Hatimoğulları'ndan Narin Güran'ın mezarına ziyaret: 'Katiller iktidarın ta kendisidir'

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, Narin Güran’ın mezarını ziyaret etti. Burada konuşan Hatimoğulları, "Bu devlet anlayışı, bu erkek egemen sistem ne yazık ki katilleri korudu bugüne kadar" dedi.

Rojhat ABİ


DİYARBAKIR - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM PARTİ) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Diyarbakır'ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe mahallesinde 21 Ağustos'ta kaybolan ve 19 gün sonra cenazesi bulunan 8 yaşındaki Narin Güran'ın mezarını ziyaret etti.

Hatimoğulları'na DEM Parti ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır il örgütleri, Tevgera Jinên Azad (TJA- Özgür Kadın Hareketi) Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Serra Bucak, birçok ilçe belediye eş başkanı ile birçok DEM Parti Milletvekili katıldı.

whatsapp-image-2024-09-18-at-11-09-06.jpeg

HEYET DİYARBAKIR BAROSU'NA GEÇECEK

Hatimoğulları, Narin'in mezarına karanfil bıraktı. Okunan duaların ardından açıklama yapan Hatimoğulları, açıklamadan sona bir dakikalık saygı duruşunda bulunarak mezarlık ziyaretini bitirdi. Hatimoğulları, Diyarbakır Barosu'na geçerek burada soruşturma hakkında bilgi alacak.

'KATİLLER İKTİDARIN TA KENDİSİDİR'

Hatimoğulları açıklamasından öne çıkanlar şöyle:

"Sevgili Narin'den güzel bir haber almak için 19 gün bekledik. Onun yaşadığına dair güzel bir haber almak için bütün Türkiye 19 gün bekledi ama ne yazık ki acı haberle hepimiz yüzleştik. Narin'in ölümü üzerinde çok devasa bir sır perdesi var. Ama şunu bilmeliyiz ki Türkiye'de binlerce Narinler var. Hikayesi bilinmeyen, yaşadığı cinsel istismarı en yakınındakine söyleyemeyen binlerce çocuk var ve binlerce çocuk bu şekilde katlediliyor. Katiller erkek egemen sistemin ta kendisidir. Katiller iktidarın ta kendisidir ve yereldeki mikro iktidarcıklardır katiller.

'NARİNLERİ, CEYLANLARI, UĞURLARI, CEMİLELERİ ANIYORUM'

Ben bugün sevgili Narin'in mezarı başında cinsel istismara uğrayan yakınları ve bu erkek egemen sistem tarafında katledilen, polis TOMA'larıyla katledilen, Filistin'de kundakları bebekleri savaşta katledilen bütün çocukları burada saygıyla anıyorum. Narinleri, Ceylanları, Uğurları, Cemileleri burada huzurunuzda bir kez daha anıyorum ve topluma sorumluğunu hatırlatmak istiyorum burada.

'ÇOCUK CİNAYETLERİ DE SEVGİLİ NARİN'İN ÖLDÜRÜLMESİ DE KADIN CİNAYETLERİ DE POLİTİKTİR'

Bu devlet anlayışı, bu erkek egemen sistem ne yazık ki katilleri korudu bugüne kadar. Tacizcileri, tecavüzcüleri korudular. Kadınları ve çocukları korumadılar. Kadınları ve çocukları koruyacak yasaların gelişmesine izin vermediler. Kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesini, kadınların ve çocukların şiddete maruz kalmasını engellemek için ihdas edilmiş 6284 sayılı yasayı, mevcut olan bu iktidarın çocuk ve kadın düşmanı politikaları ne yazık ki bunları tartışmaya açmış durumdadır. İstanbul Sözleşmesi bizleri korumak içindi. Bunları tartışmaya açtı. Evet, çocuk cinayetleri de sevgili Narin'in öldürülmesi de kadın cinayetleri de politiktir.

'BİZ BU KADERİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ'

Çocukları korumak kamunun görevidir. Çocukların yaşayabileceği, istismara uğramayacağı bir toplum düzenini kurmak kamunun görevidir. Ama biz bunu yaratamadığımız için sevgili Narinlere sahip çıkamamış olduk. Sevgili Narin'in ölümüyle ilgili elbette bu olayı diğer ölümlerden ayıran çok önemli özellikler var. Bu olayın Tavşantepe'de olması. Yine bu köydeki bugüne kadar devletin uygulamış olduğu politikalar bu katliamın başka bir yüzü olduğunu göstermektedir. Çocuklar bu toplumun geleceğidir evet ama aynı zamanda çocuklar çocuk olarak da bu toplumun bir öznesidir. Ama onlara yapılan müdahaleler hele Tavşantepe'de doğmuşsanız işte kaderleri Narin gibi.. Biz bu kaderi değiştirebiliriz."

Bizler başından beri dava sürecini negatif etkilememek için, gözlemlerimizi kamuoyu ile paylaşmamıştık. 19 gün geçtikten sonra Narin’in nasıl kimler tarafından öldürüldüğü, neden gizlendiği soruları kamuoyuna açıklanmadığı için bunları koruyan anlayış, kolluğun içindeki, derin devletin içindeki örgütlenmeler bu soruları sormaktan rahatsızlar. Türkiye'de en profesyonel mafyanın cinayetini bile açığa çıkaracak altyapıya sahip olan kolluk Narin’in cinayeti açığa çıkmasını, niye kaybedildiğini gizlemek için kullanmıştır.

'DEVLETİN POLİTİKASINI DEŞİFRE ETTİ'

Susurluk Davası, devlet ile mafyanın nasıl iç içe geçtiğini ve o kirli organizasyonu açığa çıkarmışsa, burada da Narin’in katledilmesi Tavşantepe’de militarist güçlerin, devletin politikasını deşifre etmiştir. Burada sıradan akrabalar arası -adına ne derseniz deyin- olmuş olan olayda bu konu açığa çıkmıştır. Bir siyasi partinin milletvekili nasıl çıkıp derki: 'Biz biliyoruz olanları ama aile arasıdır biz konuşmayız.' Aileden kastettiği Güran ailesi mi, devletin kendisi mi? Bu bir soruşturma konusudur. İktidar partisinin milletvekilinin soruşturmaya tabii tutulmaması suçtur. Onun yaptığı açıklamadan dolayı suç duyurusunda bulunuyoruz. Yetkilileri işlem yapmaya davet ediyoruz. Kendilerinin kurmuş olduğu dostluk düzeni olmaz olsun. Onların dostluk düzeni şu mezarda yatan küçük Narin’in mezarı, bedeni üzerinde kurulmuş olan dostluk, çocuğun, insanın dostluğu olmaz. Bunlarınki JİTEM ittifakıdır.

'SİLAH DEPOSU KORUNMAK İSTENİYOR'

Bunu asla kabul etmiyoruz. Tavşantepe’de ne var? Mermiler çıkmış, silah deposu var. Korunmak istenen bu silah deposu mudur? Kurdistan’da başka kaç tane silah deposu var. Bunun Narin’in katledilmesiyle ilgisi nedir? Ailenin nasıl ifade verileceğinden, basına servis edilen sistematik kaderler kim tarafından hangi amaçla servis edilmektedir? Dosyada gizlilik kararı olmasına rağmen ifade verilir verilmez bu hangi amaçla sızdırılmıştır? Bunun açığa çıkması gerekir. Narin nasıl katledildi, kim katletti? Bu katiller kim ve neden korunmaktadır? Narin, katledildikten sonra bütün delilleri yok etmek amacıyla suyun altında taşlardan mezar yapanlara teknik bilgiyi kim vermiştir? Fiili kim gerçekleştirmiştir? Narin’in ölümünün ardından devasa soru ve sorunlar bırakılmıştır.

'SONUNA KADAR TAKİP EDECEĞİZ'

DEM Parti olarak Narin’in katilleri açığa çıkana kadar, bütün bu sorular yanıtlanıncaya kadar davanın takipçisi olacağız. Bu dava çocuklar katledilmesin diye devam edecek. Hani derler ya 'Çocuklar bağırmaz, çocuk şikâyet etmez', bizler böyle telkin ederiz. Sizden ricam bırakın çocuklar konuşsun, gördükleri şiddetin karşısında susmasın. Artık her anne kendi çocuğunu en yakına bırakmaya korkmuştur. Bu Amed’in değil, İstanbul, Ankara ve İzmir’in de travmasıdır. Narin’in davasını sonuna kadar bu nedenle takip edeceğiz.

Bu coğrafyada bütün çocuklar istismara uğramayana kadar, çocukların mutlu, parklarda kaygısız oynayacakları ortamı yaratana kadar mücadelemiz sürecek. Narin’in mezarı başında bir kez daha şunu söylemek istiyorum; silah deposu, bazı partilerin üssü haline gelen köylerdekiler de şunu bilmeli. Bu silahlar döner köyü bir birine kırdırır. Bizler Kürt sorunun demokratik çözümünden yanayız. Bu sorunların çözülmemesi için ölen çocuklarımıza dahi sahip çıkmamızı engelleyen anlayışa karşı demokrasi zemininde mücadelemiz devam edecek. Sevgili Narin, Türkiye ve Kurdistan’ki bütün kadınlar adına diyoruz ki 'Biz kadınlar sizlerin yaşam hakkına sahip çıkacağız.' Senin ölü bedenine bile işkence edilmiş. Bundan dolayı kelimelerle anlatamayacağımız kadar üzgünüz. Senin gibi başka çocuklarında başına bir şey gelmesin diye mücadele edeceğiz. Toplumu bu konuda daha fazla mücadeleye davet ediyorum."

'TAVŞANTEPE'Yİ KİM, NEDEN KORUYOR?'

Narin Güran'ın ziyareti ardından Hatimoğulları, Diyarbakır Barosu'na geçti. Hatimoğulları burada yaptığı konuşmada da cinayetin aydınlatılması çağrısını yineledi, 'Tavşantepe'yi kim, neden koruyor?" diye sordu. Hatimoğulları, şunları söyledi:

"Narin’in katledilmesi sadece Amed halkının sorunu değildir. Narin’in katledilmesi Türkiye’nin en önemli gündemlerinden biridir. Geçmiş dönemlerde başka çocuklar benzer akıbetleri yaşamadı mı? Elbette yaşadı. Ümit ediyoruz ki bu son olur. Ama bu ülkedeki erkek egemen anlayış, yasaların uygulanmaması, kadınları erkek şiddetine karşı koruyamadı. Narin’in yaşadığının diğerlerinden bir farkı var. O bir çocuk olarak katledildi. Eğitimi, hisleri, her şeyi 8 yaşında kaldı. Bir de Türkiye’ye yaşattığı bir travma var Narin katliamının. 19 gün boyunca kendinden hiç haber alınamaması, delillerin karartılmasına dair kuvvetli şüpheler, 19 gün önce adeta derede mezarlık yapıp, delillerin yok edilmesi için kriminal destek almaları… Bütün bunlar bizi derin bir şekilde kaygılandırmıştır. Çünkü o köyde ne olduğunu bilmiyoruz. Tavşantepeyi kim, neden koruyor? Bugün çok büyük katliamların kısa bir sürede çözülebildiği bir ülkede bu meselenin neden üstü örtülüyor? Burada korunmak istenen dar manada aile ilişkileri değil, burada korunmak istenen çok daha farklı şeyler var. Burada paramiliter güçler mi korunmaktır? Ortaya çıkan mermiler başka bir şeyin göstergesi midir? Siyasetin bununla bağlantısı nedir? Bütün bunlar sorgulanması gereken ve yanıt bekleyen sorulardır. Bizler DEM Parti olarak Narin davasının hem siyasi hem hukuki boyutunun açığa çıkması ve başka çocukların hayattan koparılmaması için mücadelede kararlıyız."

Öne Çıkanlar