Türkiye'nin tepki gösterdiği Dini Özgürlükler Raporu'nda neler var?

Ankara'dan yapılan açıklamada raporun büyük bir yanılgı ve kasıtlı çarpıtma çabası içinde olduğu savunuldu.

Türkiye'nin tepki gösterdiği Dini Özgürlükler Raporu'nda neler var?

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu tarafından yayınlanan "2019 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu"nda Türkiye'ye yönelik eleştiriler yer aldı.

Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamalarda, raporu hazırlayan komisyonun, Türkiye'deki dini azınlıklar konusunda büyük bir yanılgı ve kasıtlı çarpıtma çabası içinde olduğu savunuldu.

Dini özgürlükler hususunda yapılan araştırmaların sonucu ile Washington'a tavsiyelerin yer aldığı ve her yıl hazırlanan raporda Türkiye, 2018'de 'devletle bağlantısı olan ya da hükümetin göz yumduğu' ihlallerin ciddi boyutlarda olduğu ülkeler listesinde yer aldı.

RAPORDA HANGİ İFADELER YER ALDI?

Euronews'ten Tuba Altınkaya'nın haberine göre, Temmuz 2016'daki darbe girişiminden bu yana Türkiye'de insan hakları ve sivil özgürlüklere dair endişelerin sürdüğü belirtilen raporda, dini özgürlüklerle ilgili gidişatın, önümüzdeki yılda daha da kötüleşeceğine işaret ettiği yazıldı.

Raporda, 2018'de yürürlüğe giren müfredata rağmen devlet okullarındaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu oluşuna dikkat çekildi. Lozan Anlaşması'nda adı geçen dini azınlıklara mensup öğrencilere muafiyet tanınsa dahi, ateist veya Alevi ailelerin bu muafiyet hakkını kazanmak için zorlu bir yargı sürecinden geçtiği, talepleri mahkemece onaylansa dahi eğitim kurumlarında bu kararların pratiğe dökülmediği belirtildi.

2018 yılında, 'Türkiye hükümetinin dini toplumların içişlerine müdahale ettiği' yazılan raporda, söz konusu azınlıkların dini liderlerini seçerken adayların 'Türkiye vatandaşı olması şartı' bu müdahalelere örnek gösterildi. Diğer bir örnek olarak, geçen mart ayında hayatını kaybeden Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan'ın yerine geçecek ismin belirlenmesi için yapılan seçimlerle ilgili İçişleri Bakanlığı'nın müdahalesi ve İstanbul Valiliği'nin gerekli koşulların yerine getirilmediği gerekçesiyle seçimleri engellemesi gösterildi.

Kimlik kartlarında 'din' hanesinin bulunmasının ayrımcılığa yol açabileceği endişesi de raporda yer alan hususlar arasında. 'Bazı kesimler tarafından Ermeni, Yahudi ve Rum gibi azınlıkları fişleme çabası' olarak nitelendirilen, Şubat 2018'de soyağacı kayıtlarının e-devlet sisteminde paylaşılmasının da benzer kaygıları doğurduğu ifade edildi. Nüfus kayıtlarının kamuoyuyla paylaşılması, etnik ve dini zenginlikleri ortaya çıkardığından olumlu bir adım olarak görülse bile bu bilgilerin ayrımcılığa yol açabileceği vurgulandı.

Alevilerin Türkiye'deki en büyük azınlık grup olduğunun altı çizilen raporda, hükümetin Alevileri 'Müslüman' olarak tanımladığı, Sünni mezhebinden ayrı tutmadığı yazıldı. Komisyon raporunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM), Şubat 2015'te aldığı karara rağmen hükümetin Alevi öğrencilerin, Sünni İslam anlayışının öğretildiği Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden muaf tutulması ile ilgili halen gerekli adımları atmadığını belirtti. Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması ile ilgili tartışmalar da raporda yer buldu.
Anti-semitik söylemlerin, hükümet yanlısı yazılı basın ve sosyal medya organlarında devam ettiği belirtilen raporda, Hrant Dink Vakfı'nın yaptığı bir araştırmaya değinilerek, Ocak-Nisan 2018 arası, Yahudileri hedef alan 427 nefret söyleminin tespit edildiği yazıldı. AKP kurucularından Burhan Kuzu'dan Cumhuriyet Halk Partisi'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'ye kadar, önde gelen siyasetçilerin de Yahudilere yönelik ayrımcı yorumlarda bulunduğu, İsrail devleti ile ilgili haberlerde Yahudilerden olumsuz ifadelerle bahsedildiği de 'Anti-semitizm' alt başlığında yer alan konular arasında.

RAHİP BRUNSON DA RAPORDA

Raporda, Rahip Brunson davası, 'Azınlıkların Mal Varlıkları'ndan sonra en geniş yer verilen madde oldu. Rahip Brunson olayı ile bağlantılı olarak Evanjelik grupların hedef gösterildiği, en az 20 Protestan ailenin ya sınır dışı edildiği ya da vize verilmeyerek Türkiye'yi terk etmeye zorlandığı da ifade edildi.

Raporda, 23 yıl Türkiye'de yaşayan Rahip Andrew Brunson'ın, Ekim 2016'da haksız yere gözaltına alındığı, terör örgütü üyesi olma ve casusluk yapma ile suçlandığı, daha sonrasında 'üye olmadan terör örgütleri adına suç işleme' ile itham edildiği yazıldı. 'Protestanlar' alt başlığı altında, 'PKK ile FETÖ' örgütleri ile işbirliği yaptığı iddiasıyla tutuklanan Brunson ile ilgili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları da değerlendirildi. Raporda, Erdoğan'ın Brunson'ın iadesine karşı çıkarken daha sonra pastörle Gülen yapılanmasının lideri Fethullah Gülen'in takas edilmesini teklif ederek kendiyle çeliştiği yazıldı. Komisyon dini özgürlükler raporunda, Brunson olayını ayrıntılı bir şekilde aktardı. (HABER MERKEZİ)

Türkiye FETÖ ABD tepki insan hakları alevi