İnsan hakları örgütleri: Kalıcı barış için adalet ve hukuk reformları şart
Üç insan hakları örgütü, komisyonun hak, adalet ve hukukun üstünlüğünü güvenceye alacak somut reformlar önermesi gerektiğini belirtti.
Artı Gerçek- İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi ve Uluslararası Hukukçular Komisyonu; yaptıkları ortak açıklamada, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na çağrıda bulundu.
Açıklamada, "Kuruluşlar, Türkiye’de özellikle Kürtler ve muhalif olarak görülen diğer kesimler aleyhine ayrımcı ve siyasi saiklerle uygulanan ceza hukuku hükümlerinin kötüye kullanılmasına odaklanıyor. Kuruluşlar, komisyonun Türkiye’deki tüm bireyler ve topluluklar için insan haklarına saygılı, adil ve demokratik bir çatışma sonrası ortamın temellerini atabilecek uygulanabilir değişiklikler önermesi için çağrıda bulunuyor" denildi.
Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
"-Terörle mücadele mevzuatında reform yapılması: Söz konusu mevzuatın silahlı gruplarla fiili ve somut bir bağlantısı bulunmayan çok geniş bir kesimi soruşturmak, özgürlüğünden yoksun bırakmak, kovuşturmak ve mahkum etmek için keyfi ve ayrımcı biçimde kullanılan muğlak ve aşırı geniş hükümleri yürürlükten kaldırılmalı ya da esaslı şekilde değiştirilmeli. Bu şekilde cezai takibatla karşı karşıya kalanlar arasında gazeteciler, avukatlar, insan hakları savunucuları ve diğer aktivistler ile görüşlerini barışçıl biçimde ifade eden insanlar yer alıyor.
-Seçilmiş temsilcilere karşı ceza hukukunun kötüye kullanılmasına son verilmesi: Milletvekilleri, belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri dahil, seçilmiş muhalefet siyasetçilerinin keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılması, haklarında cezai takibat yürütülmesi ve görevden alınması yönündeki yaygın uygulamalara son verilmeli. Söz konusu seçilmiş görevliler, uluslararası insan hakları hukuku kapsamında korunan siyasi ifadeleri veya barışçıl faaliyetleri nedeniyle ve yalnızca bunlar gerekçe gösterilerek görevden alınmaktalar. Komisyon, demokratik alanın korunması ve özgür ve adil seçim hakkının güvence altına alınması amacıyla, seçilmiş birinin görevini icrasına getirilecek her türlü kısıtlamanın istisnai nitelikte olması, ciddi bir suç işlendiğine dair ikna edici kanıtlara dayanması, etkili yargısal denetime tabi olması ve özgür ve adil seçimler ile siyasi katılımı güvence altına alan uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarıyla uyumlu olması gerektiğini açıkça ortaya koymalıdır.
-Barışçıl toplanma hakkının güvence altına alınması: Kamuya açık toplantı ve gösterilere yönelik sistematik kısıtlamalara ve bu hakkı kullanmaya çalışanların hukuki dayanaktan yoksun ve şiddet içeren polis müdahaleleriyle dağıtılmasına son verilmeli. Komisyon, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile bu alandaki uygulamalarda reform yapılması yönünde açık tavsiyelerde bulunmalıdır. Bu tavsiyeler, yetkililerin kitlesel toplantı ve gösterilerini demokratik katılımın olağan bir parçası ve katılımcı, çoğulcu bir toplumun göstergesi olarak görmelerini sağlayacak nitelikte olmalıdır.
-Umut hakkının tanınması: Salıverilme olanağı bulunmayan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını çeken mahpusların, salıverilme taleplerinin anlamlı ve gözden geçirilebilir bir usulle incelenmesi sağlanmalı. AİHM, Türkiye’deki mevcut sistemin AİHS’nin insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleyi yasaklayan 3. maddesini ihlal ettiğini tespit etmiş, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ise, tüm mahpuslar için gerçek ve nesnel bir salıverilme olanağını güvence altına alacak yasal reformların yapılması yönünde Türkiye’ye defalarca çağrıda bulunmuştu. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin koalisyon ortağı Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK ile çatışmanın sona erdirilmesi hakkında yaptığı Meclis konuşmalarında umut hakkına açıkça atıfta bulunması dikkat çekmişti."(MA)