‘Yargıda damatlar içtihatı oluşmaya başladı'
Osman Baydemir, cumhuriyet tarihinin en büyük siyaset yasağının hayata geçirildiğini söyledi ve sordu: Damatların adresi belli de Demirtaş'ın değil mi?
POLİTİKA- HDP Sözcüsü Osman Baydemir, Bülent Arınç ve Kadir Topbaş’ın damatlarının "sabit ikametgahları olduğu gerekçesiyle" tahliye edildiklerini anımsatarak, "Selahattin Demirtaş’ın sabit ikametgahı yok muydu?" diye sordu.
Partisinin grup toplantısında konuşan Osman Baydemir, gündeme ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
SARAY’DAN YÖNETİYORLAR: Buraya gelirken AKP Genel Başkanı’nın konuşmasına da tanıklık ettim. Biz sözü var, demokrasi. Bir diğer sözü var hak ve hukuk, bir diğer sözü var eşitlik. Süphanallah, süphanallah. Tamı tamına 2 yıldır, bu ülkenin bütün farklılıklarına kan kusturan siz değil misiniz? HDP fikriyatının, HDP’nin çabasının, bir arada yaşama arzusunu sandık başında yok edemediğinizde 5.000’i aşkın üyesini cezaevine koyan siz değil misiniz? HDP Eş Genel Başkanlarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını cezaevine atan siz değil misiniz? Bütün bunlar yargı eliyle olmuyor. AKP Genel Merkezinden, Adalet Bakanlığından veya külliyeden yönetilen saldırılardır.
SİYASİ TASFİYE OPERASYONLARI: Şimdi, hakkımız da açılan davalar ve soruşturmalarla yeni bir boyut kazandı. HDP’ye siyaset yapma yasağı getirdiler. Bu parlamentoda, bu kürsüde yaptığı konuşmalardan dolayı Yüksekdağ, Konca, Encü ve aynı şekilde diğer milletvekillerimiz siyaset yasağı getirilmek suretiyle cumhuriyet tarihinin en büyük siyasi tasfiye operasyonu gerçekleştirilmek isteniyor. Şimdi, AKP Genel Başkanına çağrıda bulunuyorum; siz bir şiir okumuştunuz ve size siyaset yapma yasağı gelmişti. Basın yayın organı demek aslında zul, tıpkı şu anda yönettiğiniz zurnalar gibi hep bir ağızdan tasfiyenizin alkışçılığını yapanlardan ne farkınız kaldı.
YOK EDEMEZSİNİZ: Bütün bu olup bitenlere, Selahattin Demirtaş’ın bir sözüyle yanıt vermek gerekiyor; emeği elinden alınanlara, rızkı, alın teri çalınanlara seslenmek istiyorum: "HDP’nin siyaseti, savunduğu ilke ve değerler bu ülkenin gerçeğidir. HDP’yi ve HDP fikriyatını siyaset yasaklarıyla yok edemezsiniz. Yok edemediniz, yok edemeyeceksiniz. Cezaevinde tutulan Eş Genel Başkanlarımıza, milletvekillerimize canı gönülden şükranlarımızı ifade ediyoruz. Bu ülke bir gün mutlaka aydınlığa kavuşacaktır ve o gün, onların emeği, onların direngenliği tarihte en saygın yeri alacaktır."
FEZLEKE KARMAŞASI: Bir yerden talimat veriliyor, Türkiye çapında bütün iller harekete geçiyor. Biz bunların hakkında nasıl fezleke hazırlarız telaşı başlıyor. En enteresanlarından biri Kayseri Cumhuriyet Savcılığının düzenlediği fezleke. Bu talimatlar verilince Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı büyük bir telaşa giriyor. Nasıl bir fezleke hazırlasak diyorlar. Öyle bir endişe ki Demirtaş ve Yüksekdağ hayatları boyunca Kayseri’de herhangi bir konuşma yapmamışlar. Ama nasıl olur, Kayseri savcılığının da bir fezleke hazırlaması gerekiyor, emir büyük yerden gelmiş. Oturuyorlar, düşünüyorlar, 9 Mayıs’ta Kayseri seçim büromuza bir saldırı olmuştu hatırlarsanız o saldırı sonrası HDP avukatları il emniyet müdürü hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Bu suç duyurusu takipsizlik kararı ile kapatılıyor. 15 ay sonra emniyet müdürüne haksız ithamda bulundunuz diye Yüksekdağ ve Demirtaş hakkında fezleke hazırlanıyor. Bu Kayseri pazarlığı değil, bu müflis tüccar hesabı. Müflis tüccar iflas ettiğinde, eski defterleri karıştırır.
TAYBET ANA’NIN YANINDA KİM OLACAK: Geçen hafta Şırnak Milletvekilimiz Ferhat Encü hakkında sokağa çıkma yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle 10 ay ceza verildi. Yapmış olduğu konuşmada Taybet Ana’ya sahip çıktığı için de 3 yıl 9 ay ceza verildi. Aynı zamanda siyaset yasağı konuldu. Hani siz yıllarca bağırmadınız mı avazınız çıktığı kadar? Seçileni seçilmişi atanmışa ezdirmeyecektiniz hani? Kim getirmiş bu sokağa çıkma yasağını? Dönemin vali yardımcısı. O vali yardımcısı şimdi cezaevinde. Kim getirdi? Beytüşşebap Kaymakamı. Nerede şimdi, darbecilikten cezaevinde. Bir halkın vekili, Taybet Ana’sının yanında olmayacak da kimin yanında olacak.
DEMİRTAŞ GELECEK: Nasıl bir anlayış, nasıl bir mantıktır ki Meclis Başkanı uyum yasalarını konuşalım diye Meclis’teki grup başkanlarına davetiye gönderiyor. Ama davetiye yanlış yere gidiyor. Davetiyenin Edirne Cezaevine gitmesi gerekiyor. Eğer gerekten samimiyetle istişare etmek istiyorsanız, ülkenin bu darboğazdan çıkmasına dair bir istek kırıntısı varsa Selahattin Demirtaş buraya gelecek, Osman Baydemir yerine kendisi konuşacak.
MECLİS DEFNEDİLMEK İSTENİYOR: Şu anda Meclis Başkanının tavrı öldürülmek istenen defnedilmek istenen bu Meclis’in üzerine bir kürek toprak atmaktır. Bunun ötesinde emin olun, başka bir izahı yoktur. Düşünün KHK ile OHAL ile adeta meclis alternatifi bir yapı zaten oluşmuştur, derdesttir. Siz kalkmışsınız uyum yasalarından bahsediyorsunuz.
Bu da yetmiyor, ortam güllük gülistanlıkmış gibi, Meclis Başkanı bütün milletvekillerine iftar davetiyesi gönderiyor. İftarlarımız bir dayanışma ağıdır. İftarlarımız tokun açın halinden anlamasının mekanıdır. Gelin görün ki, göndermiş olduğunuz davetiyelerin sahipleri Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve milletvekillerimiz şu anda cezaevinde.
DAMAT GÖZALTILARI: Son dönem yargıda damatlar içtihadı başladı. Hukuk tedrisatından geçenle, hukuk eğitimi alanlar, bugünleri damatlar içtihadı diye bir yere not edecekler. Tutuksuz yargılanmak bir hukuk ilkesidir; iki durumla karşı karşıyayız ya bir ilkesizlik var, şahsa göre uygulanan bir hukuk var ya da bir tehdit ve şantaj var. Birazcık muhalefet etmek birazcık parti içinde sesini çıkarmaya çabalayanlara bir tehdittir bu gözaltılar. Ayrıca sabit ikametgah gerekçesi bu minvalde bir gerekçe olamaz. Damatların sabit ikametgahları vardı da Demirtaş’ın sabit ikametgahı mı yok, Ahmet Şık’ın sabit ikametgahı mı yok. Ahmet Altan’ın sabir ikematgahı mı yok? Nazlı Ilıcak’ın sabit ikematgahı mı yok?
EMEKÇİLERE TEHDİT: Bir milyon 600 bin sendikalı emekçi var ve bunlar her gün tehdit ediliyor, ya sarı sendikaya gelin ya da işinizle aşınızla sizi terbiye edeceğiz diyorlar. Diğer yandan 14 yıllık iktidar döneminde tam yüzde 500 artışla 2 milyon işçi taşeronlaştı. Yani sömürü sisteminin kurumsallaştırılmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Seçim dönemlerinde söz verildi hani tüm taşeronlara kadro verilecekti. Bırakın kadro vermeyi, taşeron işçisi olanların da ekmeğiyle oynandı, özellikle de kayyum atanan belediyelerde. Hiçbir iş güvencesi olmayan, asgari ücretle çalışan binlerce işçinin ekmeği elinden alındı.
KANLA İKTİDAR DÖŞEDİLER: Peki neden bütün bunlar oluyor? Bunları neden yaşıyoruz? Neden bunları yaşatma cüreti görüyorlar kendilerinde? Pek çok neden sıralanabilir ama ben 2 nedenden bahsedeceğim. Biri Kürt sorununun şiddet boyutunu bahane etmeleri. Çünkü şiddet var meselesi adeta bir sihirli sözcük. Niye şiddet var? 7 Haziran 2015 akşamından yani milletin iradesinin açığa çıktığı andan itibaren barış masasını devirdiler. Suruç’tan başlayıp, Ankara Gar katliamına kadar devam eden kanla bir iktidar döşediler. Yani şiddetle iktidar devşirdiler. Yani şiddet sürdüğü müddetçe baskı politikaları onlara iktidar sunuyor.
NURİYE VE SEMİH: Nuriye, Semih, Veli, Acun her gün eriyorlar. Sadece işlerini, aşlarını, ekmeklerinin yani onurlarının mücadelesini veriyorlar. Bir kez daha direnenlere bir kez daha boyun eğmeyenlere binlerce kez selam olsun. 5 bin akademisyeni işlerinden ettiler herhalde içleri soğumadı ki 50d düzenlemesiyle işlerinden edilen asistanların işlerini ellerinden alıyorlar. Yani, bunlarda hilkat garibesi bir durum var. Mesela akademiden hoşlanmıyor, akademisyenleri sevmiyorlar. Bilim yuvasını sevmiyorlar. Gerçek dindarları, müslümanları sevmiyorlar. Varsa yoksa boyun eğme. Onun için diyorlar ya, biat et rahatla. Kuran’a yemin, Biat etmeyeceğiz.
GÜLEN’İN İADESİNİ ÖNLEMEK İSTİYORLAR: Bunların amacı Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iadesini önlemek. Meydan meydan dolaşıp, meydan meydan ey ABD, Güleni iade et diye bağırdı. Sonradan açığa çıktı ki 15 Temmuz darbe girişiminden sonrasına kadar resmi bir başvuru yapılmamış. İstememiş. Niye istememiş? Ne demiş Demirtaş: "Fethullah Gülen'in iadesini istemiyorlar. Gelip burada kim bilir ne anlatacak? Neden istemiyorlar? Çünkü Türkiye’deki belli başlı siyasi partilerin, ordunun, bürokrasinin, tamamının Gülen örgütüyle ilişkisi var. Türkiye’ye iade edilir, yargılanır ve burada konuşursa, Allah korusun, Türkiye tek partili sisteme döner, biz tek kalırız çünkü".
KATAR KRİZİ: Katar’da yaşanan gelişmeler. Bir kere başta söyleyelim, Ha Katar ha Suud, birbirinden farkları yok. Bütün bu olup bitenler açık bir şekilde gösteriyor ki "duvar sana söylüyorum gelinim sen anla; Katar sana söylüyorum Erdoğan sen anla" krizidir. Eğer bu politika devam ederse, bunun faturası bu ülke için çok ama çok ağır olacaktır. Yarın öbür gün bu ülkenin Lahey Adalet Divanında sanık sandalyesine oturmasını istemiyorsanız Selefi örgütlerle olan politikayı terk etmek zorundasınız. İçeride ve dışarıda savaş ve çatışma politikalarını terk etmek zorundasınız.
ZEYTİNLİKLER: Bütün bunlar olsun diye HDP siyaset yapma, var olma mücadelesini ortaya koymaya devam edecek. Bir kez daha, emekçi kardeşlerimi, ekmeği elinden alınan kardeşlerime, umudu yitirmeyelim diyorum. Her zalim iktidarın bir ömrü vardır. Zeytin ağacının ömrü bütün bu zalim iktidarların ömründen çok daha uzundur.