Türkiye'de kuraklığın önüne geçilebilir mi?
Artı Gerçek - Son dönemde yaşanan aşırı sıcaklar nedeniyle kuralık yaşanırken, diğer yanda da yağışların azalması, yağmur hasadını gündeme getirdi. Olaylarla ilgili uzmanların yaptığı açıklamadaysa, yeşil kuşakların oluşturulması ve yağmur hasadına başlanılması gerektiği söylendi.
Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa, son dönemde yaşanan aşırı sıcaklar ve sebep olduğu kuraklık hakkında şu şekilde konuştu:
"İnsanoğlunun nüfusunun artması, doğal ortamı tahrip etmesi, özellikle sanayi devrimiyle sadece tahribatın yanlış arazi kullanımının dışında atmosferin yapısının değiştirilmesine bağlı olarak karbon salınımı, floral karbon gazların salınımı, sanayi atıklarının artması akarsuların, denizlerin ve göllerin kirlenmesi birçok farklı süreci de beraberinde getirir. Dolayısıyla iklim çok karmaşık bir yapı, iklimin bu değişimi son sanayi devrimiyle daha çok sıcaklığın artmasına yönelik meydana geliyor. Çünkü atmosferdeki karbon oranı sanayi devriminin başlarında 200 PPM iken bugün 400 PPM'yi geçmiş durumda. Bu esnada çok küçük bir rakam gibi gözükse de atmosferdeki sıcak ısı tutulması açısından önemli bir yapıya sahip. Çünkü şunu biliyoruz ki, dünya güneşten gelen ışınlarla değil, yere yansıyan ve atmosferdeki sera gazları tarafından tutulan güneş dalgaları sayesinde ısınır."
SERA GAZLARINDAKİ ARTIŞ DÜNYANIN ISINMASINA NEDEN OLUYOR
İklim değişikliğinin en büyük nedeninin, atmosferdeki hızla artan sera gazları olduğunu belirten Musa Uludağ, "Dolayısıyla atmosferdeki bu artış önemli, sera gazlarındaki artış dünyanın ısınmasına sebebiyet veriyor. Tabii dünya ısındığı zaman dünyanın her yeri aynı oranda ısınmıyor. Bazı bölgeler daha fazla ısınıyor. Ve bunu da belirleyen, tetikleyen en önemli faktör okyanus ve deniz sularının soğumaması, kışların daha ılık ve sıcak geçmesi, okyanus sularının ısınması ki, şu an Atlantik'te ve Pasifik'te yaklaşık 2-2,5 derece ortalamanın üzerinde bir sıcaklıktan bahsediyoruz. Bu sıcak su akıntıları iklimi belirleyen temel faktör" dedi.
'EKOLOJİK ŞEHİRLER OLUŞTURULMALI'
Yeşil alanlarının yok edilerek güneşten gelen enerjinin engellemenin güç olduğu ve her geçen gün artan betonlaşmanın, güneş enerjisinin absorbe edilmesini daha da arttığını belirten Uludağ , "Ancak küresel anlamda da iklimi belirleyen en önemli süreç atmosfer ve buna bağlı olarak da özellikle okyanuslardır. Dolayısıyla iklimi düşünürken bunu bir bütün olarak düşünmek zorundayız. O zaman burada iki temel problemimiz var. Bir, devletlerin ortak alacağı kararlar, bir de yaşadığımız bölgedeki yerel yönetimlerin halkın yaşayan insanların bölge için alacağı kararlar ve uygulamalardır." dedi.
Konuşmasının devamında bölgedeki artan sıcaklıklarının önünene nasıl geçileceğini anlatan Musa Uludağ, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"Örneğin, çok basit bir örnek verelim. Bir bölge betonla binayla kaplıyken o bölgede sıcaklıklar 40, 42 derece civarındayken yine betonla binayla kaplı bölge yeşillendirilmiş ve yollar ağaçlandırılmış bir kuşak halindeyken yaklaşık 6 ile 8 derece arasında bir sıcaklık farkı oluşuyor. Ancak bu aşırı sıcaklıklardan daha az etkilenme şansımız var. Bunu nasıl yapabiliriz? Bunu özellikle bina boyalarımızın renklerinin seçiminden şehir içindeki yeşil alanların artırılmasından, şehir içindeki dere yataklarının bina yerine, yeşil kuşaklar haline dönüştürülmesiyle, birçok şekilde veya ekolojik şehirler oluşturarak yapabiliriz. Bu bizim yerel olarak yapmamız gereken bir durum."
'KURAKLIK YAĞIŞIN AZLIĞIYLA DEĞİL, YAĞIŞIN KULLANILMAMASIYLA ORTAYA ÇIKAR'
Doç. Dr. Musa Uludağ, iklim değişikliğinde en önemli problemin kuraklığın olduğunu belirterek, "Kuraklık dediğimiz olay bir bölgedeki yağışın yıllar içinde azalması. Ama bazen de şu var, yağış artmasına rağmen de kuraklık olabilir. İşte örneğin günümüzde yaşıyoruz. Geçtiğimiz haftalarda ciddi sellerle karşılaştık. Bu da denizlerin aşırı ısınması atmosfere bol miktarda su buharının pompalanmasını veya depolanmasını sağlıyor. Atmosferdeki bu su buharı bir şekilde yağış olarak yeryüzüne düşecek. Ama nereye düşeceği o bölgenin yerel faktörlerine bağlı olarak kentsel ısı adacıklarına bağlı olarak, yükseltiye bağlı olarak yeşil alan, yeşil kuşağa bağlı olarak şekillenecek. Ve dolayısıyla düşen yağış aynı bir de yanlış arazi kullanımı sonucunda da ciddi riskleri oluşturuyor. Dolayısıyla kuraklık sadece yağışın azlığıyla değil, düşen yağışın kullanılamamasıyla da ortaya çıkan bir faktör. Örneğin, bir ormanlık bölgeye düşen yağışın çok az bir kısmı buharlaşırken büyük kısmı yer altına sızarken, ormandan mahrum bir alanda yağışın büyük bir kısmı buharlaşır. Büyük bir kısmı yüzeysel akışta sele dönüşür. Dolayısıyla suyu kullanılamaz hale gelir. Dolayısıyla kuraklıkları sadece yağış eksikliği olarak değil, suyu kullanma olarak da dikkat etmemiz gerekiyor" dedi.
'AŞIRI SICAKLAR DEVAM EDECEK'
Aşırı sıcakların devam edeceğini söyleyen Doç. Dr. Uludağ, "Özellikle son yıllarda baktığımız zaman sıcaklık verilerinde bir artış var. Biz iklim verilerine baktığımızda en az 30 yıllık verilere bakarız ki, daha uzun veriler daha sağlıklı sonuçlar verir. Geriye dönüp baktığımız zaman yaz ve kış dönemine göre sıcaklıkların artma ve azalma eğilimleri düzenli olarak değişir. Ama burada düzenli bir süreç daha var. Sıcaklık eğrisinin yatay değil, dikey yönde gittiği yani ortalamaların her yıl biraz daha arttığını gösteriyor. Esas risk olan bu ortalamaların artması bir yılın sıcak, bir yılın soğuk geçmesi çok büyük sorun değil. Sıcak yılların ve ılık kışların devamlı olması özellikle kar yağışlarının az olması, kuraklığın temel nedeni olarak karşımıza çıkıyor" ifadelerini kullandı.
'AVRUPA ÜLKESİNDE ÇİMLERİ SULAMAZSINIZ AMA YİNE HER TARAF YEŞİLDİR'
Doç. Dr. Musa Uludağ, iklimle mücadele için yapılması gerekenlere değinerek, doğaya uyumlu ve coğrafyasını tanıyan nesiller yetiştirilmesinin önemini vurguladı. Özellikle okul öncesinden başlayarak ilkokul, ortaokul ve lisede doğa temelli eğitimlerin müfredata yerleştirilmesi gerektiğini belirtti.
Uludağ, konuşmasının sonunda şunları söyledi:
Az kuraklığı olan bir ülkeyiz. Ama park ve bahçelerimiz kuraklığa dayanıklı bitkiler değil, daha çok çimlerden oluşuyor ve dolayısıyla bu çimleri her gün sulamak zorundayız. İngiltere'de veya kuzey Avrupa ülkesinde çimleri sulamazsınız ama her taraf yeşildir. Çünkü atmosfer ve nem oranı yüksektir. Düzenli yağışları vardır. Bu zaten oranın doğal bir sonucudur. Dolayısıyla belediyelerimizin kendi şehirlerini, kendi iklim özelliklerine uygun rekreasyonel faaliyetleri yapması ona uygun bitki türlerini seçmesi elzemdir. Doğa zaten kendini gösteriyor. Ama biz illa çim yapacaksak sularımızı boşa harcayacağız. Diğer bir önemli problem, araba ve balkon yıkamayı çok seviyoruz. Aşırı şekilde su tüketiyoruz. Bunlar küçük gibi geliyor ama bunlar çok önemli su kaynaklarıdır". (DHA)