Anayasa mahkemesi kararları ne anlama geliyor?

Anayasa mahkemesi kararları ne anlama geliyor?
"Anayasa Mahkemesi, isabetli bir şekilde, görünüşte serbest seçim ancak gerçekte iktidarın haksız rekabetle "serbestliğinden" kırıntı bıraktığı seçimlere yargı darbesi yapmamaya karar vermiştir"

Bu makale Gazete Grafiti'de yayınlanmıştır.


Artı Gerçek - Avukat Hadi Cin, Gazte Grafiti'de yer alan yazısında, Anayasa Mahkemesi'nin, HDP'ye verilecek hazine yardımına yönelik blokeyi kaldırması kararını değerlendidi.

Hadi Cin'in yazısı şöyle:

Anayasa Mahkemesi, HDP hakkında açılan kapatma davasında 9 Mart'ta HDP hakkında 2 adet ara karar verdi. Bu kararlar 7'ye karşı 8 oyla kabul edildi. Kararlardan bir tanesi, sözlü savunmanın ertelenmesi talebi hakkındaydı. Diğer ise 5 Ocakta "Hazine yardımına konulan tedbir kararı" hakkındaydı.

Her iki ara karar talep ve itiraz üzerine verilmiştir. Sözlü savunmanın ertelenmesi depreme dayansa da hazine yardımına konulan blokenin kaldırılmasının depremle bir ilgisi bulunmamaktadır. Ve önceki karar 6'ya karşı 9 oyla kabul edilmişti.

Bu kararların değerlendirilmesinde hukuki gerekçelerden çok, siyasi yorumlar ön plana çıktı. HDP'nin parti olarak kendi ismi ve logosuyla seçime girebilmesi, seçmeninde fire vermemesi için oldukça önemlidir. Başka bir logo ve parti adı altında seçime girilebilse de muhakkak ki kendi adıyla yarattığı etki, sinerji, bilinirlilik aynı kuvvette olmayacaktır.

Peki, Anayasa Mahkemesi sözlü savunmayı 11 Nisan'a ertelendiğine göre, kapatma hakkında olumlu olumsuz bir kararın seçimden önce çıkma ihtimali kalmış mıdır? Bence hiç bir surette artık kararın yetiştirilmesi mümkün değildir. Sözlü savunmanın ne kadar süreceği belli değildir ve Anayasa Mahkemesi önceden buna bir süre sınırı da koymuş değildir. O halde sözlü savunmalar 5 gün de 15 gün de sürebilir.

Eğer Anayasa Mahkemesinin önceden ajandada bir planlama yapmış olsaydı, sözlü savunmanın ertelenmesi talebini kabul etmezdi veya 1 hafta süreyle ertelerdi.

Kaldı ki mahkemenin önceden takvim belirlemesi de, muhakeme faaliyeti ile bağdaşmaz. Sözlü savunmadan sonra dosya raportöre verilecek, rapor hazırlanacak, rapor üyelere dağıtılacak, üyeler inceleme yapacak ve ardından genel kurul karar için toplanacaktır.

Tek oturumda bu kararın verilmesi neredeyse imkânsızdır. Hatırlayın, Refah partisinin kapatılma davasında Genel Kurul uzun süre toplantı üstüne toplantı yapmıştı.

Üyelerin sözlü savunmanın ertelenmesi talebi ile hazine yardımına konulan blokenin kaldırılması kararlarında üyelerin oy dağılımına bakıldığında Genel Kurulda uzun ve detaylı tartışmalar yapılacağı açıktır. Ayrıca bir dizi oturumdan sonra karara varılsa da kararın verilmesiyle birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ve HDP'ye tebliği yapılması ve Resmi Gazetece yayımlanması gerekir. Yani kararın yazılması da gerekir ki sırf karar yazımı ile en az 1 ay süre alacaktır.

Buna göre sözlü savunmaların 5 gün sürdüğü bile varsayılsa, sonrasında dosyanın raportöre tevdi ve raportörün raporunu hazırlaması en az 1 ay alacaktır. Üyelerin raporu ve dosyayı incelemesi de en az 1 ay sürecektir. Yine Genel Kurulda karar oturumu 10-15 gün sürecektir. Bana göre bu süreler en az süre olup, muhtemelen bu işlerden her biri bu süreden daha fazla zaman alacaktır.

Öyleyse karar, seçim öncesine yetişmeyecektir ancak bana göre Anayasa Mahkemesi, hazine yardımına konulan blokeyi kaldırmakla HDP'nin olası seçim öncesinde olumsuz bir karar çıkmasından duyduğu endişeyi de gidermek istemiştir.

Anayasa Mahkemesi, zaten adil ve demokratik olmayan seçimin ayrıca yargı sopası altında yapılmasına razı olmamıştır. Yıllardır genel ve yerel seçimler, olağanüstü bir haksız rekabet içinde yürütülmektedir. İktidar, tüm devlet imkânlarını pervasızca kendi kampanyasında kullanmakta, devlet teşkilatını parti teşkilatı gibi görevlendirmektedir. Basını zaten tekeline almış ve böylece tek yanlı propaganda ile toplumun genlerine kadar her türlü yalan ve iftirayı zerk etmektedir.

Hal böyle iken Anayasa Mahkemesinin seçime müdahale anlamına gelecek bir karardan kaçınması zorunluydu. Diğer yandan eğer seçim öncesi Anayasa Mahkemesi bir karar verirse, Bahçeli'nin Anayasa Mahkemesini tehdit etmesine boyun eğmiş ve "bir an önce HDP'yi kapatın" talimatlarını da yerine getirmiş olacaktı.

Erdoğan'ın HDP'yi kapatmayı göze almadığı, tüm Kürtleri küstürmek istemediği yönünde yorumlar külliyen yanlıştır. Jet hızıyla atadığı İrfan FİDAN'ın çıkan kararlardan oy kullandığı tarafa bakarsanız, orada Erdoğan iradesini görürsünüz. Davul İrfanın boynunda ama tokmak Erdoğan'dır.

Anayasa Mahkemesinin, millet ittifakının krizi aşmasından feyiz aldığı iddialarına da anlam yüklemek de anlamlıdır. Her ne olursa olsun herkes atmosferden etkilenir, mahkemeler verdikleri kararlarla da bunu defalarca bize göstermiştir. Hatta atmosferden etkilenmek öylesine ileri düzeydeki bir yargıç, siyasi yanı olan aynı nitelikteki davada Konya'da farklı, İzmir'de farklı karar verebilir. Yani yargıç, yaşadığı şehrin havasından, genel eğiliminden, yaşam tarzından ve siyasi tavrından etkilenebilir.

Sürekli söylediğim bir şeyi, yeri geldiği için tekrar etmek isterim. Erdoğan'ın kurduğu otoriter rejimin hukuku yoktur. Yani Erdoğan, otoriter rejim kurmak için yasalar yapmış değildir. Yasaları, fiili duruma uydurmaktan ibaret ucube bir rejim kurulmuştur ve fiilidir. İrade değiştiği anda yargısal yaklaşım da değişecektir. Örneğin AİHM kararların uygulanmamasını sağlayan bir yasa mı yapıldı? Hayır,aksine Avrupa Konseyi üyesiyiz ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin tarafıyız, ayrıca Anayasa Mahkemesinin 90.maddesi de yürürlükte ve bütün bunlar AİHM kararlarının uygulanmasını gerektirmektedir. Gelin görün ki Sayın KAVALA ve Sayın DEMİRTAŞ hakkında kesinleşen AİHM kararları uygulanmamıştır. Bu tavır bir zorbalıktır, zorba bir iktidarın keyfi uygulamasıdır ama nihayetinde AİHM kararını uygulayacak olan bir mahkemedir. O mahkeme de sırtını iktidara yaslayarak veya iktidarın hışmına uğramaktan korkarak AİHM kararını uygulamamıştır. İşte mahkemelerin atmosferden etkilenmesi bu düzeydedir ve elbette Anayasa Mahkemesi de atmosferden etkilenmiş olabilir ancak tüm üyeler için bunu söylemek mümkün değil.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, isabetli bir şekilde, görünüşte serbest seçim ancak gerçekte iktidarın haksız rekabetle "serbestliğinden" kırıntı bıraktığı seçimlere yargı darbesi yapmamaya karar vermiştir. Çıkan tedbir kararlarındaki oy dağılımına bakılırsa, Anayasa Mahkemesinin, kapatma yerine bazı partililere siyasi yasak ile hazine yardımının kısmen kesilmesine karar vermesi daha yüksek olasılıktır. Ancak kapatma kararı bile verse, HDP'nin oylarının seçim sonucunu belirlemesini engelleyemeyeceğinin farkındadır. Şimdiye kadar HDP'yi çalışamaz hale getirmek için sonu gelmeyen tutuklamalar, kayyum atamaları ve her türlü baskı yetmezmiş gibi Anayasa Mahkemesi de seçim öncesi olumsuz bir karar vermiş olsa, Kürtler açısından demokratik siyaset tamamen rafa kalkmış olacaktı ve Anayasa Mahkemesi böyle bir kara lekeye imza atmak istemedi. (Kaynak)

Öne Çıkanlar