Adana'da 50 dereceyi bulan sıcakta tarım işçilerinin zorlu mücadelesi
ADANA – Yaz aylarının gelmesiyle güney doğulu tarım işçilerinin zorlu mücadelesi de başladı. Adana'nın Tuzla bölgesinde tarım işçileri çadırlarda zor şartlar altında yaşıyor.
ÇADIRLARDA EN BÜYÜK SORUN HİJYEN
Elektriklerini çevredeki çiftliklerden alan tarım işçileri çadırlarına taktıkları saatlerle harcadıkları elektriği çiftlik sahiplerine ödüyor. Su ise Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) tarafından çekilen borularla çadırlara veriliyor ve tarım işçileri harcadıkları suyun faturasını ödüyor. Çadırlarda hijyen ise en büyük sorun. Derme çatma tuvalet ve banyolarda hijyen sorunu yaşanıyor.
SICAKLIK 50 DERECEYİ BULUYOR
Adana'da yüzde 90’ları aşan nem oranıyla birlikte hissedilen sıcaklık 50 dereceyi buluyor. Uzmanlar saat 10.00 ile 16.00 arasında mecbur kalınmadıkça dışarı çıkılmaması uyarısı yaparken tarım işçileri tarlalarda çalışıyor.
HİÇBİRİNİN SİGORTASI YOK
Günlük 400 TL yevmiyeye çalışan işçilerin hiçbirinin sigortası yok. Çevredeki hastaneler de epey uzakta. İşçiler yeşil kart ile sağlık hizmetinden yararlanabiliyor.
Şemse Halil
'KİMSE BÖYLE YAŞAMAK İSTEMEZ AMA MECBURUZ'
Urfa'dan ailesiyle birlikte gelen Şemse Halil, “Hava çok sıcak. Bu sıcak havada çadırlarda yaşıyoruz. Mecburuz. Elektrik ve suyumuz idareten de olsa var. Üç çocuğum var. İki erkek ve bir kız. Torunlarla birlikte sekiz kişiyiz burada. Üç çocuğum tarım işine gidiyor ben evde çocuklara bakıyorum, ev işleriyle uğraşıyorum. Kimse böyle yaşamak istemez ama mecburuz” dedi.
'ÇADIRDA YAŞAMAK GERÇEKTEN REZİLLİK'
Çadırlarda elektrik ve tuvalet sorunları olduğunu anlatan Tayyihe Özen ise “Elektriğimiz yok. Yevmiyeler şu hayat koşullarına karşı çok düşük. Çadırlarda yaşamak gerçekten rezillik. Biz karı koca yaşlı olmamıza rağmen burada yaşıyoruz. Mecburuz, hayat pahalı. Yevmiyeler bizleri kurtarmıyor. Buzdolabımız yok, çamaşır makinemiz yok. Her şeyi elde yıkıyoruz. Elektrik zaman zaman veriyorlar parasını alıyorlar" diye konuştu.
Tayyihe Özen
'ANNEMDEN DOĞDUM DOĞALI ÇADIRLARDA YAŞIYORUM'
Urfa'dan gelen 19 nüfuslu Alkan ailesi yaşamlarını çadırlarda sürdürüyor. Anne Adile Alkan, “Dördü küçük altı torunuma bakıyorum. Torunlarım onlar. Annemden doğdum doğalı çadırda yaşıyorum. Yılda iki defa Urfa'ya gidiyor ve geri buraya dönüyorum. Beş çocuğum var, üçünü evlendirdim. Eskiden biri kucağımdaydı diğeri karnımdayken tarla işinde çalışıyordum. Çocuklara eski kıyafet parçalarımızla bez yapıyordum. Elle yıkıyordum. Pamuk topladıktan sonra akşam eve geldiğimde yemek, çamaşır ve ev işleriyle uğraşıyordum. Bir tek uyduğumuzda dinleniyorduk” diye konuştu.
'ÇALIŞIYORUZ AMA HİÇ BİR ŞEYİ YETİŞTİREMİYORUZ'
Yaşadıkları zorluklardan bahseden Alkan, şöyle devam etti:
“Daha iki bekar çocuğum var. Onları evlendirmem gerekiyor. Çalışıyoruz çalışıyoruz hiç bir şeyi yetiştiremiyoruz. Un alıyoruz, şeker bitiyor. Şeker alıyoruz, çay bitiyor. Her şey pahalı. 20 kiloluk bir yağ alıyoruz bir ay gitmiyor. Un alıyoruz bize yetmiyor. 19 kişilik bir aileyiz. 50’li yaşlarındayım, tam yaşımı bilmiyorum. Bugün kadar hiç sigortam yatmadı. 14 yaşında evlendim. 40 yıldır çalışıyorum. Yağmur yağdığında çadırlara su giriyor. Çocuklar görüyorsunuz çok küçükler. Kışın hasta oluyorlar. Elektriğimizi çevredeki çiftliklerden ücret karşılığı alıyoruz. Suyumuz var. Tuvaletimizi, banyomuzu derme çatma halde yaptığımız için hiç sağlıklı değiller. Çadırda gözümü açtım. Hayatım burada geçti. Çadırlardan kurtulursam bir kurban keseceğim."
'BİR GÜN DAHİ SİGORTAM OLMADI'
Bugüne kadar hiç sigortası olmadığını dile getiren Alkan, “Kocam bekçilik yapıyor. Artık o da yaşlandı. Tarla işine gidemiyor. 60 yaşında, bel fıtığı var. Karpuz tarlasında bekçilik yapıyor. Bir gün dahi sigortamı yatıran olmadı. Bir tek iki çocuğum kısa süreliğine başka işte çalıştıklarında sigortaları yatmıştı. Onun Haricinde hiçbir şekilde sigortamız olmadı. Ya parayla gidiyoruz ya da yeşil kart üzerinden devlet hastanelerine gidiyoruz. Hastaneler buraya çok uzak ama gitmek zorunda kaldığımızda mecburen gidiyoruz" diye konuştu.
Seyfullah Kaçmaz
'ON ÇOCUĞUM VAR HEM ONLARA BAKIYOR HEM ÇALIŞIYORUM'
Aynur Şaki ise hem 10 çocuğuna bakıyor hem de çalışıyor. Saki, "Zor ama mecburuz. 10 tane çocuğum var. Okula gidiyorlar. Hem onlara bakıyorum hem de çalışıyorum. Eşimle birlikte çalışıyoruz. Çocuklar küçük. Urfa’da iş olmadığı için buralara geliyoruz. Kışın memleketimize dönüyoruz, yazın tekrar geliyoruz. 400 TL yevmiye alıyoruz" dedi.
'KONTEYNER OLSA DAHA RAHAT EDERDİK'
Seyfullah Kaçmaz da çadırda yaşamı ve çalışma koşullarını şöyle anlatıyor:
"Elektriğimizi çiftliklerden alıyoruz. Elektrik parasını toplayıp kullandığımız kadar olan ücreti çiftlik sahibine ödüyoruz. Çadırlara bu nedenle kim ne kadar kullandı bilinsin diye elektrik saati taktırdık. Konteyner olsa daha rahat ederiz. Tuvaletlerimiz hijyenik değil. Konteyner tarzında tuvaletler yapılmasını istiyoruz. Gelip soruyorlar bir sıkıntınız var mı diye ama kimse çözüm yoluna gitmiyor. Gelip dinleyip not alıp gidiyorlar. Karagöçer tarafında su baskınları olmuştu. Yağmura karşı mıcır döktük, en azından çamur içerisinde kalmıyoruz. Burada kullandığımız elektrik ticari olarak geçtiği için yüksek meblağ ödüyoruz. Köylerde daha ucuza kullanıyorlar.”
'BU SICAKTA İNSANLAR EVDEN ÇIKAMIYOR AMA BİZ ÇALIŞIYORUZ'
Yüreğir ilçesinde yaşayan Abdullah Bucak küçük yaşlardan beri tarım işçisi olarak çalışıyor. Bucak, “Hava aşırı sıcak. İnsanlar evlerinden bile çıkamıyorlar ama biz çalışıyoruz. Çalışmam gerektiği için aşırı sıcak da olsa gelip çalışıyorum. Güneşten korunmak için ara ara mola veriyoruz. Su ile serinlemeye çalışıyoruz. Kendi yemeğimizi getirip yiyoruz. Daha sonra tekrar işimizin başına dönüyoruz” dedi.
'YAZ KIŞ DEMEDEN BURADAYIZ'
18 yaşındaki Ali Yüksel de 10 yaşında bu yana çalışıyor. Yüksel, “Çalışmak zorundayız. Yoksa para kazanamayız. Yıllardır gelip tarlalarda çalışıyorum. Yaz-kış demeden buradayız. Sigortamız yatmıyor. 400 TL yevmiye alıyoruz. Başka bir gelirim yok" diye konuştu. (ARTI GERÇEK)