TİP lideri Baş'tan 'bütçe tepkisi: 'Patronlar, bebekleri rahatça öldürebilsinler diye hazırlanan bir ölüm bütçesidir'

TİP lideri Baş'tan 'bütçe tepkisi: 'Patronlar, bebekleri rahatça öldürebilsinler diye hazırlanan bir ölüm bütçesidir'
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, 2025 yılı bütçesine tepki gösterdi. Baş "2025 bütçesi en başta yenidoğan çetesi bütçesidir. Yani 3-5 kuruş kazanmak uğruna bebekleri ölüme yollayanların bundan haberi olup da bebek ölümlerini izleyenlerin bütçesidir" dedi.

Artı Gerçek - Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, 2025 yılı bütçesine ilişkin olarak, "2025 bütçesi en başta yenidoğan çetesi bütçesidir. Yani 3-5 kuruş kazanmak uğruna bebekleri ölüme yollayanların bundan haberi olup da bebek ölümlerini izleyenlerin bütçesidir. Patronlar bebekleri de, işçileri de rahatça öldürebilsinler diye hazırlanan bir bütçedir. Bir ölüm bütçesidir karşımıza konulan" ifadesini kullandı.

Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 2025 bütçesine ilişkin basın toplantısı düzenledi.

Baş şu ifadeleri kullandı:

"Adalet ve Kalkınma Partisi gerekli gördüğünde, Genel Kurulda doğrudan fiziki şiddet uygulayarak, fiili müdahalelerle konuşma hakkımızı engelleme girişimlerine imza atan bir siyasi parti. Aynı zamanda iç tüzüğü olabildiğince antidemokratik biçimde yorumlayarak sözlerimizi kendi yüzlerine söylenmesini engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Halkın sokaklarda, pazarlarda, meydanlarda konuştuğu gerçeklerin halkın temsilcileri aracılığıyla yüzlerine söylenmesinden duydukları korkunun bir işareti. Şimdilik, bir milyona yakın yurttaşın oyunu almış bir siyasi parti bütçe konuşulurken söz hakkı alamıyor. Biz bu utancı onlara yıkıyoruz. Bizi susturacak herhangi bir güç yoktur. Biz her durumda sözümüzü söyleme konusunda inatçı olacağız. Biz Genel Kurul aşamasında mücadeleyi bırakmış değiliz. Genel Kurulda da gerçeklerin dile getirilmesi gerekiyor. Gürültüyle gerçekleri engelleme çabalarına karşı gerçeklerin halk tarafından bilinmesine verdiğimiz önem nedeniyle basın toplantılarıyla sizlerle beraber olacağız. Nihayetinde biz ambargoyu mutlaka aşacağız. Halkın kürsüsü neredeyse biz orada olacağız" ifadesini kullandı.

"CAN ATALAY'IN SESİNİN TÜM TÜRKİYE'YE ULAŞMASI İÇİN SİZLERİN DESTEĞİNE ÇABASINA İHTİYACIMIZ VAR"

Tüm yurttaşlara bir çağrı yapmak istediğini belirten Baş, bütçe görüşmelerinde AK Parti adına Grup Başkanı Abdullah Güler ve Genel Başkan Vekili Efkan Ala'nın konuşma yaptığı saatlerde tutuklu TİP Milletvekili Can Atalay'ın yanında olacağını belirterek, "Bugün akşam saatlerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bütçe konuşmasını yapıldığı saatte Türkiye İşçi Partisi'nin cezaevinde bulunan milletvekili Can Atalay'ın bütçe görüşmesi partimizin sosyal medya hesapları aracılığıyla kamuoyuna paylaşılacak. Buradan tüm yurttaşlara rica ediyorum, sembolik bir anlamı var. O saatte Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yalanlarını değil, bizim hakkımızı savunduğu için cezaevinde esir tutulan milletvekilimiz Can Atalay'ın sesinin tüm Türkiye'ye ulaşması için sizlerin desteğine çabasına ihtiyacımız var" diye konuştu. Baş, şunları kaydetti:

"Eğer Genel Kurulda konuşsaydım AKP'lilerin yüzüne bakıp şunu soracaktım, 'İçinizde bunları bırakın okumayı, kitabın kapağını çeviren bir tane milletvekili var mı?'. Bence yoktur. Daha kapağını açmadıkları içinde ne yazdığına dair hiçbir fikirlerinin olmadığı bir kanun teklifine istnisnasız tümü el kaldırıp evet oyu kullanacak. 85 milyonu borçlandıran bir bütçe kanun teklifi geliyor ve beyzadeler evet oyu verecekler. Burada bir grup el kaldırma makinası, kurşun asker dizilmiş saraydan gönderilen ne varsa ona el kaldırıp indirecekler."

'BÖLGEDEKİ CİHATÇILARIN HAMİSİ ROLÜ PEK YAKIŞTI'

Baş, Suriye'de Baas rejiminin yıkılmasına ilişkin olarak, "Şam düştü, Esad devrildi, cihadçı terör örgütü HTŞ kazandı ve buna sevinenler var. Onlara gözünüz aydın diyoruz. Peki kim sevindi? ABD sevindi, İsrail sevindi ve 50 yıl sonra Suriye'ye girdi. En çok sevinenler arasında kim var? Adalet ve Kalkınma Partisi, saray, saray havuzu çevresinde gazetecilik yapanlar hepsine gözleri aydın diyoruz. Bölgedeki cihatçıların hamisi rolü pek yakıştı. Tayyip Erdoğan'ın sözü geliyor hepimizin aklına, 'kimler, kimlerle beraber'. Bir tarafta Netanyahu, Trump ve onlarla birlikte aynı şeye gülme onursuzluğu da bunlara layık oldu. Sadelik iyidir, aynıların aynı yerde olması iyidir" ifadesini kullandı.

'KENDİSİ DIŞINDAKİLERİ KÖLELER OLARAK GÖREN SARAY EFRADININ BÜTÇESİDİR'

2025 yılı bütçesini "ölüm bütçesi" olarak tanımlayan Baş, şunları kaydetti:

"Şu önümüzdeki 2025 yılı bütçesi adlı adınca bir yenidoğan çetesi bütçesidir. Öyle münferitmiş gibi 3-5 rezil insanın sorumluluğunda göstermeye çalıştıkları yenidoğan skandalı dedikleri aslında saray rejiminin gerçekliğinin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkışıydı. Sektörü, katliamın boyutu, toplumsal etkisi değişir ama değişmeyecek tek şey bu bütçeyi getirenlerle o çeteleri var edenlerin aynı zihniyetin ürünü olduğudur. O yüzden 2025 bütçesi en başta yenidoğan çetesi bütçesidir. Yani 3-5 kuruş kazanmak uğruna bebekleri ölüme yollayanların bundan haberi olup da bebek ölümlerini izleyenlerin bütçesidir. Patronlar bebekleri de, işçileri de rahatça öldürebilsinler diye hazırlanan bir bütçedir. Bir ölüm bütçesidir karşımıza konulan. Neden ölüm bütçesidir? İliç'te madende madenciler hayatlarını kaybederken, onların 40'ı çıkmadan, onları katleden patronların vergilerini affediyorlar bu bütçelerle. O yüzden bu bütçe sadece kendisinde yaşam hakkı gören, kendisi dışındakileri kendisine hizmet edecek köleler olarak değerlendiren saray efradının bütçesidir. Memleketin dertlerine derman olacak herhangi bir şey bu bütçede yok. Ama ne var? Mesela, öğrencilerin en temel ihtiyaçlarından bir tanesi olan yurtları nasıl müteahhitler için rant alanına dönüştürebilirim hesaplamaları var.

'PATRONLARIN ÖDEMESİ GEREKEN VERGİDEN VAZGEÇMİŞLER'

Açıyorsunuz daha ilk sayfalarda bütçenin 3 trilyon lira vergiden vazgeçtiğini görüyorsunuz. Trilyonlarına trilyonlar katanların, patronların ödemesi gereken vergiden vazgeçmişler. Ne yapıyorlar? Patrondan almaları gereken vergiden vazgeçerken, işçinin, yoksul köylünün, emekçinin alın terine çöktükleri yetmiyormuş gibi boğazından geçen son lokmaya daha fazla nasıl alırız diye dert ediniyorlar. Bizim hakkımız olanı o servetlerine servet katanlara diyorlar ki sen bunu verme o sende kalsın.

'1300 VERGİ İSTİSNASI YAZMIŞLAR PATRONLARIN VERGİ ÖDEMEMESİ İÇİN'

Vergi gelirlerinde planladıkları tabloya göre Kurumlar Vergisi yüzde 14,69 ama Özel Tüketim Vergisi yüzde 19, Katma Değer Vergisi yüzde 13 , Gelir Vergisi yüzde 19 civarında. Diyorlar ki bu ülkede emekçiler, yoksullar ödesin vergiyi. Tam 1300 tane vergi istisnası yazmışlar patronların ödememesi için. Söz konusu işçi olduğunda, emekçi olduğunda, emekli olduğunda santim santim ölçüyorlar. Öbür tarafta AKP eskilerine üçer maaş, beşer maaş bol keseden dağıtan bir iktidar anlayışıyla yaşamlarını sürdürüyorlar. Bunların muhteşem dedikleri ekonomide vatandaşın derdi soğuktan donmamak haline gelmiş. Türkiye'nin ekonomisi çökmüş ama bunlar zenginleri daha zengin ettikçe mutlu oluyorlar. Çocuklarına süt alamayan anneler üniversite eğitimi bırakmak zorunda kalan gençler böyle gerçekleri duymuyorlar, duymak istemiyorlar, duyurmaya çalışanları düşman haline getiriyorlar.

Ülkeyi bir borç batağına sokmuş durumdalar. Halk kredi kartlarıyla temel ihtiyaçlarını karşılamak durumunda kaldı. Ekmeği kredi kartıyla alan bir ülke yarattılar. BDDK verilerine göre bireysel kredi kartı borçları 1.7 trilyon TL'yi aşmış durumda. Yani ülkeyi komple batırmışlar, o bataklık içerisinde emekçi yaşamaya çalışıyor, nefes alıp vermeye çalışıyor, bir de utanmaz herifler 'ayağını yorganına göre uzat' diye akıl veriyorlar, tasarruf önerilerinde bulunuyorlar.

'ZENGİNLERDEN DAHA FAZLA VERGİ ALINMALIDIR'

Biz bunlara mahkum değiliz. Çare de var, kaynak da var. Vergi sistemi yeniden düzenlenmek zorundadır, zenginlerden daha fazla vergi alınmalıdır. Temel ihtiyaçlar üzerindeki tüm vergi yükü kaldırılmalıdır. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere vatandaşın tüm temel ihtiyaçları ücretsiz hale getirilmeli, ulaşılabilir hale getirilmelidir. İnsanlar muayene olabilmek için günlerce sıra bekliyorlar. Kamu kaynakları yandaşlara değil, halkın gerçek ihtiyaçlarına göre düzenlenmelidir. Bu yoksulluğun en temel nedenlerinden bir tanesi budur. Bu halkın çocukları, kadınları, emekçileri açlık sınırında yaşamaya mahkum değildir. Bu iktidarın bütçe yapmaya bile hakkı yoktur. Bu ülkenin binde birini bile oluşturmayan seksen beş bin kişiden ibaret bir topluluğu nasıl daha zengin edeceğiz diye düşünen bir iktidarın bir gün bile o koltukta oturmaması gerekiyor." (ANKA)

Öne Çıkanlar