Feministlerin ensest tabusu

Aktif olarak feminist çalışma yürüten ya da bu yapılarda yer alan orta sınıf kadınların cinsel istismarı ifşa eden, mücadele eden hayatta kalanlardan kaçması anlaşılabilir bir durum değildir.

Feministlerin ensest tabusu

Meliha YILDIZ

Cinsel istismarı konuşurken öncelikle cinsel istismarı bir kadın sorunu olarak ele almaktan vazgeçmeliyiz. Evet mağdur çoğunlukla kadınlar, evet fail çoğunlukla erkekler ama mağdur erkek ve fail kadınların sayısı da az değil. İstismarın sadece kadınlar için mağduriyet oluşturduğundan bahsetmek, erkek hayatta kalanların güçlenme ve ifşası önünde bir engel oluşturur.

Kimi örnekler görüyoruz, mağdurun kadın olduğu yerde fail kadın. Uçurum Kenarındaki Salıncaklar kitabımda bu tarz bir deneyime yer vermiştim. Anne, kız çocuğuna cinsel istismarda bulunabiliyor.

Cinsel istismarda sadece kadınları mağdur olarak ele almak başka çıkmazlara da sokuyor bizi. Özellikle aile içi cinsel istismarda. Anne, erkek faille işbirliği yapabiliyor, istismara göz yumarak mağdurdan değil failden yana tavır alabiliyor. Tabi ki annelerin göz yummasında ataerkil baskının etkisi var. Toplumun, bütün sorumluluğu “kutsal anne” ye yükleyerek sorumluluktan kaçmasını ikiyüzlüce buluyorum. Ama annelerin göz yummasını sadece ataerkil baskıyla açıklayamayız. Açıklasak bile anlayışla karşılamamalıyız.

Bu anlattıklarıma en iyi örnek Fransız hukukçu Camille Kouhcner’in ifşası. Camille Kouchner, ikiz kardeşinin babası tarafından uzun yıllar cinsel istismara maruz kaldığını açıklayarak Fransa’da Metoo ‘yu çok güçlendiren bir girişimde bulundu. The Famille Grande* kitabında; anneleriyle yüzleşmek istediklerinde, annelerinin istismarı açıklamak için çok geç kaldığından ve oğlunu kocasını kışkırtmakla suçlamasından bahseder. Anne Evelyne Pisier, Fransa’nın önde gelen feministlerinden ve 68 hareketinin öncülerindendir.

FAİLİ NASIL TANIRIZ?

Diğer bir yaklaşım sorunu da çoğunlukla cinsel istismar gerçekleştikten sonra yapılabileceklerden bahsetmemiz. Cinsel istismarla mücadele eden kurumların sitelerinde neden sadece “istismara uğramış çocuğu nasıl anlarız?”ın bilgisi var. Çocuklarla çalışanlara neden sadece bunun eğitimi veriliyor? Biz neden mağduru değil de “faili nasıl tanırız”ı konuşamıyoruz? Neden grooming** kelimesinin bir karşılığı yok Türkçede? Cinsel istismarla yüzleşmesini yapan toplumlarda kurumlarda çalışanlara bunun eğitimi veriliyor. Faili nasıl anlarız, failliği yaratan ortamları nasıl ortadan kaldırırız? Hatta çocuklara cinsel eğilimi olanların kişilerin kendi istekleriyle veya yönlendirmelerle gidip destek alabilecekleri kurumlar var.

Biz neden “cinsel istismar gerçekleşmeden önce neler yapabiliriz?”i konuşmuyoruz? Çünkü bizim için cinsel istismar tabu! Tabuyu yıkamaya cesaretimiz yok. Sorununuzu yok sayıyoruz, bilmek istemiyoruz, konuşmak istemiyoruz. Kutsallarımızla yüzleşmek istemiyoruz. İnsanın ne kadar kötü olabileceğini görmek istemiyoruz. Faili de cezalandıralım olsun bitsin. Böylece mücadele adliye önlerinde faile verilecek cezanın yükseltilmesiyle sınırlı kalıyor.

Bahsettiklerim bütün toplumun sorunu ama feministler kendini toplumdan ayırabilmeli. Çünkü cinsel istismar ataerkil düzenle ilgili bir sorun. Bu konuda feministler çok önemli aktörler. Dünyada da cinsel istismarla mücadele en önemli kırılma 3. Dalga feminist hareketin yarattığı değişimdir.

Cinsel istismarda sessizliğin nedeninin tabuların yıkılamaması olmakla birlikte başka önemli bir neden de Türkiye’de -başka kadın çalışmalarında da sorun olabilen- feminist harekete orta sınıfın öncülük etmesidir. Türkiye’de feminist hareketin kurucularının orta sınıf olması doğal bir süreçti belki ama zamanla başka kesimlerin içinde güçlenememiş olması, özellikle mağdur kadınların özne olamaması anlaşılır bir durum değildir. Orta sınıf feminist hareket ötekileşmiş kesimlere şunu söylemektedir “Biz sizi kurtarırız!”

AKTİVİST MAĞDURLAR

Feminist örgütlenmelerin içinde yer alan birçok cinsel istismar mağduru, yaşadıklarını konuşmaları gereken bu yerde anlatamamaktadır. Bulundukları kurumlar içinde kendileri de ötekileşir. Kendileri için değil başka kadınlar ve çocuklar için mücadele ederler. Biz sizi kurtarırız, “ben seni kurtarırım” olur.

Kendi yaşadıklarıyla yüzleşmesini yapmaya hazır olmayan aktivist mağdurlar, yüzleşebilen ya da ifşa eden mağdurlardan uzak dururlar. Mağdurların kaçması anlaşılabilir bir durumdur, yüzleşmeye hazır değilseniz travmayı tetikleyen her türlü etkenden uzak durursunuz. Ama aktif olarak feminist çalışma yürüten ya da bu yapılarda yer alan orta sınıf kadınların cinsel istismarı ifşa eden, mücadele eden hayatta kalanlardan kaçması anlaşılabilir bir durum değildir. Sessizlikle hayatta kalanın sesinin boğulması ya da yaşamın başka alanlarında kadınların birbirine yaptığı psikolojik şiddet yöntemlerine başvurulması yine anlaşılır bir durum değildir.

Bu metni kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdım. Yürünmemiş bir yolda olmanın handikapları. Dilim sert olabilir çünkü mevzu sert. Cinsel istismar mağdurlarının yaşadığı acılar karşısında yapılmayanlar insanı çıldırtabilir.

Kutsallarıyla yüzleşmeye, başkasının acısına bakmaya cesaret eden feministler var. Onlar olmasaydı zaten biz hayatta kalanlar konuşamazdık. Ama sayıları çok az. Dilerim bu konuda daha fazla tartışma platformları oluşturabiliriz.

*The Famille Grande: Büyük Aile

**grooming: İngilizcede failin çocuğu manipülasyonlarla istismara hazırlama sürecini ifade etmek için kullanılır.

Meliha Yıldız: "1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı. Bu, onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan "Kutsal Tecrit"i 2021 yılında yazdı. İkinci kitabı Uçurum Kenarındaki Salıncaklar 2023 yılında yayınlandı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor"