İBB Başkanı İmamoğlu: Heybedeki büyük turp Satılmış Büyükcanayakın
İBB Başkanı İmamoğlu, yargının siyasete alet olduğunu ifade etti. Satılmış Büyükcanayakın isimli bilirkişinin, CHP'li belediyelere yönelik işlemlerini eleştiren İmamoğlu "Heybedeki turpun adı Satılmış Büyükcanayakın. Cumhurbaşkanı, turpun büyüğü senin heybenden çıktı" diye konuştu.
Müzeyyen YÜCE
İstanbul - İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB Saraçhane Başkanlık Binası Fuaye Salonu'nda basın toplantısı düzenledi. İmamoğlu, "Heybedeki turpun büyüğünü açıklıyorum" diyerek, CHP’li belediyelerle ilgili soruşturmalarda sürekli olarak Satılmış Büyükcanayakın adlı kişinin, bilirkişi olarak atandığını ve bu ismin aleyhte raporlar hazırladığını açıkladı.
İmamoğlu, "Bu arkadaşa nedense hep CHP belediyesi dosyası düşüyor. Şişli, Sarıyer, Maltepe, Küçükçekmece... 8 binden fazla bilirkişi olan İstanbul'da neden Satılmış Bey tercih ediliyor?" diye sordu.
İmamoğlu, sanık olarak yargılandığı Beylikdüzü Belediyesi davası, İBB şirketleri İETT ve İSFALT ile Esenyurt ve Beşiktaş Belediyesi soruşturmalarında aynı bilirkişinin görevlendirildiğini duyurdu. İmamoğlu, basın toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin ‘sizin de kapınıza gelmelerinden endişe duyuyor musunuz?’ sorusuna "6 Mayıs 2024’ten sonra da ‘gemileri yaktım’ diyebileceğim bir yolculuğun temellerini attım” cevabını verdi.
İmamoğlu hakkında basın toplantısında yaptığı açıklama nedeniyle hakkında jet hızıyla bir soruşturma daha açıldı.
'HÜKÜMET, SIRA SORUMLULUK ALMAYA GELİNCE ORTADAN KAYBOLUYOR'
Konuşmasında Bolu'daki otel yangını faciasına değinen İmamoğlu "Vicdanlarda soru işareti kalmamalı" dedi.
İmamoğlu şöyle devam etti:
Olay açığa kavuşturulmalı ve bu konuda hassasiyeti en üst seviyede bütün yetkili insanlarımız göstermeli. İnsanlar ailelerine ulaşma kaygısı yaşarken ve acıları derinden hissederken, tüm Türkiye yasta, yastayken yine ne yazık ki ilk anlarda bir kısım nifakçılar, daha önceki birçok olayda olduğu gibi burada da ortaya çıktı. Yetkilerin sahibi olmak için yanıp tutuşanların, iş sorumluluk almaya geldiğinde adeta adam asmaca oynamasını ise buradan kınıyorum. Bolu Belediye Başkanımız Sayın Tanju Özcan'a medya üzerinden hakaret edenleri, suçlu ilan edenleri ve yine bildik oyunlarla sorumluluklardan kaçma girişimlerini en üst perdeden kınıyorum. Tek başına gerçeklerin ortaya çıkması için çabalayan ve facia yaşandığı ilk andan itibaren, o ilk gününden itibaren durmaksızın çalışan Tanju Başkanımıza da buradan selam ve sevgilerimi iletiyorum. Kolaylıklar diliyorum. Yetkileri en geniş manada eline almaya çalışan hükümet ve mevcut anlayış sıra sorumluluk almaya gelince ne yazık ki ortadan kayboluyor.
Yaratıkları derin rejim sorunu, sistem sorunu, her yetkiyi, her izni...devşirme çabası ortaya bir sorun çıktığında, bir facia yaşandığında, bir problem yaşandığında, bunu hemen başka başka kurumlara pas etmeye, yetkiyi hemen, sorumluluğu hemen başkalarına yıkmaya gösterme çabası, işte tam da bugün ülkemizde yaratılmış olan sistemin milletimizi getirdiği acı durumdur.
DEMİRTAŞ VE ÖZDAĞ'I ANDI
Konuşmasında yargının siyasete alet olmasını eleştiren İmamoğlu şöyle konuştu:
Aynı günlerde yine bu basın toplantısını yapacağımız aynı günlerde bir yanda yangın faciasının acılarını yaşarken, öte yandan siyasallaştırılmış yargı eliyle tüm günlerimiz bu travmayla geçtiği sıkıntılı günlerde Türk siyasetine şekil verme çabasını da hep birlikte yaşadık ve gördük.
Ne yazık ki Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ her nedense İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınma gerekçesinin dışında bir iddia ile de tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Siyasi Parti genel başkanlarının tutuklanmasına Türkiye alışık bir ülke ama ne zaman? Bir düşünelim, ne zaman? Darbe dönemlerinde. Ta 1980 darbesinde bunları yaşadık. 1980 darbesinden bu yana Türkiye'de ilk kez iki genel başkan cezaevine kondu. Sayın Selahattin Demirtaş 7 yılı geçen bir zamandır cezaevinde.
'KANUNDAN GELEN GÜÇ KİŞİSELLEŞTİRİLİYOR'
31 Mart seçimlerinde CHP'nin birinci parti olduğunu ifade eden İmamoğlu şöyle devam etti:
Cumhuriyet Halk Partisi'ne ve belediyelerine yönelik haksız, hukuksuz operasyonlar hız kesmeden devam ediyor. Siz bakmasın bakmayın ki hani her gün bir şey olduğunda biz bir tepki gösterdiğimizde hemen ilk çıkıp yetkililerin ağzından duyduğunuz cümle, yargı bağımsızdır cümlesi.
Onlara inanmayın. Türkiye'de bağımsız özerk kurum kaldı mı diye gidin vatandaşlarımıza sorun. Emin olun ki vatandaşlarımızın büyük bir kısmı kalmadı diyecektir. Başkanı ve yardımcısı Cumhurbaşkanı tarafından atanan kurum hakimlerin savcıların geleceğine karar vermiyor mu? Hakları da orada atanma kararları da oradan çıkıyor.
Hal böyle olunca belli amaçlar için atanan atananlar yüzünden kanundan gelen güç ne yazık ki kişiselleştiriliyor, hedef gözetiliyor.
Yani siyaset bugün hepimizin yaşadığı gündelik haberler üzerinden ve ortaya çıkan atmosferden görüyoruz ki siyaset köküne kadar yargıya karışıyor, bu kadar net.
Dökülen gerekçeleri, güldüren sebeplerle az önce ifade ettiğim genel başkanlar dahil hukuksuz operasyonlarına devam edecek, vazgeçmeyecekler. Bunu ben demiyorum. Bunu en yetkili ağız söylüyor. Kim söylüyor bunu? Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor. Ne diyor?
'BASIN TOPLANTIMIZIN ADI TURPUN BÜYÜĞÜ'
Turpun büyüğü heybede diyor. Dosyalar gizli denilerek şüphelilerin avukatlarına bilgi verilmiyor. Avukatlarına dahi o dosyalar açılmıyor ama Cumhurbaşkanı ne olacak, ne bitecek her detaya vakıf. Neredeyse sabahından akşamına bu işin içinde olan insanlarla irtibat kuracak kadar bu işin içinde mi diye insan düşünmeden edemiyor.
Ama lafa gelince hemen yargı bağımsız. Buradan yargı bağımsız lafının söylendiği, söyleyen kişiye seslenmek istiyorum Sayın Adalet Bakanı'na.
Yargı bağımsız öyle mi Sayın Adalet Bakanı? İşte bugün biz de Cumhurbaşkanından esinlenerek basın toplantımıza tam da bu ismi koyduk. Basın toplantımızın adı Turpun Büyüğü. . Bugün heybeden turp niyetine çok enteresan bir kişilik çıkacak.
Bu kişinin adeta bir infazcıya dönüştürüldüğünü hukuksuzlukların perdesi yapılmaya çalışıldığını, olmayan raporların nasıl iddianameye girdiğini raporların nasıl değişime uğradığını imzasız raporla insanların nasıl suçlandığını, hatta tutuklandığını sizlere ve kamuoyuyla birlikte buradan paylaşacağım.
Müsaadenizle başlayalım. Bildiğiniz gibi Beylikdüzü Belediye Başkanlığım sırasında 2015 yılında yapılan bir ihale nedeniyle hakkımda dava açıldı.
Bu dava halen Büyükçekmece Adliyesi'nde devam ediyor. 7 yıl hapis ve siyasi yasakla yargılanıyorum. Mahkemenin duruşma başlarken hedef koyduğu bitirme süresi 409 gündü. 11 Nisan'a ertelenen duruşma 826. gününde karara bağlanacak mı hep birlikte göreceğiz.
Aslında yargılandığım ihale dosyası hakkında 2020 yılında Danıştay karar verdi. Burada belediye başkanına yani bana ceza sorumluluğu yüklenemeyeceğini karara bağladı.
Danıştay'ın bu kararının altında 5 yüksek yargıcın imzası bulunuyor. Buna rağmen bana dava açıldı. Danıştay'ın 5 yüksek yargıcının benimle ilgili görüşünü yeterli bulmayan mahkeme konuyu bir bilirkişiye emanet etti.
3 Temmuz 2022 günü bu bilirkişi raporunu sundu. Bu sıra dışı bilirkişi Danıştay'ın 5 yüksek yargıcının kararını doğru bulmamıştı. Ve yeni yazdığı raporla bu bilirkişi bu ihalede sorumluluğum olduğunu iddia etti. Bu ifadeler iddianameye de girdi.
Raporuna dayanan savcı iddianamenin 7. sayfasında ne diyor? "Bu bakımdan soruşturmaya konu ve suç teşkil eden eylemler olduğu tespit edilen ihale ile ilgili iç denetçi tarafından hazırlanan raporun üst yönetici olan şüpheli Ekrem İmamoğlu'na sunulmasına rağmen iç denetçi tarafından hazırlanan raporun üst yönetici olan şüpheli Ekrem İmamoğlu'na sunulmasına rağmen ihalenin iptali ve ilgililer hakkında suç duyurusu vesaire herhangi bir işlem yapmadığı yani ben herhangi bir işlem yapmadım tespit edilen şüphelinin cezai sorumluluğu doğacağı açıktır. "
Savcıya göre Beylikdüzü Belediyesi'nin iç denetçisi bu ihale ile ilgili sorunlar tespit etmiş, rapor hazırlamış ve bana sunmuş ama ben gereğini yapmamışım.
Bu iddia çok ciddi ve çok önemli. Yalnız ortada bir sorun var. Çok ciddi bir sorun var. Böyle bir rapor yok. Böyle bir rapor yok. Tekrar ediyorum, böyle bir rapor yok. Olmayan bir rapor bana sunulamayacağı için de sorumluluk ihmali yapmam söz konusu değil. Peki olmayan rapor savcı iddianamesine nasıl giriyor? Olmayan rapor. İnanır mısınız bunu önce bir mülkiye müfettişi yazdı. Bugün tek bir isme odaklanacağımız için başka isim vermeye gerek yok. Bu davanın bilir kişisi de o mülkiye müfettişi de yazıyor bunu. O meşhur mülkiye müfettişi. O da her yerden çıkan. Bu davanın bilir kişisi de tıpkı mülkiye müfettişi gibi iç denetçi raporu olduğunu belirtti. Avukatlarımız böyle bir rapor olmadığını mahkemede ispat etti. Buna rağmen yani olmayan bir rapora rağmen mahkeme iddianameyi kabul etti. Gördüğünüz gibi bu bilir kişi olmayan şeyleri yazacak atıf yapacak kadar rahat bir profesyonel. Başına bir şey gelmeyeceğinden emin. Belli ki arkasında çok güvendiği kişiler var. Özel seçilmiş birisi. Şimdi sizlere bu kişiyi takdim ediyorum.
Heybedeki turpun adı Satılmış Büyükcanayakın.
MAHKEME YANIT VERMEDİ
Olmayan bir raporu yazmış gibi göstererek adli makamları yanıltmaya yönelik girişimi nedeniyle bilir kişi Satılmış Bey ile ilgili suç duyurusunda bulunmasını mahkemeye ilettik. Mahkeme bu talebe cevap bile vermedi.
Cevap bile vermedi. Diyorum ya arkası sağlam, korunaklı bir yerde. Danıştay'ın 5 yüksek yargıcı yerine bilirkişi Satılmış Bey'e itibar edilince mahkemeye doğal olarak itiraz ettik. Mahkeme yeni bir bilirkişi grubu oluşturdu.
Sayıştay denetçisi olarak görev yapmış 3 kişilik uzman bilir kişi heyeti konuyu inceledi. Yeni rapor tümüyle benim ve arkadaşlarımın lehine çıktı. Yani bu kez muhasebe kökenli Satılmış Bey değil 3 emekli Sayıştay denetçisinden oluşan devlet ciddiyetini bilen kişiler raporlar hazırladı. Bu raporun ardından mahkeme dedi ki iki rapor birbiriyle çelişiyor.
O zaman bir üçüncü bilirkişi raporu isteyelim. Mahkeme yine bu kez başka üç emekli Sayıştay denetçisinden bilirkişi raporu istedi.
Yeni bilirkişi raporu geldi. Rapor yine benim ve arkadaşlarımın lehine çıktı. Raporlarda ne diyor biliyor musunuz? Ekrem İmamoğlu'nun ihalede bir sorumluluğu olmadığı gibi ihalede yanlış bir işlem yapılmamış ve kamuyu kara geçiren uygulama yapılmıştır.
Sayıştay'dan emekli 6 denetçi bizi haklı buldu ama bir tek Satılmış Bey haklı bulamadı. Sanırım buraya kadar anlattıklarımla Satılmış Büyükcanayakın isimli bilirkişi arkadaşın profili hakkında aklınızda bir şeyler şekillenmiştir.
'MAHKEMEYİ ALDATACAK KADAR CESUR'
Düşünsenize adam mahkemeyi aldatacak kadar cesur. Olmayan rapordan bahsedecek kadar gözü kara. Normalde böyle bir şeyi bilirkişinin yapması halinde o bilirkişinin ehliyeti iptal edilir.
Öyle değil mi? Ama öyle olmadı. Satılmış Bey'e bu cengaverliği nedeniyle yeni vazifeler ve sorumluluklar verildi. Yani ödüllendirildi. Verilen görevler de ne tesadüf. Ne büyük tesadüf ki hep bizimle ilgili.
Çok enteresan. Varan 1'i anlattık. Şimdi varan 2. Görüldüğü gibi bilirkişi Satılmış Bey'in bize karşı bariz bir art niyeti var. Yani bilir kişilik makamını buradan tenzih ediyorum. Tenzih ediyorum.
Sadece şahsıyla ilgili bu cümleyi kuruyorum. Kesinlikle art niyeti var. İspatlı belgeli. Peki ne oldu biliyor musunuz? 2 Şubat 2024'te İETT hakkında yürütülen bir soruşturmaya yine bilir kişi olarak Satılmış Bey atandı.
İETT avukatları kamu ihalelerinde yetkin olmadığı için Satılmış Büyükcanayakın'ı bilirkişi olarak atanmasına itiraz etti. Savcı yanıt vermeden tam 6 ay bekledi. 6 ay.
Ağustos ayına geldiğimizde hayır bu soruşturmanın bilir kişisi Satılmış Bey olacaktır dedi. Beklendiği ve istediği istendiği gibi bilirkişi Satılmış Bey hiç şaşırtmayacaktır.
İETT aleyhine bir rapor hazırladı. Asılsız tespitlerle dolu bir rapor. Savcı başka bir bilir kişi kabul etmeyince İETT emekli Sayıştay denetçilerinden oluşan bir gruptan bilimsel uzman görüşü talep etti.
Bilirkişi Satılmış Bey'in raporunun hukuken doğru olmadığını ispatlayan bir rapor gönderdi. Bitmedi. Sırada varan 3 var. Her raporunda bizi ve kurumlarımızı suçlayan bu art niyetliliği ispatlanmış bilirkişiye bir görev daha verildi.
Resmen özel olarak sürekli Sayın Bilirkişi bizimle ilgili konunlara atanıyordu. Geçtiğimiz Eylül ayında asfalt firmamız İsfalt ile ilgili yürütülen bir soruşturmada da bilirkişi olarak yine Satılmış Bey tercih edildi.
Savunma avukatlarımız mahkemeye dilekçe vererek bilirkişinin yeterliliği olmadığını belirtti. Pek tabii yine Satılmış Bey'e görevi verdiler. Tahmin ettiğiniz gibi kısa sürede raporunu hazırlayan, çok pratik. Satılmış Bey çok pratik. Kısa sürede raporunu hazırlayan bilirkişi Satılmış Bey şirketimiz ve çalışanlara aleyhine rapor düzenledi.
Tıpkı İETT'de olduğu gibi İsfalt'ta da arkadaşlarımız emekli Sayıştay denetçilerinden bilimsel uzman görüşü talep etti.
Satılmış Bey bu kez hepiniz şaşıracaksınız İstanbul Büyükşehir Belediyesi lehine karar veriyor. Ama inceliği var.
Nasıl? Söyleyeyim. Ha anlatmadan şunu söyleyeyim bu iktidar ağzını yaya yaya yargı bağımsızdır. Yargıyı rahat bırakın.
Hele yargının kararını bir görelim diyor ya gerçekten edeplerini ve utanma duygularını kaybetmişler. Çok net söylüyorum. Edeplerini de utanma duygularını da kaybetmişler.
Hikaye gibi anlatıyorum. Sizler de dinliyorsunuz da bunların her birisi aslında çok büyük skandal. Bizim soruşturmalarımız ne tesadüf ki hep Satılmış Bey'e denk geliyor.
Arkadaşlara sordum. İstanbul'da kaç bilir kişi var diye. Sordum baktılar. 8.806 bilir kişi var. Temel alanı Satılmış Bey gibi muhasebe olan ise 1891 bilir kişi var İstanbul'da. 1891. Ama ne hikmetse o 1891'in sonundaki o 1 eşittir Satılmış Bey bütün dosyalarımızda.
Bize hep Satılmış Bey'in düşmesi tesadüf olabilir mi? Dönelim varan 4'e. Dedim ya Satılmış Bey bu kez kurum lehine rapor verdi.
Ne kadar şaşırtıcı. Ama nasıl? Göreve geldiğimizde geçmişte yapılan usulsüz iş ve işlemlerin tespiti için inceleme başlatılmasını talimatını vermiştim. 2019'un sonbaharında. Göreve geldim 2 ay sonra. Teftiş Kurulumuz çok sayıda dosya buldu.
Çok sayıda suç duyurusunda bulunduk. Hatırlıyorsunuz ki çıkan bu dosyalarımızın tamamı İçişleri Bakanlığı tarafından el konuldu. Siz soruşturma, siz teftiş yapamazsınız ben yapacağım dedi.
O günden bugüne buzdolabında İçişleri Bakanlığı'nda. Belgeli, ispatlı konular ama ne yazık ki çoğu yargıdan döndü. Onlardan biri de 2018 yılında İspark şirketimizde yapılan bir ihale ile ilgiliydi. Usulsüzlük tespit ettik mahkemeye verdik.
Mahkeme 2023 yılında bu soruşturmada ne tesadüf ki yine ünlü bilirkişi Satılmış Bey'i tercih etti. Sonuç ne oldu? Olumlu. Satılmış Bey usulsüzlük var dediğimiz dosya için kusur yok raporu verdi. Niçin? Çünkü 2019'dan önceydi. 2019 öncesi döneme karşı son derece nazik olan Satılmış Bey maşallah 2019'dan sonra cengaver oluyor o şahin kesiliyor.
Hani siyaset yargıya müdahale etmiyordu. Bunu iddia eden Sayın Bakan'ın bu evraklara tek tek bakmasını dilerim. Ama şuna da bakmak lazım.
Nedir bu Satılmış Bey sevdası? Hayatımıza Satılmış Bey isimli kişi bu kadar nüfuz ettirilince tabii ki durmadık araştırmaya başladık.
Kimdir bu diye araştırmaya başladık. Bir baktık ki bu arkadaşa nedense hep Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin dosyaları düşüyor. Çok tesadüf. Hayri Ünen'i zamanında Şişli, Şükrü Genç döneminde Sarıyer, Ali Kılıç döneminde Maltepe, Küçükçekmece, Cumhuriyet Halk Partisi döneminde liste uzayıp gidiyor.
Peki az önce dediğim gibi 8.000'den fazla bilir kişisi olan İstanbul'da neden hep Satılmış Bey tercih ediliyor? Bu Satılmış Bey bilir kişisinin marifeti ne? Satılmış Bey'i kim anlatalım. Kendisi emekli bir vatandaş.
Nereden emekli? Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'ndan. Bakanlıktaki görevi ne? Ayniyat saymanı. Sonra bilir kişiliğe başlamış. Kooperatif davalarına bakıyor. Daha sonra Çorlu Tekirdağ Çerkezköy'deki davalarda da bilir kişilik yapıyor. Çerkezköy ismi bir kısım arkadaşların dikkatini çekmiş. İsmini vermeyelim.
Çünkü verince hemen soruşturma başlıyor benim hakkımda. 2014 16 yıllar arasında şu anda çok ünlü bir yargı mensubumuz Çerkezköy'de de hakim. Acaba insan hiç karşılaştılar mı? Tanışırlar mı? Yoksa sadece tesadüf mü diye merak etmeden duramıyor.
Bir soru daha sorayım. İstanbul'un bu çok ünlü bilir kişisi Satılmış Bey'in Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde sahte bilir kişi raporu yazmak iddiasıyla yargılandığı bir dava oldu mu?
Satılmış Bey sevdalısı savcılar herhalde bu sorunun cevabını biliyordur.
Değerli kıymetli vatandaşlarımız, dinlediniz, gördünüz. Gerçekten ortada büyük bir garabet var. Ama şimdi ortaya koyacaklarımız gerçekten başka bir boyutta.
Çünkü insanların hayatını, haysiyetini, özgürlüğünü perişan edecek boyutta. Dananın kuyruğu çoktan koptu da şimdi bu varan 5'te buradaki kopuş başka bir boyutta.
'SATILMIŞ BEY BEŞİKTAŞ VE ESENYURT OPERASYONLARINDA KARŞIMIZA ÇIKIYOR'
Bu maharetli kişi, bilirkişi, Satılmış Bey, son olarak nerede karşımıza çıktı biliyor musunuz? Geçtiğimiz haftalarda yapılan Beşiktaş ve Esenyurt operasyonlarında.
Eğer bir konu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni ve Ekrem İmamoğlu'nu ilgilendiriyorsa, savcıların konuyu bize bağlama arzusu varsa Ekrem İmamoğlu'na, bilin ki maharetli bilirkişi Satılmış Bey de o dosyaya hemen eklemleniyor.
Adeta, alo, Satılmış Bey hemen imdada yetişiyor. Şak diyorlar, tak diye rapor çıkıyor. Beşiktaş ve Esenyurt operasyonları ile İBB şirketlerinin bağı şöyle.
Savcılığın son Beşiktaş ve Esenyurt operasyonları 236 tire 201 numaralı dosya üzerinden yürüyor. Bildiğiniz gibi bu dosya bu arada gizli dosya, gizli bir dosya.
Ama bu dosya aynı zamanda İETT, İSFALT ve İKTAŞ'ı da ilgilendiriyor. Çünkü bu dosya aslında bu 3 kurumumuzdan savcılıkça alınan 16 ihale dosyası ile ilgili.
Düşünün, savcı yeni bir soruşturma numarası bile almadı. Bize ait olan bu savcı bu numaralı dosyaya Beşiktaş'ı ve Esenyurt'u dahil ederek o gizli dosya içerisinden yürüttü.
Bizim dosyadan hareket etti. İlinti kuruyor yani. İlinti kuruyor. Öğrendik ki bu dosya içinde bir bilirkişi ekibi kurulmuş. Burası çok önemli. Bu kez iyi bir yanı var. Heyet üç kişilik. Şaşırmayacaksınız, üç kişiden birisi tanıdık. Tabii ki Satılmış Bey. Diğer iki bilir kişinin adını etik olması adına vermiyoruz. En azından Satılmış Bey bu kez tek değil.
O gibi istediği şekilde at koşturamaz diye insan düşünüyor. Peki öyle oluyor mu? Birlikte görelim. Şu an ekranda Satılmış Bey bilirkişisinin adını da gördüğünüz bilirkişi raporunun bir sayfası var. 3 Ocak 2025 tarihli.
Bu raporda tutuklu Esenyurt Belediye Başkanımız Profesör Doktor Ahmet Özer ile ilgili bir bölüm var. Orada aynen şöyle diyor: Ahmet Özer'in belediyeyi sevk ve idare etmek görevini ihlal ve ihmal ettiği ve kötüye kullandığı hükmü kapsamında değerlendirildiği.
Yani baktığınızda 3 Ocak tarihli 3 bilir kişi heyetinin raporunda, 3 bilirkişi heyetinin raporunda belediye başkanımız suçlanıyor. Böyle düşünmekte haklısınız çünkü kurallar belli.
Kural diyor ki çoklu bilirkişi belirlendiği hallerde her bilirkişi ayrı ayrı rapor veremez. Ayrı ayrı rapor verebilmek için muhalefette kalan bilirkişi önce karşı oy yazısı yazmalı, sonra bilirkişi raporu vermelidir. Bunu ben demiyorum.
Adalet Bakanlığı bilir kişilerin uyacağı rehber ilkeler ve bilirkişi raporlarında bulunması gereken standartlar bölümünde Adalet Bakanlığı diyor. Sayın Bakan burayı iyi dinleyin. Çünkü sizden yanıt bekleyeceğim.
Bakalım sizin bahsettiğiniz o yargı ne kadar bağımsız. Ne diyor? İşte burada yazılı. Bilir kişilerin kurul halinde görevlendirilmeleri halinde bir araya gelerek toplantılar yapmak suretiyle müzakerelerde bulunmaları ve bilirkişi raporunu birlikte hazırlamalarının kurul halinde görevlendirmenin bir gereği olduğu göz ardı edilmemelidir.
Kurul halinde bilirkişi görevlendirmelerinde muhalefette kalan bilirkişi aralarında yaptıkları müzakere sonrasında bilirkişi raporuna karşı oyunu belirten imzayı attıktan sonra ayrı bir rapor verebilir.
Aynı şekilde Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 67/2 maddesine göre de birden çok atanmış bilirkişiler değişik görüşleri yansıtmışlarsa veya bunların ortak sonuçlar üzerinde ayrık görüşleri varsa bu durumu gerekçeleri ile rapora yazarlar.
Şimdi size 3 Ocak tarihli bilirkişi raporunun alemet, bu bütün mucizesini söyleyeyim mi? Esas skandal burada. Bu raporda diğer iki bilirkişinin imzası yok
Bu raporda diğer iki kişinin, yani Satılmış Bey'in dışında bilir kişilerin imzası yok. Sadece Satılmış Bey bilir kişisinin imzası var. Raporu hazırlayan da o.
Yani yazılı tüm yasalara ve tüm teamüllere aykırı bir durum var. Kuralları okudum sizlere. Üçünün de imzası olması lazım.
Üçünün de imzası olması lazım. Bilirkişi Satılmış Bey bu raporu diğer iki bilirkişiye götürüyor ama onlar imzalamıyor. Burada belediye başkanı suçlanamaz diyorlar.
Heyet olarak bilirkişi atayan savcılık ne yapıyor? Her şeyi bildiği halde bu geçerliliği olmayan raporu baz alıyor, 13 Ocak günü de Beşiktaş ve Esenyurt operasyonu yapılıyor.
Altını çizelim. Salt bilirkişi raporu ile operasyon yapılmasa da tek kelime ile hiçbir hükmü olmayan rapor Ahmet Özer'i şüpheli yazıyor, şüpheli yapıyor. Operasyon haberlerini gören diğer iki bilirkişi hemen adliyeye gidiyor ve giderek kendi hazırladıkları ve imzaları bulunan bilirkişi raporunu savcıya sunuyor. Bu rapor iki imzalı.
Bu sorumluluk sahibi iki bilirkişi hemen koşarak gidiyor ve raporu veriyor. İşte o raporun ilk sayfası burada. Gördüğünüz gibi şüpheliler arasında Ahmet Özer yok. Ahmet Özer yok. O yüzden kapattık isimleri.
Savcının yanıtı ilginç. Burada sorun yok. Herkes ayrı ayrı rapor vermiş sayılır. İşte iki farklı bilirkişi raporunun ilk sayfaları. Koyu renkli olan, koyu renkli olan Satılmış Bey bilir kişisinin raporunda belediye başkanımız Ahmet Özer şüpheli, diğer iki bilir kişinin hazırladığı raporda Ahmet Özer şüpheli değil, listede adı yok.
Savcılık ne yaptı? Savcılık teamüle ve CMK'ya aykırı şekilde malum bilirkişinin raporuyla belediye başkanını itham etti ve bir kez daha tutuklama kararı verdi.
Olacak iş değil yani. Olacak iş değil. Sorun yok. Herkes ayrı rapor vermiş sayılır diyen savcı gördüğünüz gibi gerçeklerle hareket etmiyor. Kurallar yasalar herkes ayrı ayrı rapor verebilir demiyor. Başka şeyler söylüyor.
Az önce kuralları yazdım size. Burada yapılan bütün bu usulsüzlüklere, bütün bu hedef odaklı ne yazık ki kötü niyetli bilirkişi raporu üzerinden çoklu bilirkişi kararı ya ortak çıkar ayrılık varsa aynı rapora gerekçeli gerekçeleriyle yazarlar diyor.
Bunu görmüyor. Görmüyor. Bilirkişi heyetse tek imzayla gelen raporu kabul edemezsin diyor. Az önce okudum. Demek ki savcılara 100 gün önce cezaevine attıkları belediye başkanımızı suçlamak için bir gerekçe lazımdı ve adına sahte diyebileceğimiz bir bilirkişi raporuyla bu sağlandı. 65 yaşındaki profesörü bir gecede terörist ilan edip cezaevine attılar ya.
'AHMET ÖZER'İ NASIL TUTUKLARSINIZ'
Elleri yüzlerine bulaştırdıkları için hala 100 gündür iddianamesini bile yazamıyorlar. Tutuklama ve iddiaların dayanağı olmadığı için tutuklu kalsın diye adeta dünyanın bütün günahlarını ayak oyunlarıyla Ahmet Hoca'ya yıkma telaşı içerisinde kötü niyetli bir raporun peşinden giderek bir savcının kararıyla telaşla karar veriyorlar.
Şimdi Ahmet Özer'e tutuklama kararı talep eden savcıya ve bu kararı veren hakime, hakime soruyorum. İhalede sorumluluğu olmadığı, iki bilirkişi imzasıyla belirtilen belediye başkanımızı yasal hiçbir hükmü olmayan bir raporda savcıya ve hakime soruyorum.
ADALET BAKANI TUNÇ'A: BUGÜNE KADAR SİZ SADECE TWEET ATTINIZ
Nasıl tutuklarsınız? Evet Sayın Adalet Bakanı. Duydun ya da duyacaksın bunları. Bunların hepsini kelime kelime inceletmeni, duymanı ve ona göre Adalet Bakanı olarak hareket etmeni istiyorum. Bir vatandaş olarak istiyorum, vatandaş.
Bu ülkede 86 milyonun her bireyi adalet isteme hakkına sahiptir. Bunlara varsa iki kelamın edecek olduğun umarım bu yargı mensuplarının işlemlerini inceleme sorumluluğu yargı mensuplarının incelenmesini işlemler yapılmasının sorumluluğu umarım sizin boyunuzu aşan bir sorumluluk değildir.
Gerçekten bunu görmemiz için daha önce defalarca duyurduğumuz birçok hukuksuzluğa rağmen tek bir hamleniz olmadı.
Şimdi hızla HSK'yı bu konuda harekete geçirmelisiniz. Hızla Hakimler Savcılar Kurulu'nu harekete geçirmelisiniz. Bu yargı mensuplarının iş ve işlemlerini takip etmek, doğruluğunu soruşturmak sizin bakanı olduğunuz HSK'nın görevi.
Sizi sakın bana bağımsız yargı cümlesiyle bir tweet atmayın. Sizi görevinizi yapmaya ve acilen yapmaya davet ediyorum. Ama buradan bir iddiada bulunacağım. Yapamayacaksınız. Gücünüz yetmez. Tersi mi diyorsunuz? Şaşırtın beni.
Ama gücünüz yetmez. Sözünüz İstanbul'da geçmez. Çünkü milletin bağlı olduğu hukuk kuralları değil, hukukun yürütülmesi ile ilgili tepeden tırnağa tanımlanmış ülkemizin en üst yargısından en ücra köşesinde görev yapan mensuplarına varıncaya kadar sistemli yürümesi gereken bir süreç değil başka bir bağlılık ve bağımlılık var.
Adliyede koridorlarda duyulan bir ses herkesin kulaklarında çınlıyor. Bakan bize karışamaz. Bakan bize karışamaz diyenlerin olduğu bir yerde bugüne kadar siz sadece tweet attınız.
Sadece tweet atmanıza, onun da metni belli. HSK'yı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile ilgili harekete geçirmek için mangal gibi adalet yüklü bir yürek lazım.
Sonra da hukukun üstünlüğünü bu millet adına namus sayıp dert edinmek lazım. Ne güzel söz değil mi? Sırtını ona yasla dünyanın en mutlu insanı ol. Kurban olayım. Sözün güzelliğine bakar mısınız? Devletin dini adalet.
Devletin dini adalet değil mi? Keşke bütün bu sözlerimi yanıltsanız da ben de sizden özür dilesem. Keşke harekete geçseniz, keşke.
ERDOĞAN'A: SİZİN TURP ZANNETTİKLERİNİZ BU MİLLETİN GÖNLÜNDE ZERRE YER ETMEZ
İmamoğlu konuşmasının devamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslendi:
Sayın Cumhurbaşkanı. Sizde böyle maharetli bilirkişi Satılmış Bey'ler oldukça siz de binlerce bilirkişi arasından nokta atış Satılmış Bey bilirkişisini bulan yargı mensupları oldukça bir davanın öncesinde ya da yürüyen sürecin öncesinde heybenizde büyük turplar taşıdığınızı düşünebilirsiniz.
Ne var ki sizin turp zannettikleriniz bu milletin gönlünde zerre yer etmez. Bağımsız yargıyı ve adalet sistemimizi ters düz etmek kumpaslarla siyasi istikballer için kullanmak sizden öncekilerin nasıl hatta sizin döneminizde bile bunu yapanların nasıl ayağına dolaştıysa yarın da emin olunuz ki sizin ayağınıza dolaşacak.
Milletin verdiği yetkiyi yargı kumpaslarıyla iç edemezsiniz. Haramdır, haramdır. Böyle yaparsanız millet size hakkım haram olsun der. Kul hakkı yemeyin, günahtır. Kul hakkı yiyen bunun bedelini bu dünyada da öbür dünyada da ödeyemez.
Sayın Cumhurbaşkanı, turpun büyüğü senin heybenden çıktı. Senin heybenden çıktı. Aslında işin çok kolay. Bu kadar heybe sırtında taşımana gerek yok. Bu kadar yük taşıyacağına, bu kadar yük taşıyacağına kendini sadece milletin sandıktaki vicdanına emanet ettiğin an rahatlayacaksın.
Yastığa başınızı koyduğunuzda huzurla uyumak kadar güzeli yoktur. Ben geceleri Allah'ıma bin şükür huzurla uyuyorum.
Rüyamda beni korkutacak bir kişi bile yok. Bunu huzurla uyuyamayan düşünsün. Allah size de nasip etsin. Bunu buradan özellikle temenni ediyor ve duayla diliyorum.
ENDİŞENİZ VAR MI SORUSUNA YANIT: GEMİLERİ YAKTIM
İmamoğlu, basın toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin ‘sizin de kapınıza gelmelerinden endişe duyuyor musunuz?’ sorusuna İmamoğlu, şu cevabı verdi:
“Sonuçta ben yıllar öncesinden bir karar verdim. Bir iş insanıyken, meselede bir sorumluluk yüklenme adına yola çıktım. Ama bu kutsal yolculukta, milletine hizmet etme yolculuğunda endişeyi, kaygıyı ruhundan söküp atarak yol yürüyen bir insanım. 2019’dan sonra farklı bir evreye dönüştü bu yolculuk. 31 Mart 2018 tarihi benim için büyün endişeleri hayatımdan sildiğim milat bir gündür. 6 Mayıs 2024’ten sonra da ‘gemileri yaktım’ diyebileceğim bir yolculuğun temellerini attım.”
ADAYLIK SORUSUNA YANIT
İmamoğlu "Bu baskı sürecinde Cumhurbaşkanı adayının erkenden açıklaması gerektiğini düşünüyor musunuz" sorusuna ise şu yanıtı verdi:
"Şu anda çok yoğun ve baskıcı bir ortam var, siyasetin bu tarafına girmeyeceğim. Zaten partimiz gereken çalışmaları yapıyor, gereken açıklama gereken zamanda parti genel başkanımız tarafından yapılacaktır. Ben bugün siyaset ve yargı çerçevesinde kalmak istiyorum."
JET SORUŞTURMA
Yaklaşık bir buçuk saat süren basın toplantısı bittikten dakikalar sonra 'görev yapan bilirkişi ya da tanığı etkileme' suçlamasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma başlatıldı.