Merve KÜÇÜKSARP
Eğlencesiz Eğlence – Erken Cumhuriyet Türkiye’sinde Eğlence ve Siyasal İktidar
Siyaset Bilinci Mehmet Kendirici’nin kaleme aldığı Eğlencesiz Eğlence isimli çalışma İletişim Yayınları tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Çalışma, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçerken eğlence ile siyasal iktidar ilişkisinin izini sürüyor. Osmanlı’da bir eğlence kültürü var mıydı, sorusundan yola çıkarak Batılılaşma hareketlerinin başladığı geç Osmanlı dönemini ve erken Cumhuriyet dönemini mercek altına alıyor. Sürekliliklerden ve kopuşlardan mürekkep olan Türkiye modernleşme tarihinde eğlence kültüründeki ve bu kültüre karşı iktidarın tavrındaki değişimleri inceliyor. Bilhassa kimi zaman olumlu bakılan, kimi zaman da hoşnutsuzlukla yaklaşılan eğlence kültürüne dair Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki ikircikli tavrın altında yatan nedenleri araştırıyor.
Kendirici’nin de ifade ettiği gibi, Cumhuriyet’İn kurucu kadroları uzun müddet eğlenceye, hem çağdaşlaşma için zaruri olduğunu bilerek hem de eğlenmenin bir zaman ve para israfı olduğuna kani olarak yaklaşırlar. Bu ikircikli tavır, membaını, Osmanlı’ya dair “zevk, sefa ve müsriflik” yüzünden yıkılmaya yüz tutan imparatorluk söyleminden ve Osmanlı’nın karşısına “durmadan çalışan, seferber olan Türkiye” imgesinin dikilmiş olmasından alır.
Gerçekten de Cumhuriyet rejimi Osmanlı’dan öyle bir kopuşu hedefler ki, bunu en çok söylem düzeyinde gösterir. Cumhuriyet’in resmi tarihi sefere gitmeyen, vaktini Harem dairelerinde dünya zevkleri ile meşgul padişahları tasvir ederek yozlaşmanın müsebbibi olarak bu sefa alemini gösterir. Üstelik bu görüş daha sonraki dönemlerde akademik çevrelerde de muteber sayılır. Çağdaşlaşma üzerine uzmanlığıyla maruf olan Niyazi Berkes de Osmanlı siyasi seçkinlerinin oturdukları yalılar ve köşklerdeki sefa alemlerinden başlarını çıkartamadıkları için Osmanlı’nın durumunu ve bilhassa Tanzimat sonrası süreci idrak edemediklerini belirtir. Sefahate devlet bütçesinden hatırı sayılır bir bölüm ayrılması da Berkes’in eğlenceye kötümser bir nazarla yaklaştığına delalettir.
Bu yüzden Erken Cumhuriyet döneminde yeni çağdaş devletin nüvesinde eğlencenin de yer alması, ancak bu eğlencenin Osmanlı’dan arınmış olması amaçlanır. Söylemlerle geçmiş reddedilir, olumsuz yad edilir. Kaldı ki, eylem bazında da birtakım farklar vardır. Kapalı kapılar ardında gizli saklı sefahat süren padişahların aksine Atatürk kendi özel hayatında eğlencenin önemli olduğunu halktan saklamaz, sabahlara dek süren içkili dost meclislerine Türkiye’nin kaderi üzerine hasbıhal eder.
Bunun yanı sıra resmi, ulusal ve kamusal ritüellerle temas eden eğlenceler; siyasal iktidarın, eğlenceli yönleri ön plana çıkarıp bir eğlence türü olarak yeniden örgütlemek için azami çaba sarf ettiği düğün ve sünnet törenleri gibi ritüeller; yurttaşlara ulusun Batılı ve çağdaş olduğunu gösterecek yılbaşı kutlamaları ve baloları; spor karşılaşmaları, kahvehane, sirk ve lunapark gibi mekanlarda meydana gelen halka hoşça vakit geçirten kimi eğlenceler de erken Cumhuriyet döneminde Osmanlı’nın imgelerinden arındırılarak kabul gören yer bulan eğlence türlerindendir.
Osmanlı ve Cumhuriyet arasındaki eğlence mefhumuna dair ikircikli durum, 20. Yüzyılın ilk yarısında yazılan romanlarda da kendine yer bulur. Kendirici başta Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Yakup Kadri ve Halide Edip olmak üzere pek çok yazarın romanlarındaki eğlence mefhumunun izini sürer ve bu yazarların yaklaşımı çerçevesince dönemin hakim ruhunu çözmeye çalışır.
Kendirici çalışmasında Türkiye’deki eğlence hayatına bir dönem damga vurmuş, Bolşevik İhtilalinden kaçıp gelen Beyaz Ruslardan ve onların müzik, dans ve eğlence kültürünü nasıl değiştirdiğinde de bahseder. Keza söz konusu Beyaz Rusların işlettiği Maksim Bar, Rejans gibi mekanların bir dönemin nasıl hatırı sayılır mekanları olduğunu ve romanlarda yer aldığını anlatır.
Son kertede Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçerken eğlence hayatını ve eğlence politikalarını incelerken, siyasi seçkinlerin görünürde eğlence hayatına takındıkları mesafeli duruşu şu cümlelerle özetler:
“Benimsediği yol(lar) ve uyguladığı yöntem(ler) ne olursa olsun Cumhuriyet eğlenceyi, eğlenceden yalıtmıştır. Neredeyse eğlencesiz eğlence, Erken Cumhuriyet Dönemi eğlence hayatının şiarıdır. (…) Cumhuriyet, tüm söylemleriyle ve bunların şekillendirdiği anlatılarıyla, Mustafa Kemal Atatürk ve bayrak gibi her yerde ver her zaman görülebilecek sembolleriyle, eğlencenin disipline edilerek düzenlenmesi zorunlu ve ciddi bir toplumsal edim olduğu kabulünü egeömen kılmayı başarmış görünmektedir.”
Kendirici, Eğlencesi Eğlence isimli çalışmasıyla Türkiye’nin çağdaşlaşma serüvenine dair zihin açıcı bir eser ortaya çıkarıyor.
Mehmet Kendirici, Eğlencesiz Eğlence, İletişim Yayıncılık, sf. 327, 2022