DTK Eş Başkanı'nden 'Hayır' çağrısı

DTK Eş Başkanı'nden 'Hayır' çağrısı
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven referandumda Kürt halkının ve Türkiye toplumunun refah ve huzur ortamı için birlikte Hayır demesi...

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven referandumda Kürt halkının ve Türkiye toplumunun refah ve huzur ortamı için birlikte Hayır demesi gerektiğini belirterek çağrıda bulundu.

Evrensel Gazetesi'nden Hasan Akbaş'a röportaj veren Güven, ciddi bir iddiayı gündeme getirdi. AKP ve MHP’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın idamı konusunda anlaştığını öne süren Güven, bu durumun Türkiye’yi iç savaşa sürükleyebileceğini ve bu yüzden referandumda hayır denilmesi gerektiğini vurguladı.

Güven, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Özgür Kadın Hareketi (TJA) Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bileşenleri ile 16 Nisan’da yapılacak olan referandumda Hayır oyu vereceklerini açıkladı.

 

İlk olarak referandum sürecini ve başkanlığın ihtiyaç gibi dayatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye içinden geçtiğimiz süreçte bir referanduma mecbur değil. Türkiye 14 yıldır AKP’nin politikalarıyla içinden çıkılamaz hal aldı. Örneğin, Türkiye’de yaşayan halklar tekleştirilmeye çalışıldı. Bu tekleştirme bir kaos ve krizinin eşiğine getirdi. AKP öyle bir noktaya getirdi ki ya bizim istediğimiz olacak ya da biz bu oyunu bozarız diyor. Türkiye bir kaos ve kriz eşiğine gelmişken referandum adeta dayatılıyor. Nasıl ki 7 Haziran seçimleri reddedilerek 1 Kasım’da bir seçim dayattılarsa bugün de referandum dayatılıyor. Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durum, emekçilerin sorunu işsizlik sorunu, ekonomik kriz Kürt sorunu ve diğer sorunlar birbirinden ayrı değildir. İyi yönetilemeyen bir ülkenin açığa çıkan sorunlarıdır. AKP’nin dili ve üslubundan kaynaklı Türkiye’de kadına yönelik şiddet yüzde 1400 arttı. Türkiye halkları tüm bu sorunlar cenderesinde yaşamayı hak etmiyor. AKP’ye de mecbur değil. Bu süreçte AKP’nin bu politikalarından zarar görmüş tüm kesimler olarak Hayır cephesini büyütmeliyiz.

Böylesine bir iktidarın karşısında bir demokratik ortam  oluşturabiliriz, yeter ki biz demokrasi ve birlik cephesini güçlendirelim. Biz halkların dünyada neleri değiştirdiğini biliyoruz. Halkların diktatörleri nasıl alaşağı ettiğini biliyoruz. Türkiye’de de bunu yapmak mümkündür. 14 yıldır kendi etrafında topladığı zümreyle ihale, kayırmacılıkla, yandaşlıkla Türkiye’nin ne hale geldiği hepimizce görülüyor.

O açıdan bizler de kendi cephemizden halkların çıkarını düşünen hepimiz, A partisi B partisi, o kurum ve benzeri ayırt etmeden bir araya gelmek durumundayız. Türkiye bütünlüğü içerisinde Kürt sorununun demokratik çözüme kavuşturulması için bir sistemi yaratmak açısından muazzam bir imkan var. Bu hayır referandumu o açıdan bir fırsattır, bunu iyi değerlendirmemiz lazım.

Evet ve hayırın yanı sıra üçüncü bir seçenek olarak bölgede boykot yapılacakmış algısı yapılıyor bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Daha önce seçimler açısından boykotu tartışanlar vardı; ‘gitsem ne değişecek’ diye… Şimdi de Evet çıksa ne, Hayır çıksa ne… AKP, her sonuçta bunu kendi lehine çevirecek’ gibi bir anlayış olabilir. Ancak, bu son derece yanlış bir anlayıştır. Çünkü biz halkların birlik olduğu zaman birlikte hareket ettiği zaman nelerin değiştiğine şahit olduk. O nedenle biz diyoruz ki, sandığa gitmemek Evet demektir, boykot etmek evet demektir. Hayır çıktığında da dünyanın sonu değil, Evet çıktığında da dünyanın sonu değil tabi. Her ikisi de çıksa biz demokrat, devrimci, yurtsever kesimler mücadelemizi her koşulda sürdüreceğiz. AKP’nin artık eskisi gibi yürüyemeyeceğini biliyoruz. Artık eskisi gibi KHK’lerle OHAL’le ülkenin kaosa sürüklenmesine izin vermeyeceğiz. Ülkenin bir ekonomik krizle dibe vurmasına izin vermeyeceğiz. Halklara dayatılan bu antidemokratik uygulamaları hayata geçirmesine izin vermeyeceğiz. Evet çıktığında da vermeyeceğiz. Dolayısıyla bu bizim AKP’den kurtulmamızın bir fırsatıdır. Böyle görmek ve buna göre hareket etmek gerekir.

Referandumun Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda önemi yeri sizce nedir? 

AKP 14 yıllık iktidarı süresince Kürt sorununun demokratik çözümü yerine daha çok savaş, taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamak için geliştirdiği bir proje, yalanlarla dolu bir süreç hayat geçirdi. Samimiyetsizliği en başından beri anlaşılmıştı. Hasta tutsakları bile bırakmayacak kadar bir samimiyetsizliği gösterdi. O dönem zaman kazanıp bugün daha geniş bir savaş planı yaptığı bugün görülüyor. Ağrı provokasyonu, Lice ve Paris Katliamı birbirine bağlı gelişen göstergelerdir. Paris sanığının MİT elemanı Ömer Güney olduğunu hepimiz biliyoruz. Halkımız tüm bu provokasyonları boşa düşürdü. Sayın Öcalan bu süreçte mutlak bir masa etrafında çözümü ortaya koymuştu. Biz mücadelemizi ne kadar yükseltirsek karşımızdaki güç kim olursa olsun, iktidarda hangi parti olursa olsun onlar çözüm ve müzakere masasına gelmek zorunda. Hayır çıkması halinde bu sürecin oluşturulması için bir çaba harcanacağı ise görünen ve olmak zorunda olan bir durumdur.

OHAL şartlarında bir referandum zaten meşru değildir. 12 Eylül anayasası için yapılan dayatma referandum halen Türkiye’de bir kara leke olarak duruyorsa bu referandum da OHAL şartlarında gerçekleştiği için meşru değildir. Türkiye’nin tarihine yazılacak yeni bir kara lekedir. Ancak bugün herkes her şeyin farkında, baskı ortamı nedeniyle pek görülmeyebilir ama halkların birbiriyle dayanışması ve artık insanların demokratik ortamda birlikte yaşam isteği bu süreçte görülecek. Bunun ilk göstergesini Hayır’ın ezici üstünlüğüyle göreceğiz. Umudu büyütmemiz lazım. Umutlu olmak son derece önemlidir. İnsanlar biliyor artık, halklar artık çocukları öldüğünde ‘vatan sağ olsun’ demiyor’ İnsanlar artık tepkilerini dile getiriyor? ‘Neden orada ne işimiz var’, ‘Neden öldü çocuğum?’ diye soruyor, eleştiriyor.

‘SAVAŞA KARŞI ‘BİRLİK’TE BULUŞALIM'

Bilgideki tüm partilerle bir ortak mesaj yayınlama çabaları olduğu söyleniyor, buna ilişkin var mı bir program? 

Kürdistan’da ki tüm partilere diyalogumuz var ve bir hayır cephesi kurmaya dönük DBP’nin çalışmaları  var. Biz DTK,DBP,TJA,HDP, HDK olarak ortak bir deklarasyon yayınladık zaten. Kürdistan da ezici çoğunlukta hayır çıkacaktır. Yüksekova’da, Nusaybin’de evi başına yıkılanın evet demesi mümkün mü? Taybet ananın cenazesini bir hafta yerde bekletenlere, bodrumlarda insanları diri diri yakanlara evet demeleri mümkün mü? Kimse bunu söylemesin.  Kimse kürlerin iradesini hiçe saymasın Kürtler irade sahibidir. Hayır yüksek oranda çıkacak fakat AKP’nin her türlü yola başvuracağını bilerek seçim sürecinde dikkatli olmak gerekiyor.

Peki diğer cepheden Milliyetçi kesimlerin birlikteliğini nasıl yorumluyorsunuz?

AKP ayakta kalmak için Kürt’ü vurmayı seçti. MHP’yi de yanında aldı ve bu süreci işletiyor. AKP’nin MHP ile ittifakı sıradan bir ittifak değil. AKP, MHP ile ittifak geliştirirken, perde arkasında nelerin konuşulduğu eminim önümüzdeki günlerde bunlar açığa çıkacaktır. Sayın Öcalan’ın idamından tutalım, Kürtlere karşı yeni katliamlara kadar bir çok konuda anlaşmış görünüyorlar. Bunu doğru bilmek lazım…

Sizlerin bu konuda ciddi bir kaygınız ve aldığınız bazı işaretler var o halde? 

Elbette, biz AKP’nin, MHP ile başka şartlar altında birleşmiş olduğuna inanmıyoruz. Birçok konuda farklı düşünüyorlardı zaten, ama bu ittifak Kürt halkı üzerinde geliştirilecek yeni bir konseptin ittifakıdır diye düşünüyoruz. Bunun içerisinde ne var diye somut olarak diyemiyoruz ama şunu biliyor ve farkındayız; bu kirli bir ittifaktır. Bu ittifak halkları karşı karşıya getirecek bir ittifaktır. Bu ittifakın bir parçası olarak Perinçek de ‘Biz sizin yanınızdayız’ dedi. Bir tehlike yaklaşıyor ve bu sadece Kürtler için değil, Tüm Türkiye halkları için bir tehlikedir. Bu bir iç savaş hazırlığıdır, bu savaşın hedefinde de biliyoruz ki Kürtler var. O nedenle ülkede bir savaşın önüne geçmek için en önemli nedenlerden biri de referandumda bu tehlikeye karşı Hayır demek durumundayız. AKP Kürtleri gözden çıkarmış böyle olmasa Kürtlerin kazanımlarına yönelmezlerdi. Kürtlerin seçilmişlerini tutuklayarak,Belediyelerine gasp ile el koyarak bu kadar fütursuzca hareket etmezdi. Milliyetçi, cepheye güvenerek Kürtler olmasa da ben sistemimi sürdürürüm diyor ama yanılıyor.

Öne Çıkanlar