Katalonya’da bağımsızlıkçılar hedefine ulaşacak mı?
Katalonya’da dün yapılan seçimlerde katılım bu kez yüksekti. Seçimde ayrılıkçı blok tekrar çoğunluğu elde etti. Peki Katalonya’da ayrılıkçılar bağımsızlığı hayata geçirebilecekler mi?
Ercan AYBOĞA*
Katalonya’da iki yıl arayla yeniden bölgesel parlamento seçimleri gerçekleştirildi ve bağımsızlık yanlısı üç parti tekrar çoğunluğu elde etti. Böylece 1 Ekim 2017’de yapılan bağımsızlık referandumu sonrası merkezi İspanya hükümeti tarafından bölgesel Katalonya Parlamentosu ve hükümetin feshi sonrası yapılan seçimler siyasi denge açısından pek bir şey değiştirmedi. Seçim sonuçlarıyla Katalonya’daki bağımsızlık konusunun gündemden düşmeyeceği görülüyor.
Resmi olmayan sonuçlara göre, bağımsızlık partilerinden en çok oyu 34 sandalye ile Belçika’da sürgün hayatı yaşayan Katalan lider Puidgemont’un liberal-burjuva partisi "Katalonya İçin Birlikte" (JxCat) aldı. İkinci sırada Katalanya’nın Cumhuriyetçi Solu ERC, 32 sandalye sahibi oldu. İki parti böylece oy oranını az da olsa arttırdı. Bu iki parti iki yıl önceki seçimlerde ortak blok oluşturmuşlardı.
Katalonya’daki seçimlerde sol radikal "Halk Birliği Adaylığı Partisi" CUP’un milletvekili sayısının 10’dan 4’e düşmesi biraz şaşırtıcı oldu. Bağımsız devleti en radikal şekilde savunan partiydi bu.
Toplam 135 sandalyeli Katalonya parlamentosunda bağımsızlıkçılar 70 milletvekilliğine sahip oldu. Bu üç parti seçimler ilan edildikten sonraki ilk günlerde seçimlere katılma konusunda tereddüt göstermişlerdi.
İspanya Birliği yanlısı birkaç yıl önce kurulan Ciutadans’ın (Vatandaşlar) 37 vekil alması küçük sürpriz oldu. Agresif tonu olan bu parti Ekim ayında İspanya yanlısı yürüyüşlere öncülük etti. İspanya’nın Sosyalist Partisi’ne bağlı "Katalonya Sosyalist Partisi" PSC ise oyunu koruyarak 17 sandalye elde etti. En büyük kaybı İspanya Başbakanı Rajoy’un partisi muhafazar-milliyetçi PP yaşadı, milletvekili sayısı 11’den 3’e düştü.
Bu iki blokun arasında ise son 3-4 yılda İspanya’da yeni büyük parti olarak ortaya çıkan Podemos’un Katalona kolunun milletvekili sayısıysa 11’den 8’e düştü. Barcelona Belediye Başkanı da bu partiden.
Peki sonuçlar ne ifade ediyor?
En başta İspanya Başbakanı Rajoy istediği hedefe ulaşamadı.
Hatırlatalım, Rajoy 1 Ekim bağımsızlık referandumuna 10 bin özel kuvvet yollayıp oy kullanımını fiilen engellemek istedi. Birçok kişiyi tutuklayarak bölgesel hükümetle hiç görüşmeyip özerk yönetimi feshetti. Rajoy, İspanya devleti içinde hiç bir zaman hesaplaşması yapılmayan faşist ruhu hareketlendirerek Katalonya toplumunu korkutmak istedi.
Barcenola’da bulunduğum sürede sohbet ettiğim birçok Katalonyalı bu korkudan bahsetti. Büyük bir yürüyüşten döndükten sonra bazen çok coşkuluydular, bazen de son 40 yılda hiç yaşamadıkları olağanüstü bir baskı psikolojisinin altında olduklarını belirtiyorlardı.
1979’den beri Katalonya’nın özerk statüsü var ve devlet içinde Bask bölgesiyle en zengin bölge.
Bir süre yaşadığım Katalonya’da, halkın İspanya’nın diğer yerlerine göre daha refah içinde bir yaşamı olduğuna tanıklık ettim. Barcelona şehri başlı başına bir marka zaten, dünyada herkesin görmek istediği bir şehir Barcelona. Toplumun önemli bir kesiminde şu sıralar bu refahın kaybolma korkusu da var, sadece fiziki korku değil.
Katalonya’da bağımsızlık yanlılarıyla yaptığım konuşmalarda, özerk statü yokmuş gibi hareket etmiyorlardı, yine de bu statünün bazı imkanları yarattığını belirtiyorlardı. Örneğin Katalan dilinin Franco faşizmi sonrası tekrar yaygınlaşması, Katalan kimliğinin canlanması, Katalan ekonominin güçlenmesi ve demokratik alanın İspanya’nın diğer yerlerine göre daha fazla olması. Ancak tüm bunlar Franco faşizmi sonrası büyüyen kuşak için yetersiz, istedikleri BM’nin de kabul ettiği ‘halkların kendi kaderini tayin hakkı’. Demokratik bir süreçle İspanya’dan kopmak istiyorlar. Bunu isteyenler arasında 40-60 yıl önce İspanya’nın güneyinden işçi olarak göç edenlerin çocukları da sayıca fazla. Bu işçi çocukları İspanyolca kadar Katalancayı da çok iyi konuşuyorlar.
Bağımsızlık fikrini Katalonya’da 70’lerden beri savunanların sayısı aslında çok azdı. Bask bölgesinden ayıran bir özelliği de bu. Ancak son 8-9 yılda toplumda yeni kuşağın yetişmesinin dışında küresel krizin de etkisi oldu. Yine son yıllarda bağımsızlığı ana gündemi olmayan sayısız sosyal hareket Katalonya'da güçlendi. Bu sosyal hareketler kooperatifçilik, felsefik-ideolojik, ekolojik boyutlarda Avrupa’da bir role kısmen sahiptiler. Katalonya sol ve sosyal hareketler açısından son 10-15 yıldır bir çekim merkezi haline gelmişti.
Katalonya’da 1936 İspanya devriminin çok daha canlı olduğu da ortada. Tüm bunlar burjuva, muhafazakar ve sosyal demokrat kesimleri de kısmen bencil ekonomik nedenlerden de olsa değiştirdi. Sol bağımsızlıkçılar bunun bilincinde ve şöyle diyorlar:
"Bunlarla geçici ittifak içindeyiz ve bağımsızlığa eriştikten sonra ilkesel olarak ayrı düşeceğimiz ortada. Ancak unutmayalım ki bağımsız Katalonya daha demokratik olacak. Faşizmden daha çok arınacak. Devrimci-demokratik-dayanışmacı gelişmeler için yeni alanlar açılacak ve tüm İspanya’da bir çok şey yeniden tartışılacak."
Bu yaşanır mı yaşanmaz mı şimdiden kestirmek zor. Ayrıca yarın ERC ve JxCat, bağımsızlık durumunda CUP ve diğer sol kesimleri baskı altına alıp almayacağı belli değil.
Büyük ve haklı bir eleştiri konusu, bağımsızlık yanlıları toplumdan destek görmeye devam etse de biraz safça bu süreci yönettikleri ortada. Katalonya hükümeti ve bunu destekleyen hareketler İspanya devletinin büyük bir baskı oluşturmasını hiç hesaba katmayıp ona göre mekanizma geliştirmedi.
AB’nin Rajoy’u desteklemesi ve hiç bir devletin Katalonya taraftarı olmaması şaşırtıcı değil. Hiçbir devlet Katalonya’nın bağımsız olmasını desteklemiyor. Kimse Avrupa ve dünyanın yaşadığı bu kaotik ortamda buna yanaşmak istemiyor. Katalanlar bağımsızlığı savunmaya devam edeceklerse önce toplumu buna hazırlamaları lazım.
Katalonya bir endüstriyel ve turizm bölgesi olmasına güvenmemeli. İspanya devleti 1 Ekim sonrası yeni yasa ve diğer önlemlerle büyük şirketlerin bir kısmınının Katalonya’dan merkezini çekmesini tartıştı ki kısmen bazı şirketlerin merkezlerini Madrid’e alabildi. Böylece siyaset ve toplum üzerinde baskı kurmak istedi.
Şimdi beklenen önce yeni bir hükümetin oluşması.
Beklenti, JxCat ve ERC’nin başını çektiği bir hükümetin oluşturulması. Ancak bunun birkaç ay süreceği belirtiliyor.
O zamana kadar pek bir şey değişmeyebilir. Ancak Puidgemont ve yurtdışına kaçan bazı önemli Katalan siyasetçiler yeniden parlamentoya seçildi. Bunlar dönüp tutuklanırsa siyasi durum tekrar sertleşebilir.
Bağımsızlık yanlısı hükümet oluşursa acaba cesaret gösterip bağımsızlıkta doğrudan ısrar etmeye devam eder mi? Şimdiden kestirmek zor.
1 Ekim sonrası Katalonya’nın çoğu mahallelerinde haftalık geniş toplantılar yapılmaya başlanmıştı. On binlerin katılmasıyla Katalan toplumunda güçlü bir demokratik-dayanışmacı yönün ağırlıklı olduğu ifade ediliyordu. Ancak bu geç başladı. 1-2 yıl önce bu süreç başlasaydı, öz kurumlaşma ve öz savunma tartışılıp İspanya devletinin zorunu boşa çıkarıp özerklik kurumlarını savunabilirlerdi. Bu toplumsal örgütlenme sürecinin zaman alacağı ortada. Bu yüzden bağımsızlık ilanında çok ısrarcı olmamaları bölge açısından yararlı olabilir. Bununla birlikte yeni süreçte, Katalan bağımsızlıkçıların İspanya devleti içinde demokratik bloku geliştirmek için de ciddi emek vermeleri gerekiyor. Sadece Basklılar değil, sayısız sosyal hareketler, İspanya’da güçlü olan anarşistler, hatta bazı sendikalarla da İspanya hükümet ve devletine karşı ortaklık geliştirebilirler. Bununla ancak İspanyol milliyetçiliğine karşı daha başarılı olabilirler.
Her şeye rağmen Katalonya’da yeni süreçte çok sıcak gelişmelerin yaşanacağını söyleyebiliriz ve bağımsızlığın uzun süre İspanya’da tartışılacağını da.
*Çevre mühendisi, aktivist