Merkez Bankası’nın manevra alanı daraldı
Doları kontrol altında tutmak ve zayıf düşen TL'yi savunmak için Merkez Bankası’nın elindeki en güçlü silahı yani faiz artışını devreye alabileceği belirtiliyor.
EKONOMİ - Merkez Bankası'nın zayıf düşen TL'yi savunmak için faiz artırımına gitmekten başka seçeneği kalmadığı dile getiriliyor. Analistler, enflasyon ve tahvil faizlerindeki baş döndürücü yükselişi sınırlamak için kaçınılmaz olarak faiz artırma seçeneğini masaya yatırmak zorunda kalacağını ifade ediyor. Ancak, siyasi gelişmelerin baskısıyla TL'nin kayıpları kontrol edilemez boyuta ulaşmadığı takdirde Merkez Bankası'nın harekete geçmeden önce ABD merkez Bankası'nın (Fed) 11-12 Aralık'taki toplantıda alacağı kararları görmek isteyebileceği kaydediliyor.
EN AZ 100 PUAN
Bu bakımdan Merkez Bankası'nın 14 Aralık'taki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı kritik öneme sahip olacak. Ekonomistler, Merkez Bankası'nın en az 100 baz puanlık bir faiz artışına gitmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, kontrolden çıkan doların önünü alabilmek için 25 Ocak'ta Geç Likidite Penceresi'nden borç verme faizini yüzde 11.00'e yükseltti. Kurdaki yükselişin yarattığı baskıyı hafifletmek için 17 Mart'ta geç likidite penceresi faizini yüzde 11.75'e, 27 Nisan'da ise 12.25'e yükseltti. Fakat son iki ayda artan jeopolitik riskler ile ABD ve Avrupa Birliği ile bozulan ilişkiler dolayısıyla TL dolar karşısında yüzde 12.5 değer yitirdi.
Aynı dönemde iki yıllık gösterge tahvil faizi yüzde 13.50 seviyelerine ulaştı. Ekim ayında yıllık enflasyonun yüzde 11.90 seviyesine ulaşmasıyla Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikası da son sınırına dayandı.Durumun farkında olan Çetinkaya, geçen hafta Rezerv Opsiyon Mekanizması (ROM) aracılığıyla TL likiditeyi azaltıp, dövize erişimi kolaylaştırarak etkisiz bir hamle yaptı. Ancak, piyasalara dövizdeki dalgalanmayı yakın takibe aldığı mesajını da vermiş oldu.
‘KIRMIZI ÇİZGİ' AŞILDI
Merkez Bankası'nın dolarda "kırmızı çizgi" olarak kabul ettiği 3.90 lira seviyesi geçen hafta birkaç kez aşıldı. Bankanın önümüzdeki günlerde de kurdaki atakları sınırlayabilmek için likiditeyi sıkılaştırıcı hamleler yapabileceğine işaret ediyor. Geçen hafta Başbakan Binali Yıldırım'ın ABD'deki temaslarının ardından diplomaside soğuk rüzgarların yumuşayacağı beklentilerini öne çıkarınca yatırımcılar iyimser bir beklentiye girdi. ABD ile Türkiye arasında yaşanan diplomatik gerilimin hafiflemesi durumunda doların hızla düşüşe geçebileceği belirtiliyor. Bu durumda kısmen toparlanan TL ise Çetinkaya'ya Fed toplantısına kadar dayanma gücü verebilir.
ZARRAB DAVASI ÖNEMLİ
Ay sonunda ABD'de büyük jüri önünde başlayacak Zarrab davasında savcının iddianamesi TL'nin yönünün belirlenmesinde de kritik bir eşik olacak. İran asıllı işadamı Reza Zarrab ve Halkbank Uluslararası Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın yargılanacağı davada Türkiye aleyhindeki iddialar TL'ye de darbe vurabilir. ABD ile ilişkilerin gerilmesinde önemli bir yere sahip davada 17-25 Aralık tapelerinin de delil olarak kullanılacak olması kaygıları artırıyor. Yani bir süredir, Avrupa Birliği ile ilişkiler, ABD ile yaşanan vize krizi dolayısıyla yara alan TL, önümüzdeki dönemde de siyasi gelişmelerin etkisiyle dalgalanmaya devam edecek.
ENFLASYON DOLARI ZIPLATTI
Sözcü'de yer alan haberde, ALNUS Yatırım Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Vahap Taştan, Türkiye'de gündemin ana konusunun enflasyon olduğuna dikkat çekerek, "Bu enflasyona bu faiz, bu faize bu TL demek gerekiyor. Doların son dönemdeki yükselişini büyük ölçüde enflasyondaki bozulmaya bağlamak gerekiyor. Bununla birlikte kısa vadede TL'yi yıpratan çok fazla olumsuz haber akışı yaşandı" diye konuştu.
Geçen yıl 15 Temmuz ve ardından Donald Trump'ın ABD Başkanı olarak seçilmesinin ardından başlayan negatif ayrışma döneminde doların 4 liraya yakın fiyatlamaları gördüğünü anlatan Taştan, bugün yaşanan sürecin biraz daha farklı olduğunu aktardı.
Taştan, geçen yıl fonlama faizinin ortalama yüzde 8-10 bandında olduğunu bugün ise bu rakamın yüzde 12'lere yakın bir seviyede olduğunu aktararak şöyle devam etti: "Bu durum TCMB'nin manevra alanını oldukça daraltıyor. Diğer ciddi bir sorun ise enflasyon… Yüzde 12'leri bulan bir enflasyon ile karşı karşıyayız ve beklentiler hızlı bir şekilde yükseliyor. Ama yüksek enflasyonun çözümü sadece para politikasında değildir."
ÖNLEMLER YETERSİZ
Kurdaki yükselişe Merkez Bankası'nın müdahale etmeye başladığını hatırlatan Gedik Yatırım Algoritmik İşlemler Müdür Yardımcısı Gizmen Nalbantlı, ABD'de faizlerin yükseldiği, içeride jeopolitik risklerin olduğu ve risk priminin yükseldiği bir ortamda bu tip önlemlerin etkisinin sınırlı kalacağını aktardı.
"Bazen böyle yöntemler yerine olayı kökten çözmek gerekir. Bunun için TL'nin miktarından önce fiyatı sıkılaştırılmalı" diye konuşan Nalbantlı, şöyle devam etti: "Kurda kısa vadede 3.85 lira önemli destek olacak. Yeni bir yükseliş hareketi için 3.90-3.94 lira bölgesi hedeflenebilir."
TÜRK VARLIKLARINA İŞTAH AZALDI
Önlemler yetersiz KAPITAL FX Araştırma Müdür Yardımcısı Enver Erkan özellikle enflasyon görünümüne ilişkin olumsuzluğun artması ile beraber, Türkiye'nin yaşadığı diplomatik sorun ve gerilimler çerçevesinde Türk varlıklarına olan iştahın ciddi anlamda azaldığına dikkat çekti.
Bunun yansımalarının geçen hafta hem hisse senedinde, hem tahvil piyasasında, hem de kurlarda ortaya çıktığını aktaran Erkan, "ABD'de vergi yasası belirsizliğinden dolayı doların değer kaybettiği bir ortamda böylesine bir iç piyasa hareket eğilimi olması TL adına hassasiyeti gösteriyor. Nitekim S&P'nin açıkladığı yeni kırılgan 5'li listesinde, eski listeden bir tek Türkiye yer aldı. Bu süre içinde brent petrol fiyatının da Suudi Arabistan'daki politik çalkantılarla yükselmesi, ikili işlemlerde hafta boyunca piyasalarda ‘Rusya al-Türkiye sat'ın etkili olmasına neden oldu" dedi.
RİSKLER ETKİLİ
Türkiye'nin diplomatik risklerle karşı karşıya kalmasıyla, artan risk priminin ve TL'nin değer kaybının derinleşmesinin enflasyon görünümünü daha da bozucu etki yapacağını kaydeden Erkan, aynı zamanda TCMB'nin TL likiditesini kısmaya devam etmesi ile TL maliyetlerinin piyasa faizlerindeki yukarı yönlü baskıyı sürdüreceğini belirtti.