Sebahat Tuncel: İkinci cumhuriyet döneminde de çöktürme planı devrede

Sebahat Tuncel: İkinci cumhuriyet döneminde de çöktürme planı devrede
Siyasetçi Sebahat Tuncel, son dönemde Kürtçe üzerinde artan baskılar ve halay gözaltılarına ilişkin "Kürt kimliğini kişiliksizleştirme konusunda yoğun bir çaba var" dedi. Tuncel, "Şiddet politikası toplumda korku iklimi oluşturmuş" diye konuştu.

Artı Gerçek - Kobanê Davası'nın 16 Mayıs’ta görülen karar duruşmasında tahliye olan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Kürtçeye ve Kürtlere artan baskıları, Kürt siyasetinin durumunu ve Türkiye siyasetine dair açıklamalarda bulundu. Halkın her alanda yaşanan saldırı politikalarına itirazının olduğunu ifade eden Tuncel, bu itiraza karşılık doğru bir öncülük geliştirilmesi halinde önemli bir çıkış yakalanabileceği söyledi.

JİNHA'dan Medine Mamedoğlu'na konuşan Tuncel, tutuklu bulunduğu 8 yılda çok şeyin değiştiğini anlatarak 2015 yılından bu yana devam eden devletin zor ve şiddet politikasının toplumda korku iklimi yarattığına değindi.

'SİSTEMDE BİR DARALMA VAR'

Gözaltı, tutuklama ve operasyonlarla örgütlü kurumlarda ve deneyim paylaşımı noktasında bir zayıflamanın olduğuna dikkat çeken Sebahat Tuncel, bu zayıflamanın örgütsel sorunları açığa çıkardığına yer verdi. Tuncel, konuşmasının devamında şunları söyledi:

“1990’lı yıllardan bu yana bizler demokratik siyasette önemli deneyimler, ilkeler elde ettik. Kadın özgürlük çizgisi, yine gençlerin siyasete katılması ve demokratik siyaset alanında katılımcı demokratik sistemi kurma noktasında bir daralma hali var. Bu durum sadece bizde değil, sosyalist hareketin, feminist hareketin ve demokratik alanın zayıflamasına da neden olmuş. Yaptığımız görüşmelerde onlarda bunu ifade etti.”

'PANDEMİ VE EKONOMİK KRİZ YENİ BİR İLİŞKİ BİÇİMİ ORTAYA ÇIKARMIŞ'

Operasyonların yanı sıra ekonomik kriz ve pandeminin de toplum üzerinde ciddi değişimler yarattığına değinen Tuncel, “Devletin zor ve şiddet politikası bütün toplumu etkiliyor. İkincisi yaşanan ekonomik krizin ortaya çıkardığı ciddi bir toplumsal sorun var. İnsanların yaşam kaygısı temel bir problem, hayatı nasıl idame ettireceği meselesi ciddi bir sorun. 2020 sürecinde pandeminin ortaya çıkardığı süreç yeni bir ilişki biçimi, ekonomi biçimi oluşturmuş, insanları toplumdan koparma haline getiren yeni bir ilişki biçimi var. Bir diğer gözlemim toplumda bir umutsuzluk hali var. İnsanların seçimlerden beklediği sonucu alamaması bir karamsarlığa neden olmuş. Ama 31 Mart seçimleri yine toplumda ciddi bir moral ortaya çıkarmış" ifadelerini kullandı.

VAN DİRENİŞİ: DOĞRU ÖNCÜLÜK İLE GÜÇLÜ BİR ÇIKIŞ OLABİLİR

Tuncel, Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanlarına duyulan ilginin aslında direnişe ve mücadele ruhuna gösterildiğini vurguladı. Var olan direnişin toplumda çok ciddi karşılık bularak, büyük bir moral açığa çıkardığını kaydeden Tuncel, toplumun mevcut durumu kabul etmediğini ancak zor ve baskı ile ne yapacağını bilememe halinin yaşam sıkıntısı ile beraber ciddi bir umutsuzluğa dönüştüğüne yer verdi. Bu itiraz hali karşısında siyasetçilere büyük bir rol düştüğüne değinen Sebahat Tuncel, doğru öncülük ile güçlü bir çıkışın olacağı değerlendirmesinde bulundu.

'PARTİLER TOPLUMSAL SİYASETİ YENİDEN ÖRMELİ'

Tuncel konuşmasının devamında şunlara yer verdi:

“Bu itiraz önemli, itirazın olduğu yerde mevcuttu kabul etmeme hali var. Kendi siyasetimize dönük de eleştiriler var. Yeterince toplumsallaşamama, yaratılan bu faşizm koşullarında bir mücadele var bu önemli, ancak bunu ileri taşıma talebi var. Yerel yönetimlerin alternatif bir yerel yönetim anlayışı geliştirmesi, DEM parti, DBP, DTK ve HDK gibi kurumlarımızın kendi rol ve misyonları gereği toplumsal siyaseti yeniden örmesi, radikal demokrasi çizgisini yeniden toplumsallaştırmamız bence ortaya çıkan beklentiye karşılık olacak. Bu iki buçuk aylık süreçteki izlenimde şunu gördüm; evet insanlar itiraz ediyor hatta bu eleştirilerine muhatap bulamama gibi sorunlar olsa da insanların geleceğin değişeceğine dair bir umudu da var. Bütün bunları doğru değerlendirebilirsek önümüzdeki süreçte güçlü bir çıkış yapabileceğimize inanıyorum.”

‘ÇÜRÜME POLİTİKASI İLE KÜRT HALKINI DEVRE DIŞI TUTMAK İSTİYORLAR’

Yüzyıl önce hazırlanan şark-ıslahat planı gibi ikinci bir çöktürme planının devrede olduğunun altını çizen Tuncel, şunları söyledi:

"AKP içerisinde de çok itiraz var, AKP kendi mirasını yedi bitirdi. Orada bir şey kalmadı, Erdoğan figürü de toplumda eskisi gibi etki etmiyor. Kürtleri bu süreçte her şeyin dışında tutmak istiyor. İç ve dış politikasını da buna göre dizayn ediyor. Rojava’daki seçime itiraz etmesi, Güney Kürdistan’da KDP ile ittifak halinde olması onu desteklediği için değil, esasta ülkedeki Kürt karşıtı politikasını hayata geçirme noktasında bir plan.

Bugün İmralı’da uygulanan tecrit politikası, yine kayyım rejimi ve saldırılar esasında bu geçiş sürecinde Kürtleri devre dışında tutma stratejisi. Türkiye tarihine baktığınızda 1925 yılında gizli bir şark ıslahat planı var. Devlet de aslında bu planı hayata geçirmek istiyor. İkinci cumhuriyet döneminde de çöktürme planı devrede. O da gizli hazırlanmış ve benzer bir plan. Kültürel bir soykırım planı ile Kürt halkının bütün değerlerini aşındırma, yozlaştırma, Kürt kimliğini kişiliksizleştirme konusunda yoğun bir çaba var. Çürüme politikasını hayata geçirmek istiyor. Son dönemdeki saldırı, gözaltı ve tutuklamaların hepsi bu stratejinin bir parçasıdır.”

'ÇÖZÜM TALEBİ İÇİN DAHA ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ŞART'

Tuncel son olarak şu değerlendirmeleri yaptı:

“Krize giren AKP’nin çözümü tekçi, milliyetçi bir çözüm. Bizim demokratik çözüm talebimizi bu nedenle tehdit olarak görüyor ve saldırıyor. Herkesin bunu görmesi gerekiyor, bu anayasa demokratik bir anayasa değil. Bu durum Kürt sorununun çözüm taleplerini anlamsızlaştırmıyor. Çözüm talebi hala var ve bu çok güçlü bir talep. Müzakere ve diyalogunun olması gerekiyor. AKP, İmralı tecridi ile bunu ortadan kaldırmaya çalışıyor. Halkın bu taleplerinin gerçekleşmesi için de daha örgütlü mücadele etmesi gerekiyor. Barışı mücadele ederek ve örgütlenerek inşa edeceğiz. Hak verilmez alınır meselesini doğru anlamlandırmak gerekir.” (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar