Ekrem İmamoğlu da Muammer Karaca Tiyatrosu’nu yenileceğini açıkladı yakın zaman da, ne düşünüyorsunuz bu konuda? Bir de gündemde seçim var yine tabii.
Müthiş bir haber. Çok sevindim. Biz de ondan böyle şeyler bekliyoruz. Ben de söyleyeyim: "Her Şey Çok Güzel Olacak"
Bir de dikkatimi çekiyor muazzam bir fışkırma var Türk Tiyatrosu’nda. Pek umutlu ve güzel günler yaşamıyoruz aslında. Acaba güzel günler yaşamadığımız için mi bu kadar fışkırma var bilemiyorum. En büyük müzikaller o dönem İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşandı, halkın dikkatini başka tarafa çekmek için, halkı rahatlatmak için.
Geçmişteki Beyoğlu ile bugünkü Beyoğlu’nu değerlendirin desem...
Bugünü görünce, düşününce ve eski Beyoğlu’nu yazdıkça içime fenalık geliyor. Cumartesi, pazarları Kadıköy’den seyirci gelirdi. Çünkü Kadıköy’de tiyatro yoktu. Bir oyuna gelen o oyunda yer bulamazsa, başka bir oyuna giderdi. Onları yaşadım. Bunları hatırladıkça bugünkü Beyoğlu’nun zavallılığı beni çok rahatsız ediyor. Her yerde Arap müzikleri, Arap dükkânları... Tiyatrolar kapandı, sinemalar kapandı. Her şey seks filmlerinin gösterilmesiyle başladı bence... 70’lerin sonunda seks filmleri gösterilmeye başlandı, ondan sonra kalite düşmeye başladı. İnsanlar tiyatroya değil, sinemaya gitmeye başladı. Ferhan Şensoy hâlâ direniyor tek başına ve onu çok takdir ediyorum. Ama yine de İstanbul’u seviyorum her şeye rağmen.
‘KİMSENİN SANSÜR UYGULAMAYA HAKKI YOK’
Siz bir açıklamanızda "Tiyatroda sansür yok" demiştiniz. Siz hiç sansür ile karşı karşıya kaldınız mı?
Ben sansürden hiçbir zaman etkilenmedim ama belki o tip oyunlar seçmediğim içindir. 1960’larda sansür korkusu daha çoktu, kitaplarımızı sakladığımız zamanlar da oldu.
Peki sizce tiyatroda sansür yok mu?
Var tabii, mesela bir adam isterse oyunu durdurabiliyor Anadolu’da. Eleştirilebilir, ama sansür uygulamaya kimsenin hakkı yok. Hep diyorum ya ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim. Ama şimdi İmamoğlu ile beraber umudum daha da arttı.
NİLGÜN BELGÜN İLE KARŞILAŞMAK İSTEMİYORUM
"Hayat Varsa Sanat Var" klibinde siz de yer aldınız o zaman gazetemizde hazırladığmız haberde sizin de görüşünüze yer vermiştik. Tıpkı diğer sanatçılar gibi siz de haberiniz olmadığını söylemiştiniz? Hatta siz "Nilgün’ün kurbanı olduk" açıklamasını yapmıştınız? O günden sonra Belgün ile konuştunuz mu? Veya hiç karşılaştınız mı?
Hayır, karşılaşmak istemiyorum. Nilgün benim çok yakın dostumdu. Hatta oynadığım oyunda "Nilgün Belgün’den telgraf gelmiş çok severim o kızı" diye lafım vardı. O günden sonra değiştirdim, şimdi Sezen Aksu diyorum. Bizi aradı, "Müzikal yapacağım oynar mısın?" dedi. Ben de tamam senin için oynarım dedim. Herkes Nilgün Belgün’ün kendi projesi zannetti, ona destek olmak için evet dedik. Sonra herkes gerçeği gördü. Cumhurbaşkanlığı projesiymiş. Telefonlara gönderdik falan dediler. Benim telefonum akıllı telefon bile değil.
Geçti gitti, sonra bu da olur dedim ne yapayım, her şeyin üzerinde o kadar dursam bu yaşa kadar gelemezdim.