HDP vekillerinin ilginç fezlekeleri
HDP Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir: 'Figen Yüksekdağ’a 8 Mart’ta selam gönderdiğim için hakkımda fezleke hazırlandı.'
Sibel HÜRTAŞ
ANKARA- HDP’li kadınlar hakkında bu yıl 8 Mart’ta yaptıkları konuşmalar nedeniyle tek tek fezleke hazırlandığını anlattı. İlginç fezlekeler var. HDP Kadın Komisyonu Sözcüsü ve Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir hakkında, Figen Yüksekdağ’a selam gönderdiği için; HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran hakkında Ekin Van’ın çıplak cesedinin teşhir edilmesine tepki gösterdiği için davalar açıldı.
Taşdemir ve Başarana, Artı Tv’de Sibel Hürtaş’ın Başkent Gündemi programında gündemi değerlendirdi.
Neredeyse tüm kadın vekiller hakkında davalar var. Sizin hakkınızdaki yargılamaların konusu ne?
Dilan Dirayet Taşdemir: Hakkımda çok sayıda dava var. Anayasa’da kürsü dokunulmazlığı var. Ama bizim Meclis’te de söylediğimiz ve benzer şekilde kitle toplantılarında söylediğimiz sözler yargılama konusu yapılıyor. Benim için en ilgi çekici olan geçenlerde bir fezleke geldi. Figen Yüksekdağ Van milletvekili aynı zamanda. 8 Mart’ta Van’daki kutlamalara katıldım, doğal olarak vekili tutuklu olduğu bir ilden selam gönderdim Yüksekdağ’a. Hakkımdaki fezleke suç ve suçluyu övmek; suç Figen Yüksekdağ’a selam göndermek, suçlu Yüksekdağ. Ortada Yüksekdağ’ın suçlu olduğunu belgeleyen bir karar yok. İkincisi benim genel başkanıma selam göndermemi nasıl suç ilan ediyorsunuz.
Figen Yüksekdağ’ın yargılanmasına da 4 Temmuz’da başlanacak. Siz de bu davaya katılım çağrısında bulundunuz. Yüksekdağ’ın bu davası neden önemli?
Dilan Dirayet Taşdemir: Figen Yüksekdağ, 4 Kasım’da gözaltına alındı. 250 gündür bu davadan dolayı tutuklu; diğer davalardan tutuksuz yargılanıyor. Ciddi bir algılama operasyonu ile karşı karşıyayız. İddianamelerde yer almayan suçlamaları, gazetelerden, Hükümet temsilcilerinden öğreniyoruz. Yüksekdağ da bu siyasi linçe en fazla maruz kalan vekillerden biri. Özel bir hedef haline getirildi, linç edilmek istendi. Türk olması, kadın olması, sosyalist olması, HDP fikriyatının en temel dinamiklerinden biri olarak o birleşimin temsilcisi olması, Türk ve Kürt halklarının ortak yan yana mücadele sembollerinden biri olması nedeniyle hedef haline geldi ve hukuki ve siyasi linçe uğradı. Figen Yüksekdağ hakkındaki fezlekelerden 6’sı basın açıklaması, biri röportaj biri de bizim MYK kararı açıklamamız. İçerikleri de partimizin programları, seçmenlerimizin talepleri.
Bu arada Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak da ilk kez hakim karşısına çıktı. Onların duruşmalarında neler yaşandı?
Dilan Dirayet Taşdemir: Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel, Malatya’da yargılanmaya başladılar. Duruşma SEGBİS üzerinden görüldü. Ama Kışanak ve Tuncel duruşmaya bağlanamadı bile. Devasa bir spor salonu, hakimler zaten sizden 100 metre ileride oturuyorlar. Onları duymanız bile sıkıntı. Küçücük bir monitörden konuşuyorsunuz. Sürekli ses gidip geliyor, teknik sıkıntılar yaşanıyor. Böyle bir yargılama tayin ediliyor. Sebahat Tuncel de bu durumun kendisine itiraz etti. Bir partinin başkanı olduğunu, 83 belediyesine kayyum atandığını aynı zamanda bu kadar büyük bir problemin mahkeme salonlarında tartışılmaması gerektiğini söyledi. SEGBİS’le bağlanmayı kabul etmediğini söyleyerek, duruşma salonundan ayrıldı.
Her türlü hukuksuzluk örnekleri yaşanıyor. Bence Besime Konca davası bunun en önemli örneklerinden biridir. Konca, Aralık ayında Meclis çıkışında gözaltına alındı. Tutuklanıp, Batman’a gönderildi. Batman’da Mahkeme tutuksuz yargılanması kararını verdi. Batman, Diyarbakır arası bir saat; Besime Konca daha Diyarbakır’a gelmeden hakkında bir kez daha tutuklama kararı verildi. Besime Konca tutuklandı, Kandıra Cezaevinde dört ay kaldı. Tekrar mahkemeye çıktı, tekrar duruşmaya çıktı. Savcı suçlama konusunu değiştirdi, yapılanın örgüt üyeliğinden olamayacağına en fazla propaganda suçunu kapayacağına işaret etti ve hakkında tahliye kararı verildi. Arkadaşımız İstanbul’dan Ankara’ya varmadan bir kez daha itiraz edildi ve tutuklama kararı verildi.
EKİN VAN OLAYI: TEŞHİR EDENLER DEĞİL; TEPKİ GÖSTERENLER YARGILANIYOR
Siz de yargılanıyorsunuz. Hakkınızda onlarca fezleke var, dava var. Siz ne için yargılanıyorsunuz?
Ayşe Acar Başaran: Benim de 15 fezlekem var. Ama beni en çok etkileyen (çıplak cesedi teşhir edilen) Ekin Van ile ilgili yaptığım açıklamamdan dolayı bir dava açıldı. Yaptığım açıklamadan dolayı suç ve suçluyu övme suçundan yargılanıyorum. Türkiye tarihinde yapılan vahşetlerden bir tanesiydi, işkence ve teşhire karşı yaptığım açıklamadan dolayı bana dava açıldı. O vahşeti yapanlarla ilgili, teşhir edenlerle ilgili, sosyal medyaya yayanlarla ilgili bir işlem yapılmadı ama buna tepki gösteren birine dava açılmış olması aslında kadın meselesi ile ilgili yaptığımız her açıklama suç olarak değerlendiriliyor.
8 MART’LA İLGİLİ TÜM VEKİLLERE DAVA AÇILDI
Pervin Buldan da 8 Mart’ta yaptığı açıklamalar nedeniyle özel sorulara maruz kaldı. 8 Mart’taki mitinglere bir şey yapamadıkları için şimdi o mitinglerde söylenen sözler hakkında fezlekeler hazırlanmış. Kadınların geneline aslında bir tane kesin 8 Mart ile ilgili fezlekesi var. Bu aslında AKP Hükümetinin nefret dalgasını nereye yönlendirdiğini de ortaya koyuyor. Hangi kesime bir nefret dalgası varsa o kesime yönelik özel olarak fezleke dalgası geliyor. özellikle kadınlarla ilgili söylediğimiz sözler fezlekeye dönüyor, Kürtlerle ilgili söylediklerimiz fezlekeye dönüyor, farklılıklarla ilgili söylediklerimiz fezlekeye dönüyor. Diyorlar ki siz bizim düşüncemiz dışına çıktığınız anda bir hukuki süreçle karşı karşıya kalacaksınız. O dokunulmazlığın esas meselesi zaten farklılıkları, muhalif cepheyi korumakken bunun tam tersi bir sistemin içindeyiz şu anda. Ben Türkiye’nin artık bir hukuk devleti olmadığını düşünüyorum, Türkiye artık Padişah fermanlarıyla yönetiliyor.
Bir de SEGBİS’le yargılanma durumu var. SEGBİS’e zorla getirme diye bir kavram hukukta var mı?
Ayşe Acar Başaran: Anayasa Mahkemesi’nin kararı var. Kişi isterse mahkemede kendini savunma hakkı vardır diyor. Bırakın bunu uygulamayı, hukukta yeri olmayan bir tabir keşfedildi. Bu da bizimle başlayan bir durum. Tahliyelere itiraz meselesi de hukukta olmayan bir durum. Türk hukukunda böyle bir şey yok. Ama artık hukuk devleti olmadığı için Padişah Saray’dan ferman veriyor, hakimler karar veriyor. Hakimler aksi yönde karar verince de başka yerlere sürülüyor. İdris Baluken hakkında tahliye kararı verenlerin hepsi başka yerlere sürüldüler.
İdris Baluken’in davası kadar cezaevinde tutulduğu şartlar da konuşuluyor. Baluken’in sağlık durumu nasıl?
Dilan Dirayet Taşdemir: Tedavisi tamamlanmadan, hastaneden zorla alındı. Cezaevi koşullarında sağlıklı bir insanın orada kalması özellikle 15 Temmuz’dan sonra çok zor. Hastaneye gitmek isteseniz bu da bir işkence. Bu süreçlerin kendisi zaten çok ağır. Tek başına bir hücrede tutuluyor. Orada sağlık imkanlarına erişme şansınız çok zor. Ayağında bir sıkıntı var, hareket etmesi zor. Fizik tedavi görmesi gerekiyor, her gün gitmesi gerekiyor ama gidemiyor. Sizi öyle koşullarda hastaneye götürüyorlar ki hastaneye gidişin kendisi bir işkenceye dönüşüyor. Baluken’in ciddi sağlık sorunları var.
DEMİRTAŞ DAVASI YASİN BÖRÜ DAVASI İLE BİRLEŞECEK Mİ?
Selahattin Demirtaş’ın davası Yasin Börü davası ile birleştirilmek isteniyor. Son kararı Bölge İdare Mahkemesi verecek. Mahkeme nasıl bir karar verecek sizce, yargılamaya nereye doğru evriliyor?
Ayşe Acar Başaran: Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın; Yasin Börü davasının görüldüğü Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki dava ile resen birleştirilmesine karar verdi. Son kararı Bölge Adliye Mahkemesi verecek. Bu iki dava birleştirilecek mi birleştirilmeyecek mi bu karar verilecek. Ama usulde böyle bir şey yok. Selahattin Demirtaş ile ilgili 6-8 Ekim olayları ile ilgili herhangi bir fezleke yok, ona sorumluluk yüklenecek bir durum yok. Dokunulmazlıklar kaldırıldığı zaman belli bir döneme olan iddianameler kapsama alındı. 6-8 Ekim üzerinden bir fezleke yok. Olmayan bir suçlama üzerinden mahkeme yargılama yolu açmaya çalışıyor. Yasin Börü davasının görüldüğü Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi de yargılamayı bitirdi. Yani dedi ki ‘ben bundan sonra davadan el geçiyorum, bu konu ile ilgili daha fazla araştırma gereği duymadım. Ceza verilmesi gerekenlere verdim. Benim açımdan dosya tükendi’ dedi. Davayı kapattı, kararı verdi, gerekçeli kararı çıktı. Ama Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi ısrarlı bir şekilde bu dosyada birleştirme kararı istiyor. Bunun en önemli nedeni, yaklaşık bir yıldır tutuklular, bir gece yarısı operasyonu ile alındılar. Çok acil şekilde karar verilmesi gerekiyor gibi bir algıyla alındılar ve yaklaşık bir yıldır tutuklular. Selahattin Demirtaş bir yıldır tutuklu, eylül ayına duruşma günü verildi. Ama mevcut durumda 6 Eylül’de de duruşması görülmeyecek, daha ileri bir tarihte görülecek. Eğer bu kadar ağır bir suç işlediler neden yargılamaları yapılmıyor. Ya da madem yargılamaları bu kadar uzatılacaktı neden alalacele bir gece yarısı operasyonu ile alındılar. Elbette boş bir dosyayı farklı unsurlarla doldurmak istiyorlar. Suç yaratmak, dosyayı doldurmak meselesi var. O yüzden böyle manüplatif olaylar, 6-8 Ekim gibi olaylar gündeme getiriliyor. 6-8 Ekim olaylarında 50’ye yakın insan öldü ve bu insanların çoğu polis kurşunuyla öldü. Başka meselelerle öldü. Bu Yasin Börü meselesi bize bir saldırı geliştirilmesinin simgesi haline döndü ve şu anda yine bu simge üzerinden Selahattin Demirtaş’a bir cezalandırma uygulamaya çalışıyorlar. Bölge Adliye Mahkemesi’nin yapması gereken şey Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin böyle bir yetkisinin olmadığına karar vermesi gerekiyor. Ama algılar üzerinden bir yargılama yapıldığından sonunun ne olacağını henüz bilmiyoruz.