Meral Danış Beştaş: Seçim güvenliği ile ilgili işbirliğini her kesimle yürüteceğiz
Seda TAŞKIN
ANKARA - 14 Mayıs seçimleri için son düzlüğe girilirken, ittifaklar içerisindeki aday belirleme sürecinden, seçim güvenliği çalışmalarına kadar partiler de son hazırlıklarını yapıyor. Seçimlerin en kritik partisi olan HDP, Yeşil Sol Parti çatısı altında seçime girme kararını aldıktan sonra çalışmalarını yoğunlaştırdı. Parti içerisindeki 'iki dönem' kuralı nedeniyle önümüzdeki dönemde Meclis'te yer almayacak Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, bundan sonra izleyeceği rolü, TİP ile ilgili tartışmaları, kapatma davası kapsamında siyasi yasak istenen vekillerin durumunu, seçim güvenliği konusunda partisinin çalışmalarını ve daha birçok güncel gelişmeyi Artı Gerçek’e değerlendirdi.
HDP Yeşil Sol Parti ile seçime girecek ancak bu geçiş sürecinde HDP’deki iki dönem kuralının uygulayacağı söyleniyor. Siz de iki dönem kuralına takılıyorsunuz. Bu kural katı bir şekilde uygulanacak mı yoksa bazı isimler için esnetilecek mi?
'SADECE EŞ BAŞKANLARA İSTİSNA TANINACAK'
"Evet, seçim komisyonumuz ilkelerimizden biri olan iki dönem kuralının uygulanacağını ilan etti. Şu an bu kuralın uygulanacağı yönünde bir kararlaşma uzlaşma var. İki dönem kuralında sadece eş başkanlara istisna tanınacak. Ancak diğer yandan seçim komisyonumuz çalışmalarını sürdürüyor ve bütün ayrıntılar tartışılıyor. Ben komisyonda olmadığım için o irade adına söz kurmayı doğru bulmuyorum ama kendi adıma şunları söyleyebilirim; İki dönemdir Parlamento’da görev yapıyorum ve halkın verdiği vekaleti hakkıyla yerine getirmeye çalıştım. Umarım hem temsil ettiğim illeri hem de Türkiye toplumunu mahcup etmemişimdir. Neticede bu bir bayrak teslimi, bizden sonra gelenler de bunu en iyi şekilde yürüteceklerdir."
O halde 28. Dönem’de sizi Meclis’te göremeyeceğiz. Peki bundan sonra nasıl bir yol izleyeceksiniz, mesleğinize dönecek misiniz yoksa siyasette mi devam edeceksiniz?
"Hayatım boyunca insan hakları ve siyasetin içindeydim. Bana “kimliğiniz ne?” diye sorarsanız kendimi hukukçu, insan ve kadın hakları aktivisti olarak tanımlarım. 2009 yılından bu yana aktif siyaset içerisindeyim. Daha önce AF Örgütü’nde, İnsan Hakları Derneği’nde, Barolarda, ulusal ve uluslararası birçok konferansta çalışmalarım oldu. Hayatım bir mücadele alanı diyebilirim; bunun aktif siyaset olması gerekmiyor. Ayrıca siyaset dediğimizde illaki bir partinin içinde veya vekil olmanız da gerekmiyor. Omuz omuza her alanda mücadele edilebilir. Benim için siyasi faaliyet, vekilliğimin sona ermesiyle bitmeyecek. Daha önce de yaptığım gibi bundan sonra da gerek partide gerek başka alanlarda her zaman adalet mücadelesinin içinde olacağım."
'ANAYASA MAHKEMESİ'NİN TAVRI KABUL EDİLEMEZ'
HDP kapatma davası kapsamında 11 Nisan’da sözlü savunma yapacaktı ancak son anda savunma yapmayacağınızı açıkladınız. Neden böyle bir karar aldınız?
"Seçim dönemindeyiz ve ciddi bir yoğunluğumuz var. Bu konuya dair Anayasa Mahkemesi’ne üç defa başvuru yaptık. Seçim döneminde bu davanın devam ettirilmesini, savunma istenmesini, seçimlere müdahale ve adil yargılamanın ihlali olarak değerlendirdik. Fakat Anayasa Mahkemesi, tahammülleri, siyasi partilerin demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurları olduğu gerçeğini ve daha birçok meseleyi göz ardı ederek taleplerimizi reddetti. Şu an seçim kampanyası sürecindeyiz ve Anayasa Mahkemesi, ‘önümde dava var, karara bağlamadım ama seçimden önce de sonra da karar verebilirim’ diyor. Bu kabul edilemez tabii ki. Biz de bu nedenle sözlü savunma yapmama kararı aldık."
'SİYASİ YASAK TALEBİ DEMİRTAŞ’TAN BAŞLIYOR'
Kapatma davası kapsamında birçok isme siyasi yasak isteniyor. Siyasi yasak istenen isimler Yeşil Sol Parti’den aday olabilecek mi?
Siyasi yasak istenmesi de tıpkı kapatma davası gibi tamamen demokratik siyasetin tasfiye edilmesi temeline dayanıyor. Hiç birimizin siyasi yasak gerektirecek bir fiili ve söylemi yok. Siyasi yasak talebi Demirtaş’tan başlıyor yöneticilerimize kadar devam ediyor. Ancak bu konuda seçim ve mutabakat komisyonumuzun MYK’mıza ilettiği bir karar yok. Ancak kişisel görüşümü söyleyecek olursam, bu dava temelsiz, konjonktürel, sübjektif ve ön yargılarla kutuplaştırmayı arttırmak için açıldı. Bu çerçevede siyasi yasak isteminin çok da esas alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Neticede partilerde bir hafıza, deneyim vardır. Bütün bunların dikkate alınacağı kanaatindeyim."
'ŞEFFAF BİR İTTİFAKIZ'
8 Nisan’da Emek ve Özgürlük İttifakı yeniden bir araya geliyor. Emek ve Özgürlük İttifakı’nda sorunlar tamamen çözüldü mü? TİP ayrı liste ile seçime girme kararı aldı. Bu durum Yeşil Sol Parti’yi olumsuz etkiler mi?
"Öncelikle şunu söylemek gerekir ki Emek ve Özgürlük İttifakı bir mücadele ittifakıdır. Biz sadece seçimler için bir araya gelmedik. İlk oluşumumuz ve kamuoyuna yaptığımız açıklamalarımız da bu temeldeydi, seçim daha sonra konuşuldu. Seçime Emek ve Özgürlük İttifakı adı altında gireceğiz. Özellikle kamuoyunda TİP ve bize ilişkin çokça tartışma, eleştiri oldu. Zaman zaman ‘sözlü saldırı’ya varan olaylar yaşandı. Ancak biz HDP olarak görüşümüzü hiç gizlemedik çünkü biz şeffaf bir partiyiz, aynı zamanda şeffaf bir ittifakız."
‘TİP İLE ASGARİ RİSK TEMELİNDE MUTABAKAT SAĞLANMAYA ÇALIŞILIYOR’
"Demokratik bir zeminde bunları tartışıyoruz. Ortak liste konusunda milletvekili sayısında ve temsiliyette en az düzeyde fire vermek, yani halkın iradesini tam olarak yansıtabilmek için görüşlerimizi ifade ettik. TİP de ittifakın parçası olduğunu ve seçimlere kendi logo ve kimliğiyle partilerini temsil ederek girmek istediğini beyan etti. Bu anlaşılır bir durum fakat burada birbirimize zarar verip vermeyeceğimiz ihtimalini tartıştık. Durum şu anda bizim tartışmalarımızı da aştı ve Türkiye kamuoyu bu konuyu bizim iç tartışmalarımız dışında gündemine taşıdı. Şimdi ise birbirimizi olumsuz anlamda en asgari biçimde etkileyecek formüller üzerinde çalışılıyoruz. Asgari risk temelinde bir mutabakat sağlamaya çalışılıyoruz ki bu konuda epeyce ilerleme sağlandı. İnanıyorum ki omuz omuza bu mücadeleyi yürüteceğiz."
‘YEŞİL SOL SOSYALİSTLERİ TEMSİL ETMİYOR GİBİ DİL RAHATSIZ EDER’
Basına kimi yol haritaları yansıdı. Ancak sizden duymak da isteriz. Seçim sürecinde nasıl bir yöntem izlenecek?
"Yeşil Sol Parti olarak 81 ilde seçime gireceğiz. Bir ittifak içerisindeyiz fakat TİP ile bazı seçim bölgelerinde yarışacağız. Bizim de adayımız olacak, onların da adayı olacak. Dolayısıyla biz Yeşil Sol Parti olarak kendi adaylarımıza oy verilmesini isteyeceğiz."
"Tartışma konusu olan bir diğer mesele de TİP’li arkadaşlarımızın açıklamaları. Bu açıklamaların bazıları bizim kitlemizde ciddi bir rahatsızlık yarattı. Bu rahatsızlığı anlıyoruz ve hak da vermiyor değiliz. Çünkü ‘Yeşil Sol Parti sosyalistleri temsil etmiyor’ anlamına gelen bir yaklaşım ve bu minvaldeki açıklamalar elbette rahatsızlık yaratıyor. Türkiye’deki en büyük mesele Kürt sorunudur. Kürt sorunu çözülmeden demokrasi tesis edilemez. Biz 84 milyonu seçmen olarak görüyoruz ve hepsine hitap ediyoruz. Ancak HDP sadece Kürtlere hitap ediyor ve onlardan oy alıyor; Kürtler dışındaki halklardan, solculardan, sosyalistlerden oy almıyor gibi bir yaklaşım ve söylem, kastı aşar."
'BU TÜR TARTŞIMALARIN KİMSEYE FAYDASI YOK’
"Biz bu arkadaşlarımızla birlikte çalıştık, çalışıyoruz. Ancak unutulmamalı ki bu açıklamaların sahibi TİP’li arkadaşlardan ikisi bizim listelerimizden seçildi. Birlikte uzlaşı ile bu süreci yürüttük. Ancak bu söylemlerden kaynaklı olarak Türkiye’nin farklı kesimlerinden bize eleştiriler geldi. Örneğin bir kadın Muğla’da yaşadığını ve sosyalist olduğunu, oy verebileceği tek partinin bizim partimiz olduğunu söyledi. Bu tartışmaların bizlere zarar vermesini engellemek için tartışmanın bitirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu tartışmaların kimseye faydası yok. Karşımızda bir tek adam rejimi var onu göndermemiz ve bu topraklarda demokrasiyi ve barışı inşa etmemiz gerekiyor."
‘TİP’LE DE REKABET EDECEĞİZ’
"Bundan sonra yolumuza bakacağız. Bizim mücadele ettiğimiz bir Cumhur İttifakı var, ciddi bir rekabet içinde olduğumuz Millet İttifakı var ve omuz omuza, yan yana seçim çalışması yapacağımız Emek ve Özgürlük İttifakı var. Burada ufak bir ayrıntı daha var; TİP’le aynı kentlerde seçime girersek onlarla da rekabet edeceğiz. Bundan sonra da herkese çağrım şu olabilir: Bu konu tartışıldı, doyuma ulaştı. Neticede bu irade doğrultusunda hepimiz faşizmi geriletmek, demokrasiyi tesis etmek için güçlerimizi birleştirelim, birlikte direnelim, birlikte kazanalım."
‘UZUN SÜREDİR (KÜRT SORUNUNUN) ÇÖZÜM YERİ MECLİS’TİR DİYORUZ’
Kılıçdaroğlu HDP ile yaptığı görüşmede Kürt sorununun Meclis’te çözüleceğini söyledi. Meclis bu konuda ne yapmalı, bu sorun Meclis’te nasıl çözülür?
"TBMM, yasa ve anayasanın yapıldığı, halk iradesinin temsil edildiği en yüksek karar merciidir. Bütün demokrasilerde bu böyledir. Doğrudan demokrasi mümkün olmadığı için oylama neticesinde temsilci seçmek zorundayız. Kürt meselesi de anayasal olarak çözülmesi gereken bir meseledir. Bu konudaki ayrıntıların tartışılması, anayasa ve yasalarla düzenlenmesi gerekir. Meclis’te Yozgat milletvekili de var Hakkâri milletvekili de var. Kürt sorunu nedir, neden bir kutuplaştırma ve çatışma zemini var, biz Kürtlerin talepleri nasıl karşılanabilir? Bunların müzakere edilip karara bağlanması gereken nihai merci Meclis’tir. Her yerde ve platformda zaten tartışılıyor ama Meclis, sorunun çözümü için merkezi konum teşkil edecek. İşte Meclis derken halkın seçtiği vekiller aracılığı ile sorunun burada tartışılıp anayasal ve yasal düzleme oturtulabileceğini kastediyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da kastettiğinin bu olduğu açık.
Bu konuda bir çözüm süreci deneyimine sahibiz. Öcalan 24 yıldır İmralı Adası’nda tecrit altında tutuluyor ve örgütün lideri olarak örgüt üzerindeki en yetkili kişi. Biz barış talebimizi her zaman dile getiriyoruz ama örgüte söz geçirmek bizim elimizde değil. Biz tamamen demokratik siyaset yapan bir zeminde çalışıyoruz ve uzun süredir Kürt sorununun çözüm yeri Meclis’tir diyoruz. Bu çözümün silahsız, çatışmasız, konuşarak, müzakere ile çözülmesi talebimizi her zaman ifade ettik. ‘Sorunun çözüm yeri Parlamento’dur.’ demenin başka bir anlamı yok."
'SEÇİM GÜVENLİĞİ İÇİN EL ELE VERİRSEK O SANDIKLARDA KUŞ UÇURTMAYIZ'
Seçimlerle ilgili en önemli başlıklardan biri de sandık güvenliği. Bu konuda hangi çalışmaları yürütüyorsunuz? Hüda-Par'ın Cumhur İttifakı'na girmesi sonrasında özellikle bölgede, seçim günü yaşanabileceklerle ilgili spekülasyonlar da yapılıyor; bu spekülasyonlarla ilgili ne söylemek istersiniz?
"Bu spekülasyonlar her seçim döneminde yapılır, seçim güvenliğine ilişkin kafalarda soru işaretleri oluşur. Bu soru işaretlerini anlıyorum çünkü kamuoyu, AKP iktidarından, “MHP ile birlikte her şeyi yaparız” gibi bir mesaj alıyor. Kaygılar, korkular, öneriler, tartışmalar oldu, oluyor da; ama bunların bir yerde durması lazım. Bizim kendimize güvenmemiz gerek, biz daha fazlayız ve daha büyüğüz. Bizim arkamızda halk var. Halkı yenebilecek, halkın iradesini tamamen yok edecek bir güç henüz icat edilmedi. Hepimiz seçim güvenliği için el ele verirsek o sandıklarda kuş uçurtmayız."
‘ONLAR KESİN BİR ŞEY YAPAR VE SEÇİMİ KAYBEDERİZ’ KAYGISINDAN KURTULALIM'
"Biz HDP olarak seçim güvenliği konusunda sandık görevlisi, müşahit, avukat, milletvekili ve yönetici görevlendirmeleri yapıyoruz. Seçim işleri komisyonumuz bu konuda çalışıyor. Her sandıkta görevlimiz olacak ve seçim güvenliği ile ilgili işbirliğini her kesimle yürüteceğiz. Uzun süredir platformlar, STK’lar, gençlik kurumları ve muhalefet partileri ile istişarelerimiz devam ediyor. Bu konuda işbirliği yapmak için illa müttefik olmamız gerekmiyor. Ben onların oylarını savunup, koruyorsam, onların da benim oylarıma sahip çıkıp koruması lazım."
"Buradan şu çağırıyı da yapmak istiyorum: ‘Onlar kesin bir şey yapar ve seçimi kaybederiz’ kaygısından kurtulalım. Onlar ne yaparsa yapsın, biz sandıklarımızın başında durarak, bütün anayasal, yasal, seçim hukukundan kaynaklanan haklarımızı kullanarak sandıkları koruyacağız. Bu konuda kendimize ve halkımıza güveniyorum."