Yeşil Sol Parti adayı Türkdoğan: Millet ittifakı ile Kürt sorunu için adım atılabilir
Yeşil Sol Parti İstanbul adayı Öztürk Türkdoğan, “Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı bir araya gelerek demokratik bir anayasa yapabilir” dedi. Türkdoğan, “Bu süreçte bir arada duracak mısınız? Onu gelecek zaman gösterecek" ifadesini kullandı.

Esra ÇİFTÇİ
İSTANBUL - Yeşil Sol Parti’nin 14 Mayıs seçimlerindeki aday listelerinde yer alan isimlerden biri de İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan. İstanbul 2. Bölge 4. sıra milletvekili adayı Öztürk Türkdoğan, Artı Gerçek’e Yeşil Sol’dan neden aday olduğunu, meclise geldiğinde neler yapacağını anlattı.
Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorununun çözümü noktasında Meclis'i işaret etmesini hatırlatan Türkdoğan, “Ben de bir siyasetçi olarak eğer seçilirsem katkı sunmak istiyorum. Benim en büyük motivasyonum Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt sorununda yeni bir barış sürecinin inşa edilmesinde rol oynamak ve barış sürecinin bu sefer başarılı geçmesi için elimden geleni yapmak” dedi.
Millet İttifakı'nın, Emek ve Özgürlük İttifakı ile bir araya gelerek çok rahatlıkla yeni demokratik bir anayasa yapabileceğini söyleyen Türdoğan, “Bu anayasa ile birlikte Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorununun çözümü noktasında adım atabilirler. İşte bu politika üretme sürecinde bir arada duracak mısınız, duramayacak mısınız? Onu gelecek zaman gösterecek” ifadelerini kullandı.
'SAVUNDUĞUM DÜŞÜNCELERİN DEĞİŞMEYECEĞİ KONUSUNDA İDDİALIYIM'
Meclis'e seçildiğinizde iddianız nedir ve neden Yeşil Sol Parti?
Adaylığımda, HDP genel merkezinin daveti belirleyici oldu. Uzun yıllardır insan hakları savunuculuğunun yanı sıra, Türkiye’nin en eski insan hakları örgütünün eş genel başkanlığını yapmış biri olarak, bu süreçte edindiğim deneyimlerimi, bilgilerimi siyasette kullanmaya karar verdim. Öğrendiğimiz çok şey var. İktidara en yakın olan Millet İttifakı'nın adayı Sayın Kılıçdaroğlu, Kürt sorununu çözme vaadinde bulundu ve partisine karar aldırdı. Açık açık meclis zemininde çalışmalarını yapacağını ifade etti. Ben de bir siyasetçi olarak eğer seçilirsem katkı sunmak istiyorum. Benim en büyük motivasyonum Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt sorununda yeni bir barış sürecinin inşa edilmesinde rol oynamak ve barış sürecinin bu sefer başarılı geçmesi için elimden geleni yapmak. İddiam da savunduğum düşüncelerin değişmeyeceğidir. Yani insan hakları kimliğimden sapmayacağım konusunda iddialıyım. Devleti çok iyi tanıyoruz, devletin ideolojisini de çok iyi tanıyoruz. Yine seçmenlerimize karşı da sorumluluğumuz var. Milyonlarca yoksulun olduğu bir ülkeyi nasıl yöneteceğiz? Önce onların hakkını teslim etmek zorundasınız. Maniple edilen göstergelerin yarattığı tahribat çok büyük. Tıpkı yıllar önce Yunanistan’da olduğu gibi. O nedenle temel ekonomik göstergeler konusunda bir açıklığa, bir şeffaflığa ihtiyaç var, ben de bunun için elimden geleni yapacağım.
'SİYASİ BİRLİKTELİK BİR ZORUNLULUK'
Yeşil Sol Parti'nin milletvekili adayları Emek ve Özgürlük ittifakı çatısı altında seçimlere girecek. İttifak olarak seçimlere girmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de bazı temel sorunlar çözülmediği için siyasi alanda zorunlu olarak birliktelikler içeriyor. Yani Türkiye en temel sorunu olan Kürt sorununu çözmüş olsaydı, gerçek bir çatışma çözümü yaşamış olsaydı Aleviler başta olmak üzere ötekileştirilen toplumsal kesimlerin hakları ile birlikte temel hakların olduğu yeni ve demokratik bir anayasaya kavuşacaktı. Biliyorsunuz 2011’den 2015’e kadar olan süreçte ki daha öncesi de var, bunun için çok çabalandı ama olmadı. Ben siyasi bir birlikteliğin zorunluluktan kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Yani Yeşil Sol Parti de emekten, özgürlükten, demokrasiden, barıştan, insan haklarından yana insanların bir araya gelmesinin en temel motivasyonu elbette ki güç birlikteliği yapıp temel sorun olan Kürt sorununun çözümüne katkı sunmak. Yine Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı sunmak. Diğer ittifaklara baktığımızda da aynı şeyi görüyoruz. Sağ ittifaklara baktığımızda da benzer, sol ittifaklara baktığımızda da benzer şeyler. Şimdi temel mesele çözülürse siyaset alanı kendini biraz daha özgür hissedecektir ve o zaman siyaset alanında kendi kulvarında mücadele etmek isteyenler daha rahat davranacaklardır diye düşünüyorum. Yani zorunlu birliktelikler yerine biraz daha gönüllü birliktelikler söz konusu olacaktır. Yeşil Sol Parti de halen daha ağırlıklı gönüllü bir birliktelik olduğunu, aynı düşünceyi paylaşan insanların bir arada olduğu bir birliktelik olduğunu söyleyebilirim.
'TÜRKİYE’DE KORKUNÇ BİR EMEK SÖMÜRÜSÜ VAR'
Bunu biraz açar mısınız? Zorunlu birliktelikten neyi kast ediyorsunuz?
Şu anda Türkiye’deki siyasi ittifaklara baktığımız zaman, aslında Türkiye’nin temel sorunlarının çözümü noktasındaki bakış açıları da bunu belirliyor. Tersten bakalım, Cumhur ittifakının bileşenlerine baktığımız zaman mevcut resmi ideolojinin devamından yana, resmi ideoloji devam etsin diye bir araya geldiler. Millet İttifakı'nın bileşenlerine baktığımızda, onlar da Cumhur İttifakı'nın bu görüşüne karşı bir restorasyon öneriyorlar ama onlar da resmi ideolojiyi reddetmiyorlar. Fakat bu resmi ideolojiyle Cumhuriyetin ikinci yüzyılını karşılamayacağını görüyorlar. Emek ve Özgürlük ittifakına geldiğimizde ise, birçok noktada çok farklı yaklaşım içinde olan siyasal anlayışlar bir araya geldi. HDP’nin kendi bileşenleri ki Halkların Demokratik Kongresine dayanır. Yine HDP ile birlikte ittifak kuran sosyalist partilere ve yapılara baktığımız zaman bakış açıları, öncelikle Kürt sorununun, demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesi ve emeğin hakları, eko sosyalizm. Çünkü Türkiye’de korkunç bir emek sömürüsü var, ranta dayalı politikalar var, ekolojik yıkım var, Alevilerin hakları tanınmıyor, bunları uzatabiliriz. Yine ekolojiyle ilgili, doğal çevrenin korunması noktasında yaklaşımlar var, çoğaltabiliriz de. Örnek, Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı ile bir araya gelerek çok rahatlıkla yeni demokratik bir anayasa yapabilirler ve bu anayasa ile birlikte Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorununun çözümü noktasında adım atabilirler. Yine çeşitli insan hakları konularında, demokrasi konularında uzlaşarak yol yürüyebilirler. İşte bu politika üretme sürecinde bir arada duracak mısınız, duramayacak mısınız? Onu gelecek zaman gösterecek. Buradan kastettiğim zorunluluk buydu. İnsanlar eğer siyasal düşünceleri birbirlerine yakınsa gönüllü birlikteliği daha fazla sürdüreceklerdir. Bunun gelecekte göreceğiz.
'KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEK ZOR DEĞİL'
2013-2015 yılları arasında Kürt sorununun çözümüne ilişkin birtakım adımlar atıldı ama başarısızlıkla sonuçlandı. Siz de o dönemde akil insanlar heyetinde yer alıyordunuz. Kürt sorununu çözmek bu kadar zor mu?
Ben aksine çok kolay olacağını düşünüyorum. Türkiye Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklanan silahlı çatışma ve savaş süreci tarihinde ilk defa kesintisiz 8 yıl çatışma halini yaşadı ve bu 8 yılın Türkiye’ye maliyeti çok yüksek. Şu anki ekonomik krizin ön önemli sebeplerinden biri de budur. Yine insani maliyeti ve can kayıpları çok yüksek. Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı kaç personelinin yaşamını yitirdiğini kesin olarak açıklamıyorlar. Sadece Kürt tarafından ne kadar insanın tırnak içinde söylüyorum etkisiz hale getirdiklerini söylüyorlar, bu da çok aşağılayıcı bir söylem çünkü insan yaşamı çok değerlidir. Savaşın bir kazananı olmaz. Devlet içinde çeteler yeniden etkin hale gelir. Sedat Peker’in ifşalarını hafife almamak gerek, yolsuzluk hat safhaya ulaştı. Dolayısıyla böyle bir durum karşısında siyasal iktidar değişikliği iddiasıyla gelenler önce bu meseleye el atmak zorundadır. 2013-2015 süreci aslında çok önemli bir süreçti fakat olmadı. Ayrıntılara girmeyeceğim, bu sefer ne yapmamız gerektiğini de ne yapmamamız gerektiğini de biliyoruz. Şu anda çok acil bir konu var, bu konunun başında Abdullah Öcalan’ın durumu var. Öncelikle İmralı adasında tutulanların hemen ve koşulsuz avukatları ve aileleri ile görüşmesi gerekir. Düşünebiliyor musunuz, 2 yıldan fazladır hiçbir şekilde haber alınmıyor. Bu insan haklarına tamamen aykırı. Çözüm süreci bittikten sonra herkes konuştu, bir tek Abdullah Öcalan konuşmadı, ne düşündüğünü bilmiyoruz. Yani yeni bir süreç inşa edilecekse sayın Öcalan’ın değerlendirmelerine de ihtiyaç var, bunu öğrenmek için de tecridin kaldırılması gerekiyor.
ÖZTÜRK TÜRKDOĞAN KİMDİR?
1970 yılında Kars’ın Selim ilçesi Laloğlu köyünde dünyaya geldi. 1994 yılında Ankara Hukuk Fakültesinden mezun oldu ve 1996 yılından bu yana avukatlık mesleğini sürdürmekte. Birçok sivil toplum örgütlerinde hukuk danışmanlığı yapan Türkdoğan Türkiye İnsan Hakları Vakfı kurucular kurulu üyesidir. Barış ve çözüm süreci olarak hatırladığımız 2013-2015 yılları arasında Akil İnsanlar heyetinin içinde de yer alan Türkdoğan, 2002 yılında İnsan Hakları Derneği Merkez Yönetim Kurulu üyesi, Ekim 2008 yılından beri derneğin genel başkanlığını ve son üç dönemdir de eş genel başkanlığını yürütmekte. Türkdoğan evli ve iki çocuk babasıdır.
Hasan Cemal: Siyasi bir genel af olmadan barışın kapısının açılması zor
Cengiz Çandar: İnsanların Türkiye'de İslam'dan uzaklaşmasında başrol oynayan AKP hükümeti
Cengiz Çandar, Diyarbakır'dan Kürtçe seslendi: Here Erdoğan, oxir be!