SDG-Şam görüşmeleri... Abdi: Kürtlerin anayasal hakları netleşmeden genel bir anlaşma mümkün değil

SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Şam ile askeri konularda bir mutabakatın olduğunu, ancak temel meseleler çözülmeden genel bir anlaşmanın olmayacağını söyledi: 'Kürtlerin hakları ve diğer bileşenlerin anayasada nasıl yer alacağı henüz netleşmedi. Bunlar olmadan da genel bir anlaşma mümkün değil'

SDG-Şam görüşmeleri... Abdi: Kürtlerin anayasal hakları netleşmeden genel bir anlaşma mümkün değil

Artı Gerçek - Hem iç hem de dış siyasetin gündem başlıklarından birisi olan Kuzey ve Doğu Suriye, ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye geçici hükümeti Cumhurbaşkanı Ahmed El Şara’nın 10 Kasım’da gerçekleştirdiği görüşmenin temel maddelerinden biri oldu.

Suriye’deki entegrasyon süreci ile Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) entegrasyona nasıl dahil edileceği toplantının başlıkları arasında yer aldı.

Yanı sıra Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin Türkiye ile ilişkileri de gündemde.

SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, bölgede yaşanan gelişmelere dair Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Azad Altay'a önemli değerlendirmelerde bulundu.

Abdi'nin röportajının tamamı şöyle:

*Güncel gelişmelere geçmeden önce Federe Kürdistan Bölgesi’ne yaptığınız ziyaretle başlamak istiyorum. İlham Ahmed ile birlikte Duhok’taki foruma katıldınız. Nasıl karşılandınız, Kuzey ve Doğu Suriye heyetine yaklaşım nasıldı?

Bir süre önce bu foruma katılmamız istenmişti. Bu ziyareti önemli görüyoruz. Yeni bir sürecin başlangıcı olarak görüyoruz. Bu dönemde Duhok’ta böylesi bir foruma katılmak Kuzey ve Doğu Suriye açısından oldukça önemli. Bundan sonra da Güney (Federe Kürdistan Bölgesi) ile olan ilişkilerimizde yeni bir başlangıç olacak. Yeni ilişkiler de gelişecek. Sıcak bir şekilde karşılandık. Güney’deki kardeşlerimizle olan ilişkilerimiz gayet doğal.

*Önemli görüşmeler de gerçekleştirdiniz. KDP Başkanı Mesud Barzani ve Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ile de görüştünüz. Bu görüşmeler sadece ziyaret kapsamında mıydı yoksa bazı konuları da tartışınız mı?

Kürdistan Bölgesi Hükümeti ile ilk kez bir araya gelmiyoruz. Geçmişteki ziyaretlerin devamıydı. Birçok aktüel gelişmeyi tartıştık. Her iki tarafı ilgilendiren ortak konular vardı. Ulusal birlik gündemimizde, bunun üzerinden istişarelerimiz oldu. Şam hükümeti ile olan diyaloğumuz üzerinde de durduk. Görüşlerimizi paylaştık. Güney Kürdistan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye desteği önemli bir konu, bunun üzerinde konuştuk. Genel olarak Ortadoğu’daki barış ve diyalog konuları, Kuzey ve Doğu Suriye’yi ilgilendiren, Kürtlerin tümünü ilgilendiren konular üzerinde durduk. Sonuç olarak olumluydu.

*Semelka Kapısı, Kuzey ve Doğu Suriye ile ilişkiler gündeme geldi mi?

Elbette bunları da her zaman konuşuyoruz. İlişkilerin güçlenmesi, geliş/gidişlerin gelişmesi… Semelka Kapısı’ndan ziyade Suriye’nin yeniden inşası, ekonomik ve yatırımlar noktasında Güney Kürdistan’ın önemli bir rolü olmalı. Çünkü biz komşuyuz, bir de biz kardeşiz. Sadece Güney Kürdistan değil; kuzeydeki ve diasporadaki Kürtler için, özellikle de Kuzey ve Doğu Suriye’nin inşası noktasında güçlü bir rol oynamaları üzerinde durduk.

*Görüştüğünüz yetkililerin bahsettiğiniz konulara yaklaşımı nasıldı?

Genel olarak olumluydu. Onlar da buna ihtiyaç duyuyorlar, bunun için de hazırlar.

*Konuşmanızın başında işaret ettiniz; Kürt partileri arasında demokratik birliğin sağlanması önemli bir konu. Aynı zamanda Mayıs ayında bunun için bir konferans düzenlediniz. Birlik çalışmaları ne durumda, son görüşmelerinizde konu hangi seviyede gündeme geldi?

Bütün Kürtler ve siyasi Kürt örgütlerinin Önder Apo’nun (Abdullah Öcalan) ilerlettiği barış sürecini sahiplenmesi mutluluk verici. Bunu konferansta da dile getirdik, herkes de dile getirdi. Bunun, bütün Kürdistan örgütleri arasındaki birliğine bir zemin olmasını diliyoruz. Bu konu bütün görüşmelerimizde gündeme geldi. Bütün güçlerin buna olumlu yaklaştığını gördük. Suriye Kürt Meclisi temsilcileri de oradaydı. Rojava’daki birliği nasıl güçlendirebiliriz üzerinden konuşma imkanımız oldu.

Bir sorunumuz var; ortak bir Kurdî heyet oluşturuldu, ancak Şam rejimi/hükümetinin yaklaşımından kaynaklı müzakere sürecine katılamadı. Kürt sorunu ve 10 Mart Anlaşması’ndaki Kürt sorunuyla ilgili maddelerin konuşulması ve yerine getirilmesi için heyetin Şam’a gönderilmesi noktasında birçok girişimimiz oldu. Ancak bu gerçekleşmedi. Bu bir sorun. Konferansta oluşan heyeti daha da güçlendirmek üzerinde de çalışıyoruz. Konferansta oluşturulan heyetin sadece müzakereler üzerinde çalışması değil, Rojava’daki bütün Kürtleri temsil etmesi (hem içeride, hem dışarıda) mutabıkız. Güney’deki kardeşlerimizden buna destek vermelerini de istedik. Önümüzdeki süreçte konferans heyetinin daha aktif olmasını bekliyoruz.

*Şam oluşturulan heyetle neden görüşmüyor, hangi gerekçeleri öne sürüyor?

Gerekçeleri gerçekten de gerekçe! Bu gerekçelere katılmıyoruz. Onlar, öncelikle askeri konuların çözülmesi gerektiğini söylüyor. Askeri ve güvenlik dosyalarını çözmek istiyorlar. İdari konularda da anlaşmamız gerekiyor. Öncelikli olarak bunu (askeri konuları) çözmeyi, daha sonra anayasa ve ortak hükümet konularına geçmek istediklerini söylüyorlar. Bu yaklaşım doğru değil, ancak bunda ısrar ediyorlar. Önümüzdeki süreçte Kürt dosyası ve diğer dosyaların çözülmesi için askeri ve güvenlik konularının çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.

*Şam ile yapılan görüşmelerin detaylarını konuşacağız ancak öncesinde önemli bir görüşmeyi sormak istiyorum. ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Geçici Hükümeti Cumhurbaşkanı Ahmed El Şara’nın gerçekleştirdiği görüşmede Kuzey ve Doğu Suriye önemli bir yer tuttu. Siz de sonrasında Tom Barack ile görüştünüz. Neler konuşuldu?

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara’nın Beyaz Saray’da yaptığı görüşmenin detayları Sayın Tom Barack tarafından bize aktarıldı. Bize iletildiği kadarıyla olumlu geçmiş. Kuzey ve Doğu Suriye konusu, SDG konusu Trump ile konuşulmuş. Daha doğrusu Trump sormuş ve yanıt almış. Olumlu geçmiş. Başkan Trump’a çözüm iradelerinin olduğunu söylemişler. SDG ile ilişkilerinin iyi olduğunu ve meseleyi çözmek istediklerini iletmişler. Genel olarak iyi bir yaklaşım ortaya çıkmış.

Türkiye Dışilişkiler Bakanı Sayın Hakan Fidan da orada hazırmış. Onunla da tartışılmış. Öğrendiğimiz kadarıyla; Başkan Trump, savaşsız ve diyalogla meselelerin çözülmesini istemiş. Onlar da kabul etmişler. Yine SDG’nin yaptığı fedakarlıklar, SDG’nin bugüne kadar DAİŞ’e karşı verdiği mücadele de dile getirilmiş.

*Türkiye nasıl bir tutum takınmış, buna dair size aktarılan bir şey oldu mu?

Doğrudur, bu da bizimle paylaşıldı. Hem Beyaz Saray’da Başkan Trump ile yapılan toplantı, hem toplantı sonrası Sayın Fidan’ın katıldığı toplantı hem de 3 dışilişkiler bakanının katılımıyla yapılan toplantılara dair bize aktarılan; Türkiye tarafı bazı şikayetlerini dile getirmiş. Zaten her zaman dile getiriyor. SDG’nin ağır hareket ettiğini söylüyorlar. Yine bazı konulara dönük tepkilerini dile getirmişler. Ancak anladığımız kadarıyla bu kez fazla keskin değillermiş. Tehdit ve keskin dil kullanmamışlar. Daha çok çözüme dair taleplerini dile getirmişler.

*Söz ettiğiniz olumlu noktaların sahada uygulanması bölgeyi nasıl etkiler?

Bizim esas sorunumuz; toplantılarda olumlu şeyler konuşuluyor ancak konuşulan konular pratikte gerçekleşmiyor. Bu bizim en esasi sorunlarımızdan biri. Washington toplantısı sonrası artık pratik adımların atılacağını bekliyoruz. Önümüzdeki süreçte pratik adımlar atılmalı.

Madem şimdi askeri güçler meselesi gündemimizde ve Şam’da yapılan son toplantıda bu konuda mutabık kalmışız; bazı pratik adımların atılmasını ve anlaşmayı umuyoruz. Bazı detaylarda sorunlar olsa da çözmek istiyoruz. Ancak bizim temel meselemiz parlamentoya/hükümete katılma meselesidir, bir de anayasanın değişimidir. Bu konuda da çalışıyoruz, burada bir netleşme olmalı ve adım atılmalı.

Kurdî heyet de Şam’a gitmeli, Kürtlerin haklarını diğer bileşenlerle birlikte Suriye anayasasında koruma altına almalı. Çünkü bu da 10 Mart Anlaşması’nın bir parçası.

*Ahmed Şara ile ilişkileriniz hangi aşamada; Washington ziyareti sonrası bir görüşme yapacağınız söylenmişti?

Görüşme programlarımız var. Aslında Washington’a gidiş (Şara’nın) öncesi Ahmet Şara ile görüşmemiz olması gerekiyordu. Ancak bu Washington toplantısının sonrasına bırakıldı. Asıl olan müzakere heyetlerinin birbirini görmesi ve pratik çalışmalar yürütmesidir. Şimdi bir kez daha üçlü görüşme yapmak istiyoruz; Biz, Şam yetkilileri ve Amerikan yetkilileri. Heyetler, belki Şam’da belki de üçüncü bir yerde yeni adımların atılması noktasında bir araya gelebilir.

*Görüşmenin üçüncü bir yerde olması ihtimal dahilinde mi?

İhtimal dahilinde, bu da gündemde.

*Şimdiye kadar yaptığınız görüşmelerde Şam ile hangi maddeler üzerinde anlaştınız?

Esas anlaştığımız nokta ateşkes anlaşmasıdır. Bu 10 Mart Anlaşması’nın en önemli maddelerinden birisi. İttifaktan bu yana ateşkes yürürlükte. Bazen küçük sorunlar çıksa da her iki tarafta da çatışma çıkmaması yönünde bir irade var. Konuların diyalogla çözülmesi yönünde irade var. Şimdiye kadar yürüdü. 10 Mart İttifak’ının en büyük sonuçlarından birisi buydu.

Hitaplarda kimi sorunlar olsa da resmi açıklamalarda uygun bir dil kullanılmasına dikkat ediliyor. Karşıt bir dil yerine sorunların diyalogla çözülmesine dair dikkatli bir dil kullanılıyor. Böylesi olumlu konular var.

Her ne kadar imza atılmamış olsa da ve resmi olmasa da, Şam’da yapılan ve Amerikalı yetkililerin de katıldığı son toplantıda askeri konularda anlaşmaya vardık. Nasıl bir katılımın olacağı noktasında. Bazı sorunların çıkma ihtimali olsa da bir mutabakat var. Ancak temel meseleler kalmış. Anayasa, Suriye’nin yönetim şekli (merkezi mi olacak yoksa merkezi olmayacak mı) konuları önemli. Bu konular en önemli konular. Kürtlerin hakları ve diğer bileşenlerin anayasada nasıl yer alacağı henüz kalmış. Bunlar olmadan da genel bir anlaşmanın olması mümkün değil.

*SDG’nin entegrasyonu merak ediliyor, siz de askeri konularda bir uzlaşının olduğuna işaret ettiniz. Askeri konularda nasıl bir entegrasyon olacak ya da SDG kendisini dağıtacak mı?

Böylesi konular basın üzerinden konuşulmaz. Askeri konularda biz bunu istiyoruz, onlar bunu istiyor… Birçok kez bu tür konular basında yer aldı. Ancak biz bunu uygun görmüyoruz. Çünkü askeri konulardır. Bunlar görüşmelerle çözüme kavuşabilir. Ancak genel olarak şunları söyleyebilirim: SDG, Kuzey ve Doğu Suriye’nin bütün bileşenlerinden oluşuyor. Bu bölge dışında da binlerce kişi içerisinde yer alıyor. 10 yılı aşkın bir süredir uluslararası koalisyonla birlikte hareket ediyor. DAİŞ’e karşı bir tecrübesi oluşmuş.

Suriye’de en büyük örgütlü güçtür. Bu nedenle Suriye ordusuna da düzenli bir şekilde katılması gerekiyor. Bu Suriye ordusunu güçlendirir. Tecrübesi ve sayısıyla güçlendirir. SDG’nin katılımının Suriye ordusunu güçlendireceğini ve huzur getireceğine inanıyorum. Kimse bundan korkmamalı. Aksine bunu olumlu görmeli. SDG savaşçılarının emeğini korumak ve boşa gitmemesini istiyoruz. SDG’li savaşçılarının dökülen kanlarının boşa gitmemesini istiyoruz. SDG’nin tüm bunlara layık bir şekilde orduya katılmasını istiyoruz. Orduda önemli bir rolü olmalı. Diğer şeyler detaylardır, müzakerelerde konuşulur.

*10 Mart Anlaşması’nda birçok madde var. Bu anlaşmanın önündeki engeller neler? Bazı taraflar bu konuda sizi suçluyor. Bu durum doğru mu?

Bizi suçlayanlar başlangıçta bu düşüncelerini savunabilirdi. Ancak şimdi savunamazlar. Özellikle Şam’da yapılan görüşmeler sonrası. Bilindiği gibi 2 ay önce Paris’te bir toplantı olacaktı. Herkes de biliyor ki Özerk Yönetim ve SDG tarafı buna hazırdı. Amerika, Fransa ve Britanya bu gerçeği biliyor. Çünkü hazırladığımız yazılı belgeleri, müzakereler için hazırladığımız belgeleri herkesle paylaşıyoruz. Herkes vaktinde haberdar oluyor. Herkes sorunun bizden kaynaklanmadığını biliyor. Bu sorunu sürdüren ve ağırlaştıran diğer taraflardır. Herkesin bunu bildiğine inanıyorum. Hiçkimse bize “siz geç kalıyorsunuz” demiyor.

Bazı önemli gördüğüm noktaları dile getirebilirim; Biz idari konularda görüşlerimizi gönderdik. Hatta Dêrazor bölgesinin muhafazasında, yine petrol ve sınır kapılarına dair görüşlerimizi yazılı olarak gönderdik.

SDG’nin entegrasyonu ve orduya nasıl katılacağına dair de önerilerimizi gönderdik. Görevlendirilecek isimleri de gönderdik. Ancak şu ana kadar henüz bir yanıt almış değiliz. Şimdi yanıt bekliyoruz. Ya da görüşme için yeni bir randevu bekliyoruz ki kağıt üzerinde bazı şeyleri tartışalım. Güven verici adımlarlar da gerekli. Bazı güven verici adımlar da atılmalı. Onlar da bizden istiyor, biz de istiyoruz. Efrîn ve Serêkaniyê halkının dönüşleri konusu var. Suriyelilerin hepsi geri döndü ancak bizim yerler halen kapalı. Sorun var. Örneğin Suriye devleti kontrolü dışında 12 yıldır çocuklara eğitim veriliyor. Îdlip ve Azez’deki çocukların diplomaları kabul edildi ancak bizde halen o sorun çözülmedi. Bazı böylesi konular var. Belki onların da güvensizlik konusu vardır. Biz bazı pratik adımların atılmasıyla bu sorunların çözülmesini istiyoruz. Bunun için de güçlü bir irade gerekiyor. Biz kendi açımızdan bunu teklif ediyoruz, onlar da teklif etmeli.

*Özerk Yönetim’den isimler sık sık yeni anayasa çağrısı yapıyor, yeni anayasa Suriye için neden bu kadar gerekli ve önemli?

Bu iki bölümden oluşuyor. Anayasada, 10 Mart İttifakı ile çelişen bazı maddeler var. Ahmet Şara ile görüşmemde de dile getirmiştim. Öncelikli olarak bunlar çözülmeli. Mevcut anayasanın bazı maddeleri 10 Mart İttifakı’na göre düzenlenmeli. Herkesin hükümette yer alabileceği şekilde. Kürtlerin haklarıyla ilgili düzenlemeler yapılmalı.

Diğeri de Suriye’de yeni bir anayasa yapımıdır. Bunun için vakit gerekebilir. Belki 2-3 yıl gibi bir çalışma gerekiyor. Bütün tarafların bu yeni anayasayı hazırlayacak komitede yer alması gerekiyor. Bu henüz oluşmamış. Biz her kesimin temsilcilerinin bu komitede yer almasını istiyoruz ki Suriye için uygun bir anayasa yapılsın.

*Diğer halklar ve inançlarla bir irtibatınız var mı? Çünkü Dürziler, Aleviler başta olmak üzere diğer halkların da kimi talepleri var.

Suriye’nin bütün bileşenleriyle ilişkimiz var. SDG içerisinde herkesin temsilcisi yer alıyor. Dürzilerle, Alevilerle, Sünnilerle, İsmaililerle, Hıristiyanlarla var. Bu ilişki yeni değil, Esad rejimi döneminde de vardı ve şimdi de devam ediyor. Onlar da bizi anlıyor, biz de onları anlıyoruz. Bazı zamanlar siyasi açıdan birlikte hareket etme ve çalışma durumu oluyor. Ancak bunun daha düzenli yürümesini istiyoruz.

Mesela biz Şam ile yapılan görüşmelerde sadece Kuzey ve Doğu Suriye’nin temsilcilerinin değil, aynı zamanda Dürzilerin temsilcilerinin de yer almasını istiyoruz. Alevi heyetinin de yer almasını istiyoruz. Suriye’de herkes birbiriyle görüşmeli ki genel bir anlaşma oluşsun. Maalesef bu durum henüz yok. Ancak bizim herkesle ilişkimiz iyi. Siyasi açıdan Kuzey ve Doğu Suriye için istediklerimizi diğer yerler için de istiyoruz. Biz onların da bu görüşmelerde yer almasını istiyoruz ki kalıcı bir şey kazanalım. (HABER MERKEZİ)

Mazlum Abdi şam