L'Express: Erdoğan, Suriye, Irak, Libya ve Kafkasya’da piyonlarını ilerletmek için pandemiden faydalandı
26 Ocak 2021 Salı günü Artı TV'de yayınlanan 'Global Medya Günlüğü'nde seçilmiş altı yazının özetleri.
26 Ocak 2021 Salı günü Artı TV'de yayınlanan 'Global Medya Günlüğü'nde seçilmiş altı yazının özetleri:
L’EXPRESS DERGİSİNE KONUŞAN TARİHÇİ KOLOSİMO, "CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN PİYONLARINI İLERLETMEK İÇİN PANDEMİ KRİZİNDEN FAYDALANDI" DİYOR
ADRIEN BAGET
L’EXPRESS/FRANSA
FIRSATÇI POLİTİKALAR
L’Express dergisinin sorularını yanıtlayan "Kılıç ve Türban" kitabının yazarı Fransız tarihçi Jean-François Colosimo, Türkiye’nin son dönemdeki politikalarını değerlendiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Brüksel’e karşı yatıştırma kartını oynamasının bir strateji değişikliği olup olmadığı sorusuna tarihçi şu sözlerle yanıt veriyor:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye, Irak, Libya ve Kafkasya’da piyonlarını ilerletmek için pandemi krizinin yarattığı uluslararası çöküşten faydalanan bir fırsatçı. Bugün iki olay onu taktiksel bir geri çekilmeye itiyor: Dağlık Karabağ çatışmasının çözümü Vladimir Putin’e düşüyor ve Joe Biden’ın seçilmesi ile müdahaleci Amerika geri geliyor. Bu koşullar Erdoğan’ı, açtığı cephelerden en azından birini yatıştırmaya ve Avrupa’ya dönmeye itmektedir."
"Erdoğan’ın İslam-demokrasisini Hıristiyan-demokrasisi gibi algılayarak kendimizi yanılttık" diyen Colosimo, "Sonuçta Avrupa Türkiye’nin göç krizi konusunda şantajını kabul ederek ahlaki açıdan yetersizliğini göstermiştir" yorumunu yapıyor. Türkiye’de baskının artışına da değinen Colosimo, ekonomik kriz ile beraber baskıların da,iki katına çıktığını vurgulayarak "Direniş artıyor ama aydınlar, sanatçılar, gazeteciler ne yazık ki ya hapiste ya da sürgünde" diyor.
FRANSIZ LEZ EKO DERGİSİ, TÜRKİYE İLE YUNANİSTAN ARASINDA DÖRT YIL SONRA BAŞLAYAN İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELERDE ÖNEMLİ BİR İLERLEME OLMASININ BEKLENMEDİĞİNİ YAZIYOR
YVES BOURDILLON VE GABRIEL GRESILLON
LES ECHOS/FRANSA
YENİ BİR DİYALOG
Türkiye ile Yunanistan arasında, Doğu Akdeniz'deki anlaşmazlığı çözmek için istikşafi görüşmeler 2016 yılından bu yana ilk kez gerçekleştirildi. İki ülke arasında uzlaşma sağlanmasının uzun yıllar alabileceğini belirten Bourdillon şu sözlerle devam ediyor:
"Dün başlayan görüşmelerde önemli bir ilerleme beklenmiyor. İki ülke, tartışılacak konuların listesi üzerinde anlaşmaya bile varamadı. Atina sadece Ege Denizi'ndeki adalarının kıta sahanlığının sınırlandırılmasını tartışmak istiyor. Ankara, münhasır ekonomik bölgeleri ve iki ülkenin hava sahasını belirlemek için görüşmeleri genişletmek istiyor."
İki ülke temsilcileri İstanbul’da toplanırken Brüksel’de de AB Dışişleri Bakanları’nın önemli diplomatik meseleleri ele almak üzere toplandığına dikkat çeken Bourdillon, "Bakanlar, son zamanlarda Ankara'dan gelen iyi niyet jestleri çerçevesinde, devlet ve hükümet başkanları tarafından aralık ayında oluşturulan yol haritasının devam ettirilmesi çağrısında bulundu" diye yazıyor.
AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen geçtiğimiz günlerde "Diyalog çok önemli, ancak sahada da inandırıcı eylemler bekliyoruz" açıklamasını yapmıştı. Bourdillon, aylar süren agresif açıklamalar sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın zamanda Avrupa ile yeni bir sayfa açmak istiyoruz açıklamasını değerlendirerek, "Bu açıklama kuşkusuz Ankara’ya karşı oldukça hoşgörülü olan Trump’ın gidişinin yanı sıra ülkenin yaşadığı ve Covid ile daha da ağırlaşan ekonomik zorlukların ve dış sermayeye duyulan ihtiyacın bir tetiklemesi" yorumunu yapıyor.
LIBERATION GAZETESİ CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN YENİ YUMUŞAK TUTUMUNUN AVRUPALILARI İKNA ETMEDİĞİNİ YAZIYOR
JEAN QUATREMER
LIBERATION/FRANSA
GERİLİM STRATEJİSİNDEN DİYALOĞA GEÇİŞ
Liberation gazetesi Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini ele alıyor. Quatremer, "Avrupalılar, Erdoğan'ın yaptığı çok sayıda güç gösterisinin ardından o kadar tükendiler ki, diyalog önerileri için özel bir heyecan yapmadılar" diye yazıyor. AB’nin Türkiye’den vaatlerden daha fazlasını beklediğini belirten Quatremer, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerilim stratejisine Aralık ayında, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a rahatsızlanması sonrası yazdığı geçmiş olsun mektubu ile son verdiğini yazıyor. Quatremer şu sözlerle devam ediyor: "10 Ocak’ta Opinion gazetesinin ortaya çıkardığı gibi Fransa Cumhurbaşkanı da Erdoğan’a cevap mektubu yazmıştı. Erdoğan da bunu fırsat bilerek 12 Ocak’ta AB temsilcilerine hitaben yaptığı konuşmasında Avrupa ile ilişkilerini yeniden rayına oturtmaya hazır olduğunu açıkladı." "Türk lider son iki yıldır Avrupalılara yönelik provokasyonlar konusunda cimri davranmamışken böyle bir dönüşü nasıl açıklayabiliriz?" diye soruyor Quatremer. Gazeteciye göre Amerika’da yönetimin değişmesi bu dönüşte etken.
Türkiye’nin AB’ye karşı elinde caydırıcı bir silaha sahip olduğunu yazan Quatremer, "Gerçek şu ki, Türkiye sadece askeri bir güç olduğundan değil aynı zamanda caydırıcı bir silaha yani topraklarında bulunan 3.6 milyon mülteci silahına sahip olduğu için de güçlü bir konumda" diyor. Ankara ile Brüksel arasında 2016 yılında imzalanan mülteci anlaşmasının süresinin dolmak üzere olduğunu hatırlatan gazeteci, bu anlaşmanın yeniden müzakere edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
ARAB NEWS’DAKİ ANALİZ HABERDE, BİDEN YÖNETİMİNİN SURİYE İLE İLGİLİ PRAGMATİK BİR YAKLAŞIM SERGİLEYECEĞİ ANCAK SURİYE’NİN BÖLGESEL ÖNCELİKLER LİSTESİNDE ÜST SIRALARDA YER ALMADIĞI BELİRTİLİYOR.
KERRY BOYD ANDERSON
ARAB NEWS/SUUDİ ARABİSTAN
BİDEN’IN SURİYE YAKLAŞIMI
Arab News’daki analiz haberde, Suriye savaşının onuncu yılına yaklaşılırken Biden yönetiminin bu konudaki politikalarına nasıl şekil vereceğine bir karar vermesi gerektiği belirtiliyor.
Kerry Anderson’a göre Biden tarafından yapılan atamalar Amerikan yönetiminin Suriye'ye karşı daha ilgili ancak pragmatik bir yaklaşım sergileyeceğini gösteriyor. Anderson, "Biden yönetimi büyük olasılıkla IŞİD'in yeniden dirilmesini önlemeyi en büyük önceliği olarak görüyor, ancak aynı zamanda mülteci krizini, bölgesel istikrarı, insan haklarını ve Rusya ve İran'ın etkisini sınırlamayı Suriye politikasının önemli başlıkları olarak görecek.
Bununla birlikte, Suriye'nin küresel ve hatta bölgesel öncelikler listesinde göreceli olarak alt sıralarda yer alması muhtemel. Biden’ın öncelikleri salgını yönetmek, ittifakları güçlendirmek ve İran'ın nükleer programını ele almak" yorumunu yapıyor. Biden ve ekibinin Suriye politikası hakkında çok az açıklama yaptığına da dikkat çeken Anderson, mevcut bilgiler doğrultusunda Biden yönetiminin Esad rejimi üzerindeki diplomatik baskıyı artırmaya çalışacağı görüşünde.
Anderson, "Biden yönetimi Suriye'de pek çok zorlukla karşı karşıya. Pek çok iç sorun ve mülteci krizine ek olarak, Washington ile karmaşık ya da düşmanca ilişkileri olan çok sayıda dış paydaş var" diyor. Anderson’a göre zorlukların yanı sıra fırsatlar da var. "Pek çok Avrupalı müttefik, Suriye savaşının Avrupa üzerindeki etkileri de dahil olmak üzere endişeleri gidermek için Biden ile birlikte çalışmaya istekli" diyen Anderson Biden’ın Türkiye ile de pragmatik hedefler belirleyeceği görüşünde.
AL MONITOR TÜRKİYE’NİN İDLİB’DE GİZEMLİ CİHATÇI DÜŞMANLARLA KARŞI KARŞIYA OLDUĞUNU YAZIYOR
FEHİM TAŞTEKİN
AL MONITOR/ABD
YENİ CİHATÇI CEPHELER
Al Monitor’da Fehim Taştekin imzalı haberde, İdlib’de Türkiye’ye karşı cihatçı cephelerin ortaya çıkışından söz ediliyor. Taştekin, "Geçen yıl 14 Temmuz, 17 Temmuz ve 25 Ağustos’ta düzenlenen üç saldırının hedefinde Türk-Rus ortak devriyesi vardı. Saldırıların sorumluluğunu Çeçenlerin Suriye’de kurduğu örgütlerden "Şişani" etiketini içeren "Hattab el Şişani Tugayı" adlı grup üstlendi. Saldırılarla adını duyuran bir diğer grup ise "Ensar Ebu Bekir el Sıddık Takımı" oldu. Üçüncü gizemli örgüt Abdullah bin Uneys Cemaati. Bu grup da 4 ve 5 Ocak tarihlerinde RPG’lerle Türk güçlerine saldırdı" diye yazıyor.
Üç örgütün de kullandığı dilin neredeyse aynı olduğuna dikkat çeken Taştekin, "bu örgütlerin ortak bir merkezle bağlantılı oldukları öne sürülebilir. O olasılıkla birlikte hepsinin El Kaide’nin ideolojik tezgâhından geçtiği düşünülürse ortak dil yadırgatıcı sayılmaz" yorumunu yapıyor. Düzenlenen saldırılara kadar bu üç örgütün adlarının hiç duyulmamış olduğunu belirten Taştekin, saldırıların tanınmamış gruplarca düzenlenmesi birkaç ihtimali akla getiriyor diyor ve devam ediyor: "Birinci ihtimal, Türkiye ile düşmanlık istemeyen cihatçılardan ayrılanlar yeni isimlerle sahne alıyor olabilir… Ya da Türkiye’yi karşısına almak istemeyen malum örgütler paravan isimler kullanıyor… Üçüncüsü, çok düşman edindikleri bir bölgede kendi bayraklarıyla varlık göstermekten çekinen İslam Devleti’nin gizli hücreleri olabilirler."
İLK KEZ SANAL ORTAMDA GERÇEKLEŞTİRİLECEK DAVOS ZİRVESİNİN BU YIL Kİ ANA KONUSU ASYA EKONOMİSİ. LE QUA GAZETESİ "SAĞLIK KRİZİNİN EKONOMİK ALANDA KAZANANI ÇİN" DİYE YAZIYOR.
ALAIN GUILLEMOLES
LA CROIX/FRANSA
EKONOMİNİN AĞIRLIK MERKEZİ ASYA’YA KAYIYOR
Geçmiş yıllardaki Davos zirvesinden çok daha farklı olan bu yıl ilk kez sanal ortamda gerçekleştirilen Davos’un ön plana çıkan konusu Çin ekonomisi. Dünyayı etkisi altına alan salgından Çin ekonomisinin daha güçlü çıktığını yazan Guillemoles, dünya ekonomisinin ağırlık merkezinin doğuya kayışının hızlandığına dikkat çekiyor. Davos Başkanı Borge Brende, "2020 yılı Asya’nın küresel ekonominin yüzde 50’sinden fazlasını temsil ettiği ilk yıl" açıklamasını yapıyor. Davos zirvesinin çok sayıda yuvarlak masa toplantısının "Asya'nın dünya ekonomisinin toparlanmasında oynayacağı role" odaklanacağını yazan Guillemoles, Çin’in katılımının ayrı bir önemi olduğunu vurguluyor. Guillemoles, "Bir yıldır devam eden sağlık kirizinin ardından bu sürecin ekonomik alanda kazananı Çin" diyor. Euler Hermes tarafından Davos Forumu vesilesiyle yayınlanan bir çalışmaya göre, kriz Çin’e iki yıl kazandırdı. Euler Hermes’in hesaplamalarına göre, Çin’in GSYİH’nın 2032 yerine 2030 yılında Amerikanınkine eşit olması öngörülüyor.
Ekonomik ağırlık merkezinin doğuya kaydığını yazan Guillemoles şu sözlerle devam ediyor: "Euler Hermes’in hesaplamalarına göre ekonomik ağırlık merkezi Türkiye'nin doğusunda ve doğuya doğru yürüyüşü devam edecek gibi". Haberde yer verilen rapora göre, "2030'da, küresel ekonomik ağırlık merkezi Çin, Hindistan ve Pakistan'ın kesiştiği noktada olabilir. Bu, öncelikle Çin ekonomisinin dünyaya olan çekiciliğini yansıtıyor, ancak daha az ölçüde diğer yükselen Asya ekonomilerinin, özellikle Hindistan'ın çekiciliğini de yansıtıyor ."