İkinci yeni neyimiz olur?
Şeref BİLSEL
Her şairin bu soruya farklı tonlarda vereceği bir cevap var şüphesiz. Şiirimizin neredeyse yarım asırdır – tesir gücü olan- bir şair olarak içinde bulunan Haydar Ergülen’in bu soruya verdiği içten, samimi cevap şöyledir: “ İkinci Yeni bizim çok şeyimiz olur. Her şeyimiz olur. Abimiz, hocamız, dostumuz, arkadaşımız olur.” İkinci Yeni içinde her şairin tuttuğu, tutunduğu bir yakınlık anlamı var. En önemli benzerlikleri birbirine ‘benzemezlikleri’ olan bu öncü şairlerin etkisi bugün de devam etmektedir. Sadece sevinçli, güzel zamanlarda değil; zor, sıkıntılı, kederli zamanlarda da onların şiirleri, dizeleri beklenmedik bir anda çıkar yolumuza. Bazen saldırı altında bir parkta, bazen bir tarihi duvarda, bazen bir düğün davetiyesinde parıldayıp durur. Şarkılara söz, gençlerin kitaplarına yol gösteren alınlık olur.
Cumhuriyet sonrası şiirimizde bazen manifestolar, bazen dergiler, bazen de belli mahfiller, mekânlar etrafında yığılmalar, buluşmalar olmuştur. Sözgelimi Garip bunlardandır, fakat İkinci Yeni kadar şiirimizde geniş bir akustik düzen oluşturmuş, sonraki kuşakları derinden etkilemiş bir yönelim göstermekte zorlanırız. İkinci Yeni kendisine kadar yığılarak gelen şiir antolojimizin soluğunu, ufkunu açmıştır. Bir manifestosu, bildirgesinin olmaması sanki bu hareket içindeki şairleri daha bir özgürleştirmiştir. Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Edip Cansever, İlhan Berk, Ece Ayhan ve Ülkü Tamer, Ergin Günçe, Tevfik Akdağ İkinci Yeni Şiir topluluğu şairlerindendir. Berk, Cansever, Uyar bu harekete ‘kitaplı’ olarak sonradan gelmiştir.
Haydar Ergülen’in "İkinci Yeni Neyimiz Olur?” adlı kitabı sadece durup geçmişe bakan bir şairin kitabı değil, İkinci Yeni’nin birçok şairiyle arkadaşlık etmiş, o şiirle birlikte akmış bir şairin kitabı. Böyle olunca hem içeriden hem de dışarıdan bakma şansı ediniyor şair. Bir şairin kalıcılığını sağlayan koşullar üzerine Ergülen haklı olarak şöyle diyor: “ Ne kadar iyi, okunan, öncü bir şair olursanız olun, sizden sonraki kuşaklardan şairler sizi okumuyor, hakkınızda yazmıyor, size değer vermiyorsa, bir zaman sonra unutulmanız kaçınılmazdır. Şairlerin şairleri okuması, okutması, o şairi, akımı, düşünceyi yaşatır, gelecek kuşaklara aktarır.”
Papirüs dergisinin Kasım 1969 tarihli özel sayısı, Mehmet H. Doğan- Turgay Gönenç tarafından, “İkinci Yeni Antolojisi” olarak hazırlanmıştı. Bu antolojinin girişinde şu değerlendirme de yer alır: “ Türk şiirinde üslûp farklılıklarının en ileri olduğu dönem 1956- 69 dönemidir. Sanat eserinde, üslûp farklılıklarının aşırı bir yayılma göstermesi, ülkenin sanatçılarının gerçek anlamıyla bir kişiliği olması anlamına gelir.” Üşenmedim saydım: otuz yedi şaire yer verilmiş bu antolojide. Bir kısmını hatırlamıyoruz şimdi. Yukarıda Ergülen’in dediği, “ Şairlerin şairleri okuması, okutması, o şairi, akımı, düşünceyi yaşatır, gelecek kuşaklara aktarır.” İfadesi anlam kazanıyor. Üzerinde en çok konuşulan, yazılan dönem olmasına rağmen İkinci yeni odaklı kitap boyutunda ortaya konmuş nitelikli eserlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ergülen’in bu kitabı bu bakımdan da önemli bir boşluğu dolduruyor.
Ergülen’in kitabında İlhan Berk, Ece Ayhan, Sezai Karakoç, Ülkü Tamer, Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Özdemir İnce şiir(ler)i üzerine etraflı yazılar var. Bunun dışında bütün bu şairlerin yanı sıra ve başka şairleri de (Gülten Akın, Ergin Günçe) dolaşan denemeler yer alıyor kitapta. Haydar Ergülen sadece şair değil, nitelikli, özgün bir denemeci. Daha önce okurla buluşan birbirinden değerli birçok deneme kitabı var. Önceki kitaplarında olduğu gibi bu son kitapta da kuru, didaktik bir anlatım yerine şiirden el alan, çağrışımlara açık bir üslûp eşliğinde kuruyor yazılarını, kitaplarını. “Birinci Yeni’nin havalandırdığı şiiri İkinci Yeni uçurdu.”
İyi denemecilerin temel özelliğinden biri merkeze aldıkları konu hakkında sindirilmiş, anlaşılır bilgilere sahip olmalarıdır. Sıkmadan, yormadan, bilgi aktarırken didaktizmin tuzağına düşmeden, metni ince benzetmeler üzerinden inşa ederek yazıya ferahlık içinde açılmak Ergülen denemelerinin özellikleri arasında sayılabilir." İkinci Yeni, sürgünde kurulmuş bir şiir meclisi gibidir. Sürgünde hükümet kurulur ama İkinci Yeni hükümet olsa başkanlık yapacak şair bulunmayacağı için, meclise demek daha uygun düşer. İkinci Yeni’nin sürgünü, şaşırtıcı değildir. Çoğu şiirin başına gelir. Her şiir değil ama İkinci Yeni gibi ‘ zamanın ötesinde’ olan şiirler, kendi dilinin toprağında sürgüne giderler. Üstelik kendi ilinde, kendi dilinde sürgüne gitmektir bu.”
Sadece bir deneme kitabı okumuyoruz, aynı zamanda kitabı hazırlayan, metinlerin arkasındaki öznenin şiire bakışına dair önemli ipuçları da yakalıyoruz. “Şiir mâsumluğun yeniden ele geçirilmesidir.” der Ergülen. Günümüz şiirine de notlar düştüğü kitapta yer alan son denemesi “ İkinci Yeni Şiiri Üzerine Bir Tekrar” da şiirimizin üç geleneğini şöyle sıralar: “ bir, halk şiiri; iki, divan şiiri; üç, İkinci Yeni şiiri…”
Şairlerin özel tarihine dair kimi notlar, belirlemeler de ustalıkla yerleştirilmiş metinlere. “Cemal Süreya’nın da genç ömrünün son yıllarına doğru Kürtçe öğrenmek istediği ve bunun için bir Kürtçe alfabe aradığı da bilinir. Bir şair eylemi olarak, dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal’a birlikte intihar etme önerisi getirir. Kadıköy’den ayaklarına taş bağlayıp kendilerini denize bırakacaklar, böylece ülke de iki kötüden kurtulacaktır. Ülkeyi kurtarmak adına kendini de kötüler! Çoğumuz şiir yazıyoruz yazmasına da, hiçbirimizin aklına böyle bir öneri gelmiyor şimdilerde, demek ki çok korkutulmuşuz, ben böyle bir korkuyu 1980 darbesiyle başlayan ve çok uzun süren dönemden hatırlıyorum!”
“İkinci Yeni Neyimiz Olur?” kitabında sadece poetik yaklaşımların yanı sıra hâtıralar, şairlerin özgül ağırlıklarını gösteren saptamalar, izdüşümler kısacası şiirin ve şairlerin hayatı var. Hayat olan yerde şiir de var olacaktır elbet. Şairlerin yazdıklarının izlerine kimi zaman yaşadıklarında rastlıyoruz. Dar bir yolda bir tanıdığa omzumuzun değmesi, karanlık bir odada bir dostun sesini işitmemiz gibi bir yakınlık duygusu yayılır içimize. Okuduğumuz denemeler de bunu yapıyor: yıllar önce bize söz veren şairleri yeniden hayatımıza devrediyor.
Madem şiirin dairesinde dolaşan güzel bir kitap okuduk, Haydar Ergülen’in üzerine söz açtığı öncü şairlerden biri olan Cemal Süreya’dan şiir üzerine bir alıntıyla bitirelim: “Şiir, dünyayı değiştirmenin araçlarından biridir. İnsan, şiirle yeri ve formülü bulacaktır. Şiir, insan bilincini daha ilerde bir yere atacak, insana yeni duyumlar, yeni nitelikler kazandıracaktır. Var mıdır böyle bir hayat. Olacaktır. Nerval’in çıldırmadığı, Mayakovski’nin kendine kıymadığı, Lorca’nın kurşuna dizilmediği bir hayat.”