Akşener: Bulunduğun makam tespit yapma makamı değil gerekeni yapma makamıdır

Akşener: Bulunduğun makam tespit yapma makamı değil gerekeni yapma makamıdır
İYİ Parti Genel Başkanı'ndan bütçe yorumu: Çekerim turnam sineye, derdi sineye; Bu yıl bize gülmek haram, belki seneye.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Akşener konuşmasına Azerbaycan ve Ermenistan arasında devam eden çatışmalar vardı. Ermenistan’ın ateşkesi ihlal ettiğini söyleyen Akşener, Rusya'nın çatışma çözümü için diyalog ortamını oluşturmasının çelişkili olduğunu belirterek; Türkiye'inin'de masada olması gerektiğini söyledi.

Öte yandan Akşener'in gündeminde kararları iktidar tarafından tartışılan Anayasa Mahkemesi vardı. "Türkiye'nin temel tartışmalarıyla oynamaktan vazgeçin" diyen Akşener; "Bir yandan burası kabile düzeni yok diyeceksiniz, diğer yandan küçük ortağınıza Anayasa Mahkemesi’ni istemezük dedirteceksiniz. Devlet yönetenler siyasette, yargıda, ekonomide adil olmalıdır" ifadelerini kullandı. İYİ Parti Genel Başkanı'nın gündeminde MHP lideri Devlet Bahçeli'nin başlattığı 'askıda ekmek' kampanyası ve bütçede vardı.

Akşener’in grup toplantısındaki konuşmasında öne çıkan başlıklar şu şekilde:

Dünyaya 100 yıldır soykırım yalanını söyleyen Ermenistan gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi. Azerbaycan’a ateşkese rağmen füzeyle saldırdı. Yer utandı, gök utandı, insanlık utandı ama onlar utanmadı. Daha bir yaşındaki Medine bebek anasının koynunda can verdi, artık bir melek. Büz o yüzü daha önce Hocalı’da görmüştük. Biz yine kendi yaramızla, kendi derdimiz ile kendi acımızla baş başayız.

'RUSYA'NIN ATEŞKES MASASI KURMASI KADAR YANLIŞ BİR ŞEY OLAMAZ'

Ermenistan'a silah ve mühimmat veren Rusya'nın ateşkes masası kurması kadar yanlış bir şey olamaz. Sorunu çözmek için oluşturulan MİNSK Ermenistan'a her türlü yardım yapıyor. Bu sebeple Sayın Erdoğan'ı uyarmak istiyorum bu konu parti kongrelerinde yapılan konuşmalarla geçiştirilemez. Bulunduğun makam tespit yapma makamı değil gerekeni yapma makamıdır."

‘TÜRKİYE’NİN TEMEL TAŞLARIYLA OYNAMAKTAN VAZGEÇİN’

Kurulacak masalarda Türkiye Azerbaycan'ın yanında yer almak zorundadır. Türkiye, güçlü ve sağlam durmak zorundadır. Ancak bu iktidarda bunu gerçekleştirecek bir vizyonu yok. Şahsi ikballerini korumak için her şeyi mübah görmek için, oynamadıkları hiçbir değer kalmadı. Anayasayı korumakla görevli Anayasa Mahkemesi sistemli bir şekilde tartışmaya açıldı. İçişleri Bakanı sataştı, küçük ortak koroya katıldı, Erdoğan’da her zaman yapığı gibi Meclis adım atarsa biz de gereğini yaparız dedi. Anayasa Mahkemeleri medeni dünyada demokrasilerin vazgeçilmez kurumlarıdır. Buradan bir kez daha sesleniyorum. Türkiye’nin temel taşlarıyla oynamaktan vazgeçin. Biliyoruz çekilmeyecekler ama biz iktidar olunca o eller çekilecek. Anayasa Mahkemesi’ni tartışacağımıza gelin halktan saklanan Covid 19 verilerini tartışalım, şiddet gören, öldürülen kadınlarımızı; tacize çocuklarımızı tartışalım. 8 liraya yükselen doları, işsiz gençleri tartışalım 83 milyon vatandaşımızın yeniden nasıl adalete güveneceğini tartışalım. Ama siz bunları tartışmak istemezsiniz. Sizin derdiniz memleketin sorunlarıyla uğraşmak istemezsiniz. Sizi mutsuz eden Anayasa Mahkemesi değil hukukun ve adaletin kendisidir. Yiğit olun, dürüst olun deyin ki ben tek adam düzeni istiyorum hukuk yok adalet yok. Çadır düzenini tartışalım. Arkadan dolanmayı birilerini kullanmayı bırakın. Bir yandan burası kabile düzeni yok diyeceksiniz, diğer yandan küçük ortağınıza Anayasa Mahkemesi’ni istemezük dedirteceksiniz. Devlet yönetenler siyasette, yargıda, ekonomide adil olmalıdır. Aksi halde milletin hakkını çiğnetirsiniz. TMSF, 1 milyon bile ödeyemeyen şirkete 1 milyar 324 milyon liralık işi ihalesiz veriyor. Sonra ne oluyor? Çapının çok üzerindeki firma işi yapamıyor. Bu firmanın ceza ödemesini beklersiniz ama çok beklersiniz. Bu firma devletin hazinesinden 45 milyon lira tazminat alıyor. Ekmek bulamayan vatandaşa askıda ekmeği bile düzgün yapamıyorlar. Hem ekonomi uçuyor deyip hem aksıda ekmek kampanyası başlatıyorsanız birileri yalan söylüyor demektir.

‘BİZ 1 METREKÜPLÜK GAZI BİLE SEVİNÇLE KARŞILARIZ AMA SIKTI BE KARDEŞİM’

Artık yalanlar dikiş tutmuyor. Biliyorsunuz Sayın Erdoğan hep sıkıştığında yalanlarını saklar. Geminin güvertesine çıkıp 85 milyar metreküplük yeni doğalgazı açıkladı. Biz 1 metreküplük gazı bile sevinçle karşılarız ama sıktı be kardeşim. Bir yandan gaz bulduk diye caka satıyorsunuz, diğer yandan vatandaşın kullandığı gaza zam yapıyorsunuz. Türkiye’nin gençler için plan ve programa ihtiyacı var. Ama bunları umursamayan iktidar kaynaklarını eşe dosta saçmaya devam ediyorum. Geçtiğimiz cumartesi 2021 yılı bütçesi Meclis’e sunuldu. Bu bütçe milletten en kopuk bütçe. Bu bütçede işsizin, emeklinin feryadına çare yok. Bu bütçede, çiftçilerimiz için rutinin dışında bir destek yok.

‘BU BÜTÇENİN ÖZETİ, O MEŞHUR ŞARKININ SÖZLERİ GİBİ’

Bu bütçede, kira, vergi, sigorta pirimi ve borç altında inim inim inleyen, siftah yapmadan evine giden esnaf için hiçbir destek yok. Devlet böyle zor günlerde milletinin yanında olmalı. Ama bu bütçede millet yok. Peki, bu bütçede ne var? Mesela bu bütçede, 14 yıl öncesinin kişi başı gelirine dönüş var. Mesela bu bütçede, sarayın ve devlet dairelerinin şatafatı ziyadesiyle varken, işçi emeklisi için makyajlı enflasyon kadar, memurlar ve emeklileri için yüzde 3+3 zam var… Görünen o ki; yeni yılda da millet sabretmeye devam ederken, millete "sabır" tavsiye edenler, lüks hayatlarını devam ettirecekler. Mesela bu bütçede faiz var, yandaş müteahhitlere ödemeler var. 2020 yılında 137 milyar lira olan faiz ödemeleri, yeni bütçede, yüzde 31 artışla 180 milyar lira olarak öngörülüyor. Yolcu, araç geçişi, hasta garantileri için yandaş müteahhitlere yapılacak ödemeler artarak devam ediyor. Ezcümle bu bütçenin özeti, o meşhur şarkının sözleri gibi; "Çekerim turnam sineye, derdi sineye; Bu yıl bize gülmek haram, belki seneye.

‘ERDOĞAN CUMHURİYETİMİZE, LAF ETMEDEN DURAMADI’

Değerli milletvekilleri; Sayın Erdoğan’ın sıkıştığı anlardaki bir başka alışkanlığı da, Cumhuriyet’e ve kurucu değerlerimize saldırmaktır. Cumartesi günkü müjde yetmemiş olacak ki; Kendisi dün de, bir üniversite açılışında yaptığı konuşmada, Makamını ve sahip olduğu her şeyi borçlu olduğu Cumhuriyetimize, laf etmeden duramadı. Eğitim sisteminden bahsederken dedi ki;"En çarpığından batı taklitçiliği Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır. Neymiş; Cumhuriyet, bu çarpık batıcı anlayışı, faşist yöntemlerle dayatmış… Kendine gel Sayın Erdoğan! Beğenmediğin o Cumhuriyet, dünyanın alkışladığı bir kalkınma hamlesi, bir medeniyet öyküsüdür. Elbette eksikleri vardır, ama böyle bir tarifi hak edecek kadar basit bir iş değildir. Hele; Cumhuriyet’in eğitim hamlesine söz söylemek, senin gibi, 18 yıllık iktidarı boyunca, bakan üstüne bakan atayıp, defalarca eğitim sistemiyle oynamasına rağmen, hala bir yol bulamayan birinin, haddi de değildir, hakkı da değildir. Kalkmış, yıkılmış bir ülkeden, Türkiye Cumhuriyeti’ni doğurmuş iradeye saygısızlık ediyorsun. Ayıptır ayıp! Aziz milletim; Cumhuriyetin eğitim anlayışına laf ederken, oturup hiç düşünmüyorlar, "Biz ne yaptık, neyi yapamadık?" demiyorlar. 

‘ÖĞRENME UÇURUMU DERİNLEŞTİ’

Apartmanlarda üniversiteler açtırmayı, büyük eğitim hamlesi diye pazarlayan bir zihniyetin, Covid-19 sürecindeki performansı bu muhasebenin yapılmadığının en büyük göstergesi. Aileler endişeli. Salgınla birlikte eğitim sistemimizde bulunan mevcut eşitsizlikler daha da derinleşmiş durumda. Andemiden önce, eğitime erişim ve fırsat eşitliğinde var olan adaletsizliklere, bu defa da, uzaktan eğitime ulaşamayan öğrenciler sorunu eklendi. Millî Eğitim Bakanı 1,5 milyon diyor ama yaklaşık 6 milyon öğrencimizin, uzaktan eğitim için televizyon, bilgisayar veya tableti yok. Bazı yerleşim birimlerinde internet bağlantısı dahi bulunmuyor. Geçim darlığı çeken, çok çocuklu ailelerin, farklı sınıflarda bulunan çocuklarının tek televizyondan EBA’yı, veya tek bilgisayardan uzaktan eğitim dersini izlemeleri mümkün değil. Uzaktan eğitim en çok dar gelirli vatandaşımızın evladını vurdu. Bir yanda, dadılar, bakıcılar, öğretmenler tutanların, her türlü teknolojik imkana sahip olanların çocukları; Diğer yanda, salgından dolayı işsiz kalıp evine ekmek götüremeyenlerin, telefonunda bile interneti olmayanların çocukları… Öğrenme uçurumu derinleşti de derinleşti. Bir zamanlar, eğitimde büyük atılım diye pazarladıkları bir proje vardı, hatırlar mısınız? Fatih Projesi. Milyarlarca lira harcadılar. Aslında milyarlarca lirayı çöpe attılar. Yüzyıllık eğitim projesi dedikleri Fatih Projesi’nden geriye, evlerde çekmecelere atılmış tabletler, zengin olan yandaşlar kaldı. İktidara soruyorum; İhalesiz iş verip, boş kasasını doldurduğunuz yandaş firmalara giden paralar, en çok ihtiyaç duydukları bu salgın günlerinde, zorluk çeken öğrencilerimize derman olamaz mıydı? Varlık içinde yaşayıp yokluğu görmeyenler; unutmayın ki, bu vurdumduymazlıkla bir neslin felaketine sebep oluyorsunuz. Bir neslin ve bu ülkenin geleceğini karartıyorsunuz. 

Dava arkadaşlarım; İktidarın iş bilmezliği yüzünden, yandaş sevdası yüzünden, olan yine dar gelirli vatandaşımızın evladına oldu. Aziz öğretmenimize oldu. Kahramanmaraş’ta edebiyat öğretmeni Aziz Serin, uzaktan eğitim yaparken, internette yaşadığı sorun nedeniyle, öğrencilerine ders anlatabilmek için çıktığı tepede, kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Aziz öğretmeni bu millet rahmetle ve minnetle anacak. Ruhu şad olsun. İyi bir eğitimin anahtarı, iyi yetişmiş, işini kutsal bilen öğretmenlerdir. Ama maalesef Ak Parti, öğretmenlerimiz için hiçbir gayret göstermedi. Özlük haklarını iyileştirmedi. 3600 ek gösterge sözü vermesine rağmen yapmadı. Niteliklerini geliştirmeyi zaten geçtim, Atanamayan on binlerce öğretmen adayımız var. El üstünde tutulmaları gerekirken, inatla ve ısrarla mağdur edilen öğretmenlerimiz var. Biliyorsunuz, grup toplantımızın bir bölümünde kürsüyü, gerçek sahibine, yani milletimize bırakıyoruz. Devletin televizyonu, vergileriyle ayakta durduğu milletinin sesini kıssa da, biz bu gelenekten taviz vermeyeceğiz. 

‘VİZYONLARI BETONDAN İBARET, KADROLARI ÇAPSIZ, ÖNCELİKLERİ DE EŞİ DOSTU ZENGİN ETMEK’

İYİ Parti iktidarında öğretmenlerimizin hem motivasyonlarını, hem de niteliklerini artırmak öncelikli hedefimiz olacak. Onları, doğru bir planlamayla atayarak, hem öğretmen açığımızı kapatacağız, hem de gençlerimizin iş sahibi olmasını sağlayacağız. Dava arkadaşlarım; Türkiye’yi eğitimde 21’inci yüzyıla taşımak için, Eğitimi merkeze koyan, kalkınma odaklı sağlam bir vizyon, bu vizyonu uygulamaya koyacak yetkin kadrolar, Ve aynı zamanda ülkesinin geleceğini önceleyen, milletini önceleyen, bir siyasi irade gerekir. Vizyonları betondan ibaret, kadroları çapsız, öncelikleri de eşi dostu zengin etmek olduğu için, bina yapmayı eğitim için yeterli sanıyorlar.

Son 18 yılda sürekli değişen eğitim sistemi, yanlış ve keyfi uygulamalar, Türkiye için eğitimde felaketin kapısını araladı. Dünya, Güney Kore’nin eğitim modelini konuşuyor. Dünya, Finlandiya’nın kuralları yeniden yazan eğitim sistemini konuşuyor. Dünya, ABD’nin yüksek eğitim kurumlarını konuşuyor. Dünya, Hindistan’ın yazılıma yönelik eğitim modelini konuşuyor. Ancak son 18 yıldır kimse, Türkiye’deki eğitimini konuşmuyor. Çünkü, ortada konuşacak bir eğitim modelimiz yok. Çağın gereksinimlerini bilmeden, zamanın ruhunu okumadan, bir eğitim sistemi inşa edilemez. Bugün ülkelerin refahı, doğal kaynaklarından ziyade, inovasyon kapasiteleriyle ölçülüyor. Teknolojinin yarattığı bu değişim, küçük bir alana sıkışmış Hollanda’yı, tarımda dünya liderliğine taşırken; engin doğal kaynaklara sahip Venezüella’yı, açlığa sürükleyebiliyor. İnovasyonun kaynağı, özgür düşünen bireylerdir, yani insandır. İşte o nedenle, rekabetçi toplumların eğitim sistemlerinin en büyük hedefi de, inovasyon üretebilecek insanlar yetiştirmektir. Geçen yüzyılda eğitim, siyasal ideolojileri yaymak adına, araç olarak kullanıldı. Ancak 21’inci yüzyılın rekabetçi dünyası, bizi bambaşka bir eğitim sistemine yönlendiriyor. Kalıplar yerleştiren değil, kalıpları kıran, Ezberleten değil, ezberleri bozan tek sesliliği değil, çok sesliliği değerli sayan bir eğitim sistemi… Türkiye’deki eğitim sistemine baktığımızda, çağımızın gerektirdiği bu üç belirleyici unsuru bulamadığımız gibi, tersine giden bir anlayış görüyoruz. İşte eğitim sistemimizdeki bozukluğun kaynağı, bu anlayıştır. Türkiye’nin Pisa testlerinde nal toplamasının sebebi; İktidarın, özgür düşünen gençler yerine, Ak Parti’ye oy verecek gençler yetiştirme inadıdır. Aziz milletim; Bizim için eğitim kalkınmanın itici gücüdür. Bizim için eğitim, üreten Türkiye’nin anahtarıdır. Bizim için eğitim, güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’nin köşe taşıdır. Türkiye’yi, en büyük ilk 10 ekonomiden biri haline getireceksek, öncelikle eğitimde ilk 10 arasına girmeliyiz. Çünkü eğitimdeki sıramız, ekonomimizin geleceğidir. Piyasaları takip etmeye gerek yok. Kredi derecelendirme kuruluşlarına da gerek yok. 

‘HERKES EN KALİTELİ EĞİTİM ALMALI, KİMSE İŞSİZ KALMAMALI’

Türkiye’nin gelecekte varacağı noktayı bilmek istiyorsanız, eğitimdeki sıralamasına bakmanız yeterlidir. Eğer eğitimde 35’inci sıradaysanız, ekonominiz de 35’inci sıraya doğru gerileyecektir. Ama eğitimde ilk 10 içinde yer alırsanız, ekonominiz de ilk 10 içine yer alacak şekilde gelişecektir. Türkiye’de işsizlik sorunu kadar, mesleksizlik sorunu da var. Ülkemizde maalesef, eğitimle istihdam ilişkisi kopuk. Maalesef piyasanın talep ettiği nitelikte insan yetiştiremeyen bir eğitim sistemimiz var.18 yıllık bir iktidarın, bu konuda adım atamaması, ülkemiz için büyük bir yıkım olmuştur nedenle, İYİ Parti iktidarında biz; İlk iş, Milli Eğitim Şurası’nı toplayacağız. Bilim insanlarıyla, sivil toplumla, ailelerle el ele verip eğitimi siyasi bir obje olmaktan kurtaracak, performans kriterlerini, bölgesel ihtiyaçları, farklılıkları dikkate alarak, eğitimi baştan sona yeniden planlayacağız. Güçlü bir eğitim ve istihdam planlamasıyla, gençlerimizin, piyasanın talep ettiği niteliklerle yetişmesini sağlayacağız. İşgücüne yeni katılacakların yanı sıra, mevcut işgücünün de niteliğini artırmak; gençlerimizi, piyasada geçerli meslek sahibi yapmak, bir numaralı önceliğimiz olacak. Bu plan çerçevesinde, eğitim bütçesinin milli gelire oranını, en az iki katına çıkarıp, OECD ortalamasına yaklaştıracağız. Orta vadede, öğretmen ücretlerini arttırıp, tüm eğitim çalışanlarımızın ek göstergelerini 3600’e çıkaracağız. Eğitim bütçesinden yatırımlarına ayrılan payı arttıracağız. Özel sektör, dini vakıflar ve cemaatlerle yapılan ve eğitimi ticarileştirmeyi hedefleyen, her türlü, ortak proje ve protokolleri iptal edeceğiz. Eğitim fakültelerini tercih eden, yüksek puanlı öğrencilere, ayda 2000 lira burs sağlayacağız. Üniversitelere, performansa dayalı ödenek tahsisine geçip, başarılı olan üniversitelerin kaynaklarını arttıracağız. Performans kriterlerini ve genel akademik başarı kriterlerini sağlayamayan üniversiteleri, kuruldukları bölgenin sektörel ihtiyaçlarıyla uyumlu, meslek yüksekokullarına ve teknoloji kampüslerine dönüştüreceğiz. İlk ve orta öğretimdeki öğrencilerimizin gelişimlerini, zamanında tespit edecek bir altyapıyı, bakanlık bünyesinde geliştirip, çocuklarımızın karşılaşabileceği okula devam etmeme, yanlış alana yönelme gibi riskleri önleyeceğiz. Aziz milletim, millî eğitime önem vermeyen, gençlerin dertlerini önemsemeyen yöneticilere rağmen, her türlü zorluk ve imkânsızlıkla, eğitim hayatını tamamlamış gençlerimizi tebrik ediyor, onları ayakta alkışlıyorum. Sizler bizim gururumuz, Türk Milletinin umudusunuz! "Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey" yok diyen bir anlayışla değil; "Herkes en kaliteli eğitim almalı, kimse işsiz kalmamalı." düsturuyla yönetilen bir ülkede, yaşamayı hak ediyorsunuz. Hiç merak etmeyin; Bunu birlikte başaracağız! Biliyorum tablo kötü, sıkıntı büyük. Ama inanın; Türkiye de bu sorunları aşacak kadar büyük. Türkiye’nin imkanları var, kaynakları var, zenginliği var. Zenginin çocuğu hangi haklara sahipse, tüm çocuklara aynı hakları vereceğiz. İYİ Parti’nin adalet anlayışı budur. İYİ Parti iktidarında, biz bunu başaracağız. Hani biz çözümlerimizden bahsedince, hemen "Kaynak nerede?" diyorlar ya… Ben size özetleyeyim; İlköğretimde 5 bine yakın okulda, 5 milyon öğrenci eğitim görüyor. Bu 5 bin okulu, özel okullar seviyesine çıkarmanın maliyeti, yıkıp yeniden inşa etsek bile, en fazla 15 milyar dolar tutuyor. Yani Suriyeli sığınmacılara harcadığımız paranın üçte biri. Özel okullar seviyesinde eğitim verebilmek için, en az 100.000 öğretmene daha ihtiyacımız var. Bunun yıllık maliyeti nedir biliyor musunuz? Sadece 10 milyar lira. Yani köprüler, otoyollar, havalimanları için müteahhitlere verilen garantilerin 10’da biri kadar… En büyük kaynak, bu iktidarın yaptığı hataları yapmamaktır. Türkiye’nin kaynakları 83 milyona kaliteli eğitim vermeye de yeter, dünyanın en ileri bilim merkezleri kurmaya da yeter. Türkiye’yi Pisa testlerinde ilk 10 içine sokmaya da yeter, Türkiye’yi en büyük ilk 10 ekonomi arasında görmeye de yeter. Sorun kaynaklarımızın olmaması değil, devleti yönetenlerin sorunlu olmasıdır. Değerli dava arkadaşlarım; Vakit yaklaşıyor. Planlarımız ve projelerimizle geliyoruz. Bırakın onlar ışıkları yakıp söndürmeye devam etsin, artık güneş doğuyor. Kongre kongre, açılış açılış değil, İlçe ilçe, köy köy, kapı kapı geziyoruz… Bu hafta da inşallah, Kayseri ve Bolu’da olacağız. Bizi göreve çağıran milletimize karşı sözümüz var; "Umudumuz İYİ Parti’dir." diyenlere karşı sorumluluğumuz var. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le, Türkiye’yi, kayınpeder, damat ve küçük ortağın, el birliğiyle soktuğu bu sarmaldan çıkaracağız. Milletimizi mutlu, devletimizi güçlü kılacağız. Biz hazırız. Milletimiz onayı verecek, sonra Türkiye’nin nasıl bir hızla düze çıktığını görecek. Çünkü Türkiye büyüktür. Çünkü Türkiye zengindir. Çünkü Türk Milleti, her şeyin en iyisini hak eder. Milletimizin hakkını, üç-beş iktidar zengininin cebinden alıp, gerçek sahibine vereceğiz. Çünkü bizim bu dünyaya bırakacağımız mirasımız, ahlakımız, imanımız, milletimize ve ülkemize olan sadakatimizdir. Toplantımızı şereflendiren sizlerden Allah razı olsun. Mevki değil, millet sevdasına gönül verenlere selam olsun. Koltuk değil, memleket davasına baş koyanlara selam olsun. Sırt sırta, omuz omuza, Türkiye’nin dört bir yanında zalime kafa tutan İYİ’lere selam olsun. Türkiye ümitsiz değil, artık İYİ Parti var, milletimiz emin olsun. Sağ olun var olun, Allah’a emanet olun. 

Öne Çıkanlar