Çalışanları ilgilendiren Yargıtay kararı: Başka iş ayarlamak yasaya aykırı değil
Bursa’nın İnegöl ilçesinde özel bir şirkette çalışan İ.K., net 2 bin 500 TL maaş alırken banka hesabına 1750 lira yatırılıp kalan kısmının elden verilmesine itiraz etti.
Sigorta priminin aldığı maaşın altından yatmasının haksızlık olduğunu belirten İ.K., noter kanalıyla istifa etti. İş mahkemesinin yolunu tutan İ.K., sigorta primlerinin bankaya yatırılan kısım üzerinden eksik ödendiğini, resmi tatil günlerinde dahi çalıştırıldıklarını belirtip kıdem tazminatı almak için iş yerine dava açtı.
İnegöl iş mahkemesi davanın kısmen kabulüne karar verirken, kıdem tazminatı talebini reddetti. Ayrıca mahkeme yüzde 15 hakkaniyet indirimiyle fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücretinin ödenmesine hükmetti.
Mahkeme, davacının davalı iş yerinde çalışırken kamu kurumuna atanmak üzere hazırlık işlemleri yaptığını belirterek, kıdem tazminatına hak kazanamayacağına dikkat çekti.
İSTİNAF: İŞÇİLER KÖTÜ NİYETLİ DEĞİL
Bu kararı hem davacı hem de davalı avukatı istinafa götürdü. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Hukuk Dairesi, tarafların istinaf başvurularının esastan reddine kesin olmak üzere karar verdi.
Kararda, ‘davacının gerçekteki iş akdinin fesih gerekçesinin memuriyete geçmek olduğu anlaşılmakla kıdem tazminatı talebinin reddi usul ve yasaya uygun bulunmuştur’ gerekçesinde bulunulduğunu, yine fazla çalışma alacakları konusunda istinaf incelemesinde bordroların imzalı olması sebebiyle bordrolar detaylı olarak incelenmeden hüküm tesis edildiğine kanaat getirdi.
Bu sırada aynı işyerinde çalışan başka bir işçi de benzer şekilde istifa edip süreci mahkemeye taşıdı. İşçinin bu durumunu değerlendiren Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9’uncu Hukuk Dairesi, işçilerin kötü niyetli olmadığına hükmetti. Kararı davacı işçi temyiz edince de devreye Yargıtay 9’uncu Hukuk Dairesi girdi.
Dairenin kararında istifa eden işçinin başka bir iş ayarlamasının kötü niyetli olmadığına dikkat çekildi.
İHA’nın haberine göre kararda şöyle dendi: "Fesih için haklı sebepleri bulunduğunu iddia eden bir işçinin, muhtemel fesih tarihinden sonraki işsizlik sürecini ve geçim koşullarını nazara alarak, fesihten önce başka bir işe başvurmuş olması ve bu başvurusunun kabul edilmesinden sonra, iş sözleşmesini feshetmesi, işverenden kaynaklanan haklı fesih olgusunu ortadan kaldırmayacağı gibi bu feshin kötü niyetli olduğu sonucunu da doğurmaz.
Zira burada fesih iradesinin doğduğu anda değil de sonradan açıklanması, makul kabul edilebilir insanî kaygılardan kaynaklı olup, işvereni zarara uğratma kastı da bulunmadığından, hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilmesi yerinde olmayacaktır. Hülasa; haklı fesih sonucunu doğuran sebepler işverenden sadır olup, davacı işçilerce bu hak fiilen yeni işe başlanılmasından evvel kullanıldığı gibi fesihten önce iş başvurusu yapılıp kabul edilmesinden sonra kullanılmasının da makul kabul edilebilir insani kaygılardan kaynaklı olduğu anlaşılmıştır.