Erdoğan ve Bahçeli'nin sessizliği, Peker'in 'Nisan'da ben gelecektim' cümlesinde gizli

Çetele programında ele alınan siyaset-mafya ilişkisinde Erdoğan ve Bahçeli'nin suskunluğu üzerine 'kafa yorulması' gerektiğinin altı çizildi.

Erdoğan ve Bahçeli'nin sessizliği, Peker'in 'Nisan'da ben gelecektim' cümlesinde gizli

ARTI GERÇEK- ARTI TV'de ekrana gelen "Çetele" programında, devlet-mafya ilişkileri son gelişmeler bağlamında konuşuldu. Erdoğan Aydın, Fikri Sağlar ve Ahmet Faruk Ünsal, konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunurken, basına geç yansıyan UYAP kararını hatırlattılar.

İstinaf mahkemesi, Susurluk-JİTEM davasında eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in de bulunduğu sanıklar hakkında beraat kararlarını bozmuştu. Buna göre, Ağar ve diğer sanıkların yeniden yargılanmalarının önü açıldı. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi'nin 5 Nisan'da verdiği ve 27 Nisan'da UYAP sistemine yüklediği karara göre, 1990’lı yıllarda birçok kişinin zorla kaybedilmesi veya keyfi infaz edilmesine ilişkin 19 kişinin yargılandığı dava sanıklar hakkındaki beraat kararı bozuldu. Ancak karar, 23 Mayıs itibariyle basına yansıdı.

'BU BİR PAZARLIK VE PAZARLIĞA DAİR BİLGİ MANİPÜLASYONU MU?'

Erdoğan Aydın, "Gökçer Tahincioğlu, polis dosyalarıyla ilgili bir hayli ciddi bilgi sahibi olan bir gazeteci arkadaşımız, diyor ki bugünkü yazısında, '5 Nisan'da karar verilmiş gözüküyor. Bana ulaşan bilgiye göre Adalet Bakanı 10 gün öncesinden bu davanın bozulması doğrultusunda bir talepte bulunduğunu ve 27 Nisan'da UYAP'a yüklendiğini iddia ediyor. Fakat avukatlar UYAP'ta göremiyorlar bunu. İlk bilgilendirme de cezaevindeki avukata veriliyor.' İlginç olan şu: Kamuoyunun bu davanın bozulduğuna dair bilgiyi aldığı gün, Sedat Peker de bu davanın bir parçası olan Kıbrıs'taki cinayet başta olmak üzere, Mehmet Ağar'ın başında olduğu ekibin işlediği cinayetlere dair açıklamalara başladı. Acaba bu bir pazarlık ve pazarlığa dair bilgi manipülasyonu mu?" diye sordu.

'DEVLET EN AZINDAN 'BUNLAR DİKKATE DEĞER İDDİALARDIR' NOKTASINA GELMİŞ'

"Mümkündür. Devlette hiçbir şey şeffaf değil. UYAP'ta gerçekten 5 Nisan'da bu karar alındıysa biz neden bir buçuk ay sonra Sedat Peker'in ifşaatlarından sonra bundan haberdarız" diyen Ahmet Fauk Ünsal, şöyle devam etti:

"Eğer bir pazarlık varsa ve biz Mehmet Ağar'la ilgili kararı bugün duyuyorsak, öyle anlıyoruz ki, Sedat Peker'in iddialarıyla ilgili devlet en azından 'bunlar dikkate değer iddialardır' noktasına gelmiş demektir. Nereden bunu çıkartıyoruz? Atilla Peker'in, yani Sedat Peker'in kardeşinin gözaltına alınması; yani kiralık katil olarak tutularak Korkut Eken ve Ağar tarafından Kıbrıs'a gönderilmesi meselesinin ciddiye aldığını anlıyoruz. O zaman soru şudur: Eğer siz Sedat Peker'in iddialarını ciddiye alıp bunlarla ilgili bir hukuki süreç başlatıyorsanız, aynı Sedat Peker'in başka iddiaları da var. Mesela, Tolga Ağar'la ilgili bir cinayet ve tecavüz iddiası var; Mehmet Ağar'ın cinayet işlediği iddia edilen bir şahsı olay mahallinden helikopterle aldırdığı iddiası var; Korkut Eken'in kiralık katil tutarak Kıbrıs'ta bir cinayet işlettiği iddiası var; Sadık Soylu adlı bir şahsın Çevre ve Şehircilik Bakanlığını yönettiği, yani bir paralel devlet yapılanması iddiası var. Sadık Soylu'nun, Korkut Eken'in, Mehmet Ağar'ın, Binali Yıldırım'ın oğlunun ve Murat Kurum'un bu ithamlar karşısında en azından bir aklanma hakkı olarak çağrılmasalar bile savcıya gitmeleri gerekir."

'ADALI UZİ İLE ÖLDÜRÜLDÜ AMA KIBRIS'TA UZİ SİLAHI YOK'

Fikri Sağlar ise milletvekili olduğu dönemde Susurluk Araştırma Komisyonu'ndaki Kıbrıs üzerine yaptığı çalışmaları hatırlatarak, adada Mehmet Ağar'ın şoföründen Suudi Arabistan İstihbarat Şefi'ne ortaklarının olduğu off-shore bankada Vatikan'ın parasının aklandığı bilgisine ulaştıklarını hatırlatarak "Kutlu Adalı biz Uzi silahla öldürüldü. Adada Uzi silahı yoktu" diyerek Adalı'nın o dönem bu tip kara para ilişkilerini ve bunların merkezindeki ülkücü yapılanmaları yazdığını aktardı. Sağlar, "Sedat Peker'in açıklamasıyla 'Susurluk çetesi'nin Kutlu Adalı'yı öldürme doğrultusundaki katkıları şimdi teyit ediliyor." dedi.

'DEVLET ÜZERİNDE VESAYET KURMUŞ BİR MAFYATİK YAPI'

Erdoğan Aydın, 2010 ve 2015 sonrası yapılan değişikliklerle devlet yönetimin şahsileştirilmesi ve Saray'a bağlanmasının, yasadışı kurumların ve mafyatik örgütlenmelerin Susurluk döneminden bile büyük olmasına yol açtığını söyleyerek, "Sedat Peker'in bu kadar rahat konuşabiliyor olması, devletin farklı eğilimdeki kanatlarının kendisiyle pazarlıkta olduğunu göstermesi açısından önemli. Susurluk döneminden çok daha vahim, devlet üzerinde etki alanı çok daha yüksek ve devletin geçmiş devletle kıyaslanmayacak kadar çok işi bu tip çetelere yaptırttığının, devlet üstünde vesayet kurmuş bir yapının karşımızda olduğunu gösteriyor" dedi.

'PEKER, GİDEREK BİR SÜRÜ ŞEYİ AÇIK EDECEK'

Aydın, "Önümüzdeki günlerde bu mesele durdurulamayacak. İktidar, Saray, Peker'le uzlaşı sürecinde, Peker daha ciddi ve giderek devletin dehlizlerinde sıkışıp kalmış bir sürü şeyi açık edecek ve bir müddet sonra bugün ses çıkartmayan hakimler, savcılar ses çıkartmak zorunda kalacak; bugün benim açımdan utanç verici, muhalefet ses çıkartmak zorunda kalacak. Bu suskunluk hali çok ciddi bir mesele" diye konuştu.

'ERDOĞAN VE BAHÇELİ NEDEN SUSUYOR?'

Ahmet Faruk Ünsal, "Bu sistemik bir şey ama neden bu kadar faş olmuş meselelere Bahçeli ve Erdoğan'ın ses çıkartmadan izlemesi de önemli bir konu. Niye her konuda ses çıkartan, herkese ayar veren, mitinglerde köşe yazarlarının söylediklerine bile cevap veren bir Cumhurbaşkanı, niye bu kadar sessiz? Bu mesel üzerine kafa yormak lazım" diyerek şöyle devam etti:

"Bunun 'Nisan'da ben gelecektim' cümlesinde gizli olduğu kanaatindeyim. Yani Sedat Peker ısrarla kendisinin Nisan'da geleceği konusunda bir garanti verildiğini ama bu verilen sözün tutulmadığını iddia ediyor. Nedir o söz? Öyle anlaşılıyor ki, Süleyman Soylu, Erdoğan sonrası Cumhurbaşkanlığına gelme konusunda Erdoğan'ı razı edecek ya da bir fiili durum ortaya çıkartarak şimdiye kadar hep tetikçi olarak kullandığı Sedat Peker'i Nisan sonrasındaki ortamda daha güvenle sokaklara salabileceği bir paramiliter güç olarak yedekte tuttuğu anlaşılıyor ama bütün bu anlatılardan ortaya çıkarıyoruz ki bu Nisan senaryosunu başaramamış. Bu Tayyip Erdoğan sonrasına dönük bir siyasi talep ise belli ki Erdoğan bun arazı olmamış ki bütün bu kirli çamaşırların ortaya serilmesine, Youtube'un engellenmemesi gibi iyice kirli çamaşırların ortaya dökülmesine izin veren bir suskunluk içerisinde. Herkese her vesileyle makamına bakmaksızın ayar veren bir adam, böyle bir konuda susuyor ise başka bir sonuç çıkartamıyoruz."

erdoğan cinayet Bahçeli Soylu MAFYA Susurluk peker