'2020 yılında Türkiye tarihinin en büyük 'işçi kırımı' meydana geldi'
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), Tuzla İçmeler Köprüsü'nde "Tersanelerde İş Cinayetlerini Durduracağız" sloganıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Eylemde, Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı, İSİG Meclisi temsilcisi Murat Çakır, TOMİS üyesi Sinbo direnişçisi Dilbent Türker, DGD-Sen üyesi Migros Depo direnişçisi Erhan Aydın ve Deriteks Genel Sekreteri Ayhan Yanılmaz söz alırken basın açıklamasını Kanber Saygılı okudu
Son dört yılda 10 bin 62, 2020 yılında ise 2 bin 427 ölümle Türkiye'de tarihin en büyük ‘işçi kırımının’ meydana geldiği hatırlatıldı.
İSG Yasası’nın yürürlüğü girdiği 2013 yılından bugüne tersane/gemi sektöründe 226 işçinin hayatını kaybettiği bilgisinin verildiği açıklamada, "İş cinayetleri Tuzla, Aliağa ve Altınova’daki tersanelerde yoğunlaştı. Diğer yandan açık denizde birçok gemi işçisi can verdi. En çok ölüm boğulma, ezilme, yüksekten düşme, patlama, yanma, kalp krizi ve nesne çarpması sonucu meydana geldi" denildi.
Limter-İş Sendikası'nın tersanelerdeki mücadelesine vurgu yapılan açıklamada, "Tersanelerde taşeron sistemi ölümlere yol açan çalışma koşullarını oluşturuyor. Gemi işçileri ise açık denizde kuralsız bir çalışmaya maruz kalıyor. Sektörde Türkiye’nin dört bir yanından gelen işçiler yer alırken yine birçok göçmen işçi de çalışıyor. İş cinayetleri ulusal, etnik köken dinlemiyor. Yani ortak mücadele ortak örgütlenme gerekiyor" ifadeleri kullanıldı.
Kötü çalışma koşullarının yanında Türkiye ekonomisinin gidişatıu ve yüksek enflasyon nedeniyle geçim sıkıntısının da büyüdüğü belirtilen açıklamada, "İşçi sınıfı tam da bu noktada örgütlenmeli, birlik ve dayanışma içinde olmalı ve yine işçi sınıfının evrensel değerleri olan eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış için örgütlenmeli. Yaşamak ve yaşatmak için örgütlenmeli" çağrısı yapıldı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"İşe giderken yollarda geçen saatler. İşyerinde güvencesiz çalışma koşulları: Uzun çalışma saatleri, iki kişinin yapacağı işi tek başına yapma, kötü yemekler, alınmayan iş güvenliği önlemleri, patrondan hakaret… Yaşamak için değil adeta çalışmak için yaşıyoruz! Evde kira, gıda-eğitim-sağlık giderleri ve elektrik-su-doğalgaz faturaları… Resmi enflasyon yüzde 15 ama gerçekte enflasyon yüzde 35-40’a varmış durumda. Bıçak kemiğe dayandı, geçinemiyoruz!
İşte güvencesizlik tam da bu! Güvencesizliği bugünün proleter çalışma ve yaşam disiplini haline getiren AKP’nin iktidar yılları boyunca İş Cinayetlerinde yaklaşık 27 bin işçi hayatını kaybetti… Diğer yandan koronavirüs salgınıyla beraber sermaye güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma koşullarını daha da ağırlaştırdı ve yaygınlaştırdı. Sonuç ise ortada! Türkiye’de tarihin en büyük sağlık emekçileri merkezli ‘işçikırımı’ meydana geldi. 2020 yılında İş Cinayetleri sonucu 2427 işçi hayatını kaybetti, siyasal/ekonomik krizi aşmak için işçiler daha çok öl(dürül)dü...
Son Sekiz Yılda Tersane/Gemi Sektöründe En Az 226 İşçi Arkadaşımızı Kaybettik
İşçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesi bir bütün. Ancak en acıtan yüzü ise iş cinayetleri... 6331 Sayılı İSG Yasası yürürlüğe girdiğinden beri aylık ve yıllık iş cinayetleri raporlarını çıkarıyoruz. Gördüğümüz şu: İşçi ölümlerini, yaralanmalarını ve meslek hastalıklarını önlemek için devlet ve sermaye hiçbir adım atmıyor. Aksine işçilerin çalışma koşulları daha da kötüleşiyor ve üç kuruş paraya önlenebilecek ölümlere davetiye çıkarılıyor. Birinci dertleri tabi ki daha fazla para kazanmak için İSİG önlemlerini almamak. Ancak bir de ‘beka’ sorunları var. O da işçilerin işyerlerinde hiç ses çıkaramaması, örgütlenememesi, söz ve karar haklarının olmaması, boyun eğmeleri ve tabi ki kapitalist sistemi sorgulayamamaları...
6331 Sayılı İSG Yasası’nın yürürlüğü girdiği 2013 yılından bugüne tersane/gemi sektöründe 226 işçi hayatını kaybetti:
• İş cinayetleri Tuzla, Aliağa ve Altınova’daki tersanelerde yoğunlaştı. Diğer yandan açık denizde birçok gemi işçisi can verdi...
• En çok ölüm boğulma, ezilme, yüksekten düşme, patlama, yanma, kalp krizi ve nesne çarpması sonucu meydana geldi...
• Tersanelerde taşeron sistemi ölümlere yol açan çalışma koşullarını oluşturuyor. Gemi işçileri ise açık denizde kuralsız bir çalışmaya maruz kalıyor...
• Sektörde Türkiye’nin dört bir yanından gelen işçiler yer alırken yine birçok göçmen işçi de çalışıyor. İş cinayetleri ulusal, etnik köken dinlemiyor. Yani ortak mücadele ortak örgütlenme gerekiyor...
Limter-İş Tersane İşçilerinin Sesidir!
Limter-İş Sendikamız özellikle Tuzla havzasındaki işçi mücadelesinin son otuz yıldaki sesi, sözü ve eylemi oldu. Öyle ki 1995 sonrasından itibaren iki üç yılda bir işçi ölümleri karşısında toplu iş bırakma eylemleri yapıldı ve hatta E-5 karayolu bile trafiğe kapatıldı. 2005 yılı ile birlikte ise birleşik bir mücadele ortaya çıktı. Limter-İş öncülüğünde tersane işçileri devlet ve sermayenin örgütü GİSBİR’e karşı mücadele bayrağını yükseltti.
Talepler şunlardı: "Pek çok işçinin ölümüne ve yüzlercesinin yaralanmasına yol açan iş koşullarıyla toplama kamplarından farksız olan tersanelerde, iş cinayetlerinin sorumlularının yargılanması. İş güvenliği tedbirlerinin alınması. Uzun çalışma saatlerine son verilmesi. Her tersaneye sağlık ekipmanı sağlanması. İşçilerin hak ettikleri ücretlerin zamanında ödenmesi ve yatırılmayan sigorta primlerinin yatırılması. Taşeronlaştırmaya son verilmesi. Sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması."
Mücadele sonucu 2006 ve 2007 yıllarında da Limter-İş’in Genel Başkanı, Genel Sekreteri ve Eğitim Uzmanı tutuklama saldırısına maruz kalmıştı. Ancak bu baskılar 2008 yılının Şubat ve Haziran aylarında Tuzla Havza grevlerinin gerçekleşmesini engelleyemedi. Bugün de tersane işçilerinin mücadelesi devam ediyor, baskılar da sürüyor. Son olarak Limter-İş Örgütlenme Uzmanı Deniz Bakır tutuklandı. Ancak tersane işçilerinin mücadelesi geçmiş de olduğu gibi bugün de sürecek...
Direniş ve Dayanışma Yaşatır!
2016 yılında 1970 işçi, 2017 yılında 2006 işçi, 2018 yılında 1923 işçi, 2019 yılında 1736 işçi, 2020 yılında 2427 işçi… Sermayenin ve iktidarın örtemediği bir gerçek, yana yakıla devam ediyor. İş cinayetleri ve meslek hastalıkları had safhada, işsizlik ve borçlar büyüyor, işçilerin örgütsüzlüğü sürüyor. Ancak işçiler de direnişin yeni biçimlerini bulmaya çalışıyor...
İşçi sınıfı tam da bu noktada örgütlenmeli, birlik ve dayanışma içinde olmalı ve yine işçi sınıfının evrensel değerleri olan eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış için örgütlenmeli. Yaşamak ve yaşatmak için örgütlenmeli...
Son olarak İş Cinayetlerinde kaybettiğimiz işçileri saygıyla anıyor ve İş Cinayetlerinin yaşanmadığı bir ülke için mücadele sözü veriyoruz…
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi"