Sırrı Abe; torak, tereyağı ve tandır ekmeği misali…

Cesur çıkışlarıyla, akıl dolu sözleriyle hayranlığımızı, onun deyimiyle, arşa çıkardı. Çözüm Süreci’ndeki fedakârlığı, hepimizin konforunu artıran bir özveriydi. Hele şivesiyle kendimizi tam Sırrı Abe’de bulduk.

Sırrı Abe; torak, tereyağı ve tandır ekmeği misali…

ERHAN ÜRKÜT

Cumartesi Anneleri’nin direnişinde, gözaltındaki bir annenin feryadına ses olurken dedi ya Sırrı Süreyya Önder: “İçeride milletvekili var, onunla benim ne farkım var?” İşte o an, o, hepimizin abisi oldu. Sinemacı, siyasetçi, barış elçisi… Ama en çok, memleketten bir parça. O’nu izlerken, diğer film yıldızları gibi ulaşılmaz hissettirmedi hiç. Beynelminel’in sıcak sahnelerinden Meclis’in kürsüsüne, her zaman garibanın gülümsemesini taşıdı.

Sırrı Abe’yi ilk Beynelminel filmiyle tanıdım. O samimi oyunculuğu, sanki çocukluğumun mahallesinden birini izliyormuşum hissi uyandırdı. Merak edip hayatını araştırdım; sinemacı, yazar, yönetmen… 2011’de mahallemize taşındığında, bir jön değil, “Sırrı Abimiz” olarak karşımıza çıktı. Torak, tereyağı ve tandır ekmeği misali, hep oradaymış da biz fark etmemişiz.

BDP’den bağımsız milletvekili seçildi. Siyasete kırk yıllık usta gibi girdi. Meclis’te konuşurken lügatındaki zenginlik, kelime dağarcığımın ne kadar fakir olduğunu hissettirdi. Her kürsüye çıkışı, adeta bir Fransız sahnesi. Cesur çıkışlarıyla, akıl dolu sözleriyle hayranlığımızı, onun deyimiyle, arşa çıkardı. Çözüm Süreci’ndeki fedakârlığı, hepimizin konforunu artıran bir özveriydi. Hele şivesiyle kendimizi tam Sırrı Abe’de bulduk.

Eylül 2020'de Kobani soruşturmasında, gözaltındayken ilk defa yakinen gördüm. Sadece merhabalaştık. Sıhhiye Adliyesi’nin 3. katında, Covid salgınının gölgesinde, dar koridorda yüzlerce polisin arasında bekliyorduk. Bir iskemlede oturan Sırrı Abe, yorgun gözleriyle bile kalabalığın arasında parlıyordu. Bir avukat, bir oğul olarak hüzünlü ve endişeliydim. Ama o, “Merak etme, her şey hallolur” dediğinde, sanki o koridor birden memleket oldu.

Zeki Demirkubuz'un "Yeraltı" filminin tanıtımında, Önder ile Engin Günaydın arasındaki diyaloga da yer verdiği bir sekans vardı. “Anayasada sana özel madde korum. İste hangi madde istiyorsan. İçinde mesela Engin geçiririm. ‘Engin demokrasiler...’ Günaydın'ı da geçiririm ama yan yana koymayız. Engin bir yerde geçer, Günaydın bir yerde ama aynı sayfaya denk getiririz. Çocuğuna verirsin, anımız olur ilerde anlatırık, gülerik...” Bir Anayasa yazsa aynen her yurttaşın, her canlının; hakkına, hukukuna yer verir.

Hep Sırrı Abe’yle yakından tanışmayı heves etmiştim, ama maalesef bu, hayra yorulmayacak bir anda gerçekleşti. 10 Mayıs 2024’te, Meclis’te fenalaştıktan sonra hastane sürecindeyken ilk kez sohbet ettik. Yirmi dakika boyunca, sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi içten konuştuk. Pankreasına yapılacak zorlu bir müdahaleden bahsetti: “Sıkıntılı bir süreç, ama sen yine de mesaj at, konuşamazsam da Allah şifa versin.” O halde bile benim derdimle ilgilenmekten geri durmadı. Sağ olsun, hep var olsun.

Meşgalemiz çözülmedi belki, ama o çok emek verdi. Bu vesileyle Google gibi adam Sırrı Süreyya Önder'i tanıma havası bende eksik olmadı. Arada yazdığım yazıları paylaşıyorum onunla. "Erhan Baba sıkı takipçinim" der. Eleştirisini de isterdim ama bazen gül koyar bazen de yoğunluktandır iki kelam eder noktalardı. Ama gururum okşanır ondan iki kelam duyunca.

Kahtalı Mıçê'nın arkasından yazmıştı. Çok da güzel yazmıştı. Şunu demiştim ona: “Abe herkesi böyle bir dostun yazması nasip olsun.” Sağ olsun, o meşkalede yorum yapıp yine gülünü eksik etmedi. Nereden bilebilirdim, bir gün onun için böyle bir yazı yazacağımı. (HABER MERKEZİ)

*Avukat-Diyarbakır Barosu üyesi

sırrı süreyya önder