'Hoşgeldin kültürü sona erdi, Türkiye Suriyelileri zorla gönderirse AB'yi provoke etmiş olur'

'Hoşgeldin kültürü sona erdi, Türkiye Suriyelileri zorla gönderirse AB'yi provoke etmiş olur'
'Türkiye, Suriyelileri zorla savaşın hala sürdüğü bölgelere sürgün ederse, bu sadece uluslararası hukuku ihlal ettiğine değil aynı zamanda da AB'ye karşı provokasyon yaptığına yorumlanır.'

ARTI GERÇEK- Bir zamanlar Türkiye'de misafir olarak karşılanan Suriyelilere karşı ruh hali şimdilerde tam tersine döndü. Sıcak kelimelerle Suriyelileri karşılayan AKP hükümeti şimdi ültimatomlarla onlardan kurtulmak istiyor. Birdenbire hükümet, kısmen tartışmalı fonlarla, göçmenlerden olabildiğince çabuk kurtulmak istiyor. Erdoğan bu şekilde yeni başlayan bir dönem değişikliğine tepki veriyor.

Türkiye'nin Suriyeli göçmenler konusundaki politika değişikliğine gitmesinin detaylarını Carolina Drüten Alman Die Welt gazetesine yazdı:

İstanbul valisi, şehirde kayıtlı olmayan tüm Suriyeli göçmenlere İstanbul'dan ayrılma çağrısında bulundu. 20 Ağustos'a kadar, kayıtlı oldukları Türkiye illerine geri dönecek zamanları var. Belgeleri olmayanlar geldikleri ülkeye geri gönderilecek.

Bu durum Türkiye'nin mülteci politikasının dönüm noktasıdır. Sekiz yıl önce ilk savaş mültecileri Türkiye-Suriye sınırına geldiğinde, o dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, göçmenleri, "Müslüman kardeşlerimiz" olarak adlandırarak Türkiye'nin onlara bu acil durumlarında yardım etmek zorunda olduğunu söylemişti. 

HOŞ GELDİN KÜLTÜRÜ SONA ERDİ

O zamandan beri, ülkede çok şey oldu: Ekonomi çöktü, İslami muhafazakâr Erdoğan'ın partisi AKP'nin seçim sonuçları düştü. Halk arasında Suriyeli misafirlere karşı özellikle ülkelerine geri dönmeyeceği görünür olanlara önyargılar oluştu. Hoşgeldin kültürü sona erdi.

Suriyeli derneklerin çatı organizasyonu forumu başkanı avukat Mahdi Daud Fransız haber ajansı AFP'ye, 600'den fazla Suriyelinin ültimatomlara ve çoğunun diğer illerde geçici koruma statüsüne sahip olmasına rağmen, İstanbul'dan Suriye'ye sınır dışı edilmesinden şikayetçi oldu. Suriyeli avukatlara göre, hatta bazı mülteciler Suriye'nin hala savaşın devam ettiği, Pazartesi günü en az 59 sivilin hava saldırısında öldüğü İdlib bölgesine götürüldü.

Suriye savaşının başlamasından bu yana Türkiye 3.6 milyon Suriyeli göçmen aldı. Geçici koruma statüsü onlara geniş kapsamlı haklar veriyor. Ancak, kayıtlı oldukları ilde kalmak zorundalar. Sadece İstanbul’da, valiliğe göre, yaklaşık 547.000 göçmen kayıtlı. Uzmanlar, metropolde yüzbinlerce kişinin orada kayıt altına alınmadan yaşadığını tahmin ediyorlar. Kırsal illerde iş bulamadıkları için genellikle kaçak çalışıyorlar .

TWITTER'DA VİDEOLAR DOLAŞIYOR

İstanbul valiliği kayıtsız Suriyelileri şehirden göndermek istiyor. Hatta göçmenleri Suriye'ye göndermekle korkutuyor ki bu durum Türkiye'nin mülteci politikasındaki en radikal adımı oldu.  İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, göçmenlerin Suriye'ye sınır dışı edildiğine dair iddialarını ivedilikle redderek "Suriyelileri geçici koruma altında geri gönderme ihitmalimiz yok. Kampa geri götürülecekler" dedi. 

Ancak halihazırda Twitter'da videolar yayınlanıyor, burada genç erkekler kablo bağları ile ellerine bağlanmış bir biçimde otobüslerle Suriye de dahil olmak üzere geri götürülüyor. İstanbul'da yaşayan Suriyeli insan hakları aktivisti ve gazeteci olan Asaad Hanna bu videolardan birini yayınladı. Olaya tanık olmuş bir Suriyeli, videoyu Hanna'ya göndermiş. Hanna, WELT gazetesine şehirden gelen göçmenlerin Suriye'ye sınır dışı edildiğini doğruladı. Geri gönderilen insanlarla temas halindeki Hanna, "her gün konvoylar sınırı geçiyor" diyor ve ekliyor: İstanbul'da kayıtlı ikamet statüsüne sahip bazı Suriyeliler bile sınır dışı edildi. Türk yetkililer Suriyeli göçmenlere sözde gönüllü geri dönüş formu imzalamaları yönünde baskı yapıyor. Daha sonra da onları Suriye'ye gönderiliyor.
 


Türk hükümetinin şu anda Suriyelilere karşı bu kadar sert davranması tesadüf değil. Türkiye ekonomisi baskı altında. Haziran ayında, enflasyon yüzde 16 civarında oldu. Ekmek ve soğan gibi yiyecekler çok daha pahalı olduğu için insanlar bunu günlük yaşamlarında görüyorlar - ve çoğu zaman göçmenleri  bu zor durumlar için suçluyorlar. İş piyasasında, Suriyelileri sevilmeyen rakipler olarak görüyorlar.

IGAM düşünce kuruluşu başkanı olan iltica ve göç konusunda araştırmalar yapan Metin Çorabatır, ekonominin kötüye gitmesi halinde sonuçların öncelikle Suriyeli göçmenleri etkileyeceğini söylüyor: Eğer işverenlerin yaşadığı bir zorluk varsa, öncelikle Suriyelileri işten atıyorlar. Fakat çoğu Türkiyeli bunu görmüyor, çünkü dolaşımda göçmenlere karşı önyargılar oluşmasına hizmet eden çok fazla olumsuz propaganda var. Bu tür yanlış bilgilendirmeler zaten polis operasyonlarıyla sonuçlandı.

Haziran ayının sonunda İstanbul'un ilçesi olan Küçükçekmece'de öfkeli bir kalabalık sosyal medyada bir Suriyeli'nin bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğuna dair söylentiler yayılmasının ardından Suriyeliler'in iş yerlerine  saldırdı. Polis hızlı bir şekilde söylentinin yanlış olduğunu açıkça ortaya koydu. Ancak, polis memurları göz yaşartıcı gaz ve su topu dağıtana kadar kalabalık dağılmadı. Birçok kişi sosyal medyada #SuriyelilerDefoluyor etiketiyle kızgınlıklarını paylaştı.

GÖÇMENLER AKP'NİN YANLIŞ EKONOMİSİNİN KURBANI

Sürekli Suriyeliler hakkında kötü davranışlarının olduğu iddia edilen yanlış haberler yayınlanıyor. Ayrıca, Türkiye hükümetinin kendi halkını ihmal ederken Suriyeli göçmenlere büyük miktarda para harcadığı konusunda da söylentiler var. Gerçekte, kullanılan para bu insanların ihtiyaçlarının giderilmesi için AB'den geliyor. Ancak gerçekler dezenformasyonun büyüklüğü nedeniyle görünür kılınamıyor.

Mart ayındaki yerel seçimlerinde memnuniyetsizliğinin arttığını Erdoğan açıkça hissetti - AKP, Ankara ve İstanbul gibi önemli şehirleri sosyal demokrat muhalefet partisi CHP’nin adaylarına kaptırdı. Hepsinden önemlisi, İstanbul'daki seçim cumhurbaşkanı için önemli bir ruh hali testi olarak kabul edildi.

Erdoğan haziran ayında İstanbul’daki seçimleri tekrarlanmasını istediğinde CHP'nin oyları daha da arttı. Seçimleri hep kazanmaya alışık olan Erdoğan için bir darbe oldu. Hükümet, şu anda içinde bulunduğu baskıyı Suriyeli mültecilere kaydırıyor. Göçmenler AKP'nin ekonomik yanlışlarının kurbanı olarak seçildiler.

Türkiye hükümetinin mülteci politikasındaki yeni sertlik tahrip edici, çünkü Türkiye, 2016 yılında AB ile yapılan mülteci anlaşmasında AB'ye Suriyeli mültecileri Türkiye'de bakım sağlamakla yükümlüdür. Türk tarafı mültecileri Yunan adalarından geri almaya söz verdi ve sınır devriyelerini güçlendirdi. Buna karşılık da Brüksel, Ankara'ya altı milyar euro ödemeyi kabul etti.

Türkiye gerçekten Suriyeli göçmenleri savaşın kimi bölgelerde hala devam ettiği Suriye'ye zorla sürgün ederse, bu sadece uluslararası hukuku ihlal etmek demek değil, aynı zamanda AB'ye karşı provokasyon olarak da yorumlanacaktır.

AB ERDOĞAN'IN LÜTFUNA BAĞIMLI

Bununla birlikte, geçmişte AB, Türkiye’nin göçmenlere karşı yaptığı insan hakları ihlallerine pek tepki vermedi. İnsan hakları örgütü olan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) henüz geçtiğimiz yılın mart ayının başlarında, Türkiye-Suriye sınırını geçen Suriyelilerin Türkiye'den topluca sürülmelerini eleştirdi. Türkiye, 2015 gibi erken bir tarihte sınırı kapatmıştı, böylece koruma isteyen Suriyeliler komşu ülke Türkiye'ye yasal olarak giremediler. Bir yıl önce, Türk makamları, Suriyeli göçmenlerin İstanbul da dahil olmak üzere on ilde kaydını durdurdu.

HRW'de göçmenlere karşı insan hakları ihlallerini izleyen Gerry Simpson, "İnsan Hakları İzleme Örgütü, üst düzey AB yetkililerini, Suriyeli mültecilerin ve sığınmacıların kötü muamelelerine son vermeleri için Türkiye'ye açık bir çağrıda bulunmalarını defalarca istedi" dedi. Ancak tepki verilmedi. "Yetkililer, endişelerini kapalı kapılar ardında dile getirebildiklerini ifade ederken, AB'nin Suriyeli mültecileri AB dışında tutmak için Türkiye'ye güvendiğini belirtti."

Bu nedenle, AB-Türkiye göç anlaşmasının altında ezilen Avrupa hükümetlerinin İstanbul’dan gelen bu son iddialara ilişkin güçlü bir tepki veya görüşlerini dile getirmeleri pek olası görünmüyor. Çünkü; AB, Erdoğan'ın teveccühüne bağlı. Anlaşmayı çiğnemeye ve sınırları açmaya karar verirse, bu Avrupa ülkelerinin, özellikle de Yunanistan'ın bir sorunu olur.

Türkiye bunu da biliyor. Doğu Akdeniz'de doğalgaz sondajları yapması nedeniyle AB 'nin Türkiye 'ye yaptırım uygulamasının ardından Türkiye İçişleri Bakanı Soylu, "Geçişleri açarsak, hükümetleri altı ay boyunca ayakta kalamayacaktır" dedi.

İnsan hakları aktivisti Hanna, İstanbul'daki atmosferin göçmenlere yönelik değiştiğini hissediyor. Bunu taksi şoförleri ile konuşurken ya da sosyal medyada ilgili yorumları okuduğunda hissettiğini söylüyor ve "Kent, Suriyeliler için daha tehlikeli hale geldi" diyor. Haziran sonunda Suriyeli işyerlerine saldıran çeteye işaret ederek İstanbul'daki gelişmelerden endişe ediyor. Hanna cümlelerine "Sonunda şiddetin tırmanmasını istemiyoruz" ifadesini ekliyor. (Çeviri: Ayşegül Karakülhancı)

Öne Çıkanlar