İktidarın akademiyle 70 yıllık imtihanı

İktidarın akademiyle 70 yıllık imtihanı
   "1948’de babamı, 1980’de beni, bugün de asistanımı üniversiteden attılar" diyen Prof. Korkut Boratav, "Her dönem biraz daha gaddarlaşıyorlar. Şu...

 

 "1948’de babamı, 1980’de beni, bugün de asistanımı üniversiteden attılar" diyen Prof. Korkut Boratav, "Her dönem biraz daha gaddarlaşıyorlar. Şu anda yapılan 12 Eylül’den de diğerlerinden de daha kötüdür" diyor.  

Sibel HÜRTAŞ / ANKARA

Prof. Dr. Korkut Boratav, OHAL ihraçlarının konuşulduğu bir konferansta sözlerine "1948’de babam üniversiteden atıldı, 1980’de ben, şimdi de asistanlarımı ihraç edecekler herhalde…" diye başlamıştı. Boratav’ın bu sözlerinden çok kısa bir süre sonra 7 Şubat Salı günü yayımlanan kararnamede, Ankara Üniversitesi’ndeki 71 akademisyenden biri de Boratav’ın son asistanı Doç. Dr. Nilgün Erdem’di.

Korkut Boratav’ın o konferansta söylediği sözler bugün için "şaşırtıcı" sayılamaz. Zira Türkiye ne zaman olağanüstü dönemlerden geçse siyaset kurumunun hedefinde yer alan ilk kurum hep akademi oldu. Bunu en yakınından yaşayan isimlerden biriydi Korkut Boratav. 1948 yılında babası Pertev Naili Boratav’ın başkanı olduğu Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesindeki Halk Kültürü Kürsüsü, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle kapatılmıştı. Komünizm propagandası yapmakla suzlanan Boratav, yurt dışına çıkmıştı. Yıllar sonra 12 Eylül darbesi oğlunu hedef almış, Prof. Korkut Boratav meşhur 1402’ler kapsamında üniversiteden atılmıştı. Bugün de Boratav’ın son asistanı Nilgün Erdem, Kanun Hükmünde Kararname ile Ankara Üniversitesi’nden ihraç edildi.

Boratav, Artı Gerçek’e babasıyla başlayıp asistanıyla sona eren bu hikayeyi anlatırken, "Bu hikayede dikkat çeken taraf şu: Her dönem biraz daha gaddarlaşıyor. Şu anda yapılan 12 Eylül’den daha kötüdür. Bir çok arkadaşımın emeklilikhaklarıyla ilgili sorunları var, bu insanlar yurt dışına gidemiyorlar. Pasaprotları ellerinden alınıyor" diyor. Boratav’ın dikkat çektiği bir konu daha var, "Daha kötü olan ise faal işbirlikçiler. Faal işbirlikçiler daha çok göze batıyor. Akademik çevrelerin faal işbirlik yapan unsurları biraz daha yüz kızartıcı bu dönemde…"

Akademisyen Nilgün Erdem, 7 Ocak gecesi Ankara Üniversitesi’nden ihraç edildiği öğrendi, 8 Ocak sabahı Cebeci Kampüsü’ne bu kez ihraç edilmiş bir akademisyen olarak giriyordu. Odasını toplamaya girmeden önce kendisi gibi ihraç edilmiş onlarca akademisyen ve onlarla dayanışmaya gelen arkadaşlarıyla orta bahçedeydi. Şunları söylüyordu:

"Önce hocamın babası, sonra hocam şimdi de ben bu üniversiteden atıldık. Baskının ve faşizmin yükseldiği her dönemde ilk hedef hep akademi oldu bu ülkede. Sanatçılar, yazarlar, gazeteciler, aydınlar oluyor. Türkiye yine böyle bir dönemden geçiyor. Bu ihraçlar, atılmalar üniversite, akademi tarihinde ilk kez başımıza gelmiyor. Ama Bu kadar kapsamlı ve büyük bir yıkıma biz tanık oluyoruz.’

Hocalar birbirleriyle konuşurken, bir çağrı yükseliyor. Hocalar, öğrenciler, onlara desteğe gelmiş diğer üniversitelerden akademisyenler, milletvekilleri Siyasal Bilgiler Fakültesi tabelasının önünde basın açıklaması yapıyor. Hep bir ağızdan aynı slogan yayılıyor "Rektör istifa!"

İhraçların sorumlusu olarak gösterilen ilk isim Erkan İbiş. Zira barış akademisyenleri hakkında soruşturma açmayan, onları hedef göstermeyen üniversiteler de var. Onların gelecek dönemdeki kaderi ne olacak belli olmaz, ama son dönemde ardı ardına çıkarılan KHK’larla bugün Ankara Üniversitesi’ndeki tüm Barış Akademisyenleri ihraç edilmiş durumda.

Nilgün Erdem, "Doktora tezimi bitirdiğim 2002 yılında asistan olarak üniversiteye devam etmem gerekirken bu hakkım elimden alınmıştı. O zaman Erkan İbiş rektör yardımcısıydı. Sonra asistan olarak okula tekrar döndüm, bu kez de KHK ile atıldım. Ankara Üniversitesi bu konudaki istikrarını koruyor. O zaman rektör yardımcısı olan Erkan İbiş şimdi rektör olarak pervasızca akademik kıyıma devam ediyor. Bunların asıl sorumlusu Rektör İbiş’tir. Bu ihraçlarla açık bir şekilde ortaya çıkmıştır ki Rektör Erkan İbiş bu işin sorumlusudur ve istifa etmelidir" diyor.

Korkut Boratav ise "En azından sessiz kaldığı için bu olayların sorumlusu Ankara Üniversitesi Rektörüdür. Ben bir eski Ankara Üniversiteli olarak ve eski bir SBF’li olarak, SBF benim kendi yuvamdır. Rektörün istifa etmesi gerektiğini söylüyorum. Bilimin ve akademik gelenekler bunu gerektirir" diyor.

 

Öne Çıkanlar