Queens of the Stone Age, 'In Times New Roman...' ile döndü: Çölde terapi

Queens of the Stone Age, 'In Times New Roman...' ile döndü: Çölde terapi
Can Öktemer bu hafta, The Queens Of The Stone Age'in yeni albümü 'In Times New Roman...'ı inceledi.

Can ÖKTEMER


Queens of the Stone Age’in kurucularından Josh Homme için geçtiğimiz son birkaç yıl pek parlak geçmedi. Homme, önce eşi Brody Dalle ile desibelli bir boşanma yaşadı, üstüne kansere yakalandı -neyse ki yendi- Mark Lanegan, Anthony Bourdain, Taylor Hawkins gibi yakın dostlarının kaybını yaşadı.

Peki hayat, raydan çıkmış bir tren gibi üstünüze gelirse ne yaparsınız? Sanırım ona aynı ölçüde bir yanıt vermelisiniz ki hikayeniz devam etsin.

Homme da en iyi bildiği işi yaptı; gitarını amfiye takarak, grup arkadaşlarını toplayarak yeni bir Queens of the Stone Age albümü 'In Times New Roman' ile çıka geldi.

Grubun orkestrası aşina olduğumuz isimlerden oluşuyor. Gitarda Troy Van Leeuwen, Dean Fertita, basta Micheal Shuman ve davulda Jon Theodore var.

'In Times New Roman', grubun 30 yıllık hikayesinin özeti gibi. Otobanda son sürat hızla giden 1967 model Camaro’nun motoruna benzeyen gitarlar, yıkıcı baslar, nefesi kesilmeyen davullarla daha önceki albümlerden bildiğimiz QOTSA üslubu yeni albümde de karşımıza çıkıyor.

Bu Josh Homme ve çetesinin geçmişi karbon kâğıdı gibi bugüne taşıdığı anlamına gelmesin. Farklı müzik türleriyle flört etmekten çekinmeyen grup, In Times New Roman’da da groove’dan, caz doğaçlamalarını andıran gitarlarla, öz hakiki rock’n roll tarzı bas yürüyüşlerle, türler arası serbest bir gezinti halindeler. Yaylılar, synthler, dokuz dakikayı aşan parçalarla sürprizlere açık olduklarını eşe dosta gösteriyorlar.

Albüm Josh Homme’un, Los Angeles’taki Pink Duck’ta kaydedilmiş. Grup üyeleri pandemi devam ederken uzaktan kayıt yapmak yerine stüdyoda bir araya gelerek hücum kayıtla, canlı albüm mantığıyla kayıtları tamamlamışlar.

Analog hissi, parçalardaki uyum, doğaçlamaya kaçan gitarlar ve sürekli arayışta olan melodilerle kendisini hemen belli ediyor zaten.

Albümün güçlü müziğinin yanında en dikkat çeken yönü hiç kuşku yok ki şarkı sözleri olmuş. Josh Homme, grup terapisindeymiş gibi iç dünyasını içtenlikle açmış, “Merhaba ben Josh Homme hayatım son birkaç yılda berbat bir yere gitti. Şimdi size geçmişimden bahsedeceğim” demiş.

TERAPİ, YARALAR VE ROCK’N ROLL

'In Times New Roman’da pandemi, ekonomik ve türlü krizlerin yarattığı belirsizliklere, Josh Homme’un yaşadıkları eklenince, tavizsiz, sert, karanlık bir atmosfer ortaya çıkmış.

Elbette bu tariften, melankoliden insanın içini şişiren Radiohead albümleri gibi bir albüm akıllara gelmesin.

Queens of the Stone Age, albüm boyunca ironik, bolca söz oyunlu, korkularla yüzleşmeye da davet eden “salla gitsin” tavırlı hikayeler anlatıyor.

Amfiler son seste, durmak bilmeyen gitar riffleri ve davul ataklarıyla grup üyeleri tüm dinleyenleri sahneye davet ediyor. Sahneye çıkmanın tek koşulu var, o da hiçbir şeyi umursamamak ve size o an ne iyi geliyorsa onu yapmak.

Salak gibi dans mı etmek istiyorsunuz? Edin gitsin. Bağıra çağıra şarkılara mı eşlik etmek istiyorsunuz? Edin gitsin. What Peephole Say mesela bu tavrı anlatan manifesto niteliğinde bir parça.

Swing’i andıran gitar melodileri üzerinden ilerleyen parçada, Josh Homme “Kimsenin ne dediğiyle cidden ilgilenmiyorum” diyor bağıra çağıra. Jean Paul Sartre hissiyatlı parça, albümdeki “Başkalarını sallama, takıl gitsin” ruhuna en yakın şarkılardan biri.

Şarkı sözleriyle terapi ve yüzleşme yoluna giren Josh Homme’un, eşi ve ilişkiler üzerine yazdığı Paper Machete, albümün en dikkat çeken şarkılarından biri. Eski usul bir rock parçası gibi tınlayan parçada Homme, yaşadıklarını içtenlikle ortaya dökmüş.

Zaten bir röportajında “Hayatım hakkında yazacaksam dürüst ve gerçekçi olmalıyım”demiş. Paper Machete de müzisyenin iç dünyasını en dolaysız yansıtan parçalardan biri.

Kayıplar, ayrılıklar, orta yaş krizi ve geleceğin belirsizliği bizleri yönsüz bir balon gibi atmosferde dolaştırabilir; üm bunlar bizi duygusal olarak sakatlayabilir, yarayabilir. Hatta bu deneyim parça parça bile edebilir.

Emotional Sickness de tam bu hissiyatı anlatan türden bir parça. Hareketli bir riffle açılan parçaya, rock müziğin yaşayan kontlarından Troy Van Leeuwen’ın slide'ları eşlik ediyor.

Blues ve klasik rock arası bir yerde duran şarkı, Josh Homme’un etrafa dağılan lego parçalarına benzeyen hayatından kesitler sunuyor. Homme vaziyeti şöyle açıklamış: “Son birkaç yılım berbat geçti.

Tüm bunlarla bir şekilde yüzleştim ve aşabildim. Kendimden dağılan parçalardan bir uzay gemisi yapabildim ve uçuşa geçebildim”. Hayat denilen muammada olanlar oluyor, yaşananlar yaşanıyor. Bazen hayatta olmanın kendisi bile çok güçlü bir yanıt olabiliyor tüm belirsizliklere.

Negative Space’de Josh Homme’un karanlık ve kafası karışık dünyasını, varoluşsal krizlerini daha iyi anlıyoruz. İleride coolluğun sözlük anlamına da denk düşebilecek parça, tüm kosmosta yolunu kaybedenler için geliyor.

Negative Space evde veya arabada denk gelinince “Şunun sesini biraz daha açsana” dedirtecek bir parça. Peşine çöl rüzgarını kapıp gelen Time/Place’te ise varoluşsal sorunlara yeni sorular aramaya devam ediyoruz.

Dinleme şansı olsaydı Gaston Bachelard’ın pek seveceği Time/Place “Salla gitsin” tavrının en keskinleştiği şarkıların başında geliyor.

Atmosferik synthler, Jimmy Page-vari gitar riffleriyle Carnavoyeur de albümün dikkat çeken diğer parçalarından biri.

Melankolik sözleri ve hareketli ritimleriyle geçmişi kabullenmek üzerine yazılmış bu parçada grup, Camaro’nun pedalına taş koyarak son sürat giderken manzaraya dalıyor.

Van Leeuwen’in burada ince bir iş çıkardığını söylemeliyiz. Josh Homme’un nihilist tavra büründüğü Carnavoyeur’da “We live, we die, we fail, we rise, I’m a vulture so I hear goodbyes, There’s no end to life, on and on always life, life, always life.” diyor.

Albümün en uzun parçası Straight Jacket Fitting ise grubun stooner ruhuna en çok hissettiğimiz parça olmuş. Josh Homme, tuhaflıklar çağında debelenip durmamıza istinaden Antik Roma metaforu üzerinden bir hikaye anlatıyor şu sözlerle: “What can you do? We’re all alone in Times New Roman, no allegiance, chasing your wish over the cliff, oh, I insist on daydreaming, What can you say? Enjoy the buffet in Times New Roman or it’s treason” Uzun gitar rifflerinden arasından aniden çıkan yaylılarla, koro ile Straight Jacket Fitting albümün en epik hikayesini sunuyor bizlere.

In Times New Roman…’da 67 model Camaro ile California çölünde uzun bir yola çıkıyoruz.

Pencereler açık, müzik son ses, güneş tepede, kumlar etrafa savruluyor, direksiyondaki Josh Homme, bilge bir kral gibi bizlerle hikayesini paylaşıyor.

Güneş kızıllığıyla batmak üzereyken susuzluğu gidermek için mola verilip viski içiliyor, tüm olanlara, yaşananlara kadeh kaldırılıyor; bir nevi çölde terapi.

Güneş kırmızı bir top gibi ufukta batıyor. Yarın her şeye yeniden başlanacak. Gelecek belirsiz, evin yolu uzun ve devam etmek için her zaman bir neden var…

Öne Çıkanlar