Monolog

Her yaşadığımız deneyim, bize sadece başkalarını değil, kendimizi de daha çok tanıma fırsatı verir.

Monolog

Monolog 1:

“Yakınlık hissetmediğim için, kendimi değersiz hissettiğim için, bana dokunmadığın için, elimi tuttuğunda bıraktığın için, yemekteki konuşmandan dolayı çok üzüldüm, çok kırıldım. Durmak istiyorum. Belki arkadaş olarak kalmakta fayda var. Sanki seni acele ettiriyormuşum gibi hissettim. İncelik bekliyordum.”

Monolog 2:

“Üzülüyorum ve bu çok normal. Bu üzüntümü neye çevireceğimi bulmam gerekiyor. Sakin ol. Yavaş al. Üzül ama yavaş al. Kendi hareketin ve devinimin içinde, sana neler olduğunu anlamaya çalış. Korkabilirsin, bu çok normal. Elin ayağın birbirine dolaşıyor, bu da normal. Korkuyorum, kalbim kırık, üzgünüm. Öfke değil bu... Üzgünüm. Nasıl yapacağım? Nasıl baş edeceğimi bulmaya çalışıyorum. Bütün bu denemeler bana bir şeyler öğretiyor, beni daha çok büyütüyor.”

Kırılganlıklarımız, hayatla ilişkilenme biçimimizi de belirliyor çoğu zaman. Çocukluğumuzda öğrendiklerimiz üzerinde ne kadar çalışsak, yol alsak da...

Aslında beden, ruh ve zihin benzer olaylarla karşılaştığında; aştığını sandığı, üzerinde çalışıp artık farklı tepkiler vereceğini düşündüğü anda... yine aynı tepkileri verebiliyor.

Bu da travmaların bedende kalıtsal hasarlar açtığıyla ilintili. Misal, çoğu zaman şiddetin her türüne maruz kalan kadınların bir sonraki ilişkilerinde neden yine aynı ilişki kalıplarını tercih ettiğine baktığımızda, aslında bedenin ve zihnin nasıl tepki verdiğini bildiği, ne kadar şiddetli olsa da tanıdık olan o alanda "rahat" kaldığını görüyoruz.

Bu yazdıklarımı aslında kendime de bir dipnot olarak yazıyorum.

Monolog 3:

“Kendime not: Sana iyi gelmeyen şeylerden uzak dur. Uzaklaşmak iyi gelebilir. Vücudunu dinle, duygularına kulak ver. Neler olabileceğine bak. Kırıldığın şeyleri açık açık konuş. Korkma, gizleme. Kalbindeki bu pır pır eden şeyler seni yorar. Olmayacak şeyi oldurmaya çalışma. Bırak aksın, yolunu bulsun su. Bir gün çağlayacak, bir gün durulacak, bir gün yosunlanacak, bir gün nilüferler açacak o sularda.”

Hadi gelin o monologları diyaloğa dönüştürelim:

Son Söz: Kendine Dönüş

Üzüntü, korku, kırılganlık... Bunlar utanılacak şeyler değil. Bunlar bizim duygularımız; duygularımızla yol alırız. İnsanlığımızın en derin katmanlarıdır duygular. Kendimizi durdurarak, yavaşlayarak, acımızla temas kurarak iyileşebiliriz.

Her yaşadığımız deneyim, bize sadece başkalarını değil, kendimizi de daha çok tanıma fırsatı verir.

Bazen yol almak, aslında biraz durmakla başlar.