Sinan Çiftyürek: Türkiyeleşme, Kürt meselesini batı kentlerine taşıdı
Halkların Demokratik Partisi (HDP), 4. Büyük Olağan Kongresi’ne hazırlanıyor. HDP, 23 Şubat Pazar günü toplayacağı kongrede, yeni dönemi göğüsleyecek kadrolarını ve yeni dönem politikalarını belirleyecek.
Kongrenin odağında; 'Türkiyelileşme', 'demokrasi ittifakı', 'Kürdistani partilerle ittifak' gibi bir dizi tartışma konusu bulunuyor. İstanbul’da 31 Mart yerel seçimleri ile yenilenen İstanbul seçiminde kritik bir rol oynayan HDP’nin Kongre’de alacağı kararlar da karanlık günlerden geçen Türkiye siyaseti bakımından önem taşıyor.
Artı Gerçek olarak, HDP içinden aktörlerle HDP’nin yeni dönem politikalarını konuştuk. Farklı siyasi çevrelere ise "nasıl bir muhalefet" sorusunu yönelttik.
Remzi BUDANCİR
ARTI GERÇEK- HDP’nin bölgedeki ittifak partilerinden olan Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, HDP’nin kongre süreci, Türkiyeleşme politikaları, Kürt Ulusal İttifakı ve HDP’nin önündeki zorluklara ilişkin Artı Gerçek’in sorularını yanıtladı.
HDP kongreye gidiyor. Partiniz HDP ile ittifak halinde. HDP, kongre sürecine giderken sizce nasıl bir yol izlemeli? Bu kongrenin bölgeye yansıması nasıl olacak?
HDP’nin ne ile yüz yüze olduğu, kongrede nasıl bir eğilim belirleyeceği doğrudan doğruya HDP yönetimi ve delegasyonun sorunudur. Eminim kongre sürecinde bunu ortaya koyacaklardır. Bizler Diyarbakır’dan baktığımızda, burası HDP’den nasıl bir kongre sonucu bekler, nasıl bir kongre yönelimi bekler, onu konuşabiliriz.
‘SİVİL SİYASET TEHDİT OLARAK GÖRÜLÜYOR’
HDP uzun süredir gözaltı, tutuklamalar ve baskılarla karşı karşıya. HDP’ye bu yönlü baskı uygulanmasının nedeni nelerdir?
HDP’ye 2015 yılından bu yana baskı uygulanıyor. Bu Haziran seçimlerinin ardından Iğdır’dan Urfa’ya kadar haritanın Kürdi bir renk alması ile başladı. Devlet stratejisi olarak HDP’nin özellikle sınır kentlerden adım adım geriletilmesi, belirli bir alana hapsedilmesi siyaseti izlendi. Bu iki seçimdir, yerel seçimler dahil, bu politika uygulandı. Son yerel seçimde Halfeti’den Van Bahçesaray’a, Hakkâri ilçelerine kadar devlet partisi devredeydi. Sivil siyasetin kıstırılması, etkisizleştirilmesi politikası izlendi. Bu siyaset hâlâ devam ediyor. Türkiye devleti Kürt siyasetinin şekline, biçimine bakmıyor, etkinliğine bakıyor. Silahlı siyaset etkin olursa onu öne alıyor, sivil siyaset etkin olursa onu öne alıyor. Türk devletinin burada öne aldığı siyaset, tehdit olarak gördüğü siyaset sivil siyasettir. Bunun odağında da HDP var, sonra diğer Kürt partileri geliyor.
‘HDP’NİN NE SÖYLEDİĞİNE DEĞİL, NE YAPTIĞINA BAKMALI’
Kürdistani parti ve grupların, izlediği politika ne olursa olsun, siyasi soykırım karşısında HDP’yi desteklemeleri gerekiyor. Sonuçta binlerce, belki on binlerce HDP kadrosu Kürt olduğu için, Kürt siyaseti izlediği için, Kürdistan politikasını savunduğu için cezaevine konuluyor, gözaltına alınıyor. Bu nedenle Kürdistani parti ve hareketler devletin fiiliyatta aldığı tutuma bakarak HDP’yi desteklemelidir. HDP’nin ne söylediğine değil, ne yaptığına fiiliyatına bakarak hareket etmeli.
Gidin Yozgat, Aydın’da, Antalya’da sokakta mikrofonu vatandaşa tutun. HDP’nin kimin partisi olduğunu sorun. ‘HDP Türkiyeleşme politikası izliyor demez. Direkt ‘HDP bölücü partidir, Kürtlerin partisidir, bölücülük yapıyor’ der. Devletin HDP’yi nereye doğru ittiği ortada. Buradan bakarak HDP’ye sahip çıkılması lazım.
‘BATIDA RADİKAL DEMOKRASİ, AMED’DE SİNN FEİN MİSYONU’
Tüm bunlara karşı sizce HDP nasıl bir siyaset izlemeli?
HDP ikili bir siyaset izliyor. Türkiyeleşme politikası ve Kürt, Kürdistani politikası. Dolayısıyla iki ayağı var. Biz bunu eşbaşkanlarla görüşürken şöyle dile getirdik; Ankara’da Türkiye cephesine dönük ‘Syriza’ radikal demokrasi, Amed’de ise Sinn Fein misyonu, yani Kürdistani politikayı öne almalı. Bu iki misyonu birlikte yürütebilir misiniz? Çünkü çoğu kez biri diğerini keser. Ankara’da Radikal Demokrasi, Syriza misyonunu üstlenmek, Diyarbakır’da Sinn Fein misyonunu üstlenmeyi kesebilir.
Bunu en net nerede gördük? Ne zaman ki HDP, Kürdistani partilerle ortak bağlayıcı belgelere imza attı, batıda başta hükümet olmak üzere, hatta kısmen Türk solundan ‘HDP Kürdistan bayrağının altına giriyor, HDP Kürt bölücülerle ittifak yapıyor’ sesleri yükseldi. Biz komünistler olarak, Kürdistan Komünist Partisi olarak, HDP’nin Türkiye halkıyla geniş demokrasi cephesi kurmasına karşı değiliz. Bu gereklidir. Türkiye’de demokratikleşme, rejime demokrasinin hâkim olması Kürt meselesini doğrudan çözmez. Ama Kürt meselesinin, Kürdistan meselesinin doğrudan iklimini yumuşatır. Türkiye’de demokratikleşme hamlesinin Kürdistan siyasetini desteklemesi lazım.
HDP’nin gövdesi Kürt, Kürdistani… Dolayısıyla bazı partilerimizin, örgütlerimizin ‘HDP bir Kürdistani ittifak içinde varsa biz yokuz’ tezine biz katılmıyoruz. HDP Kürdi parti değildir, tezine katılmıyoruz. Sokakta kime sorsan vereceği yanıt belli. Devletin HDP’yi tarifi belli. HDP’nin kendi gövdesinin tarifi belli. HDP’nin 28 bin üyesi Kürt meselesinden içerde. Bu her şeyi tarif ediyor zaten. Söylem ayrı bir olay, pratiği tarif ediyor HDP’yi.
‘HDP’NİN TÜRKİYELEŞME POLİTİKASI, FİİLİYATTA KÜRDÜN TÜRKLEŞMESİ DEĞİL’
HDP hem Türkiyeleşme siyaseti uyguluyor hem de Kürt ulusal kongresi, Kürt ulusal ittifakı çalışmalarını yürütüyor. HDP’nin bu çalışmalar yürütmesi batıdan nasıl algılanır? Tepkiye enden olur mu?
Türkiyeleşmenin nasıl ilerlediğine bakmak lazım… Türkiyeleşme meselesi Kürt meselesinin batı kentlerine taşınması olarak fiiliyatta yürüyor. HDP neyi savunursa savunsun bu durum değişmiyor. HDP’nin Türkiyeleşme politikası, fiiliyatta Kürdün Türkleşmesi değil, Kürt davasının, Yozgat’a, Trabzon’a, Samsun’a ve İstanbul’a taşınması olarak pratikte işliyor.
Kürt meselesi batı kentlerine mi taşındı diyorsunuz?
Kesinlikle… HDP Türkiyeleşme derken oradaki Kürdün asimilasyonunu savunmuyor. Tersine Trabzon kitlesini Kürt’le yüz yüze getiriyor. Bu bakımdan teorik söylemden ayrı olarak, pratikte işlediği yön bu. Bunu görmemiz lazım.
HDP Kürdistani bir programın altına imza koyduğu zaman, bileşeni olan Türkiye sosyalist hareketlerinden ciddi bir tepkinin geleceğini sanmıyorum. Ama Türkiye Cumhuriyetinden büyük tepki gelir. Türkiye devleti Kürt siyasetinde küçüğü büyüyü, her söylemi not ediyor. Ama şimdilik not ediyor. Ama HDP ya da DBP’nin söylemini ciddiye alıyor. Çünkü şu anda icra etme gücü HDP’de var. O nedenle Türkiye devleti 6 milyon oy almış bir partinin Kürdistani bir ittifaka imza koymasını son derece ciddi görecek. Riskli ya da tehlikeli görecek.
‘ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLERDE HERKESİN KÜRT SİYASETİ ÜZERİNDEN HESABI OLACAK’
Kürt meselesinin batı kentlerine taşındığını ifade ettiniz. Bu Türkiye siyaseti açısından nasıl bir sonuç doğurur?
Son seçimlerde Kürt halkı aslında çok önemli bir silahı olduğunun bilincine vardı. Daha önce de seçimleri önemli görüyordu. Ama şimdi sadece önemli aktör olmadığını, aynı zamanda seçimlerin kaderini belirlediğini gördü. Sadece yerel seçimlerin kaderini belirlemedi, Türkiye’de merkezi iktidarın da kilit gücü haline geldiğini gördü. Kürtler Millet İttifakından yana tutum alsalar onlar iktidar olacak, Cumhur İttifakından yana tutum alırsa onlar iktidar olacak. Dolayısıyla Kürt halkı bu bilinçle sürece bakacak. Önümüzdeki seçimlerde herkesin Kürt siyaseti üzerinden hesabı olacak. Kürdün de kendi hesabı olsun.
Meclisin üçüncü partisi olan HDP kongreye gidiyor. Sizce bundan sonra HDP nasıl bir yol izlemeli? Önerileriniz nelerdir?
İki şey bizim önümüzde duruyor, HDP’nin önünde duruyor. Birincisi Kürdistan’da kalıcı ittifak çalışması derinleştirilmeli. Kürdistan ittifakı en geniş demokratik cephe olarak Türkiye demokrasi güçleri ile cephe kurmalı. Bu iki eksen kaçınılmaz olarak bir birine ihtiyaç duyuyor. Hem Diyarbakır İstanbul’un desteğine ihtiyaç duyuyor hem de İstanbul Diyarbakır’ın desteğine ihtiyaç duyuyor. Bunu Gezi’de çok net gördük.
Türkiye’de en geniş demokratik güçlerin desteğini sağlamak Kürt halkının çıkarınadır. Liberaller dahil olmak üzere. Batıdaki tüm demokratik, ilerici güçler, hatta muhafazakârlar da dahil, Türkiye’de Kürt meselesi çözülmeden barışın gelmeyeceğini biliyorlar. Onlara varana kadar en geniş kesimin desteğini almak isteyeceklerdir. Kendi taleplerinden taviz vermemek kaydıyla bütün demokratik güçleri düşmanca bir dil kullanmadan ikna çabasını sürdürmeli.
SİNAN ÇİFTYÜREK KİMDİR? Sinan Çiftyürek, 1952 yılında Urfa’nın Siverek İlçesine bağlı Karbêğ köyünde doğdu. Rize ve Tokat öğretmen okullarında okudu ancak hiç öğretmenlik yapmadı. Çok genç yaşlarda siyasetle ilgilenmeye başladı. 1975-76 yıllarında bir grup arkadaşıyla birlikte Kürt coğrafyasında bir komünist hareket oluşturmak ve parti kurmak amacıyla çalışmalar başlattı. 1982’de kurulan Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Genel Sekreterliğini üstlendi. Çiftyürek, Haziran 1986’da çok sayıda arkadaşı ile birlikte tutuklandı. Haziran 1990’da cezaevinden çıktı. Halen Kürdistan Komünist Partisi Genel Başkanlığı’nı yürütüyor. |
*Söyleşi dizimiz yarın HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir ile devam edecek.
*HDP'nin 4. Büyük Olağan Kongresi’ne ilişkin değerlendirmeleri görüş, öneri ve eleştirilerinizi [email protected] adresine iletebilirsiniz…