‘Cesetlere işkence yapıldı’
Rüştü DEMİRKAYA
ARTI GERÇEK- Başta Cizre olmak üzere Kürt illerinde yaşananlar Hollanda’nın Den Haag kentinde düzenlenen ulusalararası konferansta tartışıldı, Cizre’nin tanıkları yaşananları anlattı. Cizre’de incelemelerde bulunan çeşitli uluslararası insan hakları kuruluşlarının temsilcileri de hazırladıkları raporları sunarak "yaşananların bir savaş durumu" olduğunu söyledi.
MAF-DAD, Nuhanovic Vakfı, Savaş Suçları Karşıtı Ağı, War Reparations Centre ve Amsterdam Üniversitesi’nin ortak olarak "Türkiye’nin Güneydoğu’sunda İnsanlığa Karşı Suçlar ve Savaş Suçları 2015-2016 ve Mağdurların Adalete Erişimi" adıyla düzenlediği uluslararası konferans bugün Den Haag Evrensel Adalet Enstitüsü’nde başladı. İki gün sürecek olan konferansın ilk gününde, tanıklar konuştu.
"BU KONFERANS BİR BAŞLANGIÇ"
Açılış konuşmasını yapan Amsterdam Üniversitesi Savaş onarım Merkezi (War Reparation Center) öğretim görevlisi Frederiek de Vlaming, Türkiye’de yaşananları bugün bir kez daha gözler önüne sermeye çalışacaklarını ve bunu yaparken de Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Örgütlerinin Cenevre sözleşmesine uygun bir jargon ile hazırlamış oldukları raporları incelemeye alacaklarını söyleyerek, katılımcılara teşekkür etti. Cizre, Sur ve diğer Kürt illerinde yaşanan savaş suçlarını tartışmak için burada olduklarını söyleyen MAFDAD üyesi Mahmut Şakar da bu konferansın bir başlangıç olduğunu bu konferans ile bu alanda çalışmalarını sürdürecekler ile bir insan hakları ağı yaratmak istediklerini belirtti.
"İNSANİ DEĞERLERE İNANCIMIZI YİTİRDİK"
Daha sonra Cizre olaylarının tanıklarından görevden alınan Cizre Belediyesi Eş Başkanı Leyla İmret kısa bir konuşma yaptı. Sokağa çıkma yasaklarının başladığı ilk günden itibaren insanların yaşadığı durumu anlatan İmret, hiç kimsenin bu denli bir vahşetin yaşanacağını tahmin edemediğini ve beklemediğini söyledi. Cizre tanıklarından eski Belediye çalışanı Metin Fındık da herkesin gözü önünde yaşanan bu vahşetten sonra "insani değerler" dedikleri değerlere inançlarının kalmadığını belirterek, "Ama şimdi burada bu kadar insanı bir arada görmek biraz da olsa bizi umutlandırdı. İnanmak istiyoruz. Bu insanların bir şekilde hesap vereceğine inanmak istiyoruz. Çünkü Cizre rüyaları görüyoruz" diye konuştu.
Suçlu olanın sadece Türkiye olmadığını katliamlara göz yuman bütün uluslararası kuruluşların ve kurumların da sessiz kalarak bu suça ortak olduğunu belirten Fındık, "Cizre gerçeği karşısında herkes suçlu ve herkes bu suçtan arınmanın yolunun bunların cezalandırılmasını ya da en azından unutulmaması sağlamaktan geçtiğini bilmesi gerekiyor" dedi.
"HASTANELER ASKER YATAKHANESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜ"
Amerika Merkezli İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü (PHR) adına Cizre’de inecemelerde bulunan Adli Tıp Uzmanı Dr. Önder Özkalıpçı da Sri Lanka’da Tamil kaplanlarına yönelik katliamı anlatarak konuşmasına başladı. Kalıpçı konuşmasında, "Eski çağlardan itibaren savaşlarda taraflar yüzlerine pislik sürerek ya da boya sürerek ne kadar vahşi olduğunu göstermeye çalışıyor. Burada da böyle oldu. Ne kadar acımasız olduğunu gördük devletin" dedi. Otopsi raporlarının yapılış biçimleri ile insanların sağlık haklarına ulaşmasının engellenmesine dair örnekler veren Özkalıpçı, hastanelerin askerler tarafından yatakhane olarak kullanıldığını ve Minesota protokolüne kesinlikle uyulmadığını söyledi.
"CİZRE'DE YAŞANANLAR BİR ÇEŞİT SOYKIRIMDIR"
TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebhem Korur Fincancı da 1938 Dersim katliamından günümüze kadar Türkiye’de birçok katliam ve soykırım yaşandığını hatırlatarak, Türkiye’de insanların öldürüldüğünü, öldürüldükten sonra da cesetlerine işkence yapıldığını söyledi. Cizre’de yaşananların da bir çeşit soykırım olduğunu kaydeden Fincancı, bombalar ve silahlarla öldürülmelerin yanında savaşın en ağır ve tahrip edici boyutunun psikolojik olarak da sürdürüldüğünü söyledi.
"YABANCI SAVAŞÇILAR VARDI"
Merkezi Fransa da bulunan Acil Mimarlar (Architectes de l’urgence) adına konuşma yapan Patrick Coulombel’da 2015 yılında Kobane’de yaşanan yıkımı görmek ve buranın yeniden inşası ile ilgili çalışmalar yapmak için Kobane’ye gittiğini bu esnada Cizre, Sur ve Silvan’da yaşananlara tanıklık ettiğini belirterek, "Ben mimarım ve benim işim binaları restore etmek ve binalar kurmak. Orada gördüğüm yıkım tam bir savaş durumuydu. İnsanları dinledim. İnsanların anlatımları çok daha ürkütücüydü" dedi. Birçok insanla görüştüğünü ve insanların kendilerine burada Türkçe bilmeyen insanların askerlerle beraber savaştığını belirten Coulombel, "Bunların kim olduklarını bilmiyorum. Ama insanların anlatımlarından çıkardığım bu kişilerin Suriye’den gelenler olduğu ve oradaki dili konuşmadığı" şeklinde konuştu.
"YANMIŞ CESET KOKUSU ALIYORDUK"
Daha sonra söz alan HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız da günlerce insanların çığlıklarını dinlediklerini ve yanmış cesetlerin kokularını aldıklarını belirterek, "Daha operasyon başlamadan önce memurların kenti terk etmesi istendi. Onbirlerce asker geldi. Biz çökertme planından haberdar olmuştuk. Çökertme planında 500 bin insanın yerinden edilebileceği söylenmişti ki bunlar daha sonra aynen yaşandı" diye konuştu. Sarıyıldız daha sonra bodrumlarda yakılan insanların teker teker isimlerini okuyarak, tanıdıkları ile ilgili kısa notlar aktararak, "Mehmet Tunç oradaki sivil halk meclisinin eşbaşkanıydı, Mehmet Yavuzel parti çalışanımızdı, Berjin yine kadın çalışmalarında yer alıyordu. Öğrenciler vardı. Rohat vardı gazeteci. Ama hepsi gözlerimizin önünde yakıldı ve biz bir şey yapamadık" dedi.
Konferansın ilk gününde öğleden sonraki bölümünde de çatışmaların sınıflandırılması ve sorumluluk açısından hukuki çerçeveye dair tartışmalar yapılacak. Konferansa Türkiye ve Avrupa’nın birçok yerinden hukukçular, avukatlar, akademisyenlerin yanı sıra bazı sivil toplum kuruluşu temsilcileri de izleyici olarak katılıyor. (Den Haag)