Nesrin Nas: İktidarın saldırılarına karşı muhalefet birleşmeli
PKK Lideri Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelere paralel olarak, iktidarın tüm muhalefeti susturmaya çalıştığını söyleyen ekonomist ve siyasetçi Nesrin Nas, “Buradan çıkışın yolu kurumsal ve toplumsal muhalefetin bir araya gelip barışın sesini yükseltmesiyle olur” dedi.
Artı Gerçek- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelere dair değerlendirmelerde bulunan ekonomist ve siyasetçi Nesrin Nas, “Türkiye artık bu sorunlarla yaşayamaz. Türkiye’yi yönetenlerin de bunu kabul etmesi ve şapkayı önüne koyması gerekiyor” dedi.
'KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ TÜRKİYE'YE BÜYÜK KATKI SAĞLAR'
Türkiye’de demokrasi ve özgürlükler konusunda yaşanan sorunların temelinde Kürt sorunun çözümsüzlüğü olduğunu vurgulayan Nesrin Nas, Kürt sorunun çözümünün Türkiye’ye büyük katkı sağlayacağını belirtti. Nesrin Nas, "Türkiye yıllardır Kürt sorunu çözmemek için hep farklı bahaneler üretti. Türkiye hep; 'Kürtlerin hak temelli taleplerini yerine getirirsem Kürtler bizden kopar ve Kürtler daha fazla güçlenir' diye düşündü. Türkiye bu korkularını topluma da aşıladığı için Kürt sorunun çözümünün Türkiye'de kangrenleşmesine neden oldu. Devlet ve iktidarlar ne zaman sıkışırsa Kürt sorunun çözümü konusunda bir takım adımlar atmaya çalışıyor ama bunu çok içselleştirmiyor. Sadece Kürt sorunu çözme konusunda değil, yaşadığımız tüm krizlerde aynı yaklaşımı görüyoruz. Sorunun üstesinden gelemediğimizde artık tekme tokatla çözmeye başlıyoruz. Tam da bugün yaşananları kastediyorum” diye konuştu.
'İMRALI GÖRÜŞMELERİ ÖNEMLİ BİR ADIM'
PKK Lideri Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelerin önemli olduğunu belirten Nesrin Nas, “Bir dönemler seçim meydanlarında idam ipini fırlatan Devlet Bahçeli, kimsenin beklemediği bir anda, ‘Abdullah Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun’ diyerek çok önemli bir çıkış yaptı. Bunlar durup dururken olmadı. Bu çıkışın Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler, İsrail'in bölgeye yerleşmesi, Amerika’da iktidarın değişimiyle ve en önemlisi de Kuzey ve Doğu Suriye’deki özerk bir yönetimin kurulması ile ilgilidir. Erdoğan’ın ‘Misak-ı Milli’ sınırları hedefi var ve 2011 Suriye’deki kriz başladığı andan itibaren Erdoğan ve ekibi Suriye’yi kontrol altına alabilmek için olmadık işler yaptı” dedi.
'İKTİDAR MUHALEFETİ ZAYIFLATMAK VE PARÇALAMAK İSTİYOR'
Bir yandan Öcalan ile yapılan görüşmeler sürerken öbür yandan da muhalefete yönelik siyasi soykırım operasyonlarının hız kazandığı karmaşık bir sürecin yürütüldüğünü kaydeden Nesrin Nas, “İktidar bir çözümden bahsetmiyor. İmralı'yla yapılan görüşmelerin bir adını dahi koymuyor. Başından beri çözüm ve bir barış süreci olmadığını belirtti. DEM Parti heyeti ve İmralı'yla yapılan görüşmelerin ardından Türkiye’nin demokratikleştirilmesi konusunda iyi niyetleri var. Ama DEM Parti’nin bu iyi niyetine karşı iktidarın, yaklaşımı Kürt illerinde kayyım atamaları, HDK’ye soruşturma açılarak onlarca bileşeninin tutuklanması, kent uzlaşısı üzerinden CHP belediyelerinde meclis üyeleri ve Esenyurt Belediye Başkanının tutuklanması oldu. İktidar daha çok muhalefeti zayıflatmak, kendi içinde parçalamak ve bu çatışmalı ortamı stabilize edip üzerinden iktidarını tahkim edecek yeni bir alan oluşturmak hedefinde” ifadelerini kullandı.
'MUHALEFET BİR ARAYA GELİP BARIŞ TALEBİNİ YÜKSELTMELİ'
Saldırı ve belirsizliklerin egemen olduğu bu süreçlerde sivil toplum ve hak örgütlerine önemli görevler düştüğünü söyleyen Nesrin Nas, şöyle devam etti:
“Sürecin iktidarın sadece silahların bırakılması ekseninden çıkarılıp barışçıl çözüm eksenine oturtmak konusunda da sivil toplumun katkısı olabilir. Bu konuda zorlayıcı olarak devreye girebilir. Çünkü iktidar şu anda sadece Kürtlerin seçme ve seçilme hakkına saldırmıyor, muhaliflere ve ileride kendisi için risk oluşturacağını düşündüğü herkese yönelik topyekûn bir saldırı başlatmış durumda. Yani bu saldırılar çok hazırlıklı ve planlı bir şekilde yürütülüyor. Sivil toplum örgütleri, barolar, kültürel segmentleri hedef alan birtakım soruşturmalar var. İktidar tüm muhalefeti susturmaya çalışıyor. Buna karşı kurumsal muhalefetin ve toplumsal muhalefetin bir araya gelerek aralarındaki tüm ayrılıkları bir tarafa bırakıp güçlü bir şekilde barış talebini yükseltmesiyle bu saldırıların önüne geçebilir. Sadece Kürt-Türk barışını değil, toplumun bir bütünen barışı sağlanmalı. Bizim yeniden bir toplum olabilmemiz için aradaki fay hatlarının ortadan kaldırılabileceği bir politik dil tutturmak veya bunu talep etmek gerekiyor.”
‘MUHALEFET SİYASETİN DIŞINA İTİLMEK İSTENİYOR’
İktidarın tüm muhalefeti siyasetin dışına itmek istediğini kaydeden Nesrin Nas, "Bu baskı politikaları sadece DEM Parti’yi etkilemeyecek. CHP ve diğer muhalefet partilerini de etkileyecek. Yani iktidar dışındaki tüm partiler bu saldıra karşı sorumluluk almalı. Kimse ‘kent uzlaşısı CHP’nin sorunu benim meselem’ değil, ya da şuan DEM Parti'nin belediye başkanları hakkında yürütülen soruşturmalar sadece DEM’in sorunu olarak görmemelidir. Çünkü parlamentoda olan partilerin hepsine sıra gelecek. Yani hiç kimse bu otoriterleşme dalgasından kaçamayacak. Buradan çıkış muhalefetin toplanmasıdır. İktidar muhalefeti bu sürece dahil etmek istemiyor. Fakat muhalefet ve toplum sürece dahil olmadan bu sorun çözülemez” dedi.
'BARIŞ HERKESİN KENDİNİ EŞİT VATANDAŞ HİSSETMESİYLE MÜMKÜN'
Türkiye’nin toplumsal bir barışa her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğunu belirten Nesrin Nas, barışın da herkesin kendini eşit vatandaş olarak hissetmesiyle mümkün olabileceğini vurguladı. Nesrin Nas, “Türkiye'de her insanın yurttaş olabildiği, hak ve özgürlüklerinden yararlanabildiği, davranışının hukuki sonuçlarından haberdar olduğu bir hukuk devletini kurmamız lazım. Bunu kurmadığınız zaman hiçbir barış görüşmesi ya da silahları gömmek meselesi kalıcı çözüm olmaz. Silahların gömülü kalması için herkesin kendini buraya ait hissetmesi gerekiyor” diye konuştu.
'TECRİDİN ÇOKTAN KALKMASI GEREKİYORDU'
Türkiye'de tecrit sisteminin çok uzun süre önce kaldırılması gerektiğini ifade eden Nesrin Nas, şöyle dedi:
"Tecridin kaldırılması, hasta tutsakların bırakılması hukuken yapılması gereken şeylerdir. Ama iktidar, ‘ben hasta tutukluları da bırakmam, tecridi de kaldırmam’ ve ‘siz benim istediğim yere gelin’ diye dayatıyor. Kürt meselesi konusu çok daha ciddi ele alınmalıdır. Toplumda bir beklenti ve umut var. Türkiye artık bu sorunlarla yaşayamaz. Türkiye’yi yönetenlerin de bunu görüp kabul etmesi lazım. Bu ülke 3-5 kişinin iktidarından daha büyüktür. Kürt meselesini, kendi iktidarlarının devamlılığı için araçsallaştıranların şapkalarını önlerine koyup bunu görmeleri bunu lazım.” (MA)