Judas Priest, Megadeth, Scorpions: Boğaz’da ağır metal rüzgarı

Judas Priest, Megadeth, Scorpions: Boğaz’da ağır metal rüzgarı
Tarihin bir parçası olmak, tanık olmak herkesin hayal ettiği şeyler. Böylesine müzik organizasyonları da aynı hissiyatı uyandırıyor. Dilerim Judas Priest, Megadeth gibi isimler başka büyük isimlerin gelişi için ön ayak olabilir.

CAN ÖKTEMER


Geçtiğimiz haftalarda peş peşe duyurulan Scorpions, Megadeth ve Judas Priest İstanbul konserleri ilanı memleket müzik camiasında büyük heyecan yarattı. Her ne kadar arada Nick Cave gibi isimler Türkiye’ye gelmiş olsalar da böylesine büyük organizasyonlarla uzun zamandır karşılaşmıyorduk. Dolayısıyla rock ve heavy metal tarihinin bu büyük gruplarının İstanbul’a yeniden teşrif etmeleri son zamanların en büyük müzik olaylarından biri. Hal böyle olunca biletler ışık hızında tükendi. Bu durumun tüm zamanların en hızlı bilet satışı olarak tarihe geçtiğini de not edinelim. Yoğun ilgi nedeniyle Scorpions bir gece daha çalmayı bile kabul etti.

Peki, bu ilgiyi nasıl açıklanabilir? Kosmos’ta yaşanan bir dengesizlik mi? Sabahtan akşama kadar metal dinleyip, siyah tişört giyen bir gencin evrene gönderdiği mesajla mı? Uzun zamandır rap ve elektronik müzik ağırlıkta ilerleyen müzik ortamımızda yeni bir metalci dip dalgası mı gerekiyor? Aslında bana kalırsa dünyayla aramıza giren mesafenin bir tarafı doğrudan politik. Türkiye’nin 2013 yılından itibaren değiştirdiği eksen, yaşanan terör olayları, siyasi çalkantılar ve elbette döviz kurunun hızlı yükselişi konser etkinliklerini etkiledi. Aposto’dan Eda Solmaz’ın hazırladığı “Metal konserlerinin anatomisi: Biletler nasıl 1 saatte tükendi?” başlıklı habere konuşan organizatörler de benzer bir durum olduğu görüşündeler.

Haberin detayları bir hayli ilginç bilgiler içeriyor. 1990’lı yılların başında Ahmet San’ın başını çektiği büyük organizasyonlarla dünya devi müzisyen ve gruplar en iyi dönemlerinde Türkiye’ye gelebilmişlerdi. Aradan geçen 30 yıl sonra durumun tam tersi olması düşündürücü.

Judas Priest en son 2008 yılında Türkiye’ye gelmiş, Scorpions ise 2016. Dolayısıyla dünyadan kopuk değil tam tersine dünyanın bir parçası olmak isteyen gençlerin, bu konserlere ilgisi şaşırtıcı değil. Öte yandan eski kuşak metalci tayfa için de bu konserler bir anlamda hem nostalji hem de çok sevdikleri o grupları son kez izleme fırsatı sunuyor. Her şeyden önce Rock müzik konserleri dünyanın her yerinde seyircinin bütünleştiği, şarkı sözlerinin ezbere bilindiği kolektif uyumun nadir olduğu etkinliklerden biri. Yıllar geçse de bu türün cazibesini yitirmemesini buna bağlayabiliriz. Zaten herhangi bir Heavy Metal konserini izlediyseniz, oradaki atmosferin kulüp toplantısı tadında geçtiğini anlarsınız. Seyircinin sadakatinin yıllar geçse de azalmaması, tutkusunun hiç bitmemesi de Judas Priest, Scorpions gibi grupların müzik yapmaya devam etmelerinin en büyük motivasyon kaynağı olsa gerek. Scorpions’ın aşk şarkılarında herkesin aynı anda çakmakları ateşleyeceğine veya günümüz şartlarında cep telefonu ışıklarını açacaklarını şimdiden gözümüzün önüne gelebilir. Judas Priest’ten Rob Halford’un motorsiketle sahneye girmesi, Megadeth’in bitmek tükenmeyen enerjisi, bu konserlerin en büyük cazibesi.

KONSERLER VE FESTİVALLERİN GELECEĞİ

Bilet alma ekranının açık olmasına rağmen bilet alamayan, yetişemeyen birçok insanın akıllarına karaborsa şüphesini getirdi. Organizatörler yaptıkları açıklamalarla bunun olasılık dışı olduğunu belirtip, biletleri sadece satış noktalarından temin edilmesini vurguladılar. Şüpheler ve komplo teorilerini bir kenara bırakırsak ortada ne somut bir durum var: O da konserlere ilginin bir hayli yüksek olması. Diğer yandan bilet fiyatlarının Türkiye şartlarına göre bir hayli pahalı olması, biletlerin hızla tükenmesi birçok genci hayal kırıklığına uğratmışa benziyor. Ufak bir hapşırmayla bile yükselen döviz kurunun doğrudan kültür sanat etkinliklerini vurması da sinir bozucu bir gerçek. Öğrencilerin kısıtlı bütçeleriyle hemen bilet alabilme imkanları da eskisi kadar yok. Metallica’nın 2008 yılında Ali Sami Yen’de verdiği konsere gittiğimde dolar kuru 1 liraydı. Şimdi 30 lira. Gelinen nokta korkunç. Netice itibariyle Türkiye’nin bitmek tükenmeyen kaosu, belirsizliği, seçim odaklı vasat hayatlar, derinleşen ekonomik krizin az da olsa panzehri böylesine konserler olabiliyor. İnsanlar bir nebze de olsa kendilerine ait bir zaman yaratmak istiyorlar. Özellikle rock ve heavy metal gibi bağıra çağıra söylenen konser etkinleri bunlar için biçilmiş kaftan. Bir dönem sosyal medyada büyük ilgi gören 1991 Metallica konser öncesi haberi vardı. Görenler olmuştur. O habere verilen tepkiler genelde “Keşke ben de bu anın bir parçası olabilseydim” şeklindeydi. Tarihin bir parçası olmak, tanık olmak herkesin hayal ettiği şeyler. Böylesine müzik organizasyonları da aynı hissiyatı uyandırıyor. Dilerim Judas Priest, Megadeth gibi isimler başka büyük isimlerin gelişi için ön ayak olabilir. Festivallerin saçma sapan gerekçelerle yasaklandığı şu dönemde dilerim daha çok konser daha çok müzik konuşacağımız, kendimizi dünyanın bir parçası olarak hissedeceğimiz günler gelir. Gözümüz kulağımız Metallica haberinde…

Öne Çıkanlar