'Emlak Bankası ihtisas bankası olsun'
Emlak Bankası Başkanı Zeki Sayın, "Bu banka, bir ihtisas bankası olarak ithal ikameli projelere kredi vermeli. Bankanın sahibi Hazine'nin kararı önemli" dedi.
EKONOMİ - Mayıs ayında hazırlanan torba yasa ile tasfiyeden çıkan Emlak Bankası, artık ‘canlı' bir banka. Şimdi genel kurul bekleniyor. Genel kurulda ana sözleşmesi de onaylanacak olan bankanın yoluna nasıl devam edeceği de o günlerde belli olacak. Emlak Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Sayın, ‘küllerinden doğdu' dediği bankanın ihtisas bankası olarak yoluna devam etmesi arzusunda olduğunu söyledi.
Sayın, "1967'den beri faizsiz bankacılığı çalışıyorum. Bu bankanın katılım bankası olmasını arzu ederim. Bu banka, bir ihtisas bankası olarak ithal ikameli projelere kredi vermeli. Ancak bu bankanın sahibi Hazine'nin kararı önemli" dedi.
Dünya gazetesinde yer alan habere göre, Türkiye Emlak Bankası, ilk kuruluşunun üzerinden 91 yıl, tasfiye edilme kararı alınmasının üzerinden 16 yıl geçtikten sonra yeniden sisteme kazandırılıyor. Türkiye'de halkın inşaat teşebbüslerini desteklemek, gerekli kredileri sağlamak ve yetim haklarını korumak amacıyla Atatürk`ün talimatları doğrultusunda 3 Haziran 1926 tarihinde "Emlak ve Eytam Bankası" adı altında kurulan banka, konut, dış ticaret ve denizcilik sektörlerinde sektör bankası görevini üstlendi. 7 Temmuz 2001 tarihinde tasfiye sürecine giren bankada bu süreç 27 Mayıs 2017'de kaldırıldı.
GENEL KURUL İÇİN İŞARET BEKLİYOR
Bugün genel kurul yapılma kararı alınsa, 15 günlük bir sürecin işlemesi gerekiyor. 2018 yılı başlarında genel kurul sürecinin tamamlanarak bankanın yoluna konvansiyonel bir banka olarak mı yoksa bir katılım bankası olarak mı devam edileceğine karar verilecek. Ardından BDDK süreci izlenecek. Ama Sayın, "Biz hazırız" diyerek bankanın esas itibariyle ithal ikameli projelere teminatsız kredi veren katılım bankası mantığı ile çalışan bir banka olmasını arzu ettiğini de belirtti.
Sayın şöyle anlattı: "Emlak Bankası'nın bir katılım bankası olmasını arzu ederim. Katılım bankacılığında mudaraba ve müşaraka diye iki yöntem vardır. Sermaye ortaklığı ya da bizzat ortaklık. Bu bankanın ithal ikameli projelere teminatsız kredi vermesini arzu ederim. Örneğin, yenilenebilir enerji tesislerinin tüm malzemeleri yurtdışından geliyor. Neden bu malzemeler Türkiye'de yapılmasın? Hammaddesi Türkiye'de olduğu halde yurt dışından ithal edilen ürünler var.
Üstelik bu tesisleri yaparken, kurarken sermaye ortağı olurken bu yöntemlerle riski garantileyerek yapabiliyorsunuz. Birde bu banka İstanbul'un dünyanın kıymetli taş merkezi olması için çalışabilir. Türki cumhuriyetlerde çok kıymetli taşlar var. Dünyada bu işi yapanlar Hindistan'da kesiyor, Belçika'da pazarlıyorlar. Neden bu işe biz talip olmayalım?"
TASFİYEDEN KURTULAN İLK BANKA
Emlak Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Sayın ile konuşurken Türkiye'de ilk defa tasfiye halinde olan bir bankanın, borçlarını ödeyip, kara geçip, sermaye biriktirip, vergi rekortmeni olduğunu görüyorsunuz. "Emlak Bankası, küllerinden doğdu diyebilirsiniz" vurgusunu yapan Zeki Sayın'a bu noktaya getiren süreci sorduk. Zeki Sayın süreci şöyle anlattı:
SADECE BATIK KREDİLERİ VARDI
"2001 yılında Türkiye Emlak Bankası canlıyken kanunla tasfiye kararı alınmış. Bu kararın alındığı tarihte Emlak Bankası'nın üzerinde sadece tahsili gecikmiş alacak bakiyesi bırakılmış. Menkuller, bazı gayrimenkuller, şube binaları, mevduat ve canlı krediler Ziraat Bankası ve Halk Bank'a verilmiş. Emlak Bankası'nda sadece tahsili gecikmiş alacak bakiyesi bırakılmış. O dönemde 270 personeli vardı.
İlk göreve geldiğimde bu bankayı canlı hale getirmek istedim. Dolayısıyla ilk yaptığımız iş, kredileri tahsil etmek oldu. Kredi almış ama bankaya beş sene, yedi sene uğramamış müşteriler vardı. Herkese şunu anlattık: O para bizim değil, Türk vatandaşlarının. Tasarruf sahiplerinin… Bu süreçte de hiçbir borçluyu zor duruma düşürmeden, çalışmasına mani olmadan, fabrikasına el koymadan tahsil ettik. Kredi kullanan müşterilerimizle tanışmak için, yurt dışı çıkış yasağı koyduk.
BATIĞIN YÜZDE 94'Ü 50 BORÇLUYA AİT
Devraldığımızda 17 bin borçlunun 1 milyar doların üzerinde batık kredisi vardı. 1 milyar dolarlık alacağın yüzde 94'ü de 50 kişideydi. Şimdi borçlu sayısı yaklaşık 5 bine düştü. 5 bin kişiden de alacağımız yine milyar doların üzerinde. Çünkü Emlak Bankası'nda o dönemde canlı olan krediler Ziraat'e devredilmiş. O kredilerde takılma olunca, ilk olarak Emlak Bankası'ndan kullandığı için tahsil edebilelim diye yine bize intikal ediyor. Yüzde 94'lük 50 kişinin üçte birini de protokole bağladık. Tahsil ediyoruz, diğerlerini de tahsil edeceğiz.
Tahsilat çalışmalarıyla borcu faiziyle tahsil edip hemen Hazine'ye yolladık. Cari masraflarımızı da tahsil ettiğimiz kredilerden sağlamadık. Kârımızdan karşıladık. Kârı nasıl elde ettik? Bize kredileri tahsil ederken menkul ve gayrimenkuller geldi. Özellikle gayrimenkulleri yeniden değerledik ve piyasa değeri üzerinden bir muhammen bedel biçerek satışa çıkardık. İlk yıl hiç satış yapamadık. Bizim fiyatımızla gelen fiyat arasında yarıdan fazla fark oluyordu. Devlet satarsa, ucuza satar mantığıyla yaklaşıyorlardı. Sonra alıcılar kapımızı çaldı ve acelemiz olmadığını, illa o gayrimenkulü değerinde satacağımızı gördüler. Bizim hakiki değerle sattığımızı anladıktan sonra almaya başladılar. Aradaki farklarla masraflarımızı karşıladık. Toplam 190 milyon TL'lik gayrimenkul sattık. 100 milyar TL'nin üzerinde kâr ettik."