HDP'li Adıyaman: 450 bin Kürt terörist miydi?

HDP Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman, Meclis Genel Kurulu'nda partisinin Afrin ve Türkiye’nin Ortadoğu politikaları hakkındaki araştırma önergesi üzerine söz aldı.

HDP'li Adıyaman: 450 bin Kürt terörist miydi?

HABER MERKEZİ - HDP Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman, Meclis Genel Kurulu'nda partisinin Afrin ve Türkiye’nin Ortadoğu politikaları hakkındaki araştırma önergesi üzerine söz aldı.

Adıyaman konuşmasında, "Afrin'den şu an itibarıyla 450 bin insan göç etmiş durumdadır. Evet, orada bir Meclis oluşturuluyor, oluşturulmaya çalışılıyor ama Afrin'in demografik yapısı değiştirildiği için oluşturuluyor. 450 bin terörist mi vardı Afrin'de? Afrin'in yüzde 85-90'ı Kürt'tü. Şimdi ne oldu da 450 bin Kürt terörist miydi, Afrin'i boşalttı. Bunun yerine kim gelecek? Başından beri Hükümetin ifade ettiği, açığa vurduğu, defalarca itiraf ettiği bir husus var: Boşaltılan Afrin'in demografik yapısı değiştiriliyor" dedi.

"'Afrin'de hedef terör' dendi ama birçok sivil hayatını kaybetti" diyen Adıyaman şöyle konuştu:

2011 yılında Suriye iç savaşı başladı ve iç savaşla birlikte, AKP Hükümeti üç temel husus üzerinde bir siyaset oluşturdu. Birincisi, Şam'da mevcut olan Beşar Esad rejimini, diğer bir deyişle Şii rejimi kısa sürede devirip Sünni cihatçı bir iktidarın oluşmasını siyasi olarak hedefledi. İkinci hedefi, her ne olursa olsun, süreç nasıl gelişirse gelişsin, Kürtlerin orada bir statü elde etmesini engellemek. Üçüncü siyasi hedefi ise ülke içinde olağanüstü hal rejimi benzeri totaliter bir baskı rejimi inşa edip siyasal iktidarını savaş konsepti üzerinden devam ettirmekti. Bu üç hedeften birincisi yani rejimin devrilmesi hususu; "bir iki ay içerisinde devrilip Şam'da namaz kılınacaktı" hayalleri bir şekilde iflas etti. 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte zaten ülke olağanüstü halle yönetilmeye başladı, tam totaliter bir rejim ülkede hakim ve AKP'ye biat edenler dışında hiçbir yurttaşın güvencesi yok. Diğer siyasi hedefi ise Kürtlerin Suriye'de bir statü elde etmemesiydi. Bunun birincil hedefi de ya da en zayıf halkası da Afrin'di.

Rusya'yla yapılan birtakım gizli pazarlıklar sonucu, 20 Ocak 2018'de Afrin'e bir harekat başlatıldı, Cumhurbaşkanının deyimiyle "Afrin savaşı" başlatıldı. Afrin savaşının ikinci gününde de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aynen şunu söyledi HDP'liler için: "Adım adım takip ediliyorsunuz" diyerek bizi tehdit etti.

'BM VE AP AKP İKTİDAR TARAFINDAN HİÇBİR ŞEKİLDE CİDDİYE ALINMADI'

24 Şubatta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bir karar aldı, bir ay süreyle insani yardımların ulaşması açısından tüm Suriye'de ateşkes ilan etti, Türkiye buna uymadı. Uluslararası birçok kurum ve kuruluş yine çağrılarda bulundu, yine kabul edilmedi. Neticede, 15 Mart tarihine geldiğimizde Birleşmiş Milletlerin bu kararları Avrupa Parlamentosunda da onaylandı. Avrupa Parlamentosu çağrılar yaptı ve AKP iktidarı tarafından hiçbir şekilde ciddiye alınmadı.

"Afrin'de hedef terör" denildi, oysa bütün Suriye iç savaşı boyunca barış adası olan Afrin'de, en başta bütün uluslararası kuruluşların ve en önemlisi de Birleşmiş Milletler ile Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin raporlarına göre birçok sivil hayatını kaybetti.

'TÜM KÜRTLERİN BİLİNÇ ALTINDA BÜYÜK BİR TAHRİBAT'

Neticede, sadece siviller hayatını kaybetmedi, tarihi eserler tahrip edildi, Ayn Dara gibi. 59'uncu günde Suriye'deki silahlı güçler, daha fazla tahribat ve sivillerin ölümünün gerçekleşmemesi için Afrin'den çekildiklerini açıkladılar. Akabinde ne oldu? ÖSO çeteleri ve TSK güçleri Afrin'e girdi. Peki, ilk yapılan şey ne oldu? Yarın Newroz, Kürtler için tarihî bir öneme sahip olan, efsanevi bir kahramanın, zulme, diktatörlüğe, totaliterliğe karşı direniş sembolü olan Demirci Kawa'nın heykeli tahrip edildi. Demirci Kawa’nın heykeli, Kürtlerin herhangi bir örgütüne ait değil, bütün Kürtlerin ortak malı. Dolayısıyla yapılan tahribat bütün Kürtlerin, istisnasız tüm Kürtlerin bilinçaltında büyük bir tahribattır, kültürüne, tarihine yapılan büyük bir saldırıdır. Bu saldırıyı şiddetle, nefretle kınıyorum. Her ne kadar ÖSO bunu yapıyorsa da arkasında AKP iktidarının desteği var.

'ULUSLARARASI HUKUK VE SİYASET AÇISINDAN BEDELLERİ ÇOK AĞIR'

Afrin başta olmak üzere girilen her toprak parçasına Türk Bayrağı dikiliyor. Başka bir devletin toprağına bayrak dikmenin hukuki ve siyasi sonuçları var. Bugün bol keseden atıyorsunuz ama yarın uluslararası hukuk ve uluslararası siyaset açısından bunun bedelleri çok ağırdır. Belki sizler iktidarda olmayacaksınız ama bu bedelleri Türkiye halkları ödeyecek, Türkiye Cumhuriyeti ödeyecek. Sanki Afrin Türkiye'nin herhangi bir vilayeti, her tarafa Türk Bayrağı asıyorsunuz.

Yarın Suriye'de bu meseleler çözülünce uluslararası yaptırımları ne olacak?

Gerçekten uluslararası hukuku bilmiyor musunuz, diplomasiyi bilmiyor musunuz? Yarın Suriye'de bütün bu meseleler çözülünce bunun uluslararası yaptırımları ne olacak? Hiç bunu hesaplamıyor musunuz? Yani salt "oy konsolide edelim, tabanı konsolide edelim" diye ülkeyi uluslararası hukukta, uluslararası siyasette zora sokmanın bir anlamı da yoktur.

'450 BİN KÜRT TERÖRİST MİYDİ?'

Afrin'den şu an itibarıyla 450 bin insan göç etmiş durumdadır. Evet, orada bir Meclis oluşturuluyor, oluşturulmaya çalışılıyor ama Afrin'in demografik yapısı değiştirildiği için oluşturuluyor. 450 bin terörist mi vardı Afrin'de? Afrin'in yüzde 85-90'ı Kürt'tü. Şimdi ne oldu da 450 bin Kürt terörist miydi, Afrin'i boşalttı. Bunun yerine kim gelecek?

Başından beri Hükümetin ifade ettiği, açığa vurduğu, defalarca itiraf ettiği bir husus var: Boşaltılan Afrin'in demografik yapısı değiştiriliyor. Onun yerine, yandaş olan, büyük ihtimalle Türkiye'ye yerleşmiş ÖSO ve cihatçı grupların aileleri yerleştirilecek.İster ÖSO, ister başka bir çete kim ne yaparsa

yapsın sonuçta bu çeteler, bu örgütler uluslararası hukuk açısından terör örgütü, vesaire olarak görülecek ama Türkiye Cumhuriyeti bir devlet. Dolayısıyla orada gelişecek her türlü olumsuzluk Türkiye Cumhuriyet devletinden sorulacaktır. ÖSO'dan sorulmayacak.

HDP meclis yıkım afrin