Cilo Dağı uyarılara rağmen tahrip ediliyor: Valilik festivalinin ardından şimdi de tırmanış eğitimleri yapılacak
Rojhat ABİ
DİYARBAKIR - Hakkari'nde Cilo Dağları'nda 20 bin yıllık buzullar küresel ısınmanın etkisiyle eriyor. Uzmanlar ve çevre örgütleri acilen önlem alınması için çağrı yapmasına rağmen Hakkari Valiliği, geçen ay düzenlediği festivalin ardından şimdi de Türkiye Dağcılık Federasyonu buzul tırmanışı için eğitim faaliyetlerini Cilo Dağı'nda yapmaya hazırlanıyor.
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde bulunan, 4 bin 116 metre yüksekliği ile Türkiye'nin en yüksek ikinci dağı olan Cilo Dağları ve Sat Buzul Gölleri'ndeki buzullar küresel ısınma nedeniyle eriyor. 4 kilometreye kadar uzanan buzullar 1,5 kilometreye, 100-200 metrelik dikey tabaka da 50 metrelere kadar düştüğü. Uzmanlar ve çevreciler buzulların acilen koruma altına alınması ve bölgeye ziyaretlerin sınırlandırılması gerektiğini belirtiyor.
DAĞCILIK FEDERASYONU BUZUL TIRMANIŞI YAPACAK
Yıllardır 'güvenlik' gerekçesiyle yasaklı olan Cilo Dağı'nda Hakkari Valiliği tarafından geçen ay festival düzenlenmesi tepki çekmiş, buzullarda doğa yürüyüşüne çıkan dört kişiden ikisi ise 17 Temmuz'da buzulların kırılması sonucu ölmüştü. Bütün bunlara rağmen Türkiye Dağcılık Federasyonu (TDF) Başkanı Ersan Başar, yıllık programda yer alan buz tırmanışı ve eğitim faaliyetinin Hakkari'de Cilo Dağları'ndaki buzullarda yapılacağını açıkladı.
'BUZULLARIN YÜZDE 50'Sİ ERİDİ'
Artı Gerçek'e konuşan Yeşil Sol Parti Hakkari Milletvekili Vezir Parlak, Cilo Sat Buzul Gölleri'nin cumhurbaşkanı kararnamesi ile milli park ilan edildiğini ve korunması gereken hassas alan olarak belirlendiğini hatırlattı. Parlak, "Küresel iklim değişikliğinin etkilerinden dolayı buzulların yüzde 50'si erimiş durumda. 1990'lardan bu yana çok sayıda köy boşaltılmışken ve yaylalar üzerindeki yasaklar devam ederken festivallerden söz edilmesi asıl amacın festival olmadığını kanıtlamaya yetiyor. Kaldı ki bu festivaller korunması gereken doğaya zarar verdiği gibi kültürel olarak da ciddi bir tahribat yaratma potansiyeli taşıyor. Festival sonrası neden olunan çevre kirliliği orada yaşayan canlıların yaşam alanlarını da tehdit ediyor" diye konuştu.
HALKA YASAK, DAĞCILIK FEDERASYONUNA SERBEST
"Şehir merkezinde her türlü eylem ve etkinlik yasakken, köyler ve yaylalar yasaklıyken kimi kurum kuruluşların bu alanlara girişine izin verilmesi halkımızı rahatsız ediyor" diyen Parlak, şöyle devam etti:
"Federasyon sadece bu habere bakarak bile içinde tutulmak istendikleri konsepti görebilir. Daha iki hafta önce Rûbarok'ta (Derecik) çobanlar hayvanlarını otlatırken köylerinden beş yüz metre uzaklaştıkları gerekçesiyle darp edilip ve gözaltına alındılar. Köylülerin kendi köylerinden 500 metre uzaklaşamadıkları bir coğrafyada özgür bir turistik ya da sportif faaliyetten söz etmek mümkün değil. Bölge halkı baskı ve yasaklarla boğuşurken hiçbir şey olmamış gibi tırmanış planlamayı spor ahlakına yakıştıramıyorum."
'EKOLOJİ MÜCADELESİ ORTAKLAŞMALI'
Milli park ilan edilen birçok alanın zamanla ranta açıldığını vurgulayan Parlak, "Dünya kültürel miras listesine alınması gereken Hasankeyf'i sular altında bırakıp baraj inşa eden ve ormanlarımız yakan zihniyetten de biliyoruz ki amaç doğa turizmi değil terör propagandası üzerinden şov yapmaktır. Kürdistan'daki ekoloji meselesinde oldukça zayıfız. Fakat önümüzdeki dönem daha güçlü bir ekoloji mücadelesi için halkımızla bir araya gelerek farkındalık ve sahiplenme buluşmaları düzenleyeceğiz. En önemlisi de çok geçmeden Kürdistan'daki ve Türkiye'deki ekoloji mücadelesini ortaklaştırmaktır” diye konuştu.
'CİLO KORUNMALI'
Ekolojist Sergen Sucu da Cilo'da düzenlenen etkinliklerle buzullara zarar verildiğini ve doğanın tahrip edildiğini dile getirdi. Sucu, şöyle konuştu:
"Yol çalışmalarıyla oraya kafilelerin daha rahat gidebileceği bir ortam hazırlayan devlet buranın ömrünü kısaltacağını hesap etmedi ya da hesap etti ve bunu bilerek yaptı. Kürt ulusunun oradan uzaklaşmasını sağlayarak Anadolu'dan insanlara orayı göstererek ya da orayı ticarileştirerek farklı bir politik argüman oluşturmaya çalışılıyor. Sermayedar turizmin önüne geçilmediği takdirde ne yazık ki sadece Cilo buzulları değil, her yerde aynı durum yaşanacak. Tüketim üzerine kurulu bir toplumsallaşmayla hem doğanın diyalektiğini hem de toplumun dinamiklerini bozuluyor. Cilo'da sermayenin çıkarılıp derhal korunması gerektiği net bir gerçekliktir."