Hatimoğulları, Meclis Genel Kurulu'ndan seslendi: Kürt halkının verdiği ortak yaşam mesajı en iyi şekilde anlaşılmalıdır
Artı Gerçek - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis'te düzenlenen 23 Nisan özel oturumunda 31 Mart'ta sandıktan çıkan mesaja karşılık verilmesi, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında 1921 Anayasası ile yapılan toplumsal mutabakatın güncellenmesi gerektiği mesajı verdi. Hatimoğulları, 12 Eylül Anayasası'ndan kurtulma mesajı verdi.
Hatimoğulları'nın konuşmasından satır başları şöyle:
FARKLILIKLARI YOK SAYAN 1924 ANAYASASI VE KOPYALARI
1920 yılı öncesinde devrede olan tekçi siyasi anlayış, 1924 Anayasası ile yeni ulus devletin katı ve sistematik aklı haline dönüşmüştür. Tarihsel inkar, temel referanslarını ülkenin bütün farklılıklarını yok sayan 24 Anayasası'ndan almaktadır. Tek tip yurttaş yaratmak, merkeziyetçilik ve inkar konularında daha sonra yapılan bütün anayasalar maalesef 1924 Anayasası'nın kötü birer kopyası durumuna düşmüştür.
Bugün Türkiye toplumunun en temel ihtiyaçlarının başında demokratik bir anayasa gelmektedir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında krizlerden çıkış yolu 1920 ruhuyla, 21'de yapılan toplumsal mutabakatın güncellenmesinden geçmektedir.
İTTİHAT TERAKKİCİLER İLE HÜRRİYET VE İTİLAFÇILAR
100 yıllık cumhuriyetin demokrasi krizinde İttihat ve Terakkicilerin, Hürriyet ve İtilafçıların sorumluluğu oldukça büyüktür. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında geçmişle yüzleşme, geleceğin demokratik inşası siyaset kurumunun temel görevleridir. Bu görev öncelikle bu meclisindir. Meclis demokratikleşme konusunda sorumluluk almalıdır. Zira 31 Mart seçimlerinde bu sorumluluklar halk tarafından bütün siyasete hatırlatılmıştır. 31 Mart seçimlerinin ortaya koyduğu irade oldukça güçlü bir iradedir. Ortak, eşit bir yaşamın umudunun iradesidir. Siyaset kurumuna şu mesaj verilmiştir. 31 Mart seçimlerinde Kürt halkıyla beraber, bütün halklar Türkiye'nin dört bir yanında eşit yaşam talep etmiştir. Kürt halkının verdiği ortak yaşam mesajı bu parlamento tarafından en iyi şekilde anlaşılmalıdır. Kürt halkı, seçim döneminde oy için akla gelen ama hakları ve barış talepleri söz konusu olunca kriminalize edilen bir halk olmayı kabul etmedi, etmiyor. İktidar Kürt meselesinde güvenlikçi anlayışa çakılı kaldıkça, geçmişteki diğer partiler gibi kaybetmeye mahkumdur. Oysa Kürt sorunu bir tanınma ve statü sorunudur. Bugün Kürt sorununun demokratik müzakere, özgür siyaset ve evrensel hukuk dışında çözülemez, bu pusula üzerinde çalışılmalıdır.
'ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HAZIRIZ'
Burada Meclis, kurucu bir iradeyle Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye'nin demokratik bir yüzyıla adım atmasının tarihi sorumluluğu ile karşı karşıyadır. DEM Parti olarak bizler, bu noktadaki çözüm konusunda elimizi taşın altına dün koyduğumuz gibi bugün de hazır olduğumuzun altını bir kez daha buradan çiziyoruz.
31 Mart’ta emekliler başta olmak üzere Türkiye’nin emekçileri, yoksulları ekonomik krizin yükünü taşımayacağını beyan etti. Gençler ve kadınlar, kendilerine çizilmek istenen sınırları ve geleceksizliği reddetti. Yaşam biçimlerine müdahaleye ve kazanımların yok sayılmasına “hayır” dedi. Aleviler ve bütün farklı inançlar baskıcı rejimin her alandaki kıskacına “hayır” dedi. Toplum ekolojik yıkıma karşı yaşamı savundu. Türkiye halkları çeteleşmeye, haksızlıklara, hukuksuzluklara, rüşvet ve rant çarkına karşı hukukun üstünlüğü çağrısı yaptı.
Hala parti kapatma çağrıları yapanlara, tutuklamalarla, tecritle yol alacaklarını sananlara; 1982 Anayasasını bile uygulamayanlara “Artık yeter! Hak, hukuk, adalet istiyoruz” dedi. Tek adam aklının felaketlerine karşı ortak akılla yönetme mesajını verdi. İktidar, muhalefet ve tüm siyasi partilere düşen görev toplumun bu irade beyanını görmesidir.
DEMOKRATİK ANAYASA ÇAĞRISI
Cumhuriyetin ilk yüzyılında devlet kendisine tek tip ve sermayenin hizmetinde bir halk yaratmak istemiş. Bu konuda başarısız olmuştur. İkinci yüzyılda siyasetin görevi, yaşanan sorunlara kalıcı çözümler getirecek olan halkların demokratik yönetimini kurmaktır. Bunun önemli adımlarından biri Demokratik Anayasa yapımıdır.
Demokratik Anayasa için yapılması gereken ilk iş; çatışma ve kutuplaştırıcı iklime son vermek, toplumsal barışı tesis etmek, en geniş toplumsal mutabakatı arayan yol ve yöntemleri geliştirmek.
Türkiye’nin katı merkeziyetçi Anayasalara değil; demokratik, özgürlükçü, emekten yana, inanç özgürlüğünü ve eşit yurttaşlığı esas alan bir anayasaya ihtiyacı vardır.
Önümüzde bir yol ayrımı var. Ya hep birlikte bir kara kışın ortasında ayaza yakalanacağız ya da baharı en güzel şekilde karşılayarak mutlu bir geleceğin kapılarını aralayacağız. Kara kışın bitmesinden korkan, çıkarını ayrışma ve kutuplaşmada gören kesimlerin olduğunu biliyoruz. Ama bunlara rağmen inanıyoruz ki, bu memlekete gerçek bir bahar lazım.
'MÜZAKERE YOLUYLA ÇÖZÜMLER BULMAYA, BİRLİKTE YOL YÜRÜMEYE HAZIRIZ'
Bu ülkeye gerçek ve kalıcı bir bahar; Kürt sorununun demokratik çözümü başta olmak üzere herkese daha fazla iş-aş-ekmek; daha fazla demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adaletle gelir. Yaşadığımız bölgenin yeniden savaş, kan ve gözyaşıyla gündeme geldiği bir eşikte; ortak bir yaşam ve demokratik bir toplum için tüm kesimlerle konuşmaya, sorunlara müzakere yoluyla çözümler bulmaya ve birlikte yol yürümeye hazırız.
Bu sebeple gelin yamalı 12 Eylül darbe anayasasından hep birlikte kurtulalım ve Demokratik Cumhuriyeti beraber inşa edelim. Gelin, başta Parlamento olmak üzere siyaset kurumunu vesayetten kurtaralım. Gelin dünyada tohumu ekilen, Ortadoğu’da fidelenen savaş ve kargaşaya karşı Türkiye halklarını ve bölge halklarını korumak adına büyük bir iç barış mutabakatı yapalım.
Geçmişe borcumuz; çocuklara, geleceğe sözümüz var. Ülkeyi hak ettiği refaha, barışa ve demokrasiye kavuşturmak için ortak akıl ve ortak mücadele konusunda kararlı ve hazırız." (HABER MERKEZİ(