DEM Partili Temelli: Sosyal devlet çöktü
Halkın gündeminin Meclis'e yansımadığını söyleyen DEM Parti Başkanvekili Temelli, yoksulluğa dikkati çekti ve verdikleri bütün önergelerin reddediliğini vurguladı. Yeni vergi kanunu ve bütçe görüşmelerini örnek veren Temelli, 'Bu şu anlama geliyor. Sosyal devletin çöküşü' dedi.
Artı Gerçek - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis Grup Başkanvekili Sezai Temelli, gündemdeki gelişmelere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
Meclis’te görüşülen ve vakıflar ile ilgili değişikler öngören kanun teklifine dikkat çeken Temelli, kanunun yasallaşması durumunda belediyelerin elinde bulunan vakıfların belediyelerden alınabileceği uyarısında bulundu.
Temelli, “Türkiye’de insanların derdi bambaşka ama Meclis tam 3 haftadır Vakıflar Kanunu ile boğuşmaya devam ediyor. Sonuç, halkın toplumun derdine derman olan değil, bu zihniyetin kendisini yeniden ürettiği bir Meclis ile karşı karşıyayız” dedi.
'HALKIN GÜNDEMİ MECLİS'E YANSIMIYOR'
Öğretmenleri, sağlık çalışanları, emekliler, işçiler ve emekçilerin pek çok sorun ile karşı karşıya bırakıldığına işaret eden Temelli, “Bu kadar acil sorunlar kapıya dayanmışken biz Vakıflar Kanunu'nda o mu olacak, bu mu olacak diye duruyoruz. Meclis her geçen gün topluma yabancılaşıyor. Halkın gündemi bir türlü meclise yansımıyor” diye konuştu.
2026 Yıllı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’ne de işaret eden Temelli, teklifte halkın taleplerinin yer almadığını söyledi.
'VERGİ KANUNU İLE HALKIN ÜSTÜNE YENİ YÜKLER GELİYOR'
“Halkın bütçe hakkını gasp eden bir bütçe anlayışı var” vurgusu yapan Temelli'nin konuşmasından satır başları şöyle:
"Bir vergi kanunu genel kurula geliyor. Bu vergi kanununa baktığınızda neyi görüyorsunuz? Mevcut vergi adaletsizliğini, toplumdaki vergi adaletsizliğini, vergi mevzuatındaki vergi adaletsizliğini derinleştiren bir anlayış burada da söz konusu. Yani halkın üzerine, emekçinin üzerine, yoksulun üzerine yeni yükler getiriyor.
Taşıt alımından harçlar kanununa kadar bütün düzenlemelerinde aynı mantık var. Bu bize neyi gösteriyor? Bu bize denizin bittiğini gösteriyor. Çünkü program tutmadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın ısrarla sürdürdüğü sözde makro ihtiyati tedbirlere dayalı dezenflasyon programı çökmüştür. Çöktüğü için de zaten şimdi yeni finansman kaynakları arıyorlar. Bu finansman kaynakları olarak da adres halktır, emekçidir, işçilerdir, yoksullardır.
'EŞİTSİZLİK KÜRT İLLERİNDE BELİRGİN'
Gerçekten Türkiye coğrafyasına baktığınızda bölgesel eşitsizlik dediğinizde Kürt illeri belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. Bunu komisyonda söylüyoruz. Diyoruz ki Kürt illerinde böyle bir adaletsizlik var. Komisyonun tek ilgilendiği konu nedir biliyor musunuz? Bu adaletsizlik değil. Kürt illeri sözcüğü Kürt illeri sözcüğünü düzeltme çabasında. Anayasaya aykırıymış. Anayasaya aykırı filan değil. O iller Kürt illeri. Neden Kürt illeri diyoruz? Çünkü nüfusun büyük bir çoğunluğu Kürtler ve Kürt halkının iradesinin yansıdığı yerel seçimlerde de görüldüğü gibi yansıdığı kentler. Fakat bir başka özelliği daha var bu illerin. Gerçekten bölgesel eşitsizliğe ve gelir dağılımındaki eşitsizliğe hem kişisel anlamda hem bölgesel anlamda baktığınızda dramatik bir fark ortaya çıkıyor. Yani bugün Devlet Planlama Teşkilatının zamanında yapmış olduğu sınıflandırmaya göre bakarsanız 1. bölge ile 6. bölge, Kürt illeri 6. bölgedir. 1. bölge Marmara'dır. Aradaki fark devasa bir farktır.
'KABUL ETTİKLERİ HİÇBİR ÖNERGE YOK'
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ‘çiftçilerin 600 bin liraya kadar olan borçlarını silin’ dedik. Çünkü çiftçi perişan. Bunu Anadolu'yu dolaşsanız, Kürt illerine gitseniz bütün çıplaklığıyla bunu görmeniz mümkün. Dedik ki yine Hazine ve Maliye Bakanlığına en düşük emekli maaşını en az yoksulluk sınırının yarısına kadar çıkartın. Reddettiler. Yıllık cirosu 2 milyon liranın altında olan esnafların 400 bin liraya kadar olan borçlarını silin. Küçük esnaf için yine bir önemli destek ama reddettiler. Ev emekçisi kadınların sigorta kapsamına alınmasını talep ettik. Reddettiler. Kabul ettikleri hiçbir önerge yok.
ASGARİ ÜCRET TALEBİ DE REDDEDİLDİ
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı geldi. En önemli Bakanlıklardan biri halk için, toplum için. Asgari ücreti yoksulluk sınırının yarısı düzeyine çıkartın dedik. Biliyorsunuz bu konuda Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan 46 bin lira olsun diye bir açıklama yapmıştı. Reddettiler. Kademeli emeklilik sistemini getirin dedik. Reddettiler. Onlar tamamlayıcı emeklilik sistemi getiriyorlar. Onun peşindeler. Nedir bu tamamlayıcı emeklilik sistemi? Yani benim sosyal güvenlik sistemim çöktü. Sen aynı bireysel emeklilik sisteminde olduğu gibi bir de tamamlayıcı emeklilik sistemi olanağı sana yaratacağım. Yani sen öde, kendi geleceğini kendin kurtar. Bu şu anlama geliyor. Sosyal devletin çöküşü.
'BAKANIN DERDİ ÇOCUK SAYISININ ARTIRILMASI'
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı geldi komisyona. Dedi ki, boşanmış kadınlara yapılan yardım miktarlarını arttırın. Aile ve sosyal Sosyal Hizmetler Bakanlığımız biliyorsunuz buradaki bakanımız bir kadın reddetti. Kadınlara karşı bir duyarlılığı yok bakanın. İlginç bir şey. Cinsel şiddetle mücadele kriz merkezleri kurun dedik. Reddetti. Engelli bakım aylığının arttırılmasını talep ettik. Reddedildi. Kadın sığınma evleri arttırılmalı dedik. Reddedildi. Bakanın derdi şu. Çocuk sayısının arttırılması.
'ARKADAŞLARIMIZ SERBEST BIRAKILMALI'
Diğer taraftan tabii her şeyden önce biliyorsunuz Türkiye'deki yargı sistemi siyasallaştığı kadar aslında hukuk devleti ve evrensel hukuk normlarından giderek uzaklaşıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Demirtaş kararı sonrasında sevgili Selahattin Demirtaş'ın tahliyesi beklendi ve hala bekliyoruz. Neden tahliye edilmediğine dair hiçbir açıklama yok. Siyasallaşmış yargı hala kulağının üstüne yatmaya devam ediyor. Selahattin Demirtaş ve bu davadan yargılanan bütün arkadaşlarımız hemen bırakılması gerekiyor.
TARYFUN KAHRAMAN KARARI
Şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararını uygulamayarak İstinaf Mahkemesi açık söyleyelim suç işliyor. Tayfun Karaman hakkındaki kararda da görüyoruz. Anayasa Mahkemesi'nin kararı nettir. Fakat uygulamamakta ısrar eden bir mahkeme var. Daha önce Can Atalay'da da bunu gördük. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan, keyfi davranan, Anayasa Mahkemesi efendim bir üst mahkeme değilmiş. Anayasa Mahkemesi anayasayı gözeten, kollayan, yaşatan bir mahkeme.
Şimdi şunu çok iyi biliyoruz ki özellikle 26 Ekim'e kadar gelen süreçte 27 Şubat'ta başlayan Sayın Öcalan’ın açıklamalarından 26 Ekim'de geri çekilmeye kadar gelen süreçte önemli adımlar atıldı ama tek yanlı atıldı. Şimdi diğer adım atacağı en önemli mevzu gelip bu özel yasa meselesine odaklanıyor.
KOMİSYONUN ÇALIŞMALARI
Bu özel yasanın nasıl olması gerektiğine dair de Meclis komisyonu bu görüşmeleri tamamladıktan sonra raporunu yazacak. Umarım çok gecikmeyiz. Bir an önce daha önce 31 Aralık bir hedef olarak gösteriliyordu. Kanun teklifinin yasallaşması konusunda. Umarım çok gecikmeden bir an önce bu kanun teklifi genel kurula gelir, yasallaşır. Özel yasa dediğimiz şeyle başlarız ve bu da toplumun beklentilerinin önemli bir kısmını karşılarsa sağlıklı bir şekilde yol kat edebiliriz."
'UMARIM GECİKMEKSİZİN ADAYA GİDİLİR'
Temelli gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Yarın toplanacak Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun PKK lideri Abdullah Öcalan’ı ziyaret etmeyi gündemine alıp almayacağını yanıtlayan Temelli, böylesi bir beklenti içinde olduklarını ifade etti.
Temelli, “Biz bunu çok daha önce de istedik. Öncelikle olması gereken meselenin bu olması gerektiğinin altını ısrarla çizdik. Yarın komisyon toplandığında umarım bunu gündemine alır. Hatta umarım kararını da alır ve gecikmeksizin de adaya gidilir” dedi. (MA)