CHP İzmir milletvekili adayı Hacer Foggo: 'Bir çocuğun gözüne baktığımda utanmamam gerekiyor'

CHP İzmir milletvekili adayı Hacer Foggo:  'Bir çocuğun gözüne baktığımda utanmamam gerekiyor'
CHP İzmir milletvekili adayı Hacer Foggo ile adaylığı, Türkiye’deki yoksulluğun kadınlar ve çocuklar tarafından nasıl deneyimlendiği hakkında konuştuk. Foggo’ya göre Türkiye’deki yoksulluğun boyutu hepimizi ilgilendiriyor.

Oğulcan ÖZGENÇ


ANKARA - Milletvekili aday listeleri geçtiğimiz günlerde Yüksek Seçim Kurulu’na teslim edildi. Adaylığı kesinleşen isimler Türkiye’nin gündeminde. Derin yoksulluk ağındaki çalışmalarıyla tanınan Hacer Foggo da CHP listelerinden İzmir 2’inci bölge 8’inci sırada aday oldu. Aynı zamanda partisinin Yoksulluk Dayanışma Ofis Koordinatörlüğü’nü de yapan Hacer Foggo ile aday gösterilme sürecini, milletvekilliğine dair planlarını, Türkiye’deki kadın ve çocuk yoksulluğu meselelerini konuştuk.

Sizi derin yoksulluk ağındaki çalışmalarınızla biliyoruz, burada yoksulların yaşadıklarına ses olmaya çalıştınız. Teklif nasıl geldi? Neden CHP?

Öncelikle kendim aday oldum. Bununla beraber; genel başkanın en önemli sözlerinden olan “Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek” ifadesine inanıyorum. Benim için öncelik çocuklar, çocuk yoksulluğu ve yoksunluğu. Sadece beslenme ve gıda değil. Aynı zamanda çocukların okul terki, okul devamsızlığı, çocuk işçiliği, çocuk istismarı ve çocuk ihmali gibi konular benim için çok önemli. Bu çerçevede çocuk yoksulluğunu önlemek için CHP’den aday oldum.

'İZMİR BENİM İÇİN SÜRPRİZ OLDU'

Sizi CHP İzmir listesinde gördük? Bekliyor muydunuz İzmir’i?

Ben, kırk yıldır İstanbul’da oturuyorum. İlk başta da İstanbul 1’inci bölgeden aday oldum zaten. İzmir sonradan oldu ve benim için de sürpriz oldu. Ama İzmir benim bilmediğim bir yer değil. Yoksulluk, yokluk ve kadınlar üzerine çalıştığım için hemen hemen ülkemin birçok ilinde, ilçesinde çalıştım. İzmir de bu yerlerden bir tanesi. İzmir’deki yoksulluk oranı da çok yüksek ve derin. Büyük kentlerdeki yoksulluklar birbirine çok benziyor. İzmir’de çok fazla sosyal güvencesiz yaşayan insan var. Kira artışı, gıdaya erişemeyen insanlar, uyuşturucu problemi, okul devamsızlığı gibi orada da var.

‘YOKSULLUK MESELESİ HEPİMİZİ İLGİLENDİRİYOR’

Peki, seçileceğinizi düşünüyor musunuz?

İzmir’de seçileceğimi düşünüyorum, daha şimdiden yüzlerce İzmirli aradı tebrik etmek için derin yoksulluk yaşayan bir mahalleden de İzmir’in farklı bir mahallesinden de. Bu bir özgürlük mücadelesi. O yüzden benden sonraki ve en son sıradaki genç arkadaşım Burak’ı da çıkartacağız, hep beraber.
Zaten dediğim gibi mesele Hacer’in, Ali’nin seçilmesinden öte hepimizi ilgilendiren bir özgürlük mücadelesi önce özgürce düşüncelerimizi ifade edeceğimiz bir ortama ihtiyacımız var korkudan kurtulsun çocuklar. Akşama soframa ne koyacağım korkusundan, okulu bırakıp çalışmak zorunda kalma korkusundan, iş bulamama korkusundan, karanlıkta yürüme korkusundan, sosyal medyaya düşüncesini yazma korkusundan kurtulacak herkes önce.

Bir diğer yandan yoksulluk gittikçe derinleşiyor. İnsanlar kiralarını ödemeyecek durumda, beslenmeye ulaşamıyor, bütün bunların hepsi insan hakları, çocuk hakları ihlali. Bu durum, meselenin hepimizi ilgilendirdiğini gösteriyor. Ben seçildiğim zaman barakada oturan çocuk da seçilmiş olacak. Benim için milletvekilliği bir meslek değil, başta çocuklara karşı duyduğum çok büyük bir sorumluluk var; çünkü bir çocuğun gözüne baktığımda utanmamam gerekiyor.

Meclis’e girdiğinizde nasıl bir çalışma yürütecek, neleri değiştirmeye çalışacaksınız?

Çocuk yoksulluğunun önüne geçmek ve kadınlarla, çocuklarla daha fazla çalışmak istiyorum. Temel isteklerimden bir tanesi de yoksulluğu önleyici politikalarla ilgili projeler yaparken kadınları ve çocukları da sürece dahil etmek. Yani gerçekleştirilecek projeyi onlarla beraber belirlemek benim rüyamı değil o mahallede yoksunluk içinde yaşayan kadının, çocuğun, hayalinin gerçekleşebileceğini onlara gösterebilmek. Projeleri, onlar adına değil, onlarla beraber yapmak istiyorum. Bunlarla beraber, yoksulların sesinin mecliste duyulduğunun hissedilmesi benim için oldukça önemli. Gerçekleştirilecek projeleri de onlar yapacak, birlikte yapacağız.

‘GİTTİĞİM ALANLAR BENİM İÇİN BİR SERGİ ALANI OLMADI’

Yoksulluk meselesinin Meclis’te yeteri kadar konuşulduğunu düşünüyor musunuz?

Her mesele çok konuşuluyor ama hayata geçirilmiyor. Her mesele çok yazılıyor ama pratikte uygulanmıyor. İktidara geldiğimizde bakanlıklarla, yerel yönetimlerle ortak çalışılacak ve bir icra gerçekleştirilecek. Mecliste konuşulanlar sadece önerge olarak kalmayacak ve hayata geçecek. Ayrıca, ben yoksullukla ilgili çalışırken mahallelere gidip sadece yazıp çizmedim, çözüm odaklı çalıştım. Mesela bulunduğum yerde bir eksiklik varsa yerel yönetimlerle, kaymakamlıkla, sosyal hizmetle ve kamu kurumlarıyla görüşüyorum. Var olan problemleri bu yolla çözmeye çalışıyorum. Kısacası çalıştığım alanlar, mahalleler benim için bir şov alanı bir sergi alanı olamadı bundan sonra da olmayacak.

Sizin gibi, Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu da çocuk yoksulluğuna dikkat çeken tweetler attı. Siz bu süreçte Selvi Kılıçdaroğlu ile iletişim halinde misiniz? Kendisiyle durumu hiç konuştunuz mu?

Biz CHP olarak Yoksulluk Dayanışma Ofisi kurduk. Bu ofis Genel Başkanımızın talimatıyla kuruldu. Ben de oranın koordinatörlüğünü yapıyorum. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile yoksulluk meselesini çok sık görüştük. Her hafta kendisine ilgilendiğim meselelerle ilgili rapor yazdım ve toplantılar yaptık. Sevgili Selvi Kılıçdaroğlu’yla ise hiç görüşmedim ama yürüttüğü Türkiye Beslenme Saati kampanyasını çok önemsiyorum.

'TÜRKİYE’DE ÇOCUKLARIN YÜZDE 63’Ü MAKARNA VE EKMEK YİYİOR'

Sosyal medya hesabınızda önce çocuklar ve yoksullar dediniz. Türkiye’deki çocuk yoksulluğu konusunda ne söylemek istersiniz?

Çocuk yoksulluğu demek yoksul bir çocuğun yetişkin olduğunda da yoksul olması demek. Tam da bu yüzden çocuk yoksulluğunun önlenmesi, çocukların sağlıklı gıdaya ve doğru beslenmeye ulaşması çok önemli. TÜİK’in verilerine göre Türkiye’de çocukların yaklaşık yüzde 63’ü ekmek ve makarna yiyor. Bu aynı zamanda beslenme yetersizliği, öğrenme güçlüğü, okul terki ve çocuk işçiliği anlamına geliyor. Başka bir ifadeyle, bu durum yoksul bir çocuğun yetişkin olduğunda vasıfsız bir eleman olması ve güvencesiz işlerde çalışması demek. Bununla beraber, çocuk yoksulluğu bir çocuk hakları ihlali. Çünkü bir çocuğun gıdaya erişimini engelleyen onun dışındaki bir sistem.

‘İKTİDAR KENDİSİNE BAĞIMLI BİR TOPLULUK YARATTI’

Ekonomik kriz her sınıfta kayıplara neden olurken en alt kategoride olanlar, yani gölgesi olmayanların, hayatta kalma savaşına döndü. İktidarın yoksullukla mücadele politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İktidar, kendisine bağımlı bir topluluk yaratıyor. İtaat ve biat etmek üzerine bir ilişki kuruyor. Yoksulları üretime katan, onları özgürleştiren bir politika yok. Yani iktidar insan hakları temelli bir politika kurmuyor ve kendi partisine bağlı bir insan topluluğu meydana getiriyor. İktidarın yoksulluk politikası, insanları yarı aç yarı tok tutuyor. Başka bir ifadeyle, sosyal yardımlar çok önemli ama şu anda verilen yardımların insanları yarı aç yarı tok tutan yardımlar olduğunu düşünüyorum. O yüzden CHP’nin Aile Destekleri Sigortası, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak ve onları üretime katacak bir proje olarak hayata geçecek. Bütün sosyal destekleri bir çatı altında toplayan bu proje; bir çocuğa okul beslenmesini düşündürmeyecek çocukların düşünecekleri tek şey oynayacakları oyunun adı olmalı.

Öne Çıkanlar