Oluç'tan yeni Anayasa yanıtı: AKP'nin bu konudaki sicili bozuktur
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.
Meclis'te düzenlediği basın toplantısında AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yeni Anayasa çıkışını değerlendiren HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, "AKP'nin bu konudaki sicili bozuktur" dedi.
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
ANAYASA YANITI: AKP'NİN SİCİLİ BOZUK
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yeni Anayasa'ya ilişkin sözlerini değerlendiren Oluç, darbe Anayasa'nın değiştirilmesi gerektiğini yıllardır söylediklerini hatırlatarak, "Bir sivil ve demokratik Anayasa, Türkiye'de yaşayan herkesin ihtiyacıdır ama maalesef AKP'nin bu konudaki sicili bozuktur" dedi.
"İktidar bu tartışmayı bir oyalama, nefes alma, iktidarını sürdürme anlayışı içinde dile getiriyorsa bu doğru değildir" diyen Oluç, AKP iktidarının mevcut Anayasa'yı bile uygulamadığına dikkat çekti.
Oluç, Anayasa tartışmalarına ilişkin şunları kaydetti:
"Bu Anayasa’nın toptan kaldırılması gerektiğini, iktidara gelen veya iktidarda olmayan çeşitli muhalefet partileri çeşitli belgelerinde, tartışmalarında defalarca ifade etmişlerdir. Ama ne gariptir ki, bu Anayasa tartışmalarında bir türlü sonuç elde edilememiştir. En son 2011’de Meclis’te yapılan çalışmalarda yine bir sonuç elde edilememiştir. Bu nedenle şunu özellikle belirtelim; evet, bir sivil ve demokratik Anayasa Türkiye’nin, Türkiye’de yaşayan herkesin acil bir ihtiyacıdır. Bu çok net. Bunu ilk defa söylemiyoruz, yıllardan beri söylüyoruz. Bir anayasa, bir toplumsal sözleşmedir; bu toplumun barış içinde, huzur içinde, refah içinde yaşamasının temel metnidir. Böyle bir yeni anayasa ihtiyacı çok açık ortadadır.
Ama maalesef AKP’nin bu konudaki sicili bozuktur. İktidar eğer bu tartışmayı bir oyalama, bir nefes alma, iktidarını sürdürme anlayışı içinde gündeme getiriyorsa, bu doğru bir tutum değildir. İktidar ittifakı güven vermiyor, bu çok açık. Yeni bir anayasa, yeni bir toplumsal sözleşme sadece Cumhur İttifakı ile yapılamaz. Bütün siyasi partilerin, STK’ların, yurttaşların bu tartışmaya katılması, görüşlerini söylemesi ve anayasa konusundaki iradelerini belli etmesi ile yapılabilir.
Böyle bir tartışmaya ihtiyaç var elbette. Ama bu şekilde değil. Sistemi değil, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini değil, toplumu ve demokrasiyi güçlendirecek bir anayasaya ihtiyaç vardır.
Bir şey hatırlatmak istiyorum. Çok eleştirdiğimiz yürürlükteki Anayasa’yı bile bu iktidar uygulamamaktadır. Bakın Anayasa’nın 90’ncı maddesine. Anayasa 90’ıncı maddesine göre AİHM kararları bağlayıcıdır, 22 Aralık 2020’de AİHM’in verdiği Demirtaş kararı hala uygulanmamıştır. Yani var olan Anayasa’yı bile bu iktidar uygulamamaktadır. Böyle bir durumla karşı karşıyayız.
Kuvvetler ayrılığının yeniden tesis edilmesini içeren, denge-denetleme mekanizmalarını güçlendiren ve yeniden tesis eden, tarafsız bir Cumhurbaşkanlığını sağlayan ve yerel demokrasiyi güçlendiren bir anayasa tartışması önemlidir gerçekten. Ama ne yazık ki, iktidarın kullandığı dil ve söylem, gündelik uygulamaları, HDP’yi demokratik siyasetten tasfiye etme çalışmaları; uzlaşmacı, kapsayıcı, müzakereci ve katılımcı bir anayasa yapım sürecine işaret etmemektedir. Önce bunların değişmesi gerekmektedir. Önce bir yol temizliğine ihtiyaç vardır, önce zihniyet değişikliğine, söylem ve dil değişikliğine ihtiyaç vardır, uygulamaların değişmesine ihtiyaç vardır.
Batman’da görüşlerini ifade etmek için sokağa çıkan beyaz tülbentli barış annelerine (tutuklama fotosu) bu muamelenin yapılmamasına ihtiyaç vardır. Bu durum sağlanmadan, bu uygulamalar değişmeden, bu söylem ve dil düzeltilmeden bir anayasa tartışmasının sağlıklı bir şekilde yapılması; Siyasi Partiler Yasası’nın sağlıklı bir şekilde değiştirilmesi ne yazık ki mümkün değildir. Kuvvetler ayrılığının her boyutuyla yeniden ele alındığı, toplumu yeniden güçlendirecek, bir yatay ve dikey kuvvetler ayrığının konuşulduğu bir anayasa tartışması tüm toplum için bir ihtiyaçtır. Bunun yapılması gerektiğinden bizim en ufak bir şüphemiz yoktur. Ama iktidarın söylemi ve dili buna ilişkin hiçbir işaret barındırmamaktadır."
BOĞAZİÇİ: ÜNİVERSİTEYİ İŞLEMEZ HALE GETİREN KAYYIM REKTÖRDÜR
Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eylemlere dönük polis şiddetini eleştiren Oluç, "Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri 'rektörü üniversitenin paydaşları seçsin' dedikleri için inanılmaz bir polis saldırısıyla, polis öfkesi ve nefretiyle karşı karşıya" dedi.
"Boğaziçi Üniversitesi'ni işlemez hale getiren o koltukta oturma ısrarına sahip olan intihalci rektördür" diyen Oluç, Melih Bulu ve AKP'ye seslenerek, "Ya kayyım rektörü görevden alın ya da bu rektör çalışamayacağını görüp istifa etmelidir" diye konuştu.
Oluç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Boğaziçi açıklamalarını da hatırlatarak, "Kayyım bu iktidarın can suyu olduğu için İçişleri Bakanı rahatlıkla 'Rektör seçimleri demokratik mi olmalıdır" diye soruyor. Fıkra olsa gülünmez, yol olsa geçilmez, ayna olsa bakılmaz" ifadelerini kullandı.
Oluç, sözlerine şöyle devam etti:
"Gençlere yönelik iktidarın bu uygulamaları sadece Boğaziçi Üniversitesi’nde görünmüyor. Bir kaçırma furyası başlamıştı geçtiğimiz yıl. Bizim Gençlik Meclisi üyemiz Lider Polat ve MYK üyemiz Serhat Aktemur kaçırılmıştı. Bir süre sonra bulundular. Bu iktidar kendisine biat eden, itaat eden, ne söylerse uygulayan ve onu doğru bulan bir gençlik istiyor. Kendisini eleştiren, eylem yapan, meşru demokratik ve politik haklarını kullanan gençlik istemiyor. Bilimsel düşünce ile donanmış bir gençlik istemiyor. Biat eden ve itaat eden bir gençlik istiyor.
MYK üyemiz Sevim Akdağ bugün tutuklandı, Gençlik Meclisi üyemiz aynı zamanda. Eski MYK üyemiz ve Gençlik Meclisi üyemiz Hülya Ertaş da tutuklandı. Uydurma, hukuk dışı iddialarla tutuklandılar. Gençler kaçırmayla karşı karşıya; ajanlaştırma çalışmalarıyla, şantajla, tehditle karşı karşıyalar. Kirli politikalarla karşı karşıyalar. Gençlerden elinizi çekin. Bu kadar hoyratça davranma hakkınız yok gençlere. Bu ülke gençlerine hoyratça davranılan çok dönemler yaşadı ve bu dönemler toplumu felaketten felakete sürükledi. Bunu yapmayın."
'GÖRÜNMEYENLER'
Son dönemde artan kaçırma vakalarına da değinen Oluç, İçişleri Bakanlığı'na seslenerek, "Görünmeyenler kimlerdir? Görünmeyenler denilen çeteler sizin denetiminiz altında mıdır? İstihbaratınızın denetimi altında mıdır? Bunlar kimdir, emirleri kimden alıyorlar, kime bağlı olarak çalışıyorlar, hangi odaklar halinde örgütlendiler? Bunlar sadece Ankara’da değil, İstanbul’da varlar, Diyarbakır’da varlar. Belki başka illerde de varlar. Bunları kim koordine ediyor? Hangi devlet kurumu bunları koordine ediyor? İçişleri Bakanlığı’na bunu soruyoruz. Kim bu görünmeyenler? 90’lı yılların faili meçhullerini hatırlatıyorsunuz bize. Yeni görünmeyenler odakları yarattınız. Bu odaklara verdiğiniz emirlerle, sizin koordinasyonunuz altında gençlere yönelik bu operasyonları mı sürdürüyorsunuz? Açıkça soruyoruz, cevap verin. Görünmeyenlerin arkasındaki eller kimlerdir?" diye konuştu.
AÇLIK GREVLERİ
69 gündür devam eden açlık grevlerine ilişkin de konuşan Oluç, şunları kaydetti:
"Bir diğer konu açlık grevleri. 69 gündür dönüşümlü bir şekilde devam ediyor. Açlık grevine giren hükümlü ve tutukluların talepleri hukukun uygulanmasıdır. Tek talepleri budur. Birincisi, kendilerine yönelik kötü muamele, işkence ve hukuksuzlukların sona erdirilmesidir. İkincisi, hukukun herkes için geçerli olmasıdır; yani İmralı’da Abdullah Öcalan ve diğer hükümlülerin de bu hukuktan faydalanması ve mutlak tecridin sona erdirilmesiyle ilgilidir. Adalet Bakanı’na çağrı yapıyoruz: Bu hukuksuzlukları sona erdirin.
Bakın, İmralı’da defalarca başvuru yapıldı. Sadece 2020 yılında avukatlar 65, aile 39 defa telefon ile görüşme hakkı kapsamında başvuruda bulundu. Ama bu başvurulara cevap verilmedi. En son 27 Nisan 2020’de, yani bir yıl önce bir tek telefon görüşmesi yapıldı aileyle. Uzun zamandır süren ağırlaştırılmış ve mutlak tecridin sona ermesi için insanlar açlık grevi yapıyor, bunun daha ileri bir boyuta sıçramaması için hukukun uygulanması gerekir.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa Konseyi’nin bir kurumu olan CPT heyeti Türkiye’ye geldi. İzledi, cezaevlerine baktı, görüş ve önerilerini hükümete iletti. Hukukun uygulanması doğrultusundaki talepleri daha önceki CPT raporlarında da yer aldı. Bu önerilerin uygulanması, cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin de talepleridir. Bu çağrılara gözünüzü ve kulağınızı kapatmayın. Adalet Bakanına ve iktidara bir kez daha sesleniyoruz."