Cumhuriyet’in 102. yılında: Birlikte halaya durabilmek

Son yüzyılda Alevilere yönelik Dersim, Maraş, Çorum ve Sivas katliamları başta olmak üzere; Kürtler ve diğer azınlıkların haklarının anayasal güvence altına alınmaması, yaşadıkları katliam ve pogromlar da Cumhuriyet’in yüzleşmesi gereken en önemli meselelerindendir.

Cumhuriyet’in 102. yılında: Birlikte halaya durabilmek

Suzan SAKA

“Cumhuriyeti bir halay gibi ele almalıyız. Herkesin adımını, sesini, rengini katıp, birbirimize ayak uydurarak ve kimseyi dışarıda bırakmadan yan yana olabilmek.” Sırrı Süreyya Önder

Cumhuriyetimiz, Kurtuluş Savaşı’yla Anadolu’da yaşayan her ırktan, inançtan, genç yaşlı demeden halkların gönüllü olarak tüm ülke sathında verdiği ortak bir mücadelenin sonucunda kazanılmıştır. Bu mücadele, ortak bir kurtuluşun ve birlikteliğin simgesi olmuş; bu sayede bir vatan kurulmuştur.

Ne var ki, bu ortak mücadelenin ürünü olan Cumhuriyet, kuruluşundan itibaren herkesi aynı renge boyamaya çalışan tek tipçi bir anlayışın içine sıkıştırılmıştır. Cumhuriyet; Alevileri, Ermenileri, Rumları, Kürtleri, Süryanileri ve daha birçok halkı, kültürü, dili, inancı ve kimliği yaşatmamış, onların renklerini barındıramamıştır. Bu anlayış, bugün hâlâ farklı biçimlerde varlığını sürdürmektedir.

Oysa Sırrı Süreyya Önder’in dediği gibi, Cumhuriyeti bir halay gibi ele almak gerekir: herkesin adımını, sesini, rengini katıp, birbirine ayak uydurarak, kimseyi dışarıda bırakmadan yan yana olabilmek. Ancak o zaman Cumhuriyet, gerçekten “cumhurun” yani halkın Cumhuriyeti olabilir.

Ben bir Alevi kadını ve Alevileri temsil eden biri olarak burada daha çok Alevilere yapılanlardan bahsedeceğim. Aslında hepimizin bildiği ama bilmezden geldiği gerçeklerden…

30 Kasım 1925 tarihinde TBMM tarafından çıkarılan 677 sayılı “Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması Hakkında Kanun” ile Alevilerin 768 tekke ve dergâhı kapatılmıştır. Bu yasa ile Alevi dedeleri, babaları ve inanç önderlerinin cem hizmeti yürütmesi yasaklanmış; bu hizmeti sürdürenlere ağır para ve hapis cezaları verilmiştir. Dedeler ve yol önderleri hakaretlere uğramış, kurumları itibarsızlaştırılmıştır.

Alevi inancını, öğretisini, felsefesini, nefeslerini, deyişlerini ve gülbenklerini Anadolu’nun dört bir yanına ulaştıran; toplum içindeki sorunları çözen Dedelik kurumu da bu yasaklamalarla birlikte işlevsiz hâle getirilmiştir. Böylece Aleviler, tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi, yeni kurulan Cumhuriyet döneminde de asimilasyon politikalarına maruz kalmıştır. Ancak dikkat çekicidir ki, aynı yasa camileri kapsam dışı bırakmıştır.

Bu uygulamalar ve yüz yılı aşkın süredir sürdürülen anlayış, tek bir inanç sisteminin egemenliğinin; yani Sünni Osmanlı devlet geleneği ve anlayışının, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren bilinçli bir politika olarak izlendiğini açıkça göstermektedir. Aleviler inkâr edilmiş; Diyanet İşleri Başkanlığı kurularak bugünlere uzanan dinsel ayrıcalığın temelleri atılmıştır.

Ayrıca, son yüzyılda Alevilere yönelik Dersim, Maraş, Çorum ve Sivas katliamları başta olmak üzere; Kürtler ve diğer azınlıkların haklarının anayasal güvence altına alınmaması, yaşadıkları katliam ve pogromlar da Cumhuriyet’in yüzleşmesi gereken en önemli meselelerindendir.

Elbette Cumhuriyet’in birinci yüzyılı, tüm bu karanlık yönlerine rağmen ilerici kazanımlar da getirmiştir. Yönetimin bir zümrenin ya da ailenin elinden alınarak halka devredilmesi, halkın “tebaa” olmaktan çıkıp “vatandaş” haline gelmesi bu ilerici adımların başında gelir.

Medeni Hukuk’un kabulü; evlenme, boşanma, mülkiyet ve miras haklarında kadınlara erkeklerle eşit statü tanınması; kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanması; karma eğitimle birlikte laik ve bilimsel eğitimin temellerinin atılması dönemin en önemli toplumsal devrimleridir.

Bugünlerde, Cumhuriyet’in 102. yılına girerken, AKP iktidarı ve ortaklarının bu kazanımları ortadan kaldırma çabaları, yüz yıl önce elde edilen ilerici hakların geri alınması anlamına gelmektedir. Bu da, şeriat düzenine giden yolların yeniden açılması riskini beraberinde getirir.

Aleviler olarak, Cumhuriyet’le birlikte kazanılmış bu ilerici hakların korunmasını; dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımı yapılmadan her bireyin eşit vatandaşlık hakkına sahip olmasını; cemevlerinin resmî olarak inanç merkezi kabul edilmesini; laik, çağdaş ve bilimsel eğitimin sürdürülmesini; adaletin ve özgürlüklerin pratikte güvence altına alınmasını talep ediyoruz.

Cumhuriyet’in 102. yılı, ancak bu hakikatlerle yüzleşildiğinde ve eşitlik, özgürlük, laiklik ilkeleri eksiksiz uygulanıp güvence altına alındığında, gerçek anlamda “cumhurun Cumhuriyeti” olabilir.

Aleviler olarak; bu uğurda mücadelemiz; kadınların ve çocukların öldürülmediği; şeriatın hâkim olmadığı, laik ve demokratik bir Cumhuriyetle, barışın, adaletin ve eşit vatandaşlığın yaşandığı umutlu yarınlar için sürecektir.