Alevi kurum başkanlarına uygulanan zulümler bitmiyor

Yurt içinde ve yurt dışında Alevi kimliği, sosyal hakları, inançsal olarak cemevlerinin inanç merkezleri olarak kabul edilmesi, politik kazanımları, kısacası eşit vatandaşlık için mücadele eden Alevi kurum temsilcilerine asılsız suçlamalarla davalar açılıyor.

Alevi kurum başkanlarına uygulanan zulümler bitmiyor

Suzan SAKA

Yurt içinde ve yurt dışında Alevi kimliği, sosyal hakları, inançsal olarak cemevlerinin inanç merkezleri olarak kabul edilmesi, politik kazanımları, kısacası eşit vatandaşlık için mücadele eden Alevi kurum temsilcilerine asılsız suçlamalarla davalar açılıyor. Bu davalar ile hem göz korkutmak hem de verilen mücadelenin önüne ket vurulmak isteniyor.

Alevi kurum ve temsilcileri sadece Alevi kimliği için değil; Türkiye'de ve dünyada yaşanan her insan hakkı ihlaline karşı her toplumsal kesimle dayanışıyor. Gerekirse alanlarda, gerekirse Meclis'te ses olmaya çalışıyorlar.

Bu toplumsal dayanışmanın büyümesinden korkan muktedirler, yüzyıllardır uyguladıkları asimilasyon ve birlikteliği kırma politikasını şimdi yurtdışında yaşayan kurum başkanları hakkında 'terör' suçlamalarıyla sürdürüyor. Bu insanların zaten bir şekilde travmatik olarak başka bir ülkeye göç ederek yeniden yaşamlarını kurmanın zorluğu, her şeye sıfırdan başlamanın verdiği ağır yük yetmezmiş gibi, bir de onları kriminalize ederek daha çok saldırıyorlar.

Bu saldırılar aslında kendi korkularından ötürü. Çünkü Alevilerin var olduğunu dile getirmek, her gittiğin yerde kimliğini tanıtmak, Suriye başta olmak üzere Alevilere karşı uygulanan katliamlara ses çıkarmak, dünya kamuoyunun dikkatini çekmek ve Alevilikte en önemli olan canın, her bir canlının yaşam hakkını savunmak suç değildir.

Alevi kurum temsilcilerine karşı uygulanan zulüm reva mıdır? Yaşamı, kadını, çocuğu, doğayı, her bir canlıyı savunmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Alevilikte insan evrenin bir parçasıdır. Her canlı eşittir. Hacı Bektaş Veli’nin yüzlerce yıl önce söylediği gibi Aleviler 72 millete bir nazarda bakarlar. Hiçbir inancı, kimliği, dili ve kültürü ötekileştirmezler, küçümsemezler. Bilim ve eğitim aşkıyla hakikatin peşinde giderler. Kız ve oğlan çocuklarını eşit yetiştirirler.

En son olarak Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun Eş Başkanı Nevin Kamilağaoğlu hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Bu kararın neye dayandığını kimse bilmiyor. Nevin can, kadınlar başta olmak üzere her yerde insan haklarını savunmaktan başka bir gayesi olmayan biridir. Devletin Alevi katliamları başta olmak üzere tüm katliamlarla yüzleşmesini, Alevi kimliğinin ve diğer tanınmayan kimliklerin tanınmasını savunmuştur.

Böylesi kararlar, insanların özgür düşüncelerini savunmalarına karşı tahammülü olmayan totaliter devletlerde olur. İnsan Hakları Beyannamesi’nin en temel kurallarından biri, kişilerin inançlarını, kimliklerini ve düşüncelerini özgürce yaşamaları ve paylaşmalarıdır. Eğer zaten inandığın şeyleri paylaşamıyor ve savunamıyorsan, insan ırkını diğer canlılardan ayıran özellikleri de yok saymış olursun.

Yurtdışında yaşayan veya yaşamak zorunda kalan insanları böylesi eziyetlerle sevdiklerinden ayırmak, kendi ülkesine girmesini yasaklamak, onları cezaevlerine koymak, sevdiklerini kaybettiklerinde cenazelerine dahi gelmelerini engellemek çok büyük bir haksızlık ve insanlık dışı bir uygulamadır.

Bu dünya iyi insanlar sayesinde dönüyor. Kimliği, siyasi görüşü fark etmeksizin, dünyanın dört bir yanında yaşayan namuslu, onurlu insanlar sayesinde dönüyor. Onlar oldukça da zulme karşı durmaya devam edilecek. Herkesin sesi olunacak.


Bu yapılanlar sadece Alevilere değil, insan haklarına, düşünce ve inanç özgürlüğüne yönelmiş saldırılardır. Vicdan sahibi herkesin bu zulme karşı ses çıkarması bir insanlık görevidir. Bu adaletsizlik sona erene kadar mücadelemiz sürecek. Çünkü biz yaşamı, barışı ve onurlu bir geleceği savunuyoruz.