Komisyon ismini belirledi: İlk toplantıda siyasi parti temsilcileri hangi vurguları yaptı?

Kürt sorunun çözümü bağlamında Meclis'te kurulan komisyon ilk toplantısında komisyonun ismini, 'Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu' olarak belirledi. Numan Kurtulmuş'un açılış konuşmasını yaptığı tarihi toplantıda siyasi parti temsilcileri de komisyona dair görüşlerini ifade etti.

Komisyon ismini belirledi: İlk toplantıda siyasi parti temsilcileri hangi vurguları yaptı?

Artı Gerçek - Kürt sorununun çözümü bağlamında gerekli yasal düzenlemeler için Meclis’te kurulan komisyon, ilk toplantısını gerçekleştiriyor. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un üye milletvekillerini davet ettiği komisyon toplantısı Meclis Tören Salonu'nda yapıldı.

Komisyonda yer alan siyasi parti üyeleriyle bir araya gelen Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş toplantının açılış konuşmasını yaptı.

Kurtulmuş, açılış konuşmasında “Asıl meselemiz hiç şüphesiz anayasa yazmak, hukuk reformu yapmak ya da tüm meseleleri bir anda çözmek değildir. Meclis'in halkın sesi olmanın yanında toplumsal barışın taşıyıcısı, kardeşliğin teminatı, çözümün meşru adresi olduğunu hatırlatma iradesidir" ifadesini kullandı.

'ARTIK EŞİTLİĞİ KONUŞMA ZAMANI'

Kurtulmuş'un konuşmasından satır başları şöyle:

"Örgütün kendini feshederek silahların tamamen susturulması ile başlayan süreç, herhangi bir kişi, kurum ya da siyasi yapının değil doğrudan doğruya aziz milletimizin meselesidir. Meclis Komisyonunun da kıymeti tam buradadır. Bu komisyon, toplumun manevi dokusunu tahkim etmeye, kardeşliği kalıcı kılmaya ve farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak kabul edip ortak yaşamı güçlendirmeye dönük bir çağrıdır.

Yeni dönem siyasetin, düşüncenin ve vicdanın daha çok konuşulduğu bir dönem olmak zorundadır. Ancak artık güvenliğin yanı sıra özgürlüğün, eşitliğin ve adaletin imkanlarını ve gücünü daha da yüksek sesle konuşmanın zamanı gelmiştir. Bu komisyonun bir diğer misyonu da budur.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra birbirinden koparılan, aralarına tel örgüler çekilen halklar artık yeniden birbirlerini daha yüksek sesle duymayı hak ediyor. Attığımız her adım bu kadim coğrafyada barış ve kardeşliği tahkim etmeye yönelik olmalıdır. Bu çerçevede ‘terörsüz Türkiye’, aslında açıkçası terörsüz bir bölge demektir. Değerli milletvekili arkadaşlarım, aziz milletim; gayet açıktır ki Türk-Kürt kardeşliği coğrafyamızın asli konusudur.

'YENİ BİR ANAYASA YAZMIYORUZ AMA KARDEŞLİK CÜMLELERİ KURACAĞIZ'

Küresel şartlar ve bölgesel gelişmelerin kırılganlığına rağmen, içeride birliğimizi büyütmek, toplumsal huzuru pekiştirmek; dışarıda ise bölgesel barışı korumak mecburiyetindeyiz. İç cephemizi tahkim etmek, Türkiye'nin istikrarını kurumsal bir siyasal akla oturtmak zorundayız. Meclis, hakikati duyan, toplumu hisseden ve vicdanını temsil eden, şüphesiz en yüksek demokratik çatıdır. Biz bu komisyonda yeni bir anayasa yazmıyoruz belki, ama kardeşlik cümlelerini kuracağız ve birlikte hareket edeceğiz. Meclisimiz, bin yıllık kardeşliği yeniden hatırlatmakla kalmayacak, siyasal düzlemde yeniden tarif edecektir.

Bilinmelidir ki, şahit olduğumuz silah bırakma süreci bir pazarlığın sonucu asla değildir. Milletimizin huzura ve birliğe dair kararlılığının sonucudur ve bunun yansımasıdır.

Bu komisyon sözünü yükselten herkesin yeridir. Yeter ki ortak kelimelerimiz barış ve kardeşlik olsun.

Büyük şair Ahmedi Hane’nin düşünceleri ile ifade edersek, ‘Halkların kalbi, adalet ile birlikte atarsa millet olur. Dil değişir, kıyafet değişir, coğrafya değişir, ortak duygulara baki kalır.’ Bu açıdan tartışmanın doğru mecrası Meclis ve onu temsilen bugün burada oluşturduğumuz komisyondur.

'HER ADIM ŞEFFAF VE KAPSAYICI ŞEKİLDE YAPILACAK'

Dikkat çekmek isterim; bugün burada tüm partilerin temsilcileri var. Diyebiliriz ki bu salon toplumun yüzde 98’ini temsil ediyor. Bir iradenin yansımasıdır. Her bilgilendirme ve adım şeffaf ve kapsayıcı şekilde yapılacaktır. Bu çatı altında yürütülen her çalışma halkın gözü önünde ve millet iradesinin güvencesi ile yürüyecektir. O yüzden komisyonun işleyiş prensiplerini ilk günden itibaren açık şekilde ifade etmek zorundayız. Bunlardan ilki şeffaflıktır. Milletimiz her adımı bilmelidir. Toplumun gerçekleştirilenleri öğrenmeye hakkı vardır. Bir diğer prensibimiz açıklık olmalıdır. Çünkü saklı gündemlerin örtük hesapların, toplumsal barışa hiçbir katkısı yoktur. Üçüncü temel ilkemiz ise hiç şüphesiz çoğulculuk olmalıdır. Çünkü bu topraklar tek renkle değil çok sesle çok kültürle anlamlıdır.

BASIN BİLGİLENDİRMESİNİ MECLİS BAŞKANLIĞI YAPACAK

Komisyon çalışmaları hakkında kamuoyunun ve basının bilgilendirilmesi yalnızca Meclis başkanlığı tarafından yürütülecektir. Çünkü süreci zehirleyebilecek ve provoke edebilecek açıklamalara itibar edilmemesini sağlamak da bu komisyonun başlıca görevlerinden birisidir. Yerinde, zamanında doğru bilgilendirme basın yoluyla kamuoyuna verilecektir.

'KÜRDÜN ONURU TÜRK'ÜN GURURU'

Komisyon, müzakereci bir istişare organı olarak hareket edecektir. Komisyonun görev ve sorumlulukları aslında özellikle silah bırakma sürecinin millet adına takibi büyük önem taşımaktadır. Bu süreç hukuki, sosyalzemini ile siyasal dili ile dikkat ile izlenmeli, yönlendirilmeli ve gerektiğinde öneriler sunulmalıdır. Burada önemli bir hususu da vurgulamak istiyorum. Hiç şüphesiz bu sürecin en önemli hususiyetlerinden birisi de toplumun psikolojinin iyi bir şekilde yürütülmesidir.

Kürdün onurunu korumayan bir dil, Türk’ün gururunu hiçe sayan bir söylemin barışa değil yeni kırılmalara neden olan yaklaşımlar olduğunu ifade etmek isterim. Birlikte yaşamı sağlamak için buradayız.

'YASAL DÜZENLEME ÖNERMEK DE KOMİSYONUN SORUMLULUĞU'

Barışı kalıcılaştıracak yasal düzenlemelerin önerilmesi de hazırlanması da bu komisyonun sorumlulukları arasındadır. Ortaya çıkacak ihtiyaçlar doğrultusunda öneriler geliştirmek, raporlar sunmak, analizler yapmak ve bunları Meclis’in genel iradesine taşımak da bu yapının asli görevidir.

Provokasyonlar her zaman her dönemde olabilir. İçerden ve dışardan gelecek hamleleri bertaraf edecek çoğulcu demokratik yapımızdır. Bu yüzden çalışmalarımıza sadece siyaset kurumu değil, toplumun bütün kesimleri de dahil edilecektir. Kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları, üniversitelerin bu konulardaki katkıları kıymetli olacaktır. Basın, siyasi magazinden uzak halkı doğru bilgilendirmek ile akademi soğukkanlılıkla ele almak ile sivil toplum sahadaki ihtiyaçları dile getirmek ile görevlidir. Hiç kimse dışarda bırakılmamalıdır.

Sonuç olarak; bu masa milletin vicdanı ile aklı ile irfanı ve inancı ile kurulmuştur. Demokratik, çoğulcu ve herkesin kendini ait hissettiği bir Türkiye’yi inşa edeceğiz."

Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyonun açılış konuşması sonrasında komisyondaki siyasi parti temsilcilerinin değerlendirmeleri için grubu bulunan siyasi parti temsilcilerine 20’şer, grubu bulunmayan komisyon üyelerine ise 10’ar dakika konuşma süresi verildi.

DEM PARTİLİ KOÇYİĞİT: KOMİSYON TARİHSEL BİR FIRSAT SUNUYOR

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de komisyon toplantısında konuştu. Köklü bir sorun olan Kürt sorunun çözümünün yıllarca ertelendiğini, bunun yapısal sorunlara yol açtığını dile getiren Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Kürt sorununun demokratik, siyasal ve barışçıl yöntemlerle çözüm yollarını ele almak üzere aslında bugün bir aradayız" dedi.

Gülistan Kılıç Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kürt sorunu yalnızca Kürt halkının yaşadığı özgürlük ve eşit yurttaşlık sorunları çerçevesinde değil, aynı zamanda evrensel hukuk, özgür siyaset, kardeşlik hukuku ve hukuk devleti ilkesinin işlerliği, demokrasinin niteliği, toplumsal barışın kalıcılığı ve ortak eşik eşit yaşamın temel adil adımlarıdır. Eşit yaşamın adil temeller üzerinde kurulması bağlamında ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda komisyonumuzun çalışmaları kalıcı, kapsayıcı çözüm yollarının tartışılması, belirlenmesi, çözüm aşamalarının kolaylaştırılması açısından tarihsel bir fırsat sunmaktadır.

'KALICI BARIŞ DEMOKRATİK ÇÖZÜMLE MÜMKÜN'

Kürt kimliği başta olmak üzere çoğulculuğun, farklı kimliklerin, farklı inançların, reddine ve tekçiliğe dayalı bir sistemin inşası nedeniyle bu sorun ortaya çıkmış, isyan, çatışma, şiddet sarmalında kendisini dışa vurarak günümüze kadar güncelliğini koruyarak gelmiştir. Kimlikleri dışlayıcı, tekçi sistem demokrasinin önünde ciddi sorunlar yaratmış, Cumhuriyetin güçlü bir demokrasi ile buluşmasını, hak ve adalet temelli eşit yurttaşlık hukukunun oluşturulmasını da engellemiş. Gelinen noktada Kürt sorunu başta olmak üzere temel sorunlarımızın güvenlikçi yaklaşımlarla demokrasiyi ve özgürlükleri sürekli erteleyen bir anlayışla çözülemeyeceği ortadadır.

Tabii ki Kürt sorunu birçok soruna kaynaklık etmektedir. Bugünkü Alevilerin eşit yurttaşlık sorunu da, emekçinin alamadığı hakkı da, kadınların eşit yurttaş olmaması da ve bu ülkenin demokratik teamüllerden uzak olması da Kürt sorunundan, yani bu ülkenin kök sorunundan bağımsız ele alınamaz. Bu vesileyle, her meseleye demokratik, eşitlikçi ve çoğulcu bir perspektifle bakılmasının bugün artık elzem olduğunu belirtmek isteriz.

Kalıcı barış, meşru, kapsayıcı bir siyasal zemine oturan demokratik bir çözüm süreciyle mümkündür. Bu nedenle, demokratik siyasetin hem çözümün zemini hem de öznesi olması gerektiğine inanıyor ve bunu ısrarla vurguluyoruz.

Sayın Öcalan'ın sorunların çözüm yolu olarak demokratik siyaseti referans göstermesi, demokratik siyasal yolların ve kanalların ne denli önemli olduğunu bir kez daha teyit etmektedir.

NE YAPILMALI?

Bu komisyonun da barışın dilini ve demokratik siyasetin zeminini güçlendiren bir perspektifle çalışacağına olan inancımızı belirtmek istiyoruz. Bu çerçevede, demokratik katılım yalnızca bireysel değil, kolektif hakları ve siyasal temsil imkânlarını da içermelidir. Katılım, seçimle sınırlı kalmamalı; karar alma süreçlerine eşit erişim, yerinden yönetim, yerinden yönetimin güçlendirilmesi ve halkın iradesine saygıyı da içermelidir. Bugün halkın iradesiyle seçilen yerel yöneticilerin kayyım politikalarıyla görevden alınması, yalnızca Kürt halkının değil, tüm yurttaşların demokratik haklarını sınırlandıran bir süreçtir.

Aynı şekilde ana dil hakkı da yalnızca pedagojik değil, varoluşsal bir meseledir. Ana dilde eğitim, kamu hizmetlerine erişim, kültürel üretim imkânları, Kürt halkının eşit yurttaş olarak yaşamasının temelidir. Bu hakların güvence altına alınması, kültürel çoğulculuğu esas alan bir hukuk düzenine geçiş için önemlidir. Bu nedenle, Kürt halkının demokratik siyaset katılımını güçlendirecek yapısal adımların belirlenmesi hem toplumsal barışı hem de anayasal demokrasiyi güçlendirecektir. Demokratik toplum, özgür demokratik yaşamın olmazsa olmazıdır.

Sayın Öcalan’ın dediği gibi, bu topraklar artık demokrasiyi hem hakkı hem de görevi olarak bilenlerin yaşadığı bir ülke olacaktır.

AHMET ŞIK'TAN CAN ATALAY VURGUSU

Grubu olmayan ancak Meclis'te temsil edilen siyasi partilerden Türkiye İşçi Partisi (TİP) adına konuşan İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, kendisi yerine komisyona katılması gereken milletvekilinin Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Can Atalay olması gerektiğini belirterek, "Böylesi önemli bir süreçte, ‘Demokrasi, Barış ve Eşit Yurttaşlık’ üzerine son derece yetkin bir hukukçu olan Can’ın Silivri’de diğer bir dizi siyasi tutsak ile hala rehin tutuluyor olması bu Meclis’in utanç vesikalarından biridir" dedi.

Şık, konuşmasında komisyonun kapsamı ve çalışma şekline ilişkin şunları söyledi:

"Biz, Kürt sorununu, Osmanlı dönemindeki Kürt ayaklanmalarından bugüne ulusal mücadelelerin tarihselliği içinde ele alıyor ve sermaye egemenliğinin bir sonucu ve sınıf mücadelesinin bir başlığı olarak görüyoruz. Yoksul Kürt emekçileri Türkiye işçi sınıfının önemli bir unsurudur; Türk ve Kürt emekçi halklarının tarihsel çıkarları hiç şüphesiz ortaktır. Barışın tesis edilmesinde en başta şiddetin durmasına ve silahların susmasına ihtiyaç duyulduğu açıktır. Bu bağlamda silahları bırakma çağrısı, PKK’nin fesih kararı ve geçtiğimiz günlerde gerçekleşen silah yakma töreni çok hayati adımlardır. Bu adımların atılmasından umutlanmaktayız. Ancak çok boyutlu sorunlar yumağının ortasında bu nedenle biz, barışın yalnızca silahların bırakılmasıyla tamamlanacak pasif bir hâl değil; demokrasi ve eşit yurttaşlık temelinde kurulacak aktif bir çözüm olduğuna inanıyoruz. Önümüzdeki dönemde atılması gereken adımlar da bu yaklaşıma dayanmalıdır.

TİP ATILMASI GEREKEN ADIMLARI SIRALADI

Van’a kayyum atanırken İzmir’de demokratik yaşam olmaz. Esenyurt’a kayyum atanırken ya da Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Can Atalay, Ekrem İmamoğlu haksız yere içeride tutulurken de demokratik bir çözümden söz edemeyiz. Bu doğrultuda, Kürt halkının özgün ve özgül konumunu gören ama geniş anlamda bir demokratikleşme sorununun altını çizmek zorundayız. Dolayısıyla, toplumsal barış ve demokrasi için Türkiye’de eşit bir yurttaşlık atmosferinin tesisi için atılması gereken acil adımları şöyle görüyoruz:

Türkiye’nin adalet, özgürlük, demokrasi ve eşit yurttaşlık ihtiyacı istisnasız herkes için haktır ve uygulanması bir zorunluluktur. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları istisnasız uygulanmalı ve komisyon bu yönde yazılı ortak irade beyanı sergilemelidir. Başta, tamamen keyfi uygulanan Terörle Mücadele Kanunu kaldırılmalı; temel hak ve özgürlükleri sınırlayan ve kriminalize eden, düşünce ve ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşlerini engelleyen TCK’nin ilgili hükümleri ve 2911 sayılı kanun evrensel hukuk normlarına uygun hale getirilmelidir. Hasta tutsakların tahliye süreçlerinin hızlandırılmasına dönük yasal değişiklik yapılmalıdır. Başta Barış Akademisyenleri olmak üzere hukuksuz KHK’lerle işsiz bırakılanların görevlerine iadeleri ile geriye dönük haklarının tazmini sağlanmalıdır. Kayyumlar derhal kaldırılmalı ve seçilmişler görevlerine iade edilmelidir. Anadilinin, eğitim dahil her alanda kullanılması için imkanlar geliştirilmelidir. Suç işleyen kamu görevlilerinin yargılanmalarının önündeki yasal engeller kaldırılmalıdır. Ayrıca, Türkiye’de Kürtlerin bir sorunu olmadığı algısı yıkılmak ve toplumsal barış sağlanmak isteniyorsa, adalet, hakikat ve hafıza komisyonları kurulmalı ve bunlar işletilmelidir. Toplumsal bir barış ancak böyle sağlanabilir. Bunlarla birlikte, ilk elden, komisyon çalışmalarının son derece şeffaf yürütülmesinin bir zorunluluk olduğunu söylemek zorundayız.

Komisyonun adının da bu yüzden, bu başlıkları içerecek ve komisyonun ana amacının bu olduğunu gösterecek biçimde 'Barış, Demokrasi ve Eşit Yurttaşlık Komisyonu' olmasını öneriyoruz."

EMEP'Lİ BAYHAN: ASKERİ YÖNTEMLERLE KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEZ

Grubu olmayan bir diğer siyasi parti olan Emek Partisi (EMEP) adına konuşan İstanbul Milletvekili İskender Bayhan da PKK'nin silah bırakmasına karşılık olarak sürecin sağlıklı devam edebilmesi için sınır ötesi operasyonların durdurulması gerektiğini, askeri yöntemlerle Kürt sorununun çözülemeyeceğini söyledi.

Bayhan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Biliyoruz ve istiyoruz ki komisyon tarihi adımlar atmak üzere pratikte doğru bir tutum, doğru bir hat, barıştan, demokrasiden, kardeşlikten yana bir çizgi sürdürür. Yıllardır bu ülkede silahların susması, operasyonların durması, askeri yöntemlerle Kürt sorununun çözülemeyeceğini, barışın, demokratik siyasal çözümün esas olması gerektiğini söylüyoruz. Bunu söyleyenler yıllardır nasıl bir muameleyle karşı karşıya kalıyorlar ve devlet tutumu bunu isteyenlere ne muameleler yaptı hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla Kürt sorununun askeri yöntemlerle değil, demokratik barışçıl yöntemlerle çözülmesi için çalışan işçi sınıfının önderlerinin, emekçilerin, aydınların, siyasetçilerin bu olgunlukla, gerçeklikle bugün bu tartışmayı yapıyor olmasını önemsememesi gibi bir şey söz konusu olamaz. Silahların susması, barışın tesisi, operasyonların durması en başta bu emeğin sahiplerinin eseridir diye düşünüyoruz.

Komisyonun isminin olabildiğince ‘Terör, terörü bitirmek, terör süreci’ gibi kavramlarla değil, doğrudan amaca hizmet eden bin yıllık sözlerle ifade edilen tarihsel birikime uygun şekillendirilmesini istiyoruz. Komisyonun adının ‘Barış, Demokrasi ve Eşit Haklar Komisyonu’ ekseninde belirlenmesi bizim için önemlidir. Komisyonun nitelikli çoğunlukla karar vermesi, tartışmalarda, önerilerde, itirazlarda bulunması bütün milletvekillerinin eşit söz hakkına sahip olması önemli gelişmelerdir."

CHP'Lİ GÖKÇEN: ADALETSİZLİĞE UĞRAYAN KESİMLER DE KOMİSYONDA YER ALMALI

CHP adına söz alan İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen, Türkiye'de tüm siyasi partilerin farklı görüşlerine rağmen birbirlerine el uzatması, konuşması, sorunların çözümü için ortak bir mutabakat arayarak halkın temsilciliği görevini üstlenmesinin demokrasinin gereği olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

"Türkiye'nin sorunlarının yalnızca kapalı kapılar ardında değil, halkın önünde, tam da burada olduğu gibi milletin denetimi altında, yani şeffaf bir şekilde konuşularak çözülmesi, CHP olarak tarihsel tutarlılık içinde savunduğumuz bir yöntemdir. Bu bakımdan TBMM çatısı altında bir komisyonun kurulması gerekliydi.

Sivil toplum örgütleri, özellikle insan hakları alanında çalışan sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri ile adaletsizliğe uğradığını düşenen kesimlerin yer alabilmesini komisyonun başarısı için biraz önce ifade edildiği gibi kaçınılmaz görüyoruz. Kuşkusuz bu süreçte övgüden çok eleştiriye ve farklı görüşlerin çarpışarak çözüm aranmasına ihtiyaç vardır.

Grubumuzun bugüne kadar yaptığı demokratikleşme çalışmalarını, kanun tekliflerini tekrar taradık, değerlendirdik. Farklı ülke örneklerini araştırdık. Çalışma çözümü alanında çalışan akademisyenlerin ve uzmanların görüşlerinden yararlandık. Takip ettiğimiz toplumsal davalardan ve kavramlardan yola çıkarak güncelliğini tespit ettiğimiz sorunların çözümü üzerine çalıştık. Bunlardan hareketle, terörle mücadelede terör örgütlerinin varlığını sonlandırması ve silahsızlanma ne kadar önemliyse, tam da terörü ortaya çıkaran sebeplerin araştırılarak yok edilmesi de aynı derecede hayati önemlidir. Aksi halde birçok ülke örneğinde şiddetin ve terörün tekrar ortaya çıktığı ya da tırmandığı, örgütlerin isim veya şekil değiştirerek eylemlerini sürdürdüğü, travmaların tekrarlandığı, insan hakları ihlallerinin tekrar tekrar yaşandığı süreçler ortaya çıkabilmektedir.

'KÜRT SORUNU VE DEMOKRASİ SORUNU BİRBİRİ İLE YAKINDAN İLGİLİDİR'

Türkiye'nin birinci partisinin Cumhurbaşkanı adayı Sayın Ekrem İmamoğlu ve birçok belediye başkanının tutuklu yargılandığı, birçok belediyeye kayyum atandığı, etkin pişmanlık kurumunun hukuka aykırı bir şekilde işletildiği, siyasetçi ve bürokratların eşlerinin, çocuklarının, aileleriyle ilişkilerinin yargı organları tarafından takip edildiği ve şahsiyetlik ilkesinin bertaraf edildiği, kent uzlaşı iddianamelerinde Kürtlerin batıda temsil edilmesi gibi siyasi ve ayrıştırıcı ifadelerin suç unsuru olarak tanımlandığı, önemli kamusal tartışmalarda rolünü küçümseyemeyeceğimiz bir meslek olan gazetecilik faaliyetinin Cumhurbaşkanına fiili saldırı gibi ağır bir suçla ilişkilendirildiği, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, Gezi davası başta olmak üzere birçok tartışmalı siyasi dava kapsamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen sivil toplum ve meslek örgütü faaliyetlerinin cezalandırıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala kararlarının uygulanmadığı bir dönemdeyiz.

Burada olsa komisyona katkı verebilecek olan Hatay'ın seçilmiş milletvekili Can Atalay'ın ve hayatı boyunca bir akademisyen olarak Kürt sorunu üzerine çalışmış olan Prof. Dr. Ahmet Özer'in eksikliğine de buradan dikkat çekmek isterim. Anayasal hakkını kullanan 14 gencin halen cezaevinde olduğunu hatırlatmak isterim. Diğer taraftan Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık'ın sağlık durumunun ciddiyetinin de sadece Beylikdüzü'nde oy kullanan yurttaşlarımızı veya tek bir siyasi partiye değil buradaki herkesi ilgilendirdiğini ifade etmek istiyorum. Aynı Ayşe Barım örneğinde olduğu gibi. Yani Kürt sorunu vardır. Bunu inkar edersek de çözüme ulaşamayız. Genel anlamda demokrasi sorununun varlığını reddedersek de 'Kürt sorununa şimdi bakalım, demokratikleşme işini sonraya bırakalım' dersek de 'Kürt sorunu boş verelim' dersek de çözüme ulaşamayız. Hatta Kürt sorunu reddederek meseleyi teröre indirgersek de... Kabul etmeliyiz Kürt sorunuyla demokrasi sorunu birbiriyle yakından ilişkilidir."

YENİ YOL PARTİLİ KAYA: NASIL BİR HUKUK DEVLETİ?

Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya da şunları belirtti:

"Komisyonun, halihazırda devam eden yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukuk güvenliği, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve bazı yargı kararlarının uygulanmaması gibi başlıklarda alacağı inisiyatifin geniş toplumsal kesimlerin siyasete ve demokrasiye olan inancını, sürece olan destek ve güveni artıracağına inanıyoruz. Farklı kesimlere dokunarak yapılacak iyileştirmelerin de bu sürece katkı ve desteği büyüteceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla burada geniş bir çerçevede ülkenin bütün sorunlarını çözmeye aday bir komisyon olarak değil ama sadece araçsallaştırılmış birkaç konuyu ele alan bir komisyon olmama noktasında bir gayret içerisinde olacağız. Ana eksenin elbette 'örgütün silah bırakması' olduğunun farkındayız ama örgütün silah bırakmasından sonra nasıl bir Türkiye tahayyül ettiğimizi, nasıl bir demokrasi, nasıl bir hukuk devleti istediğimizi de burada eğer dile getirmezsek süreci eksik olarak tanımlamış oluruz diye düşünüyoruz."

MHP'Lİ YILDIZ: YENİ DİL İNŞA EDELİM

MHP’li Milletvekili Feti Yıldız, diğer siyasi partileri düşman olarak görmeyen, hayatını bu esasa göre şekillendiren, politik anlayışını buna uygun biçimlendiren bir duruşa ihtiyaç olduğunu dile getirdi.

Yıldız, konuşmasına şöyle devam etti: “Gelişmeler aşamalı bir şekilde devamlılık arz eden siyasi bir sürece, daha sonra da bir devlet projesine dönüşmüştür. Bu komisyon demokratik sınırlar içerisinde her partinin görüşlerini paylaşması, önerileri sunması için önemli bir fırsattır. Buradaki faaliyetlerimizi büyük bir uyumluk içerisinde sürdüreceğinize inanıyorum. Anaların gözyaşının akmadığı bir geleceğin inşası için hepimizin gayret göstereceğini umuyorum.
Türkiye'yi ve komşularını etkileyen, geleceğimizi şekillendiren 41 yıllık ağır bir sorunun etkilerini çözmeye çalışıyoruz. Kararlı duruşumuza aziz milletimiz de büyük destek vermektedir. Birbirimizi itibarlaştırmak yerine anlamaya çalışalım ve komisyonun değerli üyelerinin buna uyacağını umuyorum. Toplumun tamamını kucaklayan, temel hak ve özgürlüklerini genişleten, vatandaşların ülkeye aidiyetini ve devlete güvenini pekiştiren adımlar attırırken yeni bir dil inşa edelim. Sükûnetle düşünelim. Düşmanlık körüklemeye hevesli olanların tuzağına düşmeyelim. Bu süreç, 2013-2015 tarihleri arasında ortaya konulan çözüm sürecinin 2024-2025 versiyonu değildir. O süreç tekrarlanmayacak ve yeniden canlandırılmayacaktır. Anılan dönemde, çözüm sürecine katılanların görevleri nedeniyle idari ve hukuki bir tahribata uğramamaları için bir kanun maddesi çıkarılmıştı. Diğer arkadaşlarımızın da hatırlattığı gibi bu kanun halen yürürlüktedir. Bu dönemde, görev ifası nedeniyle benzer bir yasaya ihtiyaç yoktur. Ayrıca bu komisyonun, yeni bir anayasa hazırlamak ya da anayasanın bazı maddelerini değiştirmek gibi bir görevi de yoktur."

İSİM BELİRLENDİ

Komisyona, "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" adı verildi.

MHP daha önce "Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu" adı önerisinde bulunmuştu. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ise ise komisyonun isminde muhakkak "barış" ve "demokrasi" kavramlarının yer verilmesini istemişti. (HABER MERKEZİ)

meclis komisyon kürt sorunu