Nobel Ödüllü Krugman yazdı: Çin, Rusya’nın derdine merhem olabilir mi?

Nobel Ödüllü Krugman yazdı: Çin, Rusya’nın derdine merhem olabilir mi?
Çin, kendisini alternatif bir ticaret ortağı olarak sunarak Putin'in ekonomisini kurtarabilir mi? Dört nedenden dolayı 'hayır' derim.

2008 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi ve City University of New York Graduate Center öğretim üyesi Profesör Paul Krugman, New York Times’taki köşesinde Batı’nın ekonomik yaptırımlarına Çin desteği çare olabilir mi sorusuna yanıt aradı. Ünlü ekonomist, dört maddede bunun neden olmayacağını açıkladı:

Vladimir Putin, Ukrayna'yı işgal etmeye karar verme sürecinde her şeyi açık bir biçimde yanlış değerlendirdi. Kendi ulusunun askeri gücü hakkında zaten abartılı bir görüşü vardı; geçen hafta Rusya'yı, göründüğünden çok daha az güce sahip bir Potemkin süper gücü olarak tanımlamam şimdi daha da doğru görünüyor. 

Ukrayna'nın moralini ve askeri cesaretini büyük ölçüde küçümsedi ve demokratik hükümetlerin kararlılığını öngöremedi. Özellikle de  Ukrayna'yı silahlandırmaktan Batılı ülkeleri yaptırımlar etrafında birleştirmeye kadar her konuda dikkate değer bir iş çıkardı Biden yönetimi. 

Her ne kadar okuduğum yorumların çoğunluğu Rus kuvvetlerinin yeniden toplandığını, bir veya iki gün içinde büyük çaplı ilerlemelerin gerçekleşeceğini ifade etsee de, savaşın kendisiyle ilgili tartışmaya hiçbir şey ekleyemem. Ama ekleyebileceğim bir şey var: Çin, kendisini alternatif bir ticaret ortağı olarak sunarak Putin'in ekonomisini kurtarabilir mi?

Hayır, kurtaramaz…

Önce bu yaptırımların etkisinden bahsedelim.

Batı'nın bariz bir şekilde yapmadığı bir şey, ülkenin başlıca ihracatı olan Rusya'nın petrol ve gaz satışını engellemeye çalışmaması oldu. Elbette Amerika Birleşik Devletleri Rus petrolünün ithalatını yasaklayabilir, ancak bu sembolik bir jest olur: Petrol küresel bir piyasada alınıp satılmaktadır, bu yüzden bu ticaretin çok az değişmesine neden olur ve her durumda ABD'nin Rusya'dan yaptığı ithalat sadece Rus üretiminin  yaklaşık yüzde 5'ine tekabül eder. 

Ancak Batı, Rusya'nın dünya bankacılık sistemine erişimini büyük ölçüde kesti ki bu çok önemli.Rus ihracatçılar mallarını ülke dışına çıkarabilir, ancak artık ödeme almaları zor. Muhtemelen daha da önemlisi, Rusya'nın ithalat için ödeme yapması zor. 100 dolarlık banknotlarla dolu evrak çantalarıyla modern uluslararası ticaret yapamazsınız. Aslında, yasal olarak izin verilen Rus ticareti bile, daha fazla kısıtlamadan ve siyasi bir tepkiden korkan Batılı şirketler tarafından "kendiliğinden yaptırımlara" dönüşüyor gibi görünüyor.

Bu ne kadar önemli? Rus seçkinleri Prada çantaları olmadan yaşayabilir, ancak Batılı ilaçlar başka bir konu. Her durumda, tüketim malları Rusya'nın ithalatının yalnızca üçte birini oluşturuyor. Geri kalanlar sermaye malları, ara mallar yani diğer malların üretiminde kullanılan bileşenler ve hammaddeler. Bunlar Rusya'nın ekonomisini ayakta tutması için gereken şeyler ve bunların yokluğu önemli sektörlerin durma noktasına gelmesine neden olabilir. Örneğin, yedek parça ve servis kesintisinin Rusya'nın iç havacılığını hızla felç edebileceğine dair tespitler zaten var, bu kadar büyük bir ülkede büyük bir sorun.

Peki Çin, Putin'e ekonomik bir yaşam borusu sağlayabilir mi? Dört nedenden dolayı hayır derim.

Birincisi, Çin, ekonomik bir güç merkezi olmasına rağmen, Batı yapımı uçaklar için yedek parçalar ve üst düzey yarı iletken çipler gibi Rusya'nın ihtiyaç duyduğu bazı şeyleri tedarik edecek durumda değil.

İkincisi, Çin yaptırımlara katılmasa da dünya ekonomisiyle derinden bütünleşmiş durumda. Bu, Çinli bankaların ve Batılı şirketler gibi diğer işletmelerin kendi kendilerini yaptırım uygulamasına geçebilecekleri anlamına geliyor. Yani, daha önemli pazarlardaki tüketicilerden ve düzenleyicilerden gelecek bir tepki korkusuyla Rusya ile anlaşma konusunda isteksiz olacaklar.

Üçüncüsü, Çin ve Rusya coğrafi olarak birbirinden çok uzak. Evet, bir sınırı paylaşıyorlar. Ancak Rusya'nın ekonomisinin çoğu Uralların batısında, Çin'in çoğu ise doğu kıyılarına yakın. Pekin, Moskova'dan 5 bin kilometre  uzakta ve eşyaları bu geniş alanda taşımanın tek pratik yolu, zaten aşırı yüklenmiş yetersiz bir tren hattı.

Son olarak, yeterince vurgulanmadığını düşündüğüm bir nokta, Rusya ile Çin arasındaki ekonomik güçteki aşırı fark.
 
Bazı politikacılar, II. Dünya Savaşı eksenini anımsatan olası bir "otokrasi yayı" konusunda uyarıda bulunuyorlar  ve sürmekte olan vahşet göz önüne alındığında, bu tuhaf bir karşılaştırma değil. Ancak böyle bir yapıdaki ortaklar akıl almaz biçimde eşitsiz olacaktır.
 
Putin, Sovyet dönemindeki büyüklüğünü geri getirmeyi hayal edebilir, ancak Çin'in 30 yıl önce kabaca aynı büyüklükte olan ekonomisi, şimdi 10 kat daha büyük. Karşılaştırma için, Almanya'nın gayri safi yurtiçi hasılası, batı ekseni kurulduğunda İtalya'nın sadece iki buçuk katıydı.
 
Dolayısıyla, bir neofaşist ittifakın yaratıldığını hayal etmeye çalışırsanız bile (ve bu artık aşırı bir dil gibi gelmiyor) bu, Rusya'nın çok küçük ortak olacağı, hatta neredeyse bir Çin’e bağımlı devleti olacağı bir ittifak olacaktır. Muhtemelen Putin'in emperyal hayalleriyle aklında bu yok.
 
Öyleyse Çin, Rusya'yı Ukrayna işgalinin sonuçlarından yalıtamaz. Çin saldırganlığı cezalandırmak için demokratik dünyaya katılırsa, Rusya üzerindeki ekonomik baskının daha da sıkı olacağı doğrudur. Ancak bu sıkışma, Çin katılımı olmadan bile çok şiddetli görünüyor. Rusya, Putin'in megalomanisi için hem para hem de kan olarak çok yüksek bir bedel ödeyecek.

Öne Çıkanlar