Kaftancıoğlu: Bu halk artık korkmaması gerektiğini biliyor
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu Fatma Yörür’ün sorularını yanıtladı: 31 Mart sürecinde Ali İhsan Yavuz’a güldüm. Bundan sonra Binali Yıldırım’a da güleceğim.
Fatma YÖRÜR
ARTI GERÇEK - CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul tekrar seçim süreci, hakkında açılan dava ve AKP’nin son dönem durumunu değerlendirdi.
Bu seçim döneminde CHP tüm kollarıyla İstanbul sokaklarında. AKP liderleri de uzun dönem sonra sokakta. AKP’nin bu dönem seçim stratejisi Binali Yıldım üzerinden değil de CHP üzerinden gidiyor. CHP bu koşullarda sokaktan nasıl tepkiler alıyor? Bir de tartışmalara konu olan ‘klasik CHP’ meselesi var, nedir bu ‘klasik CHP’?
Vatandaş 31 Mart’ta gösterdi. Klasik CHP halkı için mücadele veren, bu topraklarda yaşayan herkesin mücadelesini veren, vatandaşın günlük yaşamını kolaylaştırmaya çalışan, özellikle yerel yönetimlerde sosyal belediyecilik anlayışına inanan bir parti. Onun dışında bir CHP yok. 31 Mart’ta vatandaş CHP’ye oyu vererek yeni bir iklimin yolunu açtı.
‘İSTANBUL’U NASIL İMAMOĞLU’NA KAZANDIRTIRSINIZ DAVASI’
Hakkınızda iddianame hazırlandı. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da müşteki olduğu davada ‘sanık’ sıfatıyla yargılanacaksınız. CHP devletçi bir parti olmakla eleştirilir. Siz ‘devleti aşağılamak’tan yargılanıyorsunuz. Bu dava ve davaya dair iki belge ve zamanlama ne anlama geliyor?
Vatandaşın bu kadar çok sorunu varken, ben bir yenilenen seçimi bir de hakkımda açılan bu davayı konuşmayı ayıp sayıyorum. Dava beş, altı yıl öncesindeki sosyal medya paylaşımlarım nedeniyle ki, o zaman il başkanı değilim siyasi kimliğim yok. Özellikle de 31 Mart seçimlerinden sonra davanın açılmış ve iddianamenin kabul edilmiş olması bunun tek bir gerekçesi vardır, ‘İstanbul’u CHP ve Ekrem İmamoğlu’na nasıl kazandırtırsınız?’ Başka hiçbir açıklaması yoktur. Sadece bana açılan bir dava değil, çok uzun süredir bu topraklarda halka hakikati söyleyenlerin, düşünce özgürlüğü kapsamında doğruları yaymayı görev kabul edenlerin başına gelenleri gördükten sonra bu davanın da açılması şaşırtıcı değil ama acı bir durum.
‘DEVLETİ AŞAĞILAYANLAR, KENDİLERİNİ SARAY’A KARŞI SORUMLU SANANLAR’
Devleti aşağılama konusuna gelince, Devleti aşağılayanlar kimdir biliyor musunuz? O koltuklarda oturup da koltuklarının gereğini yapmayanlardır. O koltukların ve o kurumların güvenini sarsanlardır. O koltuklarda otururken 81 milyonu değil kendilerini ve etraflarındaki üç beş kişiyi düşünen, kentlerin bütün imkanlarını ve rantını onlara aktaranlardır.
Yenilenen seçimlerde yeni sandık kuruları oluştururken Kaymakamlar yeni listeleri gönderdiler, seçim kamu görevlisi olmayan sandık görevlileri gerekçesiyle iptal edilmişti. Kabul edilemez, saçma ama bir sonuçtu. Seçim bu nedenle iptal edilmişken, yeniden memur olmayan listeleri İlçe Seçim Kurullarına gönderenlerdir devleti aşağılayanlar. Eğer siz görevinizi yapmıyorsanız, sadece ve sadece sorumlu olduğunuz kişiyi Saray’daki kişi sanıyorsanız devlet o zaman aşağılanır.
Devlet, halka hakikati söylüyorsunuz diye, devlet siz doğru bildiğiniz mücadeleyi veriyorsunuz diye aşağılanmaz. Tam tersine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en başında bulunan insanın her kesime eşit davranması gerekir. İnsanları kutuplaştırmamasını söylemek, eleştirmek, aslında devleti aşağılamak değil devletin kurumlarını itibarsızlaştıranları göreve çağırmaktır.
‘BU TOPRAKLARDA HAKİKATİ SÖYLEYENLERİN BAŞINA GELENLERİ BİLİYORUM'
Ne dediklerinin hiçbir hükmü yok. Açılan davanın hukuki olmadığı, yargının tamamen iğdiş edildiği bir ortamda hiçbir manası yoktur. Geçmişte olduğu gibi doğruları söylemeye devam edeceğim. Bu topraklarda hakikati söyleyenlerin başına gelenleri bildiğim için davaların açılmış olması hiç şaşırtıcı değil benim açımdan bu davanın zamanlaması ve iddianamenin her zaman olduğu gibi yine yandaş medya kanalları aracılığıyla (suç olmasına rağmen) kamuoyuna servis edilmiş olması düşündürücüdür. Halka korku salmaya çalışıyorlar. ‘Konuşursanız doğruları söylerseniz sizi ya cezaevine göndeririz ya başınıza başka işler gelir’ diyorlar.
Bu halk artık korkmaması gerektiğini biliyor. Artık hakikatleri kimin söylediğini biliyor. Bu halk artık kendisi için siyaset yapanla toplum için siyaset yapanı ayırıyor.
‘İMAMOĞLU VİDEOSUNU TROLLER ÜRETTİ AKP İL YÖNETİCİLERİ YAYDI’
Siyasetçi için olmazsa olmaz şeyler vardır. Bir siyasetçi halkına yalan söyleyemez. Bir siyasetçi siyasi ahlak çerçevesinde davranmak durumundadır. En basit örneği dün Ekrem İmamoğlu bir televizyon programında konuştu. Cümle o kadar net ki "Biz bu ülkenin Cumhurbaşkanıyla, Belediye Başkanı olarak hep birlikte, terör örgütlerine karşı omuz omuza mücadele etmeliyiz."
Hemen troller ve yandaş hesaplar Ekrem İmamoğlu hakkında çarpıtmaya, iftiraya başladı. Bakın bunu troller yapabilir ama bunu kim yaydı biliyor musunuz? AKP İl yöneticileri yaydı. Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapan hiç kimse asla ve asla montaj üzerinden, yalan üzerinden algı oluşturmaya dönük çabalara girmedi. Tam tersi bu yalanlara karşı halka gerçekleri, anlatarak bu başarıyı yakaladı. 23 Haziran’da da görünen o ki İstanbul halkı adına ne mutlu aynı başarıyı katlayarak arttıracağız.
‘KOLTUĞA YAPIŞANLARI GÖNDERME SEÇİMİ’
İyi koçlar sadece kendi takımlarını iyi yönetmez, rakibini de iyi gözlemler. Siz de uzun yıllardır siyasetin içindesiniz. AKP ve devlet içi dengelerin son zamanlarda her zamankinden daha hareketli olduğu ifade ediliyor. Siz rakibinizi bu dönemde nasıl okuyor ve yorumluyorsunuz?
CHP İl Başkanı olarak 31 Mart döneminde Ali İhsan Yavuz’un açıklamalarına gülüyordum, görünen o ki 23 Haziran’a kadar da ilave olarak Sayın Binali Yıldırım’ın açıklamalarına güleceğim. Bugün açıklama yapmış ‘Seçimin iptal edilmemesi için çok uğraştık’ diye. Seçimin iptal edilmemesi için uğraşan kişi 31 Mart akşamı İmamoğlu kazandığında, maddi hatalar düzeltildiğinde ortaya çıkan sonuçla gider rakibini kutlardı.
Sonrasında iptal edilmemesi için hiçbir gerekçe olmamasına rağmen ‘Bu seçimi nasıl iptal edebiliriz’ diye kafa yormazdı. 31 Mart gecesini nasıl sabote edebiliriz diye çabaladılar, başaramadılar. Devamındaki süreçte ‘geçersiz oylar’ dediler, olmadı. ‘Tüm oylar sayılsın’ dediler, altı ilçede oylar sayıldı, devamındaki süreçte ‘KHK’lıların yakınları oy kullanamaz’ acizliğine kadar inecek cümleler duyduk. Hepimiz bunları birebir yaşadık sonunda da işte 706 sandıkta kamu görevlileri memur olmayan öğrenciler var diye seçim iptal edildi.
Allah aşkına sormak istiyorum özellikle AKP’ye oy vermiş vatandaşlara sormak isterim bu kamu görevlisi olmayan görevliler daha önceki seçimlerde görevli idiler. Tek farkı diğerlerinde AKP kazanmıştı bu seçimi Ekrem İmamoğlu kazandı.
Özel banka çalışanları bu kişilere gidiyorsunuz paranızı emanet ediyorsunuz, özel okul çalışanları, gidiyorsunuz çocuğunuzu emanet ediyorsunuz. Herkesi tenzih ederek söylüyorum bu görevliler gerçekten organize bir yolsuzluk yaptılarsa hakikaten ifade ettikleri gibi çalındıysa ve bunun belgesi varsa nerede?
‘ÇALDILAR DEMEK ANADOLU’DA CİNAYET SEBEBİDİR’
‘Çaldılar’ kelimesi siyaseten söylenecek bir şey midir? Anadolu’da birine ‘çaldın’ demek ‘hırsız’ demek cinayet sebebidir. Kelime siyaseten de sorunludur, söyledikleri hiçbir şeyin gerçekliği olmadığını onlarda biliyorlar. Bir avuç insan kaybetti o boğazlarda, yalılarda oturup belediye imkanlarıyla sefa sürenler kaybetti. 16 milyon İstanbullu kazandı.
23 Haziran’a kadar da çalışmalarımız sadece ve sadece halka hakikatleri anlatarak geçecek. Algı operasyonlarıyla yalanla dolanla işimiz yok. Zaten 31 Mart’ta bu sayede kazandık, sahici ve samimi bir şekilde. Kimseyi ayırmadan, vatandaşa gidip İstanbul’un sorunlarını, vatandaşın sorunlarını konuşacağız.
Vatandaşa YSK’nın yaptığı bir darbe olduğunu ve bu darbeyi yenmenin tek yolunun da sandık iradesi olduğunu bir kez daha göstereceğiz. İşimiz hiç zor değil çünkü biz halka hakikati anlatıyoruz. Birileri baskılar oluşturarak seçime gidiyor. Halk 31 Mart’ta seçimini yapmıştı. 23 Haziran’da ‘Artık yeter biz o yapıştırdığınız koltuklarda sizi görmek istemiyoruz’ diyecekler.