Sontag'dan Vurgulanan Yer, Endler'den Eşyaların Patriyarkası ve daha fazlası...
ABD'li düşünür ve eleştirmen Susan Sontag, 'Vurgulanan Yer'de, yazmanın olanaklarına odaklanıyor. Endler’ın yeni kitabı ise hayatımızı çevreleyen nesnelere feminist bir perspektiften bakıyor. İşte yeni çıkan sekiz kitap...
Merve KÜÇÜKSARP
------------------------------------------------------------------------------------------------
Vurgulanan Yer
Susan Sontag, (1933-2004) kuşkusuz geçtiğimiz yüzyılın en önemli düşünürlerinden ve yazarlarından biridir. Berkeley, Chicago, Harvard gibi hatırlı üniversitelerde eğitimini tamamladıktan sonra yazın dünyasına roman, öykü ve denemeler kaleme alarak adım atar. Yazarlığının yanı sıra politik eleştiri ve insan hakları üzerine aktivist tavrıyla toplumsal bellekte haklı bir şöhret edinir. Kitapları dünyanın pek çok diline çevrilir, ürettiği kuramlar bugün hala pek çok yazar için başvuru kaynağı değerindedir.
Sontag bu defa Everest Yayınları tarafından yayımlanan Vurgulanan Yer isimli kitabıyla okurun karşısında. Kitapta Okumak, Görmek, Oradan Buradan isimli üç ana başlık altında kırk bir tane yazı bulunuyor. Sontag bu yazılarda Barthes, Gombrowicz, Brodsky, Borges gibi isimler üzerine düşüncelerinin yanı sıra edebiyat üzerine metinlere yer veriyor, okumak ve yazmak üzerine görüşlerini belirtiyor, kendi okuma yazma deneyimlerini okur ile paylaşıyor.
Yalnızlık isimli denemeden Sontag’ın yazarlığı ne kadar ciddiye aldığını ve yazı yazarken çok dikkatli ve özenli davrandığını anlıyoruz. Keza en sevdiği yazar Shakespeare olduğu ve hayatı boyunca onlarca yazar hakkında yazı yazdığı halde, Shakespeare hakkında neden yazmadığını soranlara, onun hakkında söyleyebileceği orijinal bir şeyi olmadığını, yazılmaya değer bir fikri yoksa hiç yazmamayı tercih ettiğini söylüyor.
Sontag kendi yazarlığına karşı her daim acımasız davrandığını, bu yüzden övgülere ve yergilere kulak asmadığını belirtiyor. Zira o yazmanın farkındalıkla ilişkili bir eylem olması gerektiğini savunuyor. Bu farkındalık sebebiyle uzun zaman kendine yeterince güvenemediğini ve yine bu sebeple kendini her dem geliştirmeye adadığını da ekliyor. Yazar olmak isteyenlerin usanmadan çalışmaları gerektiğinin altını çiziyor.
“Yazarlık sonuçta, kendinizi belli şekillerde ifade etmek için kendinize verdiğiniz bir dizi izindir. Uydurmak için. Aşmak için. Uçmak için. Düşmek için. Kendinize özgü anlatım ve diretme yolunuzu bulmak için. Kendinizi fazla suçlamadan otoriter olmanız için. Tekrar okumak için sık sık durmadan. İşin iyi gittiğini (veya çok kötü gitmediğini) düşünmeye cesaret ettiğiniz zaman, kendinize yalnızca kürek çekmeye devam etme izni verin. İlhamın gelip sizi itmesini beklemeyin.”
Sontag’ın kendini yazıya adadığı, Vurgulanan Yer’in diğer kısımlarında da göze çarpıyor. Keza hayatın hakkını vermek ile sakin bir kıyısında yazı yazmak arasında kalan yazar tavrını masaya yatırıyor ve edebiyat dünyasından bazı isimleri yazın hayatı üzerinden değerlendirmeye alıyor. Kendisinin yazmak için hayattan uzaklaşmayı tercih ettiğini, hatta sevdiği insanlarla görüşmemeyi bile göze aldığını açıklıyor ve yazmayı gerçekten ciddiye alacak birinin bunu mutlaka yapmasını da salık veriyor.
Sontag kitabın içinde yer alan denemelerde çeşitli sanat dalları ve sanatçılar hakkında eleştirilere de değiniyor. Bilhassa 20. Yüzyıl sinema dünyasını, bu dünyanın maruf yönetmenlerini, sinemanın diğer dallarla ilişkisini ve yüzyıllık ahvalini de kaleme alıyor. Hem Hollywood’un hem de Avrupa sinemasının geçmişten bugüne yolculuğunu ve sinema seyircisinin sinema ile olan imtihanını masaya yatırıyor.
Vurgulanan Yer, Susan Sontag, çev. Filiz Çakır, Everest Yayınları, sf. 430, 2023
Liderlik Becerinizi Geliştirin- Adım Adım Gelişim
John Adair, dünyanın önde gelen iletişim uzmanlarından biri. Liderlik gurusu olarak kabul ediliyor, yıllardır bu alanda kamu ve özel kuruluşlarda ve dahi okullarda eğitimler veriyor, danışmanlık yapıyor. Yöneticilik konusunda sıra dışı teorilere sahip olmasının yanı sıra, yönetim ve liderlik üzerine kaleme aldığı sekiz kitaplık serisi dünyanın pek çok yerinde çok satan kitaplar listesinde başı çekiyor.
Adair, Zaman Yönetimi, Etkili Değişim, Yaratıcı Düşünme Sanatı, Etkili Motivasyon, Bir Lider Nasıl Yetişir, Patron Değil Liderler, Konfüçyüs ve Liderlik, Yenilikçi Liderlik, 100 Harika Fikir, Karar Verme ve Problem Çözme isimli kitaplarından sonra, Liderlik Becerinizi Geliştirin isimli çalışmasında liderlik becerisinin kökenine iniyor. Liderlik nedir sorusuna cevap arıyor ve bu minvalde bir topluluk içinde liderlik özellikleriyle donatılmış insanın ne gibi davranışlar gösterebileceğinin izini sürüyor. Bir kişide hangi özelliklerin liderlik becerisi olarak sayılabileceğini açıklıyor. Liderlik becerisi olan kişilerin bu becerileri nasıl geliştirmesi gerektiğini ya da liderlik becerisine sahip olmayan bireylere bu beceriyi edinecekleri yol haritalarını anlatıyor.
Adair aynı zamanda yöneticilik hedefi güden yahut çoktan bu dünyanın kapılarını aralamış profesyoneller için kendilerini keşfedecekleri, geliştirecekleri, hedeflerini gerçekleştirmek için kendilerini motive edecekleri öneriler sunuyor. İnsanların takip etmek isteyeceği bir lider olmanın hızlı ve etkili yollarını öğrenmek isteyenler için referans bir kişisel gelişim kitabı meydana getiriyor.
Liderlik Becerinizi Geliştirin, John Adair, çev. Ömer Anlatan, Nova Kitap, sf.112 , 2023
Düşe Kalka
Yazdığı öykülere ve yaptığı çevirilere Varlık, Kitap-lık, Karakalem, Kül Öykü ve Yalınayak Edebiyat gibi dergilerde rastladığımız Aslı Akarsakarya’nın 2009 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülüne layık görülen öykü kitabı Düşe Kalka, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.
Aslı Akarsakarya, öykülerinde modern insanın içine düştüğü çıkmazları, aileden veya bir otorite figüründen baskı gören karakterleri anlatır. Modern dünyada bulantı ve yalnızlık içine girmiş bireyi işleyişi açısından onun metinlerinde 20. yüzyılın büyük yazarlarının izlerini görmek mümkündür. Nitekim kendisi de söyleşilerinde Sartre, Allan Poe, Cortazar, Atay, Atılgan ve Abasıyanık gibi isimlerin edebiyatında önemli yer tuttuğunu belirtir.
Akarsakarya 2003 yılında Talip Apaydın Öykü Yarışması’nda mansiyon, 2004’te ise Ömer Seyfettin Öykü Yarışması’nda jüri özel ödülünü kazanır. 2021 yılında daha sonra Buraya Kısıldık Sanırım ismiyle yayımlanacak olan Kayboluş adlı kitap dosyası ile öykü alanında Yunus Nadi Ödülü'nü kazananlardan biri olur. Düşe Kalka, Buraya Kısıldık Sanırım, İçeride Kalanlar isimli kitapları Aslı Aksakarya’nın bugüne değin yayımlanmış eserlerindedir.
Düşe Kalka isimli kitabın içinde bulunan öykülerde Akarsakarya, diğer metinlerinde de sıkça değindiği gibi, düşleri ile gerçekleri arasında sıkışmış, bunalmış bireylerin serüvenlerini anlatıyor. Titiz bir dil işçiliği ve kah şiirsel kah mizahi bir bakışla kaleme aldığı öykülerinde masalla gerçeğin arasındaki sınırları zorluyor.
“İnsana verilmiş en büyük armağan olduğunu düşünüyorum öleceği günü bilmemenin. Faniyiz, bunu inkâr eden yok. Ama belleksizliğimize sığınıp içimizden birisi öldüğünde şaşırabiliyoruz. Gerçekten tüm varlığımızla şaşırıyoruz. Unutkanlığı inkârla birlikte özenle kullandığımızda, felaketleri daha rahat atlatıyoruz. Ama bir sonrakine tepki verirken, bütün anlam arayışımıza yeni baştan başlıyoruz, tabii isyanımız da cabası. Neyse, zararı yok, her seferinde şaşıralım.”
Düşe Kalka, Aslı Akarsakarya, Yapı Kredi Yayınları, sf. 96, 2023
Zamanın İçinden Zamanın Dışından
Besim Dellaloğlu, Timaş Yayınları tarafından yayımlanan kitabı Zamanın İçinden Zamanın Dışından ile Türkiye modernleşme tarihini ele alıyor. “Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında. Yekpâre geniş bir anın parçalanmaz akışında”, Tanpınar’ın kaleme aldığı bu maruf satırlar ise bir Tanpınar uzmanı olan Besim Dellaloğlu’nun yeni kitabının ismine ilham veriyor.
Dellaloğlu’nun kitabının ismiyle Tanpınar’a atıf yapması boşuna değil. Zira Tanpınar, Türkiye modernleşme tarihinin tam ortasında duran, ne Batı’ya büsbütün dönebilen ne de Doğu’ya tarafgirlik eden mütereddit bir entelektüel. Modernleşmenin toplumsal ve tarihsel hafızamızı sakatlayan yanlarını dile getiren, kimi zaman bu yüzden gericilikle suçlanan, anlaşılmayan bir fikir adamı aynı zamanda.
Hem çağa, hem de çağdaşlarına yabancılaşmış, gelenekle modernlik arasında kalmış Tanpınar’ın görüşleri Dellaloğlu’na yakın aslına bakarsanız. Nitekim Dellaloğlu kitapta öğrencilik yıllarından başlayarak Türkiye üzerine aldığı notları ve gerçekleştirdiği söyleşileri modernleşme üzerinden bu minvalde yorumluyor. Modernleşme serüveni ekseninde Türkiye’nin bugün yaşadığı sorunların kökenine iniyor ve aslında siyasi krizlerimizin arkasında –bir milat belirtmek gerekirse- Tanzimat’tan süregelen Doğu Batı çatışması olduğunu gösteriyor.
Dellaloğlu’nun kitapta eleştirel yaklaştığı yalnızca Türkiyeli aydının çağdaşlaşma sorunu değil. Muhafazakârlık, bu fikrin Avrupa’dakinden farklı seyri ve bugün geldiği nokta da bilhassa aydınlatılmaya değer konuların arasında yer alıyor.
Kitaptaki yazılar altı başlık altında toplanıyor: Felsefe ve Sanat, Modernlik ve Muhafazakârlık, Sosyoloji yazıları, Üniversite ve Akademi Üzerine, Tanpınar Üzerine ve son olarak, Türkiye ve Sol.
Gelenek ve modernlik fay hattında oluşan gerilimin bugün Türkiye’nin yaşadığı her krizin nüvesinde olduğu ve bunun gitgide körüklendiği de bu altı başlık altında kitabın vurguladığı noktalardan biri. Üstelik bu krizi belli bir cenaha yüklemek yerine herkesin kendi sorumluluğunu hatırlaması Dellaloğlu’nun salık verdiği fikirlerin başını çekiyor. Son kertede kitap bugünkü siyasi krizin nasıl aşılacağına dair okurun zihnini açacak siyasi tahlilleri barındırıyor.
Zamanın İçinden Zamanın Dışından, Besim F. Dellaloğlu, Timaş Yayınları, sf. 288, 2022
Eşyaların Patriyarkası- Dünya Neden Kadınlara Göre Değil
Rebekka Endler Köln’de yaşayan bir gazeteci ve yazar. İletişim Yayınlarından çıkan kitabı Eşyaların Patriyarkası- Dünya Neden Kadınlara Göre Değil’de Rebekka Endler, tıptan teknolojiye, günlük hayattan iş yerlerine kadar şeylerin dünyasını mercek altına alıyor, etrafımızda bizi çevreleyen nesnelerin, eşyaların ve malzemelerin kullanışlılığını ve tasarlanış kıstaslarını toplumsal cinsiyet rolleri açısından inceliyor, feminist bir metin ortaya çıkarıyor.
Keza Endler, pantolon cebinin yeri ve kullanışından, ofis malzemesi, okul sıraları, avukat cübbesine kadar, dahası internet içerikleri, sağlık malzemeleri ve tedavi şekilleri gibi pek çok yerde ve alanda da tasarımların erkeklerin fiziği, ergonomisi ve ihtiyaçlarına göre şekil aldığını, gizli ve açık bir şekilde cinsiyetçi yaklaşımların yer aldığını, nasıl bir erkekler dünyasında yaşadığımızı anlatıyor.
Endler çok sayıda kişiyle yaptığı söyleşilere yer veriyor bu açıdan. Bu kişilerin söylemleri nasıl bir patriyarkal sistemin içinde nefes alıp verdiğimiz ortaya koyuyor. Endler aynı zamanda şeylerin dünyasını kutsayan ve vatandaşlarına ürün satmayı ve kar etmeyi güden kapitalist sistem ile patriyarka arasında nasıl bir ilişki olduğunu da ekliyor metnine. Her ne kadar kapitalizmi patriyarkanın bir sonucu olarak ele alsa da, bu iki kavramın tarihsel açıdan birbirlerini nasıl beslediklerini de açığa çıkarıyor.
Yazar eşyalara ve araçlara değil, mimari açıdan yapılara, mekan tasarımına da dikkatimizi çevirmeye çalışıyor. Farkında olmadan kullandığımız alanların erkeklere ait olduğunun altını çiziyor. Okurlarını şehirlerin sokaklarında dolaştırıyor, kamusal alanın nasıl erkeklere ait bir yer olduğuna, bilhassa İstanbul örneği üzerinden değiniyor ve böylece Türkiyeli kadının kamusal alandaki temsili, kitabın ele aldığı meselelerin başını çekiyor. Endler’ın yeni kitabı ise dünyaya, sistemlere, siyasi fikirlere ve dahi eşyalara feminist bir açıdan bakmak için hatırı sayılır bir referans kaynak olarak feminist külliyatta yerini alıyor.
Eşyaların Patriyarkası- Dünya Neden Kadınlara Göre Değil, Rebekka Endler, İletişim Yayınları, sf.312, 2022
Alo, Harika Hanım, Nasılsınız?
Tarık Dursun K. veya tam adıyla Tarık Dursun Kakınç 1950 kuşağının en üretken yazarlarından biridir. 1931 yılında İzmir’de dünyaya gelir. 1950'de ortaokulu bitirdikten sonra, gazetelerde çalışmaya başlar, senaryo yazarlığı ve rejisörlük yapar. 1969'da İzmir’de Kurul Kitabevi'ni kurar, yöneticiliğini üstlenir.
Tarık Dursun, yayın hayatında gerek eserleriyle, gerek yayınevindeki faaliyetleriyle var olurken, bir yandan da Milliyet gazetesinde kitap eleştirileri kaleme alır. Bir süre sonra Milliyet Yayınları'nın yönetiminde yer alır. 1973'de Günümüzde Kitaplar adlı bir dergi çıkarır, 1975'de Koza Yayınları'nın kurucularından biri olur.
Tarık Dursun genç yaşından itibaren şiirle uğraşır aynı zamanda. Bunu hikayeleri takip eder. Nitekim Güzel Avrat Otu öykü kitabı ile 1961 Türk Dil Kurumu Armağanı'nı, Yabanın Adamları ile 1967 ve Ona Sevdiğimi Söyle ile de 1985 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, Ömrüm Ömrüm hikâye kitabı ile 1987 İş Bankası Büyük Edebiyat Ödülü'nü alır.
Öykü alanında gösterdiği başarının yanı sıra Tarık Dursun K.’nın romanları da çeşitli ödüllere layık görülür. Keza Kurşun Ata Ata Biter isimli romanı 1984 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı, Ağaçlar Gibi Ayakta ise 1991 Yunus Nadi Roman Armağanı'nı kazanır. Tarık Dursun K. 2006 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'ne de layık görülür.
Tarık Dursun K. Tarafından 1999 yılında kaleme alınan Alo, Harika Hanım, Nasılsınız? geçtiğimiz günlerde İthaki Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap insanlar arasındaki ilişkileri derinlikli bir bakış ile ele alıyor. Orta yaşlarını yaşayan bir kadın ve erkeğin birbirleriyle olan telefon konuşmalarıyla örülen gizemli ilişkilerini anlatıyor.
-tanıtım bülteninden-
“‘Hayır, kapatmayın lütfen! Benim için yapın bunu. Konuşun. Sizi dinlemek istiyorum. İçimden geliyor. Arada izin verin, ben de konuşayım, beni dinleyin siz de. Buna çok ihtiyacım var, hem de çok. Kapatmayacaksınız, değil mi? Söz verin, kapatmayacaksınız!’
‘Söz veriyorum...’
‘Tanrım, teşekkür ederim...’
‘Kim konuşacak? Sıra kimdeydi?’
‘Sizde... Öyle olmasa bile, ben sizde olsun istiyorum. Hadi başlayın, benimle konuşun.’
‘Sıramı size bıraksam... Çünkü...’
‘Evet, haklısınız çünkü telefonu ben açtım, sizi ben aradım. Şey, konuyu değiştirmek için soruyorum, çiçek sever misiniz? Kadınlar çok sever, belki erkekler de... Belki...’”
Rasgele çevrilen bir telefon numarası. Birbirini tanımayan iki insan. Günü gününe tutulmuş kayıtlar.
Tarık Dursun K.’nın son dönem romanlarından “Alo, Harika Hanım, Nasılsınız?” da yalnız insanlar üzerinden duygu durumlarını, bakış açılarını, mahremiyet kavramını ve sınırları tartışmaya açıyor. Yalnızca bir kadın ve bir erkeğin telefon konuşmalarına dayanan ve odağına bireyi alan roman, yazarının diyalog kurmadaki hünerini ortaya koymakla birlikte toplumsal grupların yaşam mücadelelerini ele alan Tarık Dursun K. romanlarından ayrılarak farklı bir yere konumlanıyor.
Alo, Harika Hanım, Nasılsınız?, Tarık Dursun K., İthaki Yayınları, sf. 192, 2023
Şimdi Uyku Zamanı
Ebeveynlerin çocuk yetiştirirken en çok zorlandığı konulardan biri muhakkak ki çocuklarına verdikleri uyku eğitimidir. Zira çocuklar her yaşta erken yatma alışkanlığını çok zor edinmekte, oyundan ya da büyüklerin dünyasından kopamadıkları için yatağa gitmeye ayak diremektedirler. Büyükler onları erken uyumaya alıştırmak için kendince çeşitli yöntemler geliştirmekte, kimi zaman da uzmanlardan yardım istemektedir.
Matt Carr’ın kaleme aldığı Şimdi Uyku Zamanı ebeveynlerin çocuklarını uykuya alıştıracakları, onlarla uyku öncesi eğlenceli ve sımsıcak okuma deneyimi paylaşacakları bir kitap…
Sınıf öğretmeni Lapis Hanım, sınıftaki öğrencilerini çok sevmekte, onlarla verimli ders saatleri geçirmektedir ancak bir süredir bir sorunla baş etmeye çalışmaktadır. Çünkü son günlerde sınıfındaki herkes uyuklamakta, dersi dinlememektedir. Lapis Öğretmen öğrencilerinin bu sorununu fark eder etmez, öğrencilerin derste neden uyukladıklarının izini sürer ve onların geceleri bir türlü uykuya dalamadıklarını, bu yüzden uykularını alamadıklarını ve derslerde böyle uyukladıklarını öğrenir.
Lapis Öğretmen bu durumu değiştirmek için bir serüvene atılır ve arkadaşı koyun Dandini’den kendisine yardım etmesini ister. Koyun Dandini, Lapis öğretmenin bu önerisini nasıl karşılayacaktır? Sınıftaki öğrencileri, Lapis Öğretmen ve Koyun Dandini’yi acaba ne gibi maceralar bekliyordur?
Şimdi Uyku Zamanı, Matt Car, İş Bankası Kültür Yayınları, sf. 24, 2023
Bir Noel Şarkısı
Charles Dickinson’un 1843 yılında borçlarını kapatmak altı hafta gibi kısa bir sürede yazdığı Noel Şarkısı isimli kitabı, yayımlandığı dönemde ve sonrasında bir hayli okunan ve sinemaya uyarlanan Noel anlatılarının arasında yer alır. Noel Şarkısı aksi ve cimri olan yaşlı bir adamın Noel arifesinde rüyasında üç tane ruh görmesiyle birlikte bir gecede hayatının nasıl değiştiğini konu alır. Zira bu ruhlar, başkarakterin rüyasındayken hayatını baştan aşağı masaya yatırıp günahları ve sevaplarıyla ele alırlar. Bu rüyadan çok etkilenen Mukriz Scroonge isimli başkarakter hayatında neleri yanlış yaptığını, kimlere kötü davrandığını sorgulayarak bambaşka bir insana dönüşüverir.
Noel Şarkısı, Celal Üster’İn çevirisiyle Can Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alıyor.
Noel Şarkısı, Charles Dickonson, çev. Celal Üster, Can Yayınları, sf. 128, 2023